Kürdistani Legal Partiler
Kürdistani Legal Partiler
Son dönemde Kuzey Kürdistan’da legal parti furyası var. Bir şirket ya da firma gibi her grup veya çevre kendisine legal bir parti kuruyor, toplumda karşılığı olup olmadığına bakmaksızın.. Daha önce isimleri başka da olsa üç parti vardı. Kürdistan adını kullanmasalar da Kürd ve Kürdistani partiler olarak algılanıyorlardı. Şimdi ise Kürdistan adıyla iki parti daha kuruldu veya başka isimlerle bu sayı giderek çoğalıyor.
Politika yapmak isteyenlerin başlıca aracı örgütlenmeye ve bunun da ifadesi olan siyasi bir partiye başvuracakları anlaşılır bir şeydir. Ancak Kuzey Kürdistan’da bu dönem temel mücadele biçimi legal ve bunun da başlıca aracı legal siyasi parti midir? Bu oyunun başka bir oyuncağı yok mu?
Yoksa Kuzey Kürdistan’ da bizim bilmediğimiz bir durum ve ortam değişikliği mi var?
Öncelikle bazı kavramları açığa kavuşturalım. Legal mücadele açık, illegal mücadele gizli anlamına gelmiyor. Legalite(yasallık) adından anlaşıldığı gibi mevcut sistemin başta anayasa olmak üzere yasalarına ve kurallarına uymayı ve o sınırlar içinde örgütlenme ve mücadeleyi esas alır ve taahüt eder. İllegalite ise mevcut sistemin yasalarını esas almaz, onları meşru görmez. Meşruiyetini mevcut yasalarda görmez. Meşruiyetini temel insan hak ve özgürlüklerinden alır, mevcut yasalarla kendini sınırlamaz. Çünkü bu yasalar bu sistemin kendisini koruması için vardır.
Ancak legal mücadele açık, illegal mücadele gizlilik anlamında birebir örtüşmezse de konuşma dilinde birbirinin yerine kullanılabiliyor. Bununla birlikte illegal olan bir mücadele hem açık hem de gizli bir faaliyet biçiminde sürdürülebilir. Gizli ve illegal örgütlenen bir parti veya örgüt açık ve legal alanı çok daha iyi kullanma imkanına sahiptir.
Mücadelenin biçimleri ve araçları açısından bakıldığından bir ülkenin devrimcileri legal mücadele biçimlerini sonuna kadar kullanır ve kendisini sistemin yasalarıyla da sınırlamaz, onları “istismar” eder. Ama illegaliteyi ve gizliliği esas alır. Yeri geldiğinde kendi koyduğu yasaları çiğneyerek hiçe sayan sömürgeci sistem veya devletin yasalarıyla kendini sınırlamanın “aptallık” olacağını bilir.
Çünkü bu sömürgeci faşist sistemin buz dağı gibi büyük kütlesi yerin altındadır. Kırmızı kitap diye gizli bir anayasası vardır. “Derin devlet”, “gizli devlet” denilen devletin esas karar ve yaptırım gücü aygıtı, MİT başta olmak üzere gizli servisleri, gizli operasyonlarda kullanmak için özel timleri, sivil kesimler içinde paramiliter güçleri ve ihbarcı ağı mevcuttur. MGK’nın gündemi gizli, devletin diplomasisi gizlilik sınırları içinde yapılır. Görünen ve görünmeyen uzuvlarıyla bu aygıta karşı biz onun çizdiği saha ve sınırlar içinde mi at koşturacağız. Bu yolu ve yöntemleri tercih edenleri kaderleriyle başbaşa bırakmak bizim hakkımızdır. Ama halkımıza karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız da var. Şimdi gelelim Kürdistan’da kurulan legal partilere..
Kürdistan toplumu sınıflı bir toplumdur. Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi Kürdistan’da da değişik toplumsal sınıf ve tabakalara bağlı olarak değişik siyasi eğilimlerin olması bunların da örgütlenmesinde şaşılacak bir durum yok. Hatta olmasından da yarar görüyoruz. Çoğulcu bir toplumda çoğulculuğun esas olması normaldir. Yalnız bunun tek yolu legal parti midir? Bütün Kürd varlığını ortadan kaldıracak IŞİD (şimdi İS) gibi islami faşistlerle vesayat savaşı yürütülen bir coğrafyada legal parti ne işe yarar? Ayrıca bu kurulan legal partilerin bu haliyle toplumda bir karşılığı yok. Ciddi bir tabanları yok.
Bu partilerin önünde görünen en büyük başarı bir kaç milletvekili çıkarmaktır. Farzedelim bu hedeflerini gerçekleştirdiler bu neyi ifade eder? Aslen Kürd olup da devletten maaş alan memurların benzeri olur. Kürd asıllı memur sayısında bir artı veya bir eksi neyi değiştirir. Sömürgeci faşist sistemde hiç bir değişiklik yapamazlar. Herhalde kimse de mecliste çoğunluğu sağlayarak Kürd ve Kürdistan sorununa çözüm bulma iddiasını ileri sürecek kadar ham hayal kurmaz.
Hemen hemen birbirinin benzeri programa ve düşüncelere sahip siyasi çevrelerin ayrı partilerde örgütlenmeleri de anlamsızdır. Kürd halk kitlelerine bunu izah etmek de zordur. Ortada eski siyasi çevrelerin kendisini legal bir partide ifade etme olayı var. Benzer siyasi hedef ve politikalara sahip olanların ayrı partilerde örgütlenmesi olsa olsa bir kadro uyuşmazlığı ya da bireysel kaygılardır. Kürdistanın sömürge koşullarında bu legal partilerin mücadeleye fazla bir katkısı olmaz. En iyimser yorumla halktan oy alamayacağı gibi mücadeleyi sistemin icazetine hapseder. Ulusal devrimci potansiyeli sömürgecilerin kolayca denetim kuracağı alanlarda, kontrolüne açık hale getirir.
HDP nin yüzde 10 barajını aşamadığı koşullarda kimse bu legal partilerin oy potansiyeli ile iktidar değişikliği beklemediğine göre, sokak muhalefeti gücüyle sistemde değişim için bu partiler, bu coğrafyada uygun araçlar olabilir mi? Mücadele biçimleri açısından ele aldığında diyalektik olarak amaç araç uyumluluğu vardır. Legal partiler her türlü mücadele biçiminin aracı olamaz. İsmine Kürdistan, programına da federasyon ya da bağımsızlık hedefi koysa da burada amaç ve araç uyuşmazlığı var.
TC’nin siyasi partiler tarihine bakıldığında siyasi partiler mezarlığı görülür. TİP (Türkiye İşçi Partisi)nden bugüne kadar hemen hemen devletin kapısına kilit vurduğu bütün partilerin asıl yasaklama gerekçesi “bölücülük”tür yani Kürd ve Kürdistan sorunudur. TC Anayasasının ilk üç maddesi “tartışılamaz” ve “değiştirilmesi teklif edilemez” temel yasası ve tüm yasaların ve sistemin ruhunu ya da “büyük aklını” oluşturan “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü” ne aykırı diyerek yeri ve zamanı geldiğinde bu partilerin kapısına kilit vururlar. “Yaz boz” tahtasıyla politika mı yapılıyor yoksa bir halkın kaderiyle oyun mu oynanıyor!
TC’de oyun bitmez. Kürd örgütlenmesini yanlış kulvarda koşturup tüketmek, legal alana çıkarıp denetim altına almak istiyor olmasın?
Bawer Zirek