بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 28 July 2013

Hamidiye alaylarından Postmodern koruculuğa doğru/koruculuğun biçim değiştirmesi-Ercan Yıldız(3)

Tanım olarak ”Postmodern koruculuk:”
”Postmodern koruculuk” değişen siyasal ve toplsal koşularla birlikte ortaya çıkan yeni süreçte henüz ortadan kalkmamış olsa da militarist köy koruculuğunun yerini alacak olan siyasal koruculuktur. ”Postmoder koruculuk” yeniden yaratılacak bir siyasal yapının dışında var olan ve Kürdistan’ın kuzeyinde egemen olan harekettin koruculaştırılma sürecidir.
Premodern koruculuk (hamidiye alayları) feodal beylerin çıkarları ve osmanlı’nın çıkarları noktasında; Modern koruculuk (millitarist köy koruculuğu ) feodal nüfuz sahibi kürdlerin yanında köylü kitleleri için bir istihdam alanı; postmodern koruculuk ise tamamıyla PKK’nin dünyada ve ülkede değişen politik koşularla birlikte Türk pazarından bağımsız bir varlığa sahip olmayan kürd sermaye sınıfı ve bunun yanında küçük kurd burjuva sınıfının buluşması noktasında uç vermeye başladı.
Marx’ın “Her dönemde hakim fikirler hakim sınıfın fikirleridir” sözü bugün kuzey kürdistan’da neden pkk’nin entegrasyoncu söyleminin karşılık bulduğunu bize anlatıyor. Öcalan’ın fikirleri hakim (kürd)sınıfın fikirleridir. Hakim sınıf her zaman toplumun bilgiye ulaşma kanalarını kontrol etiği için ve olguları istediği gibi topluma yansıtığı için, toplumum kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda mobilize edebiliyor. Bugün de olduğu gibi…

T.C paradimasının özü olan kürdlerin reddi, kürdlerin ve kürdistan diye bir ülkenin olmadığı tezine karşılık PKK devlettin anti tezi olarak ortaya çıktı.
PKK: kürdistan dört parçaya bölünmüş bir ülkedir:”kürdistan devrimi, en ön planda Türk sömürgeciliğini hedef alır. Siyasi bağımsızlığı gasp eden, Kürd dilli, tarihi ve kültürü üzerinde tam bir yok etme işlevini sürdüren, üretim güçlerini tahrip ve talan eden türk sömürgeciliğidir. Bu sömürgeciliğe, dışta emperyalistler, içte de feodal kompradoarlar destek vermektedir. Birbirine çok sıkı ekonomik bağlarla bağlı olan bu üç güç, kürdistan devrimin hedeflerini teşkil eder.” PKK, bu Antiteziyle düşman ve hedefini ortaya koymuş oldu. Daha sonraysa değişen Uluslar arası siyasal koşular ve kürdistan’dan türk metropollerine göç eden kürdler, burada burjuvalaşan… eskiden beri var olan işbirlikçi egemen sınıfların bir devamı olan 1955′te başlayan marshall yardımlarının bir kısmını alan kürd feodalleri tarımda makineleşmeye gittiler ve bunun sonucunda kazandıkları paraları turizm gibi işlere yatırmanın yanında ağırlıkla sermayelerini türk metropolerine taşıdılar. Dolayısıyla kürdistan’da bir (hali hazırda yeni yeni oluşan cılız) sermayenin göçü de söz konusuydu. Bu sermaye göçüyle birlikte kürdistan’da bir sermaye birikimi oluşmadı ve kürd sermaye sınıfı gittikçe daha çok T.C pazarına bağlandı. Bunun bir sonucu olarak kürd sermaye sınıfı daha çok komprador bir karakterde kendisini var etti kürdistan’da. T.C pazarına bu kadar bağlanmış bir burjuvaziden ulusal kurtuluş sürecinden bir şey beklemenin ötesinde ondan ihanetçi rolünü terk etmesini beklemek pek gerçek olmazdı. Çünkü bu burjuvazinin doğasında var. dünyada burjuvazinin ulus kavramına bu kadar çok sarılmasının ve bunun ideolojik öncüsü olmasının ulusal pazara sahip olmanın bir sonucu olduğu düşünüldüğünde kürd burjuvazisinin işbirlikçi bir rol alması anlaşılrıdır. PKK’de ondan dolayı ilk yıllarında kürd burjuva sınıfını hepsini olmasa da, işbirlikçi dolayısıyla da düşmanları kategorisine dahil etti.

tabi PKK için burjuvazi ve feodal beyler ikiye ayrılıyordu: ilerici olanlar bağımsızlık yanlıları dolayısıyla PKK’ye destek verenlerdi, gerici diye tanımladıklarıysa bağımsızlıkçı olmayanlar dolayısıyla işbirlikçilerdi.

PKK’nin dost anlayışında sadece burjuvazinin bir kısmı değil, ilerici olan feodal beylerde vardı: bu ilerici burjuva ve feodallerde bağımsız kürdistan fikrini benimseyen, pkk’ye destek verenlerdi. Daha sonrada görüleceği gibi köre ve lokal düzeyde yaşanan değişimlerin yaratığı bazı güçlü etkiler dost ve düşman kategorisini değiştirdi. Eskide pkk için ilerici olanlar, bağımsızlıkçı her sınıftan kimselerdi ve şimdiyse bağımsızlıkçılık gericilik durumuna gelmiş.
PKK ilk çıkş yıllarından 1990′ların başına kadar ”bağımsız Kürdistan fikrini savunuyordu.
Sovyetlerin yıkılması ve PKK’yle kürd burjuvazisini aynı siyasal zemine çeken süreç: 90′larla başlayan T.C’ye entegre olma süreci varlığnı dahada güçlenmiş bir biçimde sürdürsede harekettin içinde ve tabanda buna diren oluşturabilecek direnç noktalarıda hala mevcut. 25-31 aralık 1990′da PKK dördüncü kongresinde federatif bir kürd devletini yakın hedef olarak kabul ettiğini duyurdu. Ocak-şubat 1999′da yapılan kongrede ise bağımsız kürdistan fikrinde tamamen vezgeçildiği ve türkiye içinde özerklik hedefini resmen benimsediğini duyurdu.
Daha sonralarıysa abdullah öcalan’ın savunmalarını kendisine ideolojik referans kabul eden pkk ‘demokratik ”özerklik”i benimsediğini duyurdu. Özerklik ve federasyon gibi siyasal yapılar merkezi devletle beli bir yetki bölüşümünü talep ederken; ‘demokratik özerklik-Demokratik konfedarlizm’ gibi yapılarda bu yönde bir talep yok. Bunun yerine devlet dışı, devleti muhatap almadan, gerektiğinde de devletle çatışmadan uzlaşma yoluyla devleti zayıflatıp devletsiz topluma ulaşmak biçiminde yeni paradigmasını tanımladı.
Bu, paradigma değişimini
pkk’nin devlette dair tartışması zaman ve mekan bağlamında ele alındığında pratikle ne kadar alakalı olduğu çabucak anlaşılıyor. Dolayısıyla devlet kavramı üzerinde yürütülen bu tartışma postmodern koruculuk sürecine ideolojik boyut kazandırmaktır.

Burada bazı çelişkiler var gibi görünse de, bu çelişkiyi şöyle gidermeye çalışıyorlar: ”karşıtlarının zemininde hareket eden her şey kendi karşıtına dönüşür.” bu görüşlerini de marxizm’in eleştirisi üzerinde dile getiriyorlar ve marxizm’in devlettin ”gerici şiddetine karşı devrimci şiddet” önermesi onlara göre nihai anlamda marxizm’i kendi karşıtına dönüştürdü. Dolayısıyla bu yolun yanlış olduğu görüldü. Devlete karşı devrimci şiddet yerine daha ”alttan” kendi kurumlarını oluşturarak devletin altını oyma anlayışı hakim. Henüz bu görüşlerini tam iyi formüle edememiş olsalar da anlaşıldığı kadarıyla ideolojik boyuta çok önem veriyorlar. Marxizm’de devleti nihai anlamda reddeder. Devletsiz topluma ulaşabilmek için ara aşama olarak paris komünü tarzı Ya da Rusya’da olduğu gibi proleterya diktatörlüğünü savunur. Bunu kapitalist devletten devletsiz topluma geçiş için ara aşama kabul eder. Kaptitalist toplumdan sosyalist topluma geçişte ise gerici kapitalist zor aygıtına karşın; ”devrimci zor aygıtıyla karşılık verir.” PKK, Marxizm’in bu temel önermesini reddeder… Reddetme gerekçesini de şu savla savunur: ”kendi karşıtının zeminde hareket eden her şey kendi karşıtına dönüşür.” Bu savına referans olarak da komünist blokun yenilgisini gösterir. Özet olarak, PKK devlet şiddetine karşılık ‘devrimci Ya da ezilenin karşı şiddeti yerine devlet içinde iktidar alanı dışına itilen tüm kesimlerle güç birliği oluşturup kendi kurumlarını oluşturup, öngörülen proleter devlettin reddi temelinde devletsiz topluma ulaşmayı hedeflemek biçiminde özetlenebilir.

Millitarist köy koruculuğunda anti komünist söylemler dışında devlettin yaratabildiği ciddi bir ideolojik yan yoktu. Fakat postmodern koruculukta devlet kavramı reddi temelinde oluşturulan ideolojik söylemle reddedilenin devlet kavramı olmadığı; reddedilen kürdler için devlet kavramı olduğu anlaşılıyor. yukarıda PKK’nin devlet kavramını reddetmesine gerekçe olarak gösterdiği söylemlerine baktığımızda, sovyetlerin yıkılması, dünyada gelişen politik değişimler, türk devletinin müttefiki olduğu emperyalist blokun güç kazanmasından sonra dile getirilmiş olması bize, bu fikirlerin etkileyenin ne olduğunu anlatıyor.

Ciddi bir sınıfsal temeli olması itibariyle bu, yeni koruculuk biçimi diğer koruculuk biçimlerinden ayrılıyor. Bunu salt Öcalan-PKK üzerinde okumak hata olur. Adına ”çözüm süreci” denilen süreçte kürdistan’da çok sayıda var olan burjuva kurumlarının öcalan’la paralel düşünmesinin sınıfsal bir temele işaret ediyor.

post modern koruculuğun destek unsurları şöyle sıralamak mümkün:
1)90′larddan sonra başlayan Kürdistan’ı insansızlaştırma süreciyle birlikte T.C metroplerine taşınan kürdler, ki bunlar genelde kısmen de olsa ulusal kimliklerini savunan bir tutum sergilemişlerdir ilk başlarda. Fakat bugün ki tutumlarında şunu gözlemlemek mümkün: ” kürdlerin ulusal hakları noktasından değilde kültürel haklar noktasında bir mücadele vermeleri gerektiği” yönündedir.
bu unsur bağımsız Kürdistan fikrine pek taraftar değildir. en azında bunun dışında ki fikirler sağlamış olduğu düzenine tehdit oluşturmadığı için onları daha kolay benimsiyor.

2) T.C. Metropollerinde daha çok hizmet ve inşaat sektörü gibi sektörlerde iş yapan küçük burjuva kesimlerdir.
Bu, kesim postmodern korucluğun en azılı savunucularındandır.
T.C. Metropolerinde kazanmış olduğu paralar sonucunda yakalamış olduğu refah düzeyi ve konformist yaşam alışkanlığı onun için bağımsız kürdistan fikrini cazip kılmıyor.

3) kürsistan ve türkiyede bulunan kürd memur sınıfı kürdlerde bağımsızlık fikri yerine entegrasyon düşüncesi taraftarlığı yapıyor.
Bu sınıf karakteri gereği zaten riskli bir yaşamın içinde olmayı ve sürekliliği olan bir gelirini tehlikye atmak istemez.

4) sermaye sahibi kapitalist kürd sınıfı: bunlar sermayenin daha çok küreselleştiği bir zamanda gelişmemiş olan bir kürdistan pazarını tercih etmektense; gelişmiş olan ve G20 üyesi olan türk pazarında kalma; böylece sermayelerini daha hızlı artıma gibi vs. nedenlerden dolayı postmodern korucluğun en aktif savunucusu olan bir diğer gruptur.

Kürd burjuvazisi için abdullah öcalan’ın atılan geri adımları maskelemek için devlet kavramı üzerinde yürütüğü tartışma sonucunda benimsediği devletsizlik ilkesi kürd burjuvazisinin sınıfsal çıkarlarını garantiye aldı.

böylece diyebiliriz ki postmodern koruculuğun diğer iki koruculuk biçiminde daha güçlü toplumsal bir tabanı var.

POSTMODERN KORUCLUK KARŞITLARI

PKK-BDP içinde var olan bağımsızlık yanlıları ve
bilinçli kürdistan işçi emekçi sınıfının yanında yer yer küçük kürd burjuvazisidir.
Fakat postmodern koruculuğa karşı direnç oluşturabilecek yegane güç kürdistan’ın mücadele süreci içinde devletle en çok karşı karşı kalan dolayısıyla kürdlerin sorunun kaynağını duygusal düzeyde de olsa daha iyi kavrayan Hakkari, Şırnak gibi yerledir. Kürd ulusal mücadelesinde geçmişte olduğu gibi bugün de ciddi bir yere sahip Amed ise kürd burjuvazisine kuyruk olmuş durumdadır.
Fakat amed’de ciddi sayıda var olan yoksul kürdlerin varlığı düşünüldüğünde, Amed her zaman postmodern korucluğa karşı direnç oluşturabilecek bir potansiyele sahiptir.

Çünkü orada kürd sermaye sınıfı ve küçük burjuvazsisi dışında kalan kürd işçi-köylü kesimi türk devletiyle Hiçbir çıkar birliğine sahip değildir. Tam tersine onun çıkarlarıyla türk devletinin çıkarlarının zıtlığı söz konusudur.

  • Bugün için bu zıtlığı siyasetten cisimleştirebilecek bir siyasal yapı olmadığı için bunun siyasetten karşılığını göremiyoruz ne yazık ki.

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.