Üçgündür kompörün önüne oturuyorum. Bir şeyler yazmak istiyorum. Bir türlü bir cümle kuramıyorum. Kadri Atalan (Azad) uzun bir süre önce feci bir trafik kazası geçirmişti. Haberi işitiğimde soluğu evlerinde almıştım. Aile şoktaydı. Umutlarını yitirmişti. Kırılmadığı bir yeri kalmamıştı. Azad komadaydı. Anlatımlarına göre kurtuluşu yoktu. İlk sorum beyinde hasar var mı olmuştu. Yok demişlerdi. O zaman problem yok. Azad bu kezde kefeni yırttı dedim.
Kendisini görmek istedim. Mümkün değil dediler.Müşade altındaydı. Gerçi anlatımlara baktığımda bende Azad'ı o halde görmek istemiyordum. Kaybetmemiz halinde zihnimde kalan bu hali olmamalıydı. Yıllara sarkan birliktenliğimizin bende bıraktığı canlı, atak, zapdedilmeyen iradesiyle enerjik hali ve yüzünde eksilmeyen gülümsemesiyle kalsın demiştim kendi kendime.
Kaza haberi Newroz Com'da yapıldı. Bir şeyler yazmak istedim, içimden gelmedi. Birçok arkadaşta aradı. Niye bir şeyler yazmadığımı sordu. Yazamıyorum dedim. Niye diye sordular. Azad'ın komada olduğunu, can çekiştiğini yazamam dedim. Uzun yıllar birlikte çalıştığım bir yoldaşımdı. Kardeşimden öte yakınımdı. Durumunu kabullenemiyordum.
Her seveni gibi hergün gerek aileden, gerek arkadaşlardan durumunu öğreniyordum. Derken Azad komadan çıktı. Konuşamıyordu ama denileni anlıyor, kafasıyla hayır ve evet şeklinde cevap veriyor durumuna gelmişti. Birkaç kez telefonla kendisine ulaştım. Sesimi işitiyor, gülüyor, sorduğum sorulara kafasıyla cevap veriyordu. Bunuda yanında kim bulunuyorsa o sağlıyordu.
Derken kırıklar tamir edildi. Fakat sorun sadece kırıklar değildi. Önceki hastalıklarıda peşini bırakmıyordu. Kalp, yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği, şeker vs. tedavi sürecinde epey zorluk çıkarmada rol oynuyordu.
Fakat Azad here şeye direniyordu. İnadım inat bu vartayıda aşacağım inadındaydı. Her geçen gün kendisini toparladı. Kur'a gönderildi.
İki gün önce kendisini görmek için yanına gittim. Bulunduğu yer harika. Bir yamacın ortasında ormanlık bir alanda lüks bir bina. Dörtbir tarafı hasta ve ziyaretçilerin oturup sohbet edeceği masa ve banklar konulmuştu. Oraya vardığımızda dışarıya çıkarılmıştı. Eşi, kızı ve bir arkadaşla birlikte kendisini bahçede otururken bulduk.
Yanımda bir arkadaş vardı. Bizi görünce yüzü bir hal aldı. Bizi gördüğünde sevindi mi, üzüldü mü anlamadım. Bakışları cam gibiydi. Minikleri oynamıyordu. Yanına gittim. Başını, yanaklarını, ellerini okşadım, öptüm.
Gözümün içine cam bakışlarıyla baktı. Heriki gözünde yaşlar akmaya başladı. Tabii benimkide. Kendi kendime daha geç mi gelmeliydim demedimde değildi. Ama onun cephesinde olan biteni anlamak mümkün değildi.
Birlikte dört saat kaldım. Saldalyede oturtulmuştu. Bizlerde banklarda. Ben karşısında oturuyordum. Bana matmat bakıyordu. Bazen yorulmuş olacak ki, başı öne eğiliyordu. Yüzhatları donuktu. Minik oynamıyordu. Sadece sorduğum sorulara başıyla cevap veriyordu. Beni tanıdın mı, sancın var mı, yoruldun mu, içeri götürelim mi, soğuk mu diye sorduğumda başıyla hayır diyordu. Anlaşılan bizimle kalmak istiyordu.
Sürekli sırtüstü yatmaktanda bıkmıştı sanırım. Ki Azad normal yaşamında beş dakika bir yerde durma sabrına sahip biri değildi. Fakat şimdi bir sandalyeye mahkum olmuştu. Bu ona çok zor geliyordu.
Umarım sevgili yoldaşım, arkadaşım, kardeşim Azad, bir an önce o azaptan kurtulur ve cıvıl cıvıl eski yaşamına kavuşur. Bu arada arkadaşların onu yanlız bırakmamalarını, imkanı olanların kendisini sık sık ziyaret etmelerini kendilerinden rica ediyorum. Onun için moral destek olacağına inaniyorum.
Azad'ın morala çok ihtiyacı var. Arkadaşlarının bunu kendisinden esirgemeyeceklerini umuyorum.
Azad bizim değerimiz. Kürdistan milli mücadelesinin ve özeliklede KAWA Örgütü'nün emektarı. Tüm yaşamına buna adayan bir nefer.
Şimdi sıra bizde. Sizden ricam onu yanlız bırakmamanız. Gereğini yaptığınızı bilsemde, daha fazlasını yapmanızı sizden rica ediyorum.
Azad kardeşimede acil şifalar diliyorum.
22 Mayıs 2013
Ücretsiz indirmek için krom sürümü