بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Gezi Parkı'nda Oyunamak Yasaktır / Îbrahîm Aksoy

Taksim Gezi Parkı’nda herkes kendi oyununu oynuyor ama aslında en büyük oyunu Kürdler üzerinde oynuyorlar. Bazı Kürdler bilerek, bazıları da bilmeden bu oyuna alet oluyorlar. Başta Erdoğan olmak üzere, siyasi liderler oyundan haberdar, bu nedenle de çok sakin görünüyorlar.

Önce TC siyasetinde hep birlikte bir geziye çıkalım. Erdoğan; “Herkes üç çocuk yapmak mecburiyetindedir” diyor. İslam’da doğacak çocuğa sınır koymak, doğuma engel olmak günahtır. Erdoğan’ın kendisi bu günahın sahibidir. Ayrıca Erdoğan bey sen varolan çocuklara iş ve aş temin et, ondan sonra fazla çocuk tavsiye et.

Erdoğan; “Ceddimin milli içkisi ayrandır” diyor.

Erdoğan bey sen Gürcüsün, Senin ceddin de Stalin’dir ve senin milli içkin de Votka’ dır. Birde içki ile içeceği birbirine karıştırma.

Erdoğan; “Genlerimde diktatörlük yoktur” diyor.

Erdoğan bey; diktatörlük genlerden kaynaklanan bir sorun değildir. Tamamen psikolojik bir sorundur. Durumun, gelişin ve dev aynasındaki görüntün, bu sorunu yaşadığını gösteriyor.

Gezi Parkı meselesi ile ilgili, “dış güçlerin parmağı var” diyor. Bu analiz isabetli ve doğrudur. Bu dış güçler senin, biber ve portakal gazı aldığın şirketler olabilir.

Erdoğan; “Bunlar benim gençliğim olamaz” diyor.

Erdoğan bey hani Uludere’de senin uçaklarının bombaları altında can veren ve katillerini de arkanda sakladığın gençliğin Başbakanı da sen olamazsın.

Erdoğan; İzmir’de resmi polislerin arkasındaki eli sopalı sivil timlerin kim olduğunu bilemez. Onu ben söyleyeyim, onlar Erdoğan’ın “SS” birlikleriydi.

İşte Erdoğan bu, anlamak için fazla zorlanmaya gerek yoktur. Erdoğan’ı anlamak mümkün de, Gezi parkı protestolarına katılan Kürdleri anlamak zor. TC Ordu güçleri Kürdistan’da 100 binlerce dönüm ormanı yaktılar. Binlerce doğal mağarayı dinamitle havaya uçurdular. 4000 Kürd köyünü yerle bir ettiler. Bu olanlar karşısında, Türkler şereflice olanları izledi. Kimseden çıt çıkmadı ama Taksim’de üç ağacın kesilmesi, bütün Türkiye’yi ayağa kaldırdı.

Erbakan hoca efendi, 40 yıllık siyasi hayatını hep Taksim’e Cami yapacağını söyleyerek geçirdi. Böylece de Kemalistleri hop oturttu, hop kaldırdı. 40 yıl boyunca “yapacağım”, “biz yaptırmayacağız” saçmalarıyla geçti. Zavallı Erbakan da Cami’yi yaptıramadan gözü açık bu dünyadan göçtü, gitti. Kemalistler de insan üstü bir direnişle, Erbakan’ın muradını gözünde bıraktı, Taksime Cami yaptırmadılar.

Şimdi de Erbakan’ın öğrencisi Erdoğan geldi, Taksimin adı Gezi Parkı oldu, Erdoğan da; “burada yıkılan kışlayı yeniden yapmak benim muradımdır” diyor. Kemalistler bu sefer bütün Türkiye’de ayakta direniyorlar. Umarım Erbakan’a karşı gösterdikleri başarıyı, Erdoğan’a karşı da gösterirler ve Erdoğan da muratsız gider. Kemalistler de muradına nail olurlar. Dünyada bu kadar aptalca siyasi bir arz-talep ancak Türkiye’de olur. Taraflara başarılar diliyorum.

Topçu Kışlası meselesine gelince, ben çok uğraştım ama tatmin edici bilgilere yetişemedim. Bu sıralar güncel olduğu için bütün bilgi kapıları üzerime kapandı. İki katlı taştan yapılmış bu tarihi kışla, Selimiye’den sonra Osmanlı’nın İstanbul’daki ikinci büyük kışlasıdır. Bu bina ne zaman ve niçin yapıldı, kimler burada eğitim gördü, kimler ne zaman, niçin ve hangi kararla yıktı, kesin bilgilere ulaşamadım. Mustafa Kemal’in emri ile bu tarihi binanın yıktırıldığı kesin. Orduevi, TRT binası ve yanındaki fabrikanın da kışlanın arazisi üzerine yapıldığı da kesin. Neden yıkıldığını da hiç bir yetkili bilmek istemiyor. Görüldüğü kadarı ile Erdoğan da bu kışla ile Kemalistleri 40 yıl oyalayacak. Çünkü burası Kemalistlerin yumuşak karnı.

Olayların boyutuna ve halktan gizlenen kısmına baktığımızda, sıradan bir Gezi Parkı meselesi olmadığını görmek mümkün. İlk gün Ergenekon kadrosundan parlamentoya giren ve fitili ateşleyen iki de milletvekili vardı. Bunların hepsini bir araya getirdiğimizde, olayları Ergenekon’un bir güç denemsi olduğunu görmek mümkün. Buna Türk baharı diyenler de var ama onun için daha erken olduğu kanaatindeyim. Cumhuriyet mitinglerinden farklı yanı, batının da desteğini almış ve ayrıca batıya karşı dikkatli olmasıdır. Bu özelliği şimdilik Erdoğan’ın işine geliyor ama gelecek için bunları söylemek çok zor.

Sonuç ne olursa olsun, Erdoğan işin ciddiyetinin farkında. Olayların başladığı ilk gün, Borsadan 8-10 milyar doların kaçtığı söyleniyor. Bir o kadar dolar daha çıksa idi, Erdoğan’ın hali nice olurdu?

Para çıkışı şimdilik durduğuna göre olaylar da yatışacak demektir ama şimdilik. Faiz lobisine saldırı da bunu gösteriyor. Erdoğan faiz lobisi sayesinde bulunduğu yere geldiği için, aynı lobi sayesinde de gideceğini çok iyi biliyor. Para en ürkek varlıktır, istikrarsız ve çatışma alanlarını hiç sevmez, bakarsın bir gecede toz ulur ve Türkiye de Erdoğan’ın başına yıkılır.

Erdoğan - Esad biraderlerin şu sıralar araları limoni de olsa, kaderleri benzeşiyor. Batı’nın da desteğini alan Ergenekon için bu bir güç denemesi ve Erdoğan için de bir uyarı oldu. Çünkü Erdoğan lüzumundan fazla Suriye ile ilgilendi. Amacı orada Kürdler için ön görülenleri kendi lehine dönüştürmek ve Kürdleri bu haklarından mahrum bırakmak. Bu da batıyı çok rahatsız ediyordu. Sanıyorum Erdoğan gereken mesajını almıştır. Biraderi Esad ile ilişkilerini gözden geçirir ve Kuzey Kürdistan ile ilgili oyunlarını terk eder. Acaba Erdoğan’ın dev aynasındaki görüntüsü buna izin verecek mi? Benim bu konuda kuşkularım var, Erdoğan’ın biraderi Esad’ın durumuna düşme ihtimali daha yüksek.

Şu sıralar toplumsal olaylar karşısında şaşkın ve siyaseten de bir o kadar düşkün olan BDP lideri Demirtaş; “Taksimde darbe çıkarmak isteyenlerle olmayız” diyor. Fakat olayların fitilini ateşleyenlerden biri kendi milletvekili Sırrı Süreyya, diğeri de eski hevalı Sezgin Tanrıkulu idi. Sayın Demirtaş siz mi hayal görüyorsunuz, yoksa izleyiciler mi?
Siz kendinizi mi kandırıyorsunuz, yoksa birilerini mi kandırmaya çalışıyorsunuz?

Sonuç olarak, bu olaylar Ergenekon’un güç denemesi ve Erdoğan için de bir uyarı idi. Aklı selim hiç bir Kürdün, buna alet olmaması gerekiyor. Şimdilik Erdoğan ucuz atlattı. Bu kafa ile giderse ikinci dalgadan kurtulamayacak. Çünkü Erdoğan konumu gereği, ne dediği gibi, ne de göründüğü gibi olabiliyor. Bu karışık ruh dünyası, siyasetçinin ömrüne ziyandır.

Erdoğan ikinci dalgayı yaşamadan önce, Kürdlerin toparlanması, batı ile ilişkilerini gözden geçirmesi ve Kürd dünyası ile iyi ilişkiler içerisinde olması gerekiyor. İstanbul’da kesilen birkaç ağaç ve TC Başbakan’ı için üzülme lüksümüz yoktur, bizim…!

Haziran 2013

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.