بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Vatan Hainliğine Devam / Ahmet Zeki Okçuoğlu

Zorba yönetimlerin iktidarda olduğu ülkelerde halkı, esas olarak da muhalifleri susturmak için sıkça baș vurulan gerekçelerden biri de șudur:

“Çok hassas bir dönemden geçiyoruz, konușmanın zamanı değil!”

Ortada bir de “vatan-millet” edebiyatını gerektiren fiili bir durum varsa; değme gitsin… konușan diller kesiliyor: zaten sen kesmezsen onlar kesiveriyor anında.

*

Kendimi bildim bileli, TC’de muhalifler ve rejim mağdurları ne zaman konușmaya çalıșsa, birileri bu gerekçeyi ileri sürerek onları susturur mutlaka:

“Çok hassas bir dönemden geçiyoruz, konușmanın zamanı değil!”

Peki ne zaman bitecek bu “hassas dönem”?

Muhalifler ve mağdurlar ne zaman ülkenin ve kendilerinin can alıcı sorunlarını tartıșacak ve bu temelde onlara çözümler bulma imkanına sahip olacaklar?

Neden hep, kimin ne zaman ve nasıl konușması gerektiğine onlar karar veriyor?

Ve neden muhaliflerin ve mağdurların, bu konuda söz söyleme ve karar verme hakkı yok?

İnsanların, neyi ve ne zaman tartıșacağına onlar mı karar verecek her zaman?

Ne zaman muhalifler ve mağdurlar da bu konularda karar verip konușma hakkına sahip olacaklar?

Konușmanın zamanı hiç gelmezse ne olacak? İnsanlar. sonsuza kadar susup, bekleyecek ve sonra da sessizce göçüp gidecek mi öteki dünyaya?

Muhaliflerin ve mağdurların sorunlarını ve dertlerini konușup, tartıșmalarını ertelemenin, iddia edildiği gibi ülkeye ve millete bir faydası oldu mu șimdiye kadar?

Yoksa bu, yönetenlerin, ișledikleri suçları örtbas etmek için, icat ettikleri bir kalkan mı sadece?

*


TC, yer yüzünün en zorba, en ırkçı, en hak tanımaz devletlerinden biridir.

Ne zaman Kürtler, kendi kimlikleriyle yașamak, ana dileriyle konușmak ve kendi kaderlerini tayin etmek hakkından söz etseler; “Çok hassas bir dönemden geçiyoruz, hak istemenin zamanı değil!” diyerek susturmaya çalıșıyor onları. Israr ederlerse, șiddetin her biçimini kullanarak onları eziyorlar. Bu da yetmezse “faili meçhul” yollarla ya da üstlerine bombalar yağdırarak, öldürüyorlar onları.

*

Kürtlere aynı șeyleri, Kürdistan’daki sömürgeci sistemin, Kürt vassâlları da yapıyor.

Kürt aydınları ortaya çıkıp Kürt vassâlların Kürdistan’ı, Türklere ve Kürtleri ezen diğer bölge devletlerine peșkeș çekmelerine itiraz ettiklerinde ve onların ülkelerine ve milletlerine karșı ayrıca ișledikleri bașka suçlardan dolayı onlardan hesap sormaya kalktıklarında, aynı muameleyle karșılașıyorlar.

Eğer Kürtler, kendi gerçek ve potansiyel düșmanlarla uğrașmak dururken, ulusu bölen ve onu kendi içinde çatıștıran “iç sorunları” gündeme getirmekte ısrar ederlerse, önce, “Kâkâ wexti niye!”ya da “Heval, ne wexta viya ye!” diyerek onları uygun bir dille uyarıyorlar. Buna rağmen Kürtler ısrar ederlerse, o zaman da tıpkı Türklerin, Arapların ve Farsların onlara yaptığı gibi, bu defa da Kürt vassâllar tarafından “iç düșman” kategorisine dahil ediliyorlar.

Bu durumda da “vatan hainliği” durumu söz konusu oluyor, ki ondan sonrası malum.

Kürt vassâllar güç yitirdiklerinde bu “vatan hainleri”ni öldürüyorlar ve cesetlerini de ibreti alem olsun diye herkesin göreceği bir yere atıyorlar; güç yitiremediklerini ise halk nezdinde itibarsızlaștırıp sözü dinlenmez hale getirmek için sahip oldukları kara propaganda araçlarını harekete geçirerek, bin bir iftira ve yalanla karalıyorlar onları.


*


Garip olan ne biliyor musunuz?

Size “düșman” diye gösterdikleriyle kendilerinin “al takke ver külah” ilișkisi içinde olmaları ve onlarla birlikte mensubu oldukları millete ve onun fedakâr mensuplarına karșı tertipler içine girmeleri.

Anlayacağınız, millet olmanın gereği olarak uyulması gereken kurallar ve yasaklar sadece muhalifler ve alttakiler için geçerli, her yerde olduğu gibi yönetenleri bağlayan bir kural yok: onlar için vatana ihanet serbest.

*


Yazarken insanlar genellikle asıl söylemek istedikleri șeyi yazının sonuna saklarlar: ben de öyle yaptım.

Bozulan sağlığım nedeniyle, uzun bir süredir ara verdiğim yazı hayatına geri döndüğümü böylece duyurmak istiyorum.

Bu da benim, merhaba kabilinden ilk yazım.

Yıllardan sonra yeniden bașladığım yazı hayatında nasıl bir perspektif izliyeceğim konusunda sanırım yukarıdaki satırlar yeterince açıklayıcı.

Anlayacağınız, “Vatan hainliğine devam!” diyorum yeniden.

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.