Skip to main content
Submitted by hasanyildirim on 24 March 2008

Son günlerde Türk egemenlik sistemi, tanıdık olduğumuz ama, bir türlü sevmediğimiz aynı oyunu tekrar sahneliyor.
Biz bu oyunu defalarca seyretmiştik.
Türk egemenlik sistemi denilen prokust çarkının kimi kanatları arasında yeni bir konsessus sağlanırken kimileri tasviyeye tabi tutuluyor.
Kimse yanılmasın.
Bu son gelişmeler; ne AKP'nin kapatılmak istenmesi, ne de Ergenekon'nun tasviye edilmesi meselesidir.
Asolunan AKP ile Erkenekon denilen devlet yapılanmasının çekirdeği Türk Genelkurmayın anlaşmasıdır.
Bu anlaşma sağlanırken bazı çevre ve kişilerin budanacağıda kaçınılmazdı.
AKP kurmaylarının Erkenekon üyesi olmadığını ancak aklını peynir ekmekle yiyenler iddia edebilir.
AKP'yi demokrasi cephesinde görenler, Türk egemenlik sistemini kavramayanlar iddia edebilir.
Bu aklı eveller, yıllardır 'cami-kışla arası mücadele' olarak topluma empoze ettikleri sahnelenen oyunun sadece figüranları olanlardır.
Cami ile kışla arasında hiçbir zaman bir mücadele olmadı ve olmayacakta. Kışla; ne kadar Türk egemenlik sistemin asli sahibiyse camide bir o kadar sahibidir.
Babası belli olmayan, annesi sermaye Türk'ün atası piçin ruhuna günde beş kez fatiha okutulan cami nasıl olurda kışla karşıtı gösterilir aklım almıyor. Aklı alanlar beriye gelsin.
İşin rengi başkadır.
Ergenekon denilen Türk egemenlik sistemin sokağa taşan pisliklerinin temizlenmesidir. Bir anlamıyla urların budanmasıdır. Balans ayarlarının ayarlanmasıdır.
Son gözaltılar da bunun sonucudur.
Zamanlaması çok önemlidir.
Türk egemenlik sistemin Kürdistan'nın güneyini işgale yeltenmesi ve bunun hezimetle sonuçlanması sonrası Genelkurmayın namusunu kurtarmak için aptallaşan toplumlarının önüne yeni bir gündem koymalarıdır.
Toplum aptal olunca okur yazarıda aptal oluyor.
Erkenekon; balans ayarı verirken onlar, Türk egemenlik sistemin bir 'hukuk devleti' olup olmadığı tartışmasıyla ömür tüketiyor.
Bizlerin bu konuda söyledikleri açık.
Fakat kendilerine Türk diyen sözde aydınların daha hala devekuşu oyununu sürdürdükleridir.
Bu operasyonların esas amacı bir yerde göz boyamadır.
Perde önündedeki brkaç figüranın tasviyesi ile sınırlıdır.
Perde arkasında olanların işlerini daha kolay yapmaları için bu operasyon bir yerde zorunluydu.
Olan budur.
Hiç kimse kendisini kandırmasın.
Bu operasyon İtalya'daki 'Beyaz Eller Operasyonu'na benzetilmesin.
Öyle olmayacak.
Çünkü burası Türkiye.

24 Mart 2008

TARIH AVCISI (not verified)

Mon, 2008-03-24 14:50

SAFLARI SIKLASTIRIP, DIKKATLE ILERLEYELIM... Degerli Hasan H. YILDIRIM Arkadas, Yukaridaki politik degerlendirmeleriniz R. Rodaro kardesimizin yazdigi yazi gibi degerli ve önemli bir yazi. Fakat, bizler tuzaklar, kalleslikler, sasirtmalar dolu karanlik politika arenasinda birbirimize dayanarak yürürken, baska alternatiflere, manipülasyon ve sasirtmacalara da dikkat etmeliyiz... Eminim yukaridaki yazimizda ne demek istedigimiz kolayaca anlasilmaktadir... Bu konuda degerlendirmelerinizi önemle bekliyoruz. Selam ve sevgiler TARIH AVCISI 24.3.8

Selam ve sevgileriniz baş üstüne. Yazılarınızı okuyorum. Mantığınızı kavramaya çalışıyorum ama, anlamakta zorlanıyorum. Halkınıza karşı samimi duygularla dopdulu olduğunuza şüphem yoktur. Amaçımız Kürdistan halkının esenlik, mutluluk ve özgürlüğü olduktan sonra saflarımızı sıklaştırmanın ötesinde başka bir çaremizde yoktur. Fakat izlenmesi gereken anlayış ve yönelim farklılıkları olunca bunu zorlaştırdığınıda bilmek gerekir. Mantığınız bana yabancı değil. 1970, 19980 ve hatta 1990'ların mantığının izlerini taşıdığını görüyorum. Bunun soğuk savaş dönemi mantığı olduğuna kuşku duymuyorum. Bu mantığın Kürdistan sorunu karşısında olumlu bir yerde olduğunu sanmıyorum. Yanlış anlama. Kürdistan'da her renk ve tonu olmalı. Fakat ortak payda da buluşmanın yolu bulunmalı. Bu da ancak milli zemin olabilir. Emperyalistlerin Kürd milletine karşı suçlarını burada dökmeye gerek yok. Mevcut statükomuzu belirliyenlerin onlar olduğunuda söylemeye gerek yok. Ama aynı statükoyu belirliyenlerin Lenin ve Stalin dahil SSCB ve onun dümen suyunda olan 3. Enternasyonal'in olduğunuda unutmamak gerekir. Bu konuda Aris Arda arkadaşımızın “Belgelerle Şêx Said Hareketi, Bolşevikler ve Kemalistlerin suç ortaklığı“ yazı dizisine bakmak yeterlidir, sanırım. Günümüzün sosyalistlerinin Kürdistan sorununa yaklaşımları dünün sosyalistlerinden pek bir faklı değildir. Onlara göre herkes devletleşebilir ama, Kürd'ler asla. Bunu imkansız ve gereksiz görüyorlar. Kimi de, ki sende de bu hakim; “Orta Dogu halklarini etnik, dinsel ve mezhepsel catismalarla bölüp birbirine kirdirtmak“ adı altında Kürd milletinin devletleşmek mücadelesine karşı olunmaktadır. Bunu da soğuk savaşı dönemi mantığı ile anti-ABD ve anti-İsrail olmak ile ifade edilmektedir. Bu mantığın Kürd milletine bir yararı yoktur. Bu mantıkta Kürd milletinin devletleşme hedefi yoktur. Her şeyden önce Kürd'lerin devletleşmesi gerekir. Kuşkusuz kurulacak devletin halkçı ve demokratik olması tercihimiz olmalı ve bunun için mücadele etmeliyiz ama bunu belirliyen ulusararası ve ülke içi sınıfsal güç dengeleridir. Güç dengesinin egemen sınıflardan yana ağır bastığı bu koşullarda 'biz devletleşmeye karşıyız' diyemeyiz. Dememeliyizde. Hatta devletleşmek için tüm enerjimizi seferber etmeliyiz. Devletimiz bir kurulsun. Sınıfsal mücadele zaten sürecektir. O zaman buna uygun davranmak gerekir. Bir de dönemi iyi okumak gerekir. ABD ve İsrail'in Ortadoğu'da ne yapmak istediklerini doğru kavramak gerekir. Deyiminle ABD ve İsrail'in; “Simdi ise, Israil ve onun silahli saldiri gücü olan ABD ordusu ve egemenleri, degisen toplumsal dinamikler ve global cikarlari geregi, Orta Dogu halklarini etnik, dinsel ve mezhepsel catismalarla bölüp birbirine kirdirtarak, Ortadogu'yu kurmak istedikleri B.O.P.(Büyük Ortadogu Projesi) icin yeniden dizayn etmek, yani sιnιrlarιn tamamini veya bir kismini degistirmek istemektedirler...“ Bundan ne kötülük var. Bundan korkmamak gerekir. Ortadoğu'da etnik ayrışma bize çok imkan sağlıyacaktır. Eğer böyle bir plan varsa, biz bundan niye korkalım? Korkacak olanlar sömürgecilerimizdir. Irak'ta olan bitteni gördük. İran ve Suriye'nin köşeye sıkıştığını görüyoruz. Dahası ABD-Türkiye ilişkilerinin dibe vurduğunu biliyoruz. Bu gelişmeler niye bize zararlı olsun? Bunlar niye tuzak olsun? Diyebilirsin ki karşımızda ABD emperyalizmi var. Doğrudur! Ama şu an ki ABD'nin Ortadoğudaki çıkarı sömürgecilerimizle çelişiyorsa, Kürd millet çıkarlarıyla çakışıyorsa karşı çıkmak mı gerekir? Asla! Yazı uzun oldu, kesiyorum. Çalışmalarınızdan başarılar. Sevgi ve saygılarımla....

TARIH AVCISI (not verified)

Mon, 2008-03-24 18:54

AYRILIKLARIMIZ ve AYNILIKLARIMIZ... ************************************ Sevgili H.H.Yildirim, Nazik ve uzun cevabî yaziniza ve sahsimiza yakistirdiginiz yurseverlik nitelemelerinize tesekkür ederim... Uzun yazmanizi, yurtsever kalbinizin duyarliliginin göstergesidir... Bence Kürt ve diger mazlum halklarin eli kalem tutan bireylerinin fikirleri zit da olsa, dostca ve kardesce yazismalari örnek bir durumdur... Ve diyebiliriz ki devlet kurmanin ön sarti budur; hatta devlet kurmaktan daha önemlidir... Gelelim nâcizane yazilarimizi anlamakta zorlanmaniz meselesine... Bunu kibarlik geregi yazdiginizin farkindayim... Oysa bendeniz, sizin yalin fikir ve yazilarinizi gayet iyi anliyorum ve TC'yle ilgili degerlendirmelerinizin tamami bizim nâcizane yorumlarimizla tamamen örtüsmektedir... Onun haricinde sadece iki noktada ayrildigimizin farkina vardim. Birincisi, Kürt Halkinin devletlesme konusunda, Orta Dogu'daki ABD emperyalistlerinden yararlanabilecegi hususudur... Olabilir, bu konuda fazla fanatik olmamak gerekir... Ama, maalesef bazi aydinlarimiz, ABD'den yana olan kardeslerimizi “ABD ajanligi“ ile suclayacak kadar fanatik ve düsüncesiz davranmaktadirlar ! Ikincisi ise, biz Kürtlere Orta Asya'dan beri kendi “göcebe devletlerinin sultasi“ altinda inim inim inlemelerine ragmen bizim Tirko “kardeslerimizden“ bizlere gecen “Devletlesme/veya devlet kurma takintisi ve hastaligidir... Lütfen, “Anarsist görüs“ anlaminda anlamayin ama, “devlet“ denilen egemenlik ve baski kurumu, sandigimiz kadar “hayirhah“ bir sey olmayip; zamanla kendi halkina ve kurucularina bile en azili cellat kesilebilmektedir ! Sizin de yukarida belirttiginiz gibi, Sovyetler Birligi ve Lenin-Stalin zulmü bunun en bariz örnegidir... Her zaman söylüyoruz: “TC gibi bir devletimiz olacagina, hic olmasin daha iyi !...“ Ayrica, bizim Kurdolar tarih boyunca daglarinda “dag aslanlari“ gibi o kadar özgür yasamislar ki, adeta herbiri kendi basina birer devlet olup (!), devlet baskisina, disiplin ve otoritesine asla gelemezler... Kimbilir, tarihte belki de bu yüzden sürekli bir devletimiz olmamistir... Izninizle söylesimizi, gülebileceginiz sandigim ironik ve espritüel bir sözle sonlandirmak istiyorum: “Devlet, kaynayan süte benzer; üzerinin ’kaymak' tutmasini istemiyorsak, sürekli karistirmamiz gerekir...“ (Filozan) Selam, sevgi ve esenlikler. TARIH AVCISI 24.3.8

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.