Ana içeriğe atla

Hoca, Nereden çıktı Hannibal? Hannibal Kartaca kralı. Latince Kartago diye yazılıyor. Sondaki "ca-go" ekleri kürtçe ve farsçada şehir ve köy adlarının sonuda "ce-ca-ga-ge-gah" şeklinde yer yada yerleşme birimi anlamında kullanılıyor. Bunlar daha sonra Kürdistan'daki yerleşme birimlerine verilen isimlerde görülen Hellenistik is-issa-issos-issus formlarında çok eski formlar. Arapçadan geçen iye-iya formlarından da eski. Dahası özgün. Kartaca yada Kartago sözcüğünü, hint avrupalı dillerin, içinde kürtçenin de yer aldığı irani dil grubuna mensup dillerle anlamlandırmaya çalışsak kürtçede olduğu gibi "Kart-şehri/Kart-memleketi" anlamını verir. Kartaca isminin Fenike dilinden geldiği söyleniyor. 22 harfli Fenike alfabesiyle QRT-HDST şeklinde yazılmaktaymış. İsmin Kart Hadaşt olduğu ve Fenike dilinde "Yeni Şehir" anlamına geldiği Wikipedia'da yazılı. Ancak bu tefsir biraz şüpheli. İbni Haldun'un ilk pozitif tarih yazımı anlamına gelecek olan 8 ciltlik kitaplarının giriş bölümü olan Mukaddime adlı eserinde yer verdiği Hadari-Bedevi yani göçebe-yerleşik yaşama dair deyimlerinden "Hadaşt"ın kentililik ve kentle ilgili bir sözcük olduğunu kabul edebiliriz. Fenike dili Kenan grubundan sami bir dildir. Çıkan anlam şudur; Fenikeliler Kartago(kartaca)'ya Kart-Hadaşt derken "Kart Şehri" diyorlardı. Geriye Kart kalıyor. Kart, Fenike dilinde yeni demekmidir? Araştırmak gerek. Hannibal sami değildi ve Fenike dili konuşmuyordu. Bu şehrin hakimleri olan berberiler yada latinlerin isimlendirmesiyle barbarlar hala hint-avrupalı bir dil konuşuyorlar. Dillerine araplar mizzuguli diyorlar. Dili tanımlayan "zug" (araplar zuğ olarak yumuşak g ile telaffuz ediyorlar) sözcüğüne ilaveten dil anlamına gelen hitilerin de kullandığı "li" eki sen farkında olmasan da kürdoloji de çok öenmli ksıtaslardandır. Berberiler Tunus, Cezayir ve Fas'a dağılmış durumdalar. Libya'da da az sayıda berberi var. Kaddafi'nin annesi bir berberi hanımı. İşin garibi araplar berberileri kürt olartak tanımlıyorlar. Arap siyasileri kaddafi'nin kürtlere ilgisinin temelinde annesinin berberi olmasının yattığını söylüyorlar. Ben berberice konuşanlarla ilişki kurdum dilleri bizim dilimize benziyor. Hint avrupalı dillerden binlerce yıl kopukluktan sonra yine bir hint avrupalı dil olan kürtçeye benzerliğini şaşırtıcı buldum. Gelenek ve görenekleri, giyimleri araplarınkinden çok farklı. Taciklere, paştulara, farslara ve kürtlere benziyorlar. Kart'ın baş anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Hitit dilinde kar, kürtçede sar, ser şeklinde. Kentum-centum örneklerinde olduğu gibi K ile S(C) konsonantları yer değiştirmişki bu geçiş hint avrupalı dillerde gayet yaygın ve doğal. Bunların hepsi şimdilik varsayım. Ancak, Hannibal dönemindeki Kartaca'lıların ve Hannibal'ın kendisinin Fenike'li olabileceği varsayımınından gerçeğe daha yakın. Hannibal'ın ordusunda fil kullanmayı farslardan öğrendiği naklediliyor. Afrikalılarda yada araplarda böyle bir askeri teknik yok. Gelenek olarak da yok. Farslar hintlilerden öğrendiler. Romalıların da böyle bir tekniği ve askeri düzeni yok. Hannibal sadece Romaya yürümedi Magnesia(Manisa)'da savaştı. Daha sonra İskender'in geriye bıraktığı Selefkos'a sığındı. Mısır'a yada araplara yada bedevilere sığınmayışı oldukça ilginçtir. Aynı dönem itibarıyla Selefkos'un başkenti Ktesiphon şehriydi. Bu şehrin bir diğer adı da Medain'dir. Araplar Tak-ı Kisra diyorlar. Partların eski başkentidir. Hannibal kürtmüydü? Nefertiti kadar. Hannibal sonuçta doğuluydu. Kendisi değilse bile, berberiler, Mısırlı kroniker Menathon'un varlıklarına 19. hanedanlıktan itibaren (İ.Ö. 12. yüzyıl) günlüklerinde yer verdiği istilacı halk Hega-Kassutların bakiyeleriydiler. Hega-Kassutlar, Afrikalı siyahi olmadıkları gibi arap da değildiler. Bu açık tenli halkın dili sami dillerden değildi. Hala açık tenlidirler, sami olmayan bir dil kullanıyorlar ve araplarla karışmamaya özenlidirler. Kartaca'nın kuruluşunu bir Fenike kolonisi olarak açıklayan tarih günümüzde neden orada fenikeli kalmadığını açıklayamıyor. Ancak Kuzey Afrika kıyılarına yayılan fenike kolonilerini izleyerek Kuzey Afrika'ya yayılan berberilerin bugünkü coğrafi yayılmaları ve sami olmayışları eksik duran tarih nazariyesindeki kuşkulara dikkat sarfetmemizi gerektiriyor. Kartacalıların yayılma alanları olan Sicilya(o dönemdeki eski adı Sikiliya), Korsika, Sardunya "zikit" kavmini işaret ediyor, yani İskitleri. Sard'lar da iskitlerin bir koluydu. Kürtlerin atalarına Zekertu deniyor. Kürtlerin bileşiminde İskitler var, hem de sanılan dan büyük ölçüde. Araştırılmaya muhtaç bir konu. İskitler kürtmü? Türklerin Receb'e İrecep demesi örneğinde olduğu gibi baştaki "İ"yi düşürürsek ve türklerin kullandığı isimlendirmelerden ziyade kürtlerin kavimleri nasıl isimlendirdiğini esas alarak hecelemeye koyulursak bizimle akraba kavimler olan hint-avrupalı toplulukları yerli yerine oturtmakla birlikte kürtlüğün terkibine (bileşmine) hangi kökün ne ölçekte katışmış olduğunu daha doğru açıklayabilme şansımız olur. Bir çoğunun yazılı belgeler yordamıyle adı yüzlerce hatta binyılları aşarak geriye götürülebilecek kürt aşiretlerini varlığı kürtlerin kökenlerine dair oldukça büyük imkanlar o ölçekte yanılmaz bilgiler sunmaya elveriyor. Zaten kürt halkı aşiretlerden oluşmuyormu, aşiretler kürtlüğün bir nevi temel taşı değilmi? Bu temel öğelerin sosolojik olduğu kadar etnografik ve etimolojik değerlendirmeleri yapılmadan tarih tafsilatı tamamlanmış sayılabilirimi? Tarih yazımının sayısı kabarık disiplinleri içerdiğini ve hepsiyle müştereken diğer bir yandan da ancak diğerlerinin yordamıyla oluştuğunu hatırda tutmak lazım. Tarih bağımsız ve ayrık bir disiplin değil. Diğer bilimlerden farklı olarak birçok disiplinle birlikte oluşan özelliğe sahip. Nefertiti bir Mitanni prensesi olarak Mısır sarayına gelin gitmişti. Mısır tabletleri firavunların yaşamlarına ve evlilik ilişkilerine olduğu kadar çevre devletlerle askeri-ekonomik-diplomatik ilişkilere dair sanıldığından daha özenli bilgiler biriktirmiştir. Bu anlamda Nefertiti'nin kürt olduğunu söyleyebilecek durumda değiliz. Kendisi bir Mitanni prensesi olduğuna ve Mitanni'nin başkenti bugünkü uyduruk adı Ceylanpınar olan ilçeyle çakışan Waşşuganni olduğuna göre tartışılmaz bir biçimde Harranlı ve Kürdistanlıdır. Mısır kronikleri belgedir. Tarih de belgeleri esas alır. Bu durumda Nefertiti'nin Kürdistanlı olmadığına dair tezler tesatürden sayılacaktır. Kartaca'nın parladığı dönemde kürtlere ne deniyordu? Hannibal İ.Ö. 246-183 yılları arasında yaşadı. Ksenophon Hannibal'dan 150 yıl önce Karduklar diyordu. Eğer Ksenophon'un detylı olarak verdiği güzergah üzerinde bulunan dağlarda yaşayan Karduklar tarihte kaybolup aynı dağlara isimleri filolojik olarak farklılık arzetmeyen Kürdler tünemediyse o Karduklar bugünkü karduklardır. Bizanslı Stephanos, II. Tigran'ın İ.Ö. 1. yüzyılda Korduene'yi fethettiğini yazıyor. Yazılarında Korduene'nin o günkü kralının adını Zarbienos olarak veriyor. Korduene Ermenistan sınırında ermenileşmemiş bir ülke olarak tanımlanıyor. Aramiler bu Korduene bölgesine Beth Kardu adını, bugünkü Ceziret ibni Omer (günümüzde Cizre) kentine de Kartû Gazartası diyorlardı. Ermeniler Kordukh, araplarsa Bâkardâ adaını kullanıyorlardı. Bu eyaletin üç kenti olan Sareisa, Satalka, Pinaka (bugünkü Fınık) Dicle üzerinde bulunuyordu. Strabon'a (İ.Ö.64 - İ.S.24) göre Korduene dağları (Gordyaiya Ore) Muş ile Diyabakır arasında bulunuyordu. Dicle boylarında, Cizre'de, Muş güneybatısından Diyarbekir'e kadar olan bölgelerde acaba Ksenophon'un Kardukh'ları çekildikten sonra "farklı halklar" olan ama isimleri benzeşen Kartular, Kordukhlar, Bâkardâlar doluştu ve daha sonra aynı bölgeler bugünkü Kürtlerlemi doldu dememizmi gerekecek? Elbetteki hayır. İ.Ö. 220 yılında Selefkos'lular kralı III. Antiokhos'la savaşan Medya valisinin birliklerinde sapancı olan Polybios Kyrtii'lerden söz eder. Medya denen ülkeyi coğrafik olarak hangi bölgeye lokalize edebilirsiniz? Zorluğu olanlar için ben lokalize edeyim. Bugünkü Azerbaycan, Med imparatorluğunun denilen Medya denilen çekirdek ülkesidir. Titius-Livius Kyrtilerin aynı Antiokhos'un birliklerinde i.Ö. 200 yıllarında da bulunduğunu, İ.Ö. 171 yılında ise bergama kralının hizmetinde paralı askerler olarak hizmet verdiklerini yazar. Bu bilgileri Bazil Nikitin aktarıyor. Herzfeld Asagartyaların kürtlerin ataları olduğunu ve isimlerini Dicle üzerindeki Sa'erd yada Siird kentinde yaşadığını söylüyordu. Asagartya'lılar yada Sagarta'lılar önce Seistan'da yaşıyorlardı. Sonra Asur döneminde bunları Zikritu yada Zakruti adıyla Medya'da buluyoruz. (Streck Z.A. XIV, s.149, aktaran Bazil Nikitin) Darius zamanında (bak. Bisutun anıtı) bunların başkenti Arbela ovasında olup, darius burada kralları Çitrantahma'yı idam ettirdi. Bu kralın Bisutun kayasındaki tasvirinin kürt tipini yansıttığı görüşü vardır. (L.W. King, behistan taş Oymaları, aktaran Bazil Nikitin) Tesadüfe bakın kürtlerin bugünkü başkenti yine Arbela yani Herwler yada Erbil. Hannibal'ı kürt etmek yada Nefertiti'yi kürt etmek meselesine karşı çıkmak konusunda gösterdiğin titizliği paylaşırken, kürtlerin kökenlerine dair taşlara kazınmış bilgileri inkara düşmemen konusunda da aynı titizlenmeyi göstermelisin. Bunların aşağılık kompleksiyle açıklanması doğru bir yaklaşım değildir. Kürtlerin varlığı inkar ediliyor. Nasıl inkar edildiğine bakarsak tarihlerinin, yaşadıkları coğrafyada köklü varlıklarının inkar edildiğini görürüz. Kürtlerin soy ve şecere araştırmalarına saldıkları merak inkara karşı durabilme güdüsüyle verilmiş tepkiden ibarettir. Bu merak giderek pozitif tarih anlayışının kapısını açacaktır. Bu kapıyı zorlamakta ve tesatürleri pozitif tarihe kanalize etmekteki yeteneğini, çabalarını hatta sinirlenmeni anlıyor ve saygıyla karşılıyorum. Bir yerde ezmemeye ve köreltmemeye de dikkat etmeliyiz. Burada tarih üzerine yazan kardeşlerimizin hiçbiri soy-sop icadı peşinde değiller dahası kürtlerin buna ihtiyacı yok. Bu kardeşlerimizin hepsi inkar yarasıyla incinmekteler. Yazdıklarına seninle aynı nedenlerle katılmasam bile onlarla aynı yaranın sancılarıya kıvranıyorum. Sense bu sancımanın hiç dışında değilsin. Seni bu kadar titizlenmeye, bu kadar üretmeye, zamanını vermeye iten de aynı sancı, aynı incinmişlik değilmidir? Prensiplerde katı ama eleştirirken, yol gösterirken daha mülayim metodlar kullanmalıyız. Öğreticilikte azarlamak yoktur. Hicvetmek yoktur. Bunlar didaktik yöntemler değildir. Önümüzde duran bizim kendi cehaletimizdir. Aşmamız için müşfik olmamız gerekli. Eti senin kemiği benim tarzı medrese tarzıdır. Skolastikle birlikte skolastiğin didaktiği de köhnedi. Bugün bu forumda var olanların hem eti hem kemiği bizim canımızdandır, tıpkı seninki gibi. Selam ve hürmetler ederim Hocam.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.