pkk nin ilk tutuklanmalarinda hepimizin maulumu oldugu gibi yüzlerce kadro,binlerce yurtsever yakalandi,bunlarin icinden pkk kurucularida vardi,kadrolarda vardi yurtsever insanlarda vardi.
pkk kuuruculari ve kadrolarinin daha fazla ceza alan yurtseverlerde vardi,iste sükrü gülmüs bu yakalanan kadrolardan biridir.
sükrünün cezaevi yasantisinda direniselere katildigina dair tek bir emare yoktur.
kendisi bütün yazilarinda cezaevinde pkk ile hic hareket etmedigini,hep disinda kaldigini yüzlerce kez dile getirmistir,icerde pkk ile sorunlu oldugunu,cezavei yasantisinda hep bagimsiz kaldigini yüzlerce kez kendi yazilarinda okuduk.
bir cok kez kendi yazilarinda pkk den dislandigini ve hic bir karar mercidne bulunmadigini kendisi yazilarinda itiraf eder.
dogrudur sükrü gülmüs pkk li olarak yakalanmistir,ihanet ettigini kimse iddia etmemistir,itirafci olmamistir ama bir kac sene cezaevinde kalmaktan baska hic bir özelligi olmayan sükrü gülmüsün bu gün tarihi kendi nasnamesiyle baslatmasi hicte ahlaki degildir.
kendisinin bilmedigi bir cok konuda ahkam kesmeside ayri bir hezeyan olarak karsimiza cikiyor.
sükrünün tek bir derdi vardir oda türk basinina malzeme olmak ve adinin cimasidir bundan baska sükrü ve sükrü gibilerinin hic bir amaci yoktur,bu gün sükrünün yaptiginin kürd miulleti icin oldugunu iddia etmek ahmakliktan baska bir sey degildir.
sükrü hic bir degerin sahibi olmamasina ragmen bu degerlerin üstünde kendini konusturmaktan baska bir sey yapmiyor.
bir kac yilik cezaevi pratiginden baska bir seyi olmayan,ve bu bir kac yilllik cezaevi pratigindede pkkden hep uzak durudugunu söyleyen sükrü gülmüs kendini neden anlatma ihtiyaci duymayi hiseder?
hep balandira balandira anla´ttigi türkiye basin yayinkurlu baskanligi dedigi nedir?
siradan bir pkk kadrosunun yillarca yönettigi bir masadir,bazi zamanlarda milislerin türk basin yayin kurulu baskanligini yaptigini zanedersem bir cok insan bilmiyor.
sükrünün basinda bulundugu türkiye basin yayin kurulu baskanligina biz bir zamanlar savastan korkan,daga ayak uyduramyan,her an kacip düsmana siginacak tipleri cok atadigimizi bilmem sükrü gülmüse hatirlatmama gerek varmi?
herkesin iyi anlamasi acisindan acik yazayim.
pkk icinde ne kadar savastan korkan varsa,daga ayak uyduramayan insan varsa,kusura bakmayin ama pkk tabiriyle ne kadar gereksiz insan varsa onlari basin yayina gönderirdik.
hic bir zaman pkk gercekten is yapacak,ise yarayacak bir insani basin yayina atamamistir,buda iyi bilinsin.
bu durum türkiyede böyleydi,avrupadada böyleydi,ve dagadaki redeksiyonlardada böyledir.
simdi sükrü ben basin yayinin basindayim derken o makamin ne oldugunu bile bilmemektedir,sükrü yillarca ben basin yayinin basindaydim diyor ama onun oraya gönderilemsinin nedenlerinden bihaberdir,bunuda ilk defa bende duymus olsun.
sükrü gülmüs yazdiklariyla bir cok insanin kafasini karistirmaktan baska bir sey yapmamaktadir,hic hakim olmadigi konularda bile ahkam kesmekten geri durmamaktadir,bunlari yaparken sapla samani hep karistirmakta ve yarim yamalak bilgilerle kürd milletinin kafasini karistiramaktadir.
nasnamesindeki yayin politkasinin en cok türklere hizmet ettigini bilmesine ragmen nasnamenin adini ve sükrünün adinin türk gazetelerinde cikmasi onun egolarini tatmin etmek icin yeterlidir.
hic bir kurdistani derdi olmayan sükrü gülmüs ve nasnamesi,ha bire türklere bilgi yetistrimek icin yogun caba sarfetmektedirler.
bir cok kürd katilinin nasnamede yazdigini hepimiz biliyoruz,bunu kendileride cok iyi biliyor.
akp nin borazani yazarlarla bir yere varacagini zaneden sükrü gülmüs kürd milleti ile alay etmektedir.
adeta kürdmiletine hic bir boruc yokmus gibi davranip kürd milletini ikinci plana itmistir,varsa yoksa türk basinina malzeme tasimanin derdine düsmüstür.
öncellikle sükrüye sunu sormakta yarar vardir.
sen pkkde yöneticilik yaptiinmi?yoksa yapmadinmi?
sükrünün verecegi cevap o an ki kosullardir.
ortamina göre cevaplar verir,pkknin olumsuzluklarini söyledigin zaman verecegi cevap,
yok ben basindan beri onlarla hareket etmedim,onlardan ayri yasadim diyecektir.
ama kürd milleti o kadar unutkandirki yukaridaki cevabi veren sükrü yarim saat sonra ben cezaveinde kogus sorumlusuydum,söyle direndim, ciktiktan sonra akademi yönettiminde bulundum,daha sonra basin yayin kurulu baskani oldum diye yazilar yazar ama kimsede cikip sunu sormaz?
yahu hoca sen yarim saat önce sana pkknin olumsuzluklari siralandiginda sen kendini bunun disinda tuttun,hic bir görev almadim dedin,ceazevinde hep bagimsiz kaldim dedin,pkkile hareket etmedim dedin,bu nasil bir sey diye sormaz bu adama.
sükrü kacin kurasi?öcalanin talebesi degilmi?öcalanin ögrencisi elbette öcalan gibi düsünür ve onun yaptigi gibi yapar,yok birbirlerinden farklari aslinda.
ikiside kürd milletini enayi yerine koyup istedikleri gibi alay ediyorlar,ikiside kürd kani üzerinde bunu yapiyor,ikiside kürd emekleri üzerinde bunu uyguluyorlar.
ama bundan sonra sükrü gibilerininde maskesini halkimiza anlatacagiz,sükrü gibilerinin hic bir pratikleri olmadan öcalan karsitligi maskesi altinda kürd milleti ile alay etmelerine müsade etmeyecegiz.
onlara soracagiz kilonuz kac?,emeginiz ne?neyin pesindesiniz diyede artik soracagiz.
sükrü hic utanmadan kürd katillerini aklamaya calsitikca bu ikiyüzlülügünü anlatacagiz,peki sormazlarmi adama be insafisiz,bu pkkiy bu milletin basina bela ettiniz,binlerce kürd evladini daglara gönderdiniz,binlerce köyün yikilmasina sebep oldunuz,binlerce insaninimizin faili mechule kurban gitmesini sagladiniz,birde uatanmadan küd katili olan ve halen bu katiliklerini mesru gören yarin ellerine firsat gecse aynisini yapacak insanlarin aklanmasina yaptigin katkinin evladini ölüme gönderdiginiz,kylerinin yakilmasina neden oldugunuz,babalari kontaralar tarafindan kateldilen insalarin gözünüm icine baka baka bu katilleri aklamaya utanmiyormusun sükrü,senin öcalandan ne farkin var.
and olsun sizinde maskeninizi düsürecegiz,ve yaptikarinizi halka anlatacagiz.
sahtekarligin bu kadarida fazla artik.
size müsade etmeyecegiz bunuda akliniza sokun.
ya kürdler adina yola cikmadiginizi,kurdistan diye bir derdiniz olmadigini kalkkip kivirmadan saga sola saptirmadan halka anlatacaksiniz yada böyle bir iddianiz varsa,katliamlara sevkettiginiz bu milletle alay etmekten vazgececeksiniz baska yolu yok.
sorarim sükrü gibilerine senin kürd ve kurdistandan anladigin nedir?kurdistan diye bir derdin varmi?
kusura bakmayin sahtekarlari gördükce midem bulaniyor,ve tiksiniyorum bunlardan
saygilar
Benim öteden beri; gerek Partiye katılım, gerek Kürdî bakış, duruş ve lider arayışımın adayı M. Hayri Durmuş'tu. Onu ölene kadar izledim. Direnişlerde -bir tek 14 Temmuz Ölüm Orucu'nda- beraber bulunmadım. Ve o benim neden bulunmadığımı biliyordu. Direnişlerde, mahkema savunmalarıda ve şu ana kadarki gelenek sahiplenmesinde ondan başka insan tanımam PKK hareketinde. Çünkü o, tüm hata ve suçlarıyla; Kuzey Kürd Mücadele Tarihine eşsiz bir önder olarak geçti. Yaşadıkça da onun anısını ve saygısına helal getirmeyeceğim.
Yazdığım en son yazım olan ’Türk Lawrence : Duran Kalkan 'a bazı tepkiler geldi. Gelmeye de devam edecek. Ben yayınlananları okudum. Ve sayın Ramanî'nin yorumunu ayrıca da verdim. Altına not düşerek, teşekkür ettim.
Bugün evime gelen misafir dostlarımdan biri; -ki ne konuyla, ne de yazılanlarla- fazla ilgilenir. Çünkü bu sıralar Almanca diline yoğunlaşıyor. ’Mamosta, Duran ve Lawrence' asla kıyaslanmaz. Bu çok yanlış' dedi. Olabilir. Çünkü herkes durduğu yerden bakar. Bakın ben farklı, sayın Ramanî farklı yerden bakabiliyoruz. Bunları da tartışacağız.
Beni en çok etkileyen ve yanlışımı söyeyen Diyarbakır'dan bir okuyucum oldu. Benim özel e-mailime gönderdiği için buraya alacağım: ’Makalenizi daha yeni okudum.(Çok tecrube ve olayların içinden geldiğiniz görülüyor. Yazının bir çok yerinde gülmemek elde değil. O kısımlar olmasaydı daha iyi olurdu :)Tarih kokan ve önemli konular olduğu için bunu söylüyorum. Yani bütün olarak bakıldığına esprilerden dolayı olayların akışı hemen unutuluyor. Bunu eleştiri olarak anlamayın sadece daha iyi nasıl olur diye belirtiyorum'
Bu kardeşime kucak dolusu selamla beraber, şükranlarımı sunuyorum. Ve eleştirisini kesinkes gözönüne alacağım. Biraz onun, biraz da bu olayı bilmeyenler için, çok sade ve anlaşılır anlatacağım. Umarım o zamana kadar Duran Kalkan'dan da yanıt gelir. Bana gelirse vereceğim. Kendi basınında yazsa, yine buraya akataracağım.
*
Sayın Ramanî'nin yazısına Mazlum ve Duran'ın fotosunu aldım.
Şimdi de; Xeyrî ve Mazlum'u alacağım.
Ve sorumu şu şekilde bikez daha soracağım:
Evet kimin mirasına sahip çıkacağız?
Bir defa -şunun altını çizmek durumundayım- Öcalan'ın mirası diye bir miras yoktur ce olanı da tanımıyorım. Ama Öcalan'ın gerek biz PKK'lilere ve gerek bizimle beraber tüm Kuzey Kürd Mücadelesine bulaştırdığı; Çernobil- Pisliği'ni kesinkes gündemimize almak zorundayız. Ben üç isim sayacağım.
Bir Mehmet Hayri Durumuş..
İki Mazlum Doğan..
Üç Duran Kalkan...
Bunlar üçü de bir gelenek ve bir mirasın temsili güçleri olarak alınabilir. Bana göre; Duran Kalkan; Öcalan'ın bir uzantısıdır. Onun her alandaki temsilî gücüdür.
Mazlum Doğan; sol/solcu/sosyalist/Komunist/M-L ve ölümüne yakın bir zamana kadar da, Öcalancı bir anlayışın değişik bir türüydü. En son olarak şu sözüyle, ahdevefada yanımda saygın bir yeri var. ’Ben Apocuyum ama Apo'nun kendisi de bir partilidir.' Yani açılımı; Mazlum, herhangi bir başkanlık seçiminde kayıtsız ve şartsız Öcalan'ı gösteren ama ona da kayıt koyandı. Nitekim aynı tedbiri görüşünü Lice/Fis'deki PKK Kuruluş(!) denilen toplantıda da dillendirmiştir. Onu da geçiyorum.
Benim öteden beri; gerek Partiye katılım, gerek Kürdî bakış, duruş ve lider arayışımın adayı M. Hayri Durmuş'tu. Onu ölene kadar izledim. Direnişlerde -bir tek 14 Temmuz Ölüm Orucu'nda- beraber bulunmadım. Ve o benim neden bulunmadığımı biliyordu. Direnişlerde, mahkema savunmalarıda ve şu ana kadarki gelenek sahiplenmesinde ondan başka insan tanımam PKK hareketinde. Çünkü o, tüm hata ve suçlarıyla; Kuzey Kürd Mücadele Tarihine eşsiz bir önder olarak geçti. Yaşadıkça da onun anısını ve saygısına helal getirmeyeceğim.
Gelelim Duran'a ve sayın Ramanî'nin söylemi, okuyucumuzun hatırlatmasıyla, Duran'a isnat edilen suçlara.
1- PKK- KUK çatışmasının da mimarı ve startını verendir. Bunu yazmadım. Çünkü KUK tarafından -henüz- tartışacak muhatapsızlık sorunum var.
2- Mazlum Doğan, Yıldırım Merkit ve Aysel Öztürk (Çürükkaya)'nın yakalanmaları
BİLMEYENLER İÇİN DURUM AÇILIMI
-1978'lerdeki Maraş Katliamı sonrasında Serxwebûn özel sayısındaki bir yazıda; muhtemel bir darbe hazırlığı tesbitleri vardı.
-Yine aynı tarihlerde, Elazığ/Fevzi Çakmak Mahalesi baskını ve çok üset düzeyli PKK'linin yakalanması, Şahin Dönmez'in çözülmesinden sonra; artık Öcalan'ın içerde -Kürdistan'da- kalması zorlaştı. Ki tüm bu sepeplerin arasında -bence- Öcalan'ın kollayıp, koruyan derin babaları, kulağına ’Dışarı Çık!..' talimatı verdiler. Ve o, aynen söyeleneni yaptı. En yakınındaki Kesire'sine bile ne bunu söyledi, ne hissettirdi. (Bu da ayrı bir konu..) Suriye topraklarına ayak basar basmaz El Muhabarat'la çalışmayı kabul etti. (Bir başka zaman bunun üzerinde de tartışırız)
- Mardin'de kaldığı dönemde, ’APO-HARRAN' şifreli, her kadronun kendisine mektup yazmasını tembihledi. Tabi o zaman ’Mektup'un talimat olduğunun ayrıdında değildik.
-Bir günlük Mehmet Karasungur'la konuşmadan sonra ’Bucak'a Saldır!..' emrini verdiğini kendisi söyledi.Karasungur da emre harfiyen uydu. MAK (Merkezi Askeri Konsey) onun emriyle oluşmuştu. Karasungur'la beraber Rıza Altun ve Fehmi Yılmaz vardı.
-Lübnan'a geçip yerini sağlamaştırınca ’Ricat Taktiği'nin gerekçelerini söylemeye bile gerek görmeden; çok önemli sayıda gücü dışarı çekti. Tabi bunu yaparken de ’silahlı Eğitim' ve deplasmanlı ülkeye giriş-çıkış olacak, dedi. Her Filistinli, Suriyeli ve Iraklı güçlere de ayrı ayrı adamlar yerleştirdi. Onları birbirinden izole etti. Anlaşma ve görüşmeleri istediği gibi dizayn etti.
-İşte bu sırada beni ve hiç tanımadığım (ZY) devreye soktu. Tek gerekçe; ’Altı aydan beri ilişkisiz bırakıldım. Bu bana karşı yapılmış bir harekettir..Onlar (PKK/MK) bana karşı, ben tarihe karşı sorumluyum. Kırbaşı Baskını fiyaskodur. Salih Kandal'ın vurulması komplodur, ihanettir. Bu halkı temsil edememdir' dedi. Ve içerdeki eski PKK/MK'nın tümüne müdahale etti. Onları görevden aldı. Merkezi Serxwebûnları toplattı. Sovyetlerin Afganistan'a müdahelesine ’Devrim' dedi. Yeni örgütlenme şemasını bizlere verdi. Ve bizler direkt ona bağlı olacaktık. O'na ve o'nun bu söylemlerime itirazlarım oldu. Bunları yüzüne söyledim. Ama ülkem, halkım ve mücadelem için asla görevden kaçmam, kaydıyla bir tek ’Mazlum Doğan'ın yakalanması, Başarısız Firarı ve sorumlularının koğuşturması, cezalandırılmasını özel izinini..' istedim. Kabul etti. Onayladı ve ’Sonununa kadar takip et' dedi.
Şimdi gelelim Mazlum Doğanların yakalanması ve Duran Kalkan'ın bu konudaki somut suçlarına.
Öcalan'ın yurtdışına çıkışıyla beraber oluşan boşluğu PKK/MK'sı yedek üyesi ve Urfa bölgesi sorumlusu Yıldırım Merkit'in getirilmesi düşünülüyor. Bu nedenle de PKK/MK'si Diyarbakır'da acil bir toplantı yapıp Merkit'i aslî üyeliğe alıp bazı sorunlar için toplanacak. Bunun organizesini de Duran Kalkan'dır. Ve Doğan/Yıldırım/bayan Öztürk'de yanlarında olmak kaydıyla, Urfa'dan Diyarbakır'a gönderilir. Onların gidiş için iki taksi ayarlanır. Biri önde gidecek ve bir olumsuzluk karşısında mendil sallanarak işaret verilecek. Birinci araba geçer ve ikinci araba yoluna devam eder. Ama bir trafik noktasında trafik polisi ehliyet kontrolü yapar. Yolculardan şüphelenirler. Arama yapacaklarını söylerler. Mazlum, durumun kötüye gideceğinin farkına varır ve Suruçlu Haci'ye ’para teklif et.. Yanımızdaki bayanı kaçırdığımızı, başımızın aşiretsel durumlardan dolayı belada olduğunu söyle' der. Lakin polisler inanmaz ve kaba aramada -çamurluk altında- bir kocaman zarf çıkar. Polisler önce bişey anlamaz. Ve siyasi polise haber verirler. Hatta Mazlum'un ve şoför Haci'nin anlatımlarında iki polis arasında tartışma çıkar. Biri ’bırakalım gitsin' derken, diğeri ısrarla ’karakola..' der. Ve karakola gider gitmez durumlar, ayan beyan ortaya çıkar.
Mazlum Doğan, İbrahim Şenol, Yıldırım Merkit: Kadir Merkit kimlikleriyle sorgulanır. Belgeleri inkar ederler. Ve Mazlum'un bana anlattğıyla; ’İbrahim Şen' adında bir Hilvanlı'nın kimliğiydi. Sağlamdı. Ben Şen'ın arkasına bir OL ekledim. Ve ben 1. Nolu'ya gittiğim Şubat 1980'e kadar Mazlum İbrahim Şenol olarak Çocuklar Koğuşu'nda yatıyordu.
Bu olayla ilgili olarak herkesle konuştum.
Uzun yıllar sonra ise Baki Karer'le İsveç/Stockhom'de görüşmemle, Baki bana; ’Bu iş tamamıyle Duran'ın insiyatifindeydi' dedi. İster ihmal, ister kasıt ve ne olursa olsun tek sorumlu tuttuğumuz Duran'dı. Bu yakalanmadan dolayı sorgulandı. Görevsizlendirildi, diyordu.
Bu ve diğer Bidon Firar'ın da sorumluluğu Duran'da. Ama ne bu yakalanma ne de Bidon Firarı için ben; kesinkes ’ajandır' demedim ve deme gibi bir hakkım yok. Ancak PKK denilen bu harekette her türlü pis için içinde eğer Duran, eğer Rıza ve eğer Kalkan çıkıyorsa; elbette düşünürüm. Doğal olarak Ankara/Tuzluçayır Ekibi benim aklıma gelir.
Bugün Aysel Öztürk (Çürükkaya)'ya da sordum. O bu olayın içinde, yakalanan, sorgulanan, işkence görendir. Elbette onun da anlatacakları vardır. Ama onun da bu olay hakkında bilgisinin benimki kadar detaylı olacağını sanmam. Çünkü o, daha neden orda olduğunu, niçin Mazlum ve Merkit'le beraber olduğunu bile yanıtlayamadı. Umarım bu yazımdan sonra onun da ekleyecekleri olur.
*
Yıllarca bu teşkilatta çalışmış olan bir insan olduğum, ve dışından -son on yıldır- araştırmam ve yazmama rağmen hala her şeyi çözemedim. Çözemem de. Ancak benim gibi herkes konuşur, araştırır ve yazarsa, belki puzle taşları bir araya gelir. Durumun fotoğrafı ortaya çıkar.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Duran Kalkan, A. Haydar Kaytan, Rıza Altun, Cemil Bayık ve Mustafa Karasu'nun da içinde olduğu PKK/Ankara/Tuzluçayır Ekibinin her biri bir ayrı vaka. Onların durumunda asla olmak istemem. Onların en sadık Öcalan'ı görüneni bile; Öcalan'a içten içe diş biliyendir. Bunu anlatmak, bunu bilmeyene izah etmek o kadar zor ki.. Anlatılmaz ve çukurun çukuru alçaklıkları bazen dillendirmemek için;işi espiriyle örterim. Yoksa gerçek o kadar yakıcı ki; isterseninz bunun için GÜNEŞ'e çıplak gözle bakın, sussuz bir büyük rakı devirin. O zaman sizi göreyim. Bu PKK denilen teşkilatta, herkesin Öcalan tarafından rehin alınma durumu farklı farklıdır. Ankara katılımılı olmak, Tuzluçayır Toplantısında bulunmak ve yıllarca Öcalan'a sadakatla hizmet etmek de yeterli gelememektedir. Ben bu durumu bazı yabancı gazeteci ve yazarlara anlattığım zaman haliyle inanamadılar. Ve hafızaları bu türden şeyi alamadı.
Öcalan'ı bugün en çok övenler, içlerinden de en çok sövenlerdir. Ama içleri kan ağlasada bunu dışarı yansıtamazlar. Yansıttıkları an bir ’HİÇ olacaklarını biliyorlar. Bunun nedeni bence çok açık; her birinin çok farklı teslim alınma belgesi vardır. Ve bunlar birer tapu gibi Öcalan'ın elindedir. Kiminin elini kana bulaştırmış, kimini düşürmüş, kiminin ruhuna kadar tecavüz etmiş, kimini turabiden de beter örsünde dövmüştür. Bu özellik ve bu yöntem Duran Kalkan için icat edilmedi. Merak edip araştıracaklar için bir kaç veri sunayım. Şu anda Kandil'da bulunan ve o gariban Kürd gerilla kardeşlerimin başında ahkam kesenlerin bazı koordinat şifrelerini vereyim.
-HİÇ'leştirilen A. Haydar Kaytan yıllarca, Haki Karer üzerine yazdığı ’Ben İnsandım' şiirine neden sahip çıkamadı? Eski eşi Cemile Merkit'le evliliği ve çocuk yapma isteminden dolayı ’Zürriyet Düşkünü' olarak az mı süründü. (Cemile Merkit, Yıldırım Merkit'in bacısı olup, şu anda Baki Karer'la yaşayandır.)
Kaytanların birini rehin alıp, bir başkasını yıllarca görevli kılarak esir muamelesi yapan kim?
-Cemil Bayık'ın başına Haki Karer olayını bir çorap gibi ören, onu sorumlu ve başarız kılan, ardından da boğazına kadar suça bulaştıran, yaralı gerillaların kurşuna dizilmelerini deşifre eden, her fırsatta ’O hammaldır' diyen kim?
-Hele de ’Başkanımın hatalarının da militanıyım' diyen Mustafa Karasu niye bunu söyler durur? Onun bu kadar sadakatle bağlı olmasının başka ne gibi incelikleri var?
-Diyeceğim; Kandil KCK komutanları; asla ve asla Öcalan'sız olamazlar. Dün Öcalan'ın onlara ihtiyacı vardı bugünde onların Öcalan'a ihtiyacı var. Duran Kalkan'ın hakkında konuşacağı en son insan benim. Ama o iradesi dışında beni eleştirmek zorunda. Bunu da biliyorum. Kendisi de çok iyi bilir ki ben ne kaçkınım, ne hainim. Ve ben onun söylediği gibi yeni konuşmuyorum. 1993'den ’99'a Parti içinde, 1999'dan sonra da İntername ve Nasname ile Öcalan hakında ne biliyorsam yazıyorum. Evet önderine saldırıyorum. O da önderini savunmak zorunda. Bunda bir terslik yok. Ancak şunu da söylüyorum. Bu da Duran'ı kurtarmaz. Gemi batıyor. Ve Öcalan onları çoktan gözden çıkardı. Eğer Duran'da zerre kadar izan kalmışsa; tek tavsiyem, zamanı daralıyor. Kendini atabileceğin bir liman bulsun. Artık önderi Öcalan da onu çoktan terk etti. Yalvarmanın, yakarmanın, sağa sola saldırmanın bir faydası yok artık.
“Son teslelli; yanmış kül olmuş bir evin cepte kalan anahtarına benzer.“
Belki bazı okuyucularım şunu merak eder; acaba hoca neden Duran ile Lawrence dedi?
Küçük bir ipucu vereyim.
Lawrence; İngiliz'di. İngiliz'di ama Arapça'yı mükkemmel konuşurdu. O fistanlarıyla, develerin ardındaki yürüyüş ve yaşayışlarıyla Lawrence, Araplara nasıl devlet kuracaklarını öğretti.
Türkler (Osmanlı) ona ne yaptı biliyor musun?
Tecavüz etti!..
Peki Öcalan, Türk Duran ne yaptı?
Onu da siz bulun!..
1 Mart 09
Foto: PKK Belgeseli'nden
düsürün bunlarin maskelerini kürd milletinin sahipsiz olmadigini