Büyük Filosof ve Din Alimi Ebu Wefa Kurdî Gawani Aşiretindendi.(13)
Ebu  Wefa  Kurdi’ den  önce     hiç  bir   din adamı   “Tacü’l  Arifin “       lakabıyla   anılmamıştı. 
Ebu  Wefa  Kurdi’nin      eğitim    yaşamına      baktığımız zaman    ilk   dönemler      Şeyh  Şenbeki’nin     müridi  olduğunu       daha   önce  vurgulamıştım.    Şeyh  Şenbeki  Ebu  Wefa  Kurdi’yi      o dönemler     önemli  bir    ilim  merkezi  olan    Buhara’ya    gönderiyor.  Ebu  Wefa  Kurdi’    Buhara’da    ilim  ilgili   eğitimini tamamladıktan   sonra    icazesini  alıyor.     Fakat,   onun   Buhara   sürecine   ilişkin  var  olan  kaynaklar  bize   fazla  bir   şey     vermiyor.  Ebu  Wefa  Kurdi   kimlerin   yanında   dinsel     eğitimini  gördüğü  hususu    hala da  netleşmiş   değildir.  Bildiğimiz  bir  şey     Muhammed  El Türkmani     Buhara’da    Ebu  Wefa  Kurdi’yi  tanıyor     onun  müridi  olarak    beraber    Irak’a     geliyor.   Ömrünün  sonuna  kadarda       Irak’ta  kalıyor.
Ebu  Wefa  Kurdi   Buhara’dan  döndükten  sonra     24  yıl boyunca   inzivaya  çekiliyor.       Bu  süreçte    Ebu  Wefa’nın   yolu   „Şeyh  Acemi“     adlı  bir   din alimine   düşüyor.    Şeyh  Acemi      bulunduğu  bölgede   halk  tarafından sevilen ve  sayılan  bir  insandı.   Ebu   Wefa    ona  misafir  oluyor. Şeyh  Acemi        Ebu  Wefa’ya    var  olan    yaşamın dan     ayrılarak    bir yere  yerleşmesini  ve  insanlarla   doğrudan   ilişkinin   daha  yararlı   olduğunu  söylüyor.
Şeyh  Acemi’in    Husniye     adında      güzel   bir kızı  var,      Şeyh    kızını  Ebu  Wefa’ya  veriyor.      Ebu  Wefa     Husniye  ile  evlendikten     sonra   onunla  birlikte      Kalmina  adlı  köyüne  dönüyor.      Ebu  Wefa  ile    Husniye’nin    çocukları  olmuyor.    Yada      çocuk  sahibi  olmak   istemiyorlar.    Belli  bir  dönem  sonra    Husniye’de    kendisini    ibadete   veriyor ve   halk arasında   „Sitti El   Fuqara“    yada   „Dayika  Hejaran“     diye  anılmaya  başlıyor.
„Şeyh  Acemi“den   sözetmişken      o  dönemler      Arap  olmayan   herkese    Acem   deniliyordu.       Kürdler ve  Farslar   gibi.....  Süreç  içinde    Kürdler   bu  kavramı  daha  çok    Fars  ve   Azeriler    hakkında    kullanmaya başladılar.   
Ebu Wefa Kurdi kısa bir süre içinde bölgede ünlü bir din alimi olarak damgasını vurdu. Ebu Wefa’nın bu yükselişi bir dizi mezhep ve din adamlarını panik ortamına sokuyor. Bu arada Ebu Wefa’nın düşmanları onu Abbasi Halifesi Qaim’a şikayet ediyor. Hatta daha da ileri giderek Ebu Wefa’nın Hz. Hüseyin’in soyundan geldiğini onun iktidarına göz diktiğini söylüyorlar.
Halife Kaim Ebu Wefa’ya haber gönderip Bağdat’ta gelmesini istiyor. Bu arada Halife Kaim elçisi ile ile Ebu Wefa’ya içki gönderiyor ve Ebu Wefa’ya „Ne zaman meclis yapsalar, kadın ve erkekler bir yerde toplansalar, bu içkiden içsindeler. Çünkü onun gibi bir meclise öyle gerekir“ demesini istiyor.
Ebu Wefa’nın müridleri Halife’nin ne gönderdiğini merak ediyorlar. Ebu Wefa müridlerine Halife’nin bal ve yağ gönderdiğini söylüyor. Halifeler gönderilen içki tulumlarını açtıklarında yağ ve bal buluyorlar.
Ebu Wefa Bağdat’ta gitmeyi kabul ediyor.
Menakibname’de anlatıldığı kadarıyla Dicle’nın farklı yakalarında on binlerce insan kendisi ile birlikte Bağdat’ta gitmek istiyor. Ebu Wefa istemiyor. Fakat, buna rağmen farklı kabilelerden ve farklı bölgelerden insanlar akın ediyor. Hatta bir ara öyle bir duruma geliyor ki, Osman Maberani dışında tüm gemiciler kaçıyorlar. Daha sonra Ebu Wefa’nın müridi olacak Osman ile Ebu Wefa arasından bazı konuşmalar geçiyor ve mücizeler yaşanıyor. İnsanlar gemisiz suyu geçibiliyorlar. Sonuçta Ebu Wefa Bağdat’ta gidiyor. Halife Kaim 4 mezhepten, Maliki, Hanifi, Şafi ve Hambeli’den gelen 40 din alimden oluşan bir mahkeme oluşturuyor. İmam Ahmed B. Hanbeli’nin türbesinin batı tarafında demirden bir minderi günlerce ateşlerle ısıtıyorlar.
Menakıbname’de anlatıldığı kadarıyla Ebu Wefa Kurdi, hiç bir şey olmaksızın günlerce ısıtılmış demir minderin üzerine oturuyor ve konuşuyor. Ebu Wefa’yı mahkeme eden din adamları soracakları tüm tuzaklı sorularını unutuyorlar.
Menakıbname’de yer verilen Ebu Wefa’nın konuşmasından uzun bir bölümü aktarmak istiyorum:
„Her kimsene kim sual etmek ister etsin ve dahi münazara ve cedel etmek istesün(soru sormak istiyenler sorsun, tartışmak isteyen tartışsın) Bu hazır olan kimselerden birisi cevap vermedi ve söylemedi. Andan ol hasudlar münkirler(inkarcı ve kıskançlar) dediler ki „Sizi niçin getirdik söylesenüz“ dediler. Andan dediler : „Vallahi mesail –i müşgile hazır etdik idi, şimdi hiç birisini hatırımıza gelmez ve cemi’an her ne bilürsevuz unutuk.( Vallahi oldukça zor sorular sormak için hazırlanmıştık, fakat aklımıza gelmiyor hepsini unuttuk) dediler.
Ravi edilir ki Bu ulemadan birisi ileri gelip soruyor:
„İslam  nedir“    Hazreti  Seyyid    dedi:
„Hangi    islamdan  sorarsın,  senin   İslam’ından  mı  sorarsın,  yahut    benim İslamımdan  mı sorarsın?
Dedi: „İslam iki mi olur?“
Hazreti Seyyid dedi ki „Beli(evet) senin İslam’ın odur ki dilünle ikraride. Senin ki Hakka teala Hazreti birdir, şeriki yoktur(ortağı yoktur) ve Muhammed Mustafa Salallahu teala aleyhi vesellem hak Peygamberdir, günlünle bunlara inanasın ve Tanrının ve Resülünün buyruğun tutub amel idesin(Allah’ın ve Peygamberin emirlerini yerine getiresin). Amma bizim İslamımız zatı mahv idüb(benliği ortadan kaldırıp) ve sıfatı tebdil eyleyüp( nefsinin kölesi olmaktan kurtulup) hiç bir vaktde Allah teala Hazretinden gafil olmamaktır.( her an kendimizi Allah’ın huzurunda hissedip ona göre yaşamaktır.)ve sizin orucunuz Ramazan ayında yememektir ve içmemektir ve cima’dan(cinsel ilişki) tülü’i fecrden gün dolununca imsak etmektir.(kaçınmaktır) Amma bizim orucumuz cemi dünyada olan nesnelerden geçmektir.(bizim orucumuz dünyada olan her şeyden elini çekmektir). Meğer bekadrezzeruret(acil, gerektiği kadar)
Taate muavin olacak denlü(Allah’ın emirlerini yerine getirecek kadar) ve dahi ahlaki rezileden ictinab etmektir.(İnsanı rezil edecek kötü ahlaktan kaçınmaktır) ve dahi sizün zekatınız altundan bu kadar gümüşten bu kadar davardan bu kadar deyup tafsil etmetir.(sizin zekatınız altından, gümüşten, davardan bu kadar demektir). Amma bizim zekatımız vücüddan geçüp mevcudu hakiki ile gına bulmaktır.( Bizim zekatımız dünyadaki varlıktan geçip, hakiki varlık olan Allah’ın varlığı ile doymaktır.) ve Haccı vesairi umurı beyan itdi(sonra Hac ile diğer ibadetleri açıkladı)
Bu zikr ettiğim İslama kim kaildir? Diye“ soruyor. Ve kimse cevap vermiyor...“ (Daha geniş bilgi için Menakıbname sayfa 12-18)
Ebu Wefa daha bir çok konuya ilişkin düşüncelerini açıklıyor. Ebu Wefa’nın sorgusunda Şeyh Ebu Hasan Cewzi, Esad bin Ebu Nasir as Safi-i Ebu Fath, Aqil al Hanbali ve İbn Hubaira gibi Kuran’ın tevsirini yazanlar dahi vardı.
Menakıbname’de „Bu ikisi(Aqil al Hanbali, Hasan Cewzi-Aso) şöyle zan eder di ki Hazreti Seyyidin Arabiyyetde ol kadar mümareseti(Arapça konuşma deneyimi) yoktur. Zira Kürdler içinde doğmuş ve büyümüştür ve dahi fesahatde ve belagatde dahli yoktur(Güzel konuşma yeteneği yoktur sandılar)“
Devam edecek
 
        
     
 
       
       
       
      
innnnnci