بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 11 August 2012

Bir Kürd sitesinde iki makale okudum. Hayret ettim. Hangi dünyada yaşadıklarına karar veremedim. Öyle şeyler söylüyorlar ki, insan bu adam ve kadınlar üç maymunu mu oynuyorlar, yoksa beyinlerini bir yerlere rehin mi bırakmışlar diyesi geliyor. TC devletinin bir projesi olan Abdullah Öcalan ve örgütünden Kürdistan bağımsızlığı isteyecek kadar cahilleri oynuyorlar. Bakın kendileri ne diyor, Abdullah Öcalan ne diyor.
“Şemdinli hamlesi,” “Şemdinli direnişi,” “Gerilla operasyonu,” “kuşatma operasyonu,” “uzun bir direniş,” “Şemdinli, Çukurca, Uludere ve çevre bölgenin tamamıyla gerillanın denetimine girmiş olması,” “işgalcilerle kıran kırana savaşan Özgürlük hareketi,” Kürd gerillalarının statüsüzlüğe karşı başlatmıs oldukları hamle, kısa zamanda halkla buluşmak üzere,” “Kürd halk Önderi Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaştırıldı, 1 yılı aşkın süreden bu yana halkla irtibatı kesildi” .vs. süren argümanlar.
“PKK yöneticilerinin söylediğine göre bundan böyle gerilla bulunduğu alanları terk etmeyecek, genişlettiği alanlarda Kürdistan yönetimleri kuracak. Fena bir fikir değil. Etkin olunan alanlar, uyduruk barış görüşmeleri ve karşılıksız ateşkeslerle birlikte yeniden sömürgeci Türk güçlerine bırakılmayacaksa alan genişletme savaşının bir anlamı olacaktır.”
Sahi işin gerçeği bu mu?
Neyin, kimin özgürlük hareketi?
Türk egemenlik sistemin bir projesi olan Abdullah Öcalan ve PKK nasıl örgürlük hareketi olabilir. Bu zerzevat “Kürd Halk Önderi” dedikleri Abdullah Öcalan’ı okumazlar mı? Okuyupta anlamazlar mı? O halde kendilerine yardımcı olayım. Önce kontra şefleri olan Abdullah Öcalan’dan bir alıntı vereyim.
"Eskiden Türkiyelilik diyordum. Vaz geçtim, artik Türkiye Ulusu diyorum. Biz Türkiye ulusundanız. ’Ne mutlu Türküm diyene’ ve benzeri söylemler Atatürkün kültürel milliyetçiligini gösterir. Atatürk'ün ırkçı sözleri yok... Mustafa Kemal milliyetçiliği, yurtseverliktir... Otonomi, federasyon ve benzeri istemler Türkiyenin birligini ve bütünlügünü bozar. Çözüm demokratik Türkiye Cumhuriyetidir. Demokratik Cumhuriyet Atatürk'ün hediyesiydi. Bunu gelistirmek bizim görevimizdir... Devlet koçgiri isyanini çok güzel bir şekilde bastırdı. Aksi halde Kürd hareketinin yayılma durumu vardı. Şeyh Sait, Seit Rıza ve diğer Kürd isyanlari batılı emperyalistler tarafından genç Türk Cumhuriyetine karşı kullanılmışlardır... Son seçenek bağımsızlıktır. Benim arzu etmediğim bir seçenektir.“ (Abdullah Öcalan)
Söylenenlerden anlaşılmayacak bir durum var mı? Varsa onuda izah edeyim.
Yoksa hani her şeye deva gösterdiğiniz bu söylenenlerde ”taktik” mi?

Demirtaş, "Biz 'devlet silah bıraksın, karakolları, kışlaları boşaltsın' demiyoruz. Söylediğimiz çok net. Elinde silah olsun ama sıkmasın. PKK de askere karşı silah sıkmasın" demiş. Ama bu silahlarla ne yapmaları konusunu eksik bırakmış. Onu da ben tamamlayayım. Karşılıklı çelik çomak oynasınlar. Allah akıl fikir versin. PKK ve ona endeksli güçlerden bağımsızlık veya Kürdler lehine bir statüko beklentisi olanların kulağı çınlansın. Sahi Kürdistan'daki kışlalar Türk işgal ordusundan arındırmadan nasıl bir statüko oluşacak? Bu da merak sorusu olsun!

Rizgarî Online/ Taraf gazetesinden Tuncer Köseoğlu Şemzînan bölgesindeki izlenimlerini yazdı. Ilgili haberi de şunlar kaydedildi:”Çatışma nedeniyle boşaltılan köylere gidebilmek için, dağ yolunu seçiyoruz. Derecik Sınır Kapısı aradan geçen 18 güne karşın hâlâ kapalı. Bu nedenle 60 kilometrelik toprak yoldan boşaltılan köylere ulaşıyoruz. Yol üzerinde çatışma bölgesine uzak olan köylüler günlük işlerini yapıyor. Yaklaşık iki saat süren yol boyunca tek bir askerî araca rastlamadık. Dağ yolunu aşıp, Derecik yoluna girince çatışmanın izleri iyice belirgin bir hal alıyor. Goman Dağı etekleri ve dağı çevreleyen tepeler çatışmadan nasibini almış. Yanmış bölgeler tepeler, gözümüze çarpıyor. Şemdinli’ye arkadan girmeye çalışırken asfalt üzerinde bol miktarda boş kovanlar görüyoruz. Çatışma bölgesine çok yakın olan Bağlar Köyü’nün Muş mezrasını görüyoruz uzaktan. Evlerin üzerlerinde bulunan yerler tamamen yanmış. Bağ ve bahçeler yanmış Girişte boş izlenimini veren mezraya girdiğimizde bir sürprizle karşılaşıyoruz. Altı çocuk babası Menaf Güngör dün gece evine dönmüş ailesiyle... Çatışma başladıktan altı gün sonra evini terk etmiş Menaf. Uzaktan bir yakının yanına gitmiş. Sekiz gün kaldıktan sonra “Bir evde sığıntı gibi ne kadar yaşanır” diye evine dönmüş. “Döndük bağ, bahçemizin yakılmış olduğunu gördük. Bu sabah yine top atışlarıyla uyandık. Bir an önce bitmesini istiyoruz bu savaşın” diyen Menaf Güngör, ailesini getirmiş getirmesine de evde ekmek yok. Yollar kapalı, bahçede yetişen sebzelerle açacaklar iftarlarını. En büyüğü 10, en küçüğü üç yaşında olan altı çocuk, üzüm bağlarını yakan bomba parçalarını gösteriyor bize. Biz konuşurken yaşlı bir adam yaklaşıyor. Köyünü ve evini hiç terk etmemiş. 67 yaşında Abdurrahman Güngör çatışmaların tanığı. 18 gün boyunca bomba seslerini duymuş. “Bu yaştan sonra evimi terk etmem” Evinin çok yakınına düşen bombalara aldırış etmemiş. “Ben yaşlı bir adamım oruç tutuyorum bu yaştan sonra evimi terk edemem” diyerek anlatıyor durumunu. Çatışmaları soruyorum Abdurrahman amcaya. İlk günler karşılıklı silah sesleri duymuş ama daha sonraki günler daha çok helikopterden atılan bombalar ve top seslerine tanıklık etmiş. Aslında evlerinin her yanı yakılmasına rağmen tek bir asker de görmemiş PKK’lı da. “Bir savaş yaşanıyor ama ne olduğunu anlamadım” diyor yaşlı adam. Bombalar atılmaya başlayınca duvarın arkasına geçtiğini söyleyen adamın ise yiyecek ekmeği yok. Dün gece iftar etmek için bir buçuk saat Bağlar Köyü’ne yürüdüğünü belirterek, “Suyla açıyordum iftarımı sıcak altında bir parça ekmek yiyebilmek için o yolu yürüdüm. Bir tanıdığımın evinde iftarımı açtım. Yollar kapalı gelen giden yok. PKK da devlet de başının çaresine bakar. Ya biz ne yapacağız” diyerek sitemde bulunuyor. Bu zorlu ve tehlikeli yolculuğa bizi Şemdinlili genç bir şoför götürüyor. Geldiğimiz yerde anlatılanları dinledikçe yüzü değişiyor Şahab’ın elini iki yana açıp “Bu da hayat mı” sözcükleri dökülüyor ağzından. Başlık da bu yolculukta bize yoldaşlık eden genç Şahab’dan olsun: Sahi bu da hayat mı?” RO/Ömer Kaçar

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.