Pusu Atmak...!
Hasan H. YILDIRIM
Bende bir düşünce diyaletiği var. Yazdıklarım bu mantığın birer parçaları ve birbirleriylede çelişmediği gibi birbirlerini tamamlar niteliktedir. İsteyen yazılarıma bakabilir. Ki yüzlerce yazı yazmışım. Bunlar benim doğrularım. Benim doğrularım başkalarının ne doğruları, ne de yanlışlarıdır. Böyle bir iddiamda yok. Kimin düşünceleriyle örtüşür, kiminkiyle çelişir. Bu da gayet doğal.
Ben Kürd-Kürdistan milliyetçisi ve yurtseveriyim. Parçalanmış, bölüşülmüş, sömürgeleştirilmiş Kürdistan'ın tek, bölünmez, bağımsızlığını savunan biriyim. Olayları ve olaylar karşısında şu veya bu şekilde yer alan kişileri bu temel perspektif açısından değerlendiririm. Bu konuda keskin yargılarım var. Ve değerlendirmelerimi bunları ölçü alarak yaparım. Bundan rahatsız olanlar mı var, hiç umurumda değil.
Bunu herkesten çok ağabey bildiğim Davut Kurun bilir. Bildiği içinde şunu derdi: “Dergo sen politikacı olamasın. En son söylemen gerekeni ilk önce söyleyip kesip atatıyorsun.”
Tartışmaya yol açan “Özür”leri Kabahatlerinden Büyükler” makalem genel perspektifimle çelişmiyor. Sadece bir abartı var yazıda. Bunuda sonradan gördüm. “Her ailede bir Kemal var...” yerine “yaygın olarak” yazsaydım bu kadar patırtı olmazdı. Buna yol açan benim dikkatsizliğim. Yazdığım yazıları defalarca okumam. Yazarım ve üzerinde alelacele geçip yayınlarım. Bu nedenle en çok tartışmaya yol açan “her ailede...” meslesi gözümden kaçmış. Bunu benim art niyetime ve peşin hükümlülüğüme hükmedip ve buradan Dersim, Alevi, Zaza düşmanlığıma varan değerlendirmelere kadar işi vardırmak art niyet taşımıyorsa isabetsiz bir çıkıştır.
Davut, kendi kafasında bir şato kurmuş. Elime kılıcını almış. Onu yıkmaya çalışıyor. Yazımda hiç olmayan tezler üreterek ver yansım etmiş. Hepsine cevap vermeye kalksan sayfalar yetmez. Sadece bir tanesine kısaca değinip geçeyim.
Örneğin: “isimden hareketle kişinin siyasi yapısı belirlenebilinirmi, bilimsel bir açıklaması varmı?”
Elbette yok. Bunu iddia eden mi var? Yazımın neresinden Kemal veya şu bu ismi taşıyan şu veya bu olur diye bir belirleme mi var? Yok! Bulamasın. Ama kafandan bunu yaratır ve bir sayfalık hikaye anlatırsın. Sahi derdin ne?
Kemal ve Mustafa ismini gündeme getirirken Dersimlilerden hareketle bunu kendi çocuklarına vermeyi hazmedemediğimden dolayıdır. Bunu sende imanın kadar bilirsin. İsim deyipte önemsememezlik etmekte doğru bulduğunu sanmıyorum. O zaman basit bir soru. Birbuçuk asır önce Araplar arasında süren iktidar kavgasını bugüne taşırıp, kendini bir taraf sayıp diğer tarafı zulümkar ve katil ilan edip, Ömer, Ebubekir, Muaviye, Yezit ismini yasaklayan bir anlayış sahibi bir insan veya insanlar nasıl olurdu daha dün kendi milletini sorkırımdan geçiren bir katilin ismini kendi çocuğuna koyabilir?
Koymamalı. Koyarsa eğer -elbette çocuğun bundan bir suçu yok- kendi katline aşık olmak olur. Bu da anne dostuna baba demek olur. Sence olmaz mı? Olmaz diyorsan Ömer, Ebubekir, Muaviye, Yezit isminin niye Alevilerde yok cevabın olmalı. Yok devletin nüfus memurları öyle koymuş diyorsan, hani çok istatiki veriye işi bindirmişsin ya, bunun verileri nedir diyebilir misin? Diyemesin. Avrupa'da yaygın olarak Cemevleri ve Alevi dernekleri var. İstisnalar hariç ama tamımına yakınında Atatürk resimleri asılı. Türk Alevileri bunu amene yapar. Fakat Kürd ve özelikle Dersimliler bunu yaparsa bundan bir anormalik var? Peki sence yok mu? Bu yapılana ben değil, sen bir sıfat vur. Nedir sıfatın. Bunları dediğimde kılıç mı salamış oldum? Dersim, Alevi düşmanı mı oldum? Neye inaniyorsan akıl fikir versin.
İşi demegojiye vermişsin, abartılara boğmuşsun. Gerçi buna şaşırmadım. Genel huyun. Pireyi deve yapan huyunun yabancısı değilim.
Hani diyorsun ya. Benim ailemden hain yok. Bu doğru değil, bir abartıdır. Kürdistan'da haini olmayan aile mi var? Gördün mü, ben de abartıya kaçtım şimdi. Abartılar bir yana Kürdlerin tabi kılındığı statükodan kaynaklı devletle şu veya bu biçimde ilişkiler oluyor. Kimi ilişkiler derinleşerek sistemin bir parçasına dönüşüyor. Örnek mi? Mevcut sistem patilerde yöneticilik yapmak gibi. Korkarım bunada ihanet demezsin. O zaman ihanetin kıstası ne? Neyse onu da geçtim.
“Her” kelimesine takmışsın. Aynı hatayı kendin yapıyorsun. “Herkese kılıç saladığımı,” söylüyorsun. Gerçekten öyle mi? Olmadığını sende bilirsin. En aşağı şimdiye kadar sana kılıç çekmediğimi bilirsin. Demek ki, bu tür abartılar herkes yapabiliyor. Lafın gelişi söze ve yazıya dökülür. Karşıdaki bunu böylede anlayabilir veya başka niyeti varsa başka biçimde de yorumlayabilir. Bu da, niyet meselesidir.
En zor olan şey insanın kendini savunur konumda bulmasıdır. Kendini ispatlamaya çalışmasıdır. Hele karşıdaki peşin hükümlüyse kendinizi ispatyamasanız. Karşıdakini ikna edemesiniz.
Sahi ne olmuştuda birdenbire Dersim, Zaza ve Alevi düşmanı ilan edildim. Bölgeci ve Sunni olarak damgalandım.
Dersimliler hakkında bir şey diyemeyecek miyim? Bu hakkım yok mu? Bir şey demem için izin alma kurumu mu var? Bu adres sen misin? Yapma Davut! Her insanın herşey hakkında kendi düşüncesini söyleme hakkı vardır. Bunun engelide yoktur. Söylenenler gönül okşayıcı oldu mu ne ala, kırıcı oldu mu bunu söyleme hakkın yok diyemesiniz. Şunuda bilesin ki, ne kimsenin, ne de kimselerin salt olumlulukları olmaz. Olumlulukları yanında olumsuzluklarıda olur.
Sence Dersimlilerin hiç mi olumsuzlukları yok? Bana göre saymakla bitmez. Ama buna gözlerinizi kapamış, kafanızda pembe bir dünya yaratmışsınız. Bir Dersim miti yaratmışsınız. Ama realite sizin bildiğiniz gibi değildir. O abartılarının bu realite ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. Kuşkusuz bu Dersimlilerin istemiyle olmadı. Türk egemenlik sistemin planlı-programlı çabasının sonucu oldu. Oldu ama. Bunlar dile getirilmesin mi?
Hani diyorsun ya. Dersim Kürdistan mücadelesini omuzladı. Yok mevzi düşerse kurda kuşa yem olursunuz diye. Vay be! Neymişsiniz be abe. Geçmişi bir tarafa bırakalım. 1970 sonrası Dersim'de düzen partileri ve düzenin icazetçi solcuları mı güçlüydü, yoksa Kürdistanlı hareketler mi? İstatike kafa yoran biri olarak bunu açığa çıkarırsan Kürdistan hareket taraftarlarının Dersim'deki nüfus içindeki yeri okyanusta damla olduğunu inkar edebilir misin? Bugünde o konumdadır. Sen hangi mevziden bahsediyorsun? Kürdistan'ın diğer bölgeleri daha mı geri? Yapma Davut!
Demem odur ki, ne kimse Dersim'den geri, ne de ileridedir. Her bölge gücü oranında mücadelenin içindedir. Herkes payına düşen bedelide ödemiştir. Herkes zindana düştü, herkes işkence gördü, herkes yurdunu terk etmek zorunda kaldı, herkesin şehidi var. Sadece Dersimlilerin değil. Bunları bile demeye kalkmadan çıngarı çıkardınız.
Bunları niye diyorum? Başta seni ve Dersimlileri kızdırmak, küçümsemek, hakaret etmek olmadığını bilmiyorsan bundan sonra sana söyleyecek bir sözüm olmaz. Benim ki, bir durum tespidir. Doğru veya yanlış görülebilinir. Ama bu Dersim, Zaza ve Alevi düşmanlığıyla ilişkilendirilmeye çalışılırsa bundan art niyet ararım.
Ne dedimde onca çıngar çıkardınız. Düşmanına sevdalanmak anna dostuna baba demek değilse nedir? Mantığımı kimse bilmese sen bilirsin. Düşman hakkında bembe hayaller kuranları sevmem. Düşmandan “kardeş” keşfedenleri sevmem. Düşmanla “ortak yaşam” dayatanları sevmem. Kürd-Kürdistanı beyninde ve kalbinde bölen Kürdistan halkını tutuklatan devletlerin sınırlarına “saygılıyız” diyenleri sevmem, sömürgeci ülke ve devletlerin sembolleri “bizimde sembollerimizdir” diyenleri sevmem. Düşmana aşık “Türkiye sevdalısı” bu zavat ana dostuna baba demiyorsa peki söylem ve eylemleriyle nasıl değerlendireceğiz?
Yaklaşımımı bilmene rağmen o kadar küfür, hakaret neyin nesi? Aynı yöntemle cevap vermeyeceğim. Ama o tarzıda sana yakıştırmadığımıda belirtmek isterim. Gerisinide bu tartışmayı takip eden okuyuculara bırakıyorum.
Tartışmalara katılmayı düşünmüyordum. Fakat çok arkadaş meseleye açıklama getirmemim zorunluluğunu hatırlatınca suların durulmasını ve herkesin eteğindeki taşları atmasını beklemeyi doğru buldum.
Resim ortaya çıktı. Herkes eteğindeki taşları birbirine fırlattı. Rahatladılar mı bilemem. Düşünüyorumda insanların bu kadar nasılda tetikte bekediklerine bir anlam veremiyorum. Dostlar arasında pusu atmak doğru bulmuyorum. Senin ve Memet Müfit'in yazıları pusu atma özeliğindedir. Bunu yadırgıyorum. Be kardeşim diyeceğiniz bir şey varsa bunu birilerini basamak yapmadanda yapabilirsiniz. En doğru olanda budur. Bu değilde birilerini töhmet altında bırakmak niyetindeyseniz kötü bir işe soyunduğunuzu bilmenizi isterim.
Ben kendimi bildim bileli Kürd-Kürdistan zenginlikleri ikileminde kendimi “biz”, diğerlerini “siz” diye bir ayırıma gitmedim. Bunu yapanlarıda siyasi yaşamım boyunca yadırgadım. Bugünde yadırgıyorum.
Ne demek “biz Zazalar”, “biz Aleviler”, “biz Dersimliler”, “siz Sunniler”, “siz Kurmançlar”, “siz Adıyamanlılar.”
İşte kabullenemediğim bu. Ayıpladığım bu. Karşı çıktığım bu.
Bunu sıradan halktan biri söylerse anlarım, fakat bu halkın kurtarıcısıyım deyip yıllarca mücadele etmişlerin söylemesini yadırgıyorum, ayıplıyorum.
Ben yazılarımda “biz” ve “onlar” kelimesini kullanırım. Biz derken tüm alt kimlikleriyle Kürdleri kastederim. Onlar derkende Arap, Fars ve Türkleri kastederim. Bendeki “biz” ve “onlar” ayırımı budur.
Fakat hiçbir zaman Kürd-Kürdistan'ın bölge, dil, lehçe, din ve mezhep ikileminde “biz” ve “onlar” kavramlarını kullanmadım, kullanmam ve kullananlarıda hoş görmem. Hatta Kürdistan'da yaşayan diğer farklı azınlıklar konusunda bile bunu yapmam. Dikkat edilirse yazılarımda genelikle “Kürd halkı” yerine “Kürdistan halkı,” demeyi tercih etmemin nedeni Kürdistan'da yaşayan ve ülkesi bilen herkesi kapsadığından diye düşünürüm.
Bunlar benim doğrularım. Başkaları için yanlış olabilir.
Davut'un çıkışını yadırgadım. Niye böyle parladı onada bir anlam veremedim ya. İşi küfür ve hakarete vardırmasına kadar ileri götürmesine onun adına özüldüm. Tarzı değil çünkü. İşi buraya kadar vardırmışsa bir büyük sıkıntısı var demektir. Aslında bu yola baş vurmadan sıkıntısını benimle paylaşsaydı, öylesine isabetsiz bir yazı yazmasıda gerekmiyecekti. Her neyse, canı sağolsun der güler geçerim.
Benim “bölgecilik”, inanç ayırımcılığı, Dersim, Zaza düşmanlığı vs. yaptığımı iddia etmesini ne dediğinin farkında olmayışına bağlıyorum.
Dün ne düşünüyodumsa bugünde aynı şeyleri düşünüyorum. Bölgecilik yapmadım. Var olan dil, lehçeler, din ve mezhepler arasında ayırımcılıkta yapmadım. Yapanlarıda yadırgadım. Bugünde aynı konumdayım. Ama Kürd-Kürdistan'da var olan farklılıklarıda bir zenginlik olarak gördüm ve savundum.
Ne demek Dersim düşmanlığı? Dersim kimsenin babasının tapusunda değildir. Dersim Kürdistan'ın bir parçası ve her parçayı sevdiğim kadar Dersim'ide severim. Ne eksik ne fazla. Ama Tunceliyi, Pinceliyi sevmem. Adıyamanı sevmediğim, Semsur'u, Hısn-ı Mansur'u severdiğim gibi. Bunun dışında bir yaklaşımın yok. Var diyen kanıt sunarsa ciddiye alırım. Yok bu değilde heybeden atmalarla çamur atılırsa bilinsin ki, atana dönüp bulaşır.
Kimse Dersim avukatı değil. Dersimliler kimseye böyle bir avukatlık görevide vermemiştir.
Davut arkadaşım, Dersimli olupta şehit düşen yoldaşların arkasına sığınıyor. Oradan ateş ediyor. Sevgili Davut onlar benimde yoldaşlarımdı. Bende senin yoldaşındım. Şu an olan fark onlar şehit düştü, ben hala yaşıyorum. Onlardan sonra bildiğin çatışmada bende kurşun yedim. Ölmedim diye o şehit olan yoldaşlardan daha az fedekarlık, daha az iş yaptığım sonucu mu çıkar? Yapma Davut! Ne yiğidi öldür, ne de hakkını vermemezlik etme. Tanıdığım Davut böyle değildi. Ne oldu sana?
Sait Kızıltoprak olayı gündeme taşımışsın. Bu konuda ne düşündüğü mü bilmem gerekir. Ben gereği gibi davranıyorum. Ya sen dersem zoruna gider. Onun için meseleyi açmıyorum.
Bilirsin Davut, bir yerde bir yanlışlık bulursam eleştiririm. Bunu sorumluluğum gereği yaparım. Fakat bunu yaparken bölge, dil, din vs. kılıfı altında “biz” ve “onlar” olarak değil, kendimi onların bir parçası gördüğümden ve her kesime eşit mesafede durarak yaparım.
“Biz” bunu, yaptık. “Biz” sizi yedirdik. “Biz” sizi kurtarmaya çalıştık, işkence gördük, her evde bir şehidimiz var vs. gibi isabetsiz laflar edilmesi hoş şeyler değil.
Kürdistanın her bölgesi bir eksik bir fazla mücadeleye katkı sunmuştur. Bedel ödemıştir. Şimdi birisi kalkar şunu söylese be kardeşim en çok Dersim dışındaki alanlarda çalıştın. Çalıştığın alan halkı Kurmanç ve Sunni iddi ve o halkta seni besledi dese ne diyeceksin. Aynı şey benim içinde geçerli siyasi yaşamımdan en çok Aleviler içinde çalıştım. Yani şimdi sorunu bu kadar basit ve bireyseliğe mi dökelim? Çok yazık! Çok ayıp!
Alevi düşmanıda ilan edildim. Alevi düşmanı değil, Alevilik düşmanıyım. Tıpkı Sunniler düşmanı olmadığım ve Sunnilik düşmanı olduğum gibi. Ben ateistim. Hiçbir dini sevmem. Saygıda duymam. Hani yaygın olarak “halkın dini inançlarına saygılıyım” tekerlemesinede itibar etmem. Niye edeyim. İnanmadığım bir şeye niye saygı duyayım. Daha ötesi ateist olduğumdan dolayı onlar açısından katlim helaldır. Katlime helal fetvası veren bir inanca saygı duyuyorum demem için kafamdan zorum olması lazım. Kafamdan zorum yok, melekelerim başımda.
Zaza düşmanıda ilan edildim. Bu nereden çıktı anlamadım ya.
Yıl 1995. “Sosyalistlerin Birliği” çalışması vardı. Belli bir aşamaya gelmişti. Birlik yapacak örgütler kongrelerini yapıp birlik kongresine delege belirleyecekti.
KAWA Avrupa Örgütüde 8-10 Eylül 1995 tarihleri arasında kongresini yapacaktı. O dönem KAWA örgütü MK üyesi ve Avrupa Komitesi sorumlusuydum. KAWA Avrupa kongresinide mevcut komite ile hazırlıyorduk. Kongreye giderken tartışılacak konular tespit etmemiz gerekiyordu. Bu görevde bana verildi. Kongre delegelerinin hazırlıklı gelmeleri için 14 sayfalık bir metin gönderdim. Buna ek olarak tartışılmasını istediğim 13 tez içeren ayrıca bir metin eklemiştim. Bu tezlerden biri şuydu.
Tez 5: “Bugün Kürdistan'da kendilerini Kurmanç, Soran, Zaza(Dımıli), Goran vs. isimlerle tanımlayan halk kesimlerimiz vardır. Bunlar ülkemizin halk zenginliği olarak görülmeli. Örgütlenme dahil her türlü sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel vs. hakları garanti altına alınarak yarın kurulacak bir devlet yapısında bunlar kendilerini nasıl ifade edecekleri konusunda şimdiden politikalar oluşturulmalıdır. Önümüzdeki birlik kongresi bu soruna kesin bir çözüm bulmalıdır.”
Ve bu tez kongre delegeleri tarafından oy birliği ile kabul gördü. Ağabeyim bildiğim Davut Kurun'da oradaydı. Bu tezi savunan ve onaylayan biriydi. Hatta kongre bitiminden sonra kongre kararları kendisine verildi. Hazırlayıp brüşör olarak basacaktı.
Peki benim Zaza düşmanlığıma hükmeden arkadaşların kanıtı ne?
Dahası sorun buraya indirgenilirse dede tarafım Kurmanç, nene tarafım Zaza. Çocuklarımın neneleride Zaza. Şimdi aklı başında insanlar karar versin. Ben ve çocuklarım Kurmanç mıyız, yoksa Zaza mıyız? Kimsenin bize kimlik tayin etmesine gerek yok. Biz kendimizi Kürd kabul ediyoruz. Şimdi buradan Zaza düşmanlığı mı çıkar? Böyle bir şey mi olur?
Bu benim algım. Ha birileri kendini Zaza olarak tanımladı. Benim açımda hiçbir sorun yok. Kurmançlarla ortak yaşamakta istemeyebilir. Bunada bir diyeceğim olmaz. Fakat şunuda diyorum. Kurmancıda, Zazasıda, Soranıda, Goranıda, Kürdtür. Kakaisi, Ezidisi, Zerdüştü, Yahudisi, Hiristiyanı, Alevisi, Sunnisi ve benim gibi Ateistisinin Kürd olduğu gibi. Herkes inanç, mezhep, dil ve lehçesiyle kendini ifade edebilir, fakat ortak olarak bir kimliğimizde var. O da Kürd-Kürdistandır.
Epey uzun oldu. Burada keseyim.
Bu vesileyle herkesin demeyeceğim, benden öte milletimi sevenlerin yeni yılını kutluyorum. Sağlık ve başarı dileklerimi sunuyorum.
Saygılarımla....
30 Aralık 2011
Politik Yazılar