بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

“Erzincan Hükümeti” ve bazı eleştirisel notlar(8)

Yukarıda “Hasan Vefa” eğer Yeşilyazı Şûrasının askeri komutanıysa Türklerle birlikte Ermeni Birliklerini Erzincan’dan Erzurum’a kadar kovuyorlarsa, bu bağımsız Şûranın bağımsızlığı nerede kaldı? Davut arkadaş makalesinde Şûra’nın Ovacık’a mıntıkasına taşıma gerekçesini Osmanlılara karşı savunma meselesini gerekçe olarak ileri sürmüştü.

Şimdi ise Şûra’nın askeri komutanı Osmanlılarla kolkola Erzurum’a kadar Ermenilere karşı savaşıyor.!!!!!

Davut’un makalesinde sözkonusu olan ve Davut’un “Hasan Vefa” diye adlandırdığı binbaşının ismi “Hasan” değil, Mustafa’dır. En azından karıştırdığım bir çok kaynak bu Kürd şahsiyetinden Mustafa Vefa diye söz ediyorlar. Mustafa’nın Hasanlaşmasının nedenini hâlâ anlamış değilim!!
Nurcan Yavuz Mustafa Vefa için şöyle yazıyor: “1916’da Ruslar Mamahatun’a ilerledikleri sırada Ermenileri ve firari Mustafa’yı Dersim’e gönderip Balabanlı, Kureyşanlı ve Kozuşağı aşiretlerine silah vererek Türklerle mücadeleye teşvik etmişlerdi”(Dr. Nurcan Yavuz, İşgal ve Mezalimde Erzincan, Ankara, sayfa 344)

Türk Genelkurmay arşivlerinden çalışan Türk ordusunun tam güvenine sahip olan N. Yavuz’un burada sözünü ettiği “Firari Mustafa” Mustafa Vefadır.

Davut makalesinde “1917 de alay komutanı iken istifa ederek Dersime sığınan albay Hasan Vefa Bey”diyor. Aslında Mustafa Vefa istifa etmiyor.

Mustafa Vefa taburuyla birlikle Osmanlı Ordusunun saflarını terk ediyor.

Bundan dolayıdır ki Türk kiralık kalemleri ondan sözederken hep kin ve nefretle sözederler.
Ali Kemali Mustafa Vefa hakkında şöyle yazıyor: “Memleket başsız kalmıştı. Ruslar kendi menfaatlarını, Ermeniler kendi emellerini izliyorlar, Müslümanlar- Türk ve Kürtler- kendilerini tesadüflere bırakarak bocalıyorlardı. Mustafa Vefa adında bir adam bu halden aklınca yararlanmaya kalkmıştı. Bu adam, Türk ordusu subaylarındandı. Bir alaya vekâleten kumanda etmekteyken, asaleti tasdik olunmamıştı. Yerine başkasının atanmasından gücenmiş olarak Osmanlı ordusundan kaçmıştı. Bu adam Kürdlerden bir tümen oluşturulmasına girişti; amacı Dersimi elde etmekmiş. Önerisine hiç kimse ilgi göstermedi. Bu yolla hem milletinin lanetlenmesine hemde Rusların nefretine uğradı” (Ali Kemali, age, sayfa 99)

Ali Kemali ve benzerlerinden bu Kürd subayı hakkında olumlu şeyler söylemelerini beklemek hayal olur. Mustafa vefa 1916’larda Rus ordusunun bölgeye gelmesiyle birlikte Osmanlı Ordusunu terk ediyor. Davut’un makalesine ilişkin kaygı, kuşku ve eleştirilerimi 18 Aralık 1917 ve 13 Şubat 1918 süreciyle sınırlamaya çalıştığımdan dolayı geçmişe giremiyorum. Kendimi 2 ay ile sınırlıyorum.. Aslında Kürdlerle Ruslar ve Ermeniler arasında en enteresan ilişkiler Alişêr Efendi’nin başkanlığında Kürdlerle Rusların görüşme ve ilişkilerinde mevcuttur. O süreçte Mustafa Vefa’da var. Kürdlerin yoğun bir şekilde Ruslara ilgi duydukları bir dönem.. Hatta Kürdler bir çok alanda Osmanlı Ordularına büyük darbeler vuruyorlar ve bir çok alanda Osmanlıları atıyorlar. Bu yazıda buna girme imkanım yok.

Yeniden konumuza dönersek Ali Kemali’de bu Kürd subayından “Hasan Vefa” olarak değil, “Mustafa Vefa” olarak sözediyor.

Bu konuyu Dr. Nuri Dersimi’den bir alıntı vererek kapatmak istiyorum.

Nuri Dersimi bu konuya ilişkin Murat Paşa ve Rus Generalı Lahof Erzincan’a geldikten sonra(1916) Kürdlere bir çağrı yapıyorlar “Bu davete, Elaziz vilayetinin Koruk köyünden olup Alay Kumandanı vazifesiyle orduda bulunan Kürd Mustafa Vefa icabet etti ve taburuyla beraber Erzincan cephesinden Ruslara iltihak etti” diyor.(Dr. Nuri Dersimi, age, sayfa, 112)
Yani hem Kürd ve hemde Kürd düşmanı kaynaklar bu Kürd subayından “Mustafa Vefa” diye sözediyorlar. Davut’un makalesinde “Hasan Vefa” başka bir şahsiyet mi bilemiyorum. Ama, hiç bir kaynakta böyle bir isme rastlamadım..

Benim bu isim meselesi üzerine bu kadar ısrarlı durmamın nedeni Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi tarihinde bir çok Kürd subayı sömürgeci orduları terkederek Kürd ulusal kurtuluş davasına angaje olduklarını görüyoruz.. İhsan Nuri Paşa ve arkadaşlarının Türk Ordusunu terkederek Beytüşebab Hareketine katılmaları, Mir Haç ve arkadaşları Irak ordusunu terkederek daha önce Barzan hareketine(1943) daha sonra Kürdistan Demokratik Cumhuriyetine(Mahabad) katılmaları,(bu subayların dörtü daha sonra Irak rejimi tarafından idam ediliyor. Mir Hac ise General Barzani ile Rusya’ya gidiyor) Xalid Cibri’nin Türk ordusu yerine Azadi gibi bağımsızlıkçı bir yapıya gitmesi ve burada Mustafa Vefa var.. Bu bilgilere yarın “Kürd Subayları ve Kürdistan Devrimi” diye kendi başına bir akademik çalışmaya kaynaklık edebilirler..

Davut’un makalesinde “Seyid Riza ve Hasan Vefa’nın Erzurum’dan dönüşlerinden sonra” Xalid Bey ile ilgili yaşanan olay meselesinde kafama bir dizi soru takıldı. Bu sorulara ilişkin yukarıda kısmen cevap vermeye çalıştım.
Kafama takılan sorulara cevap bulmak için farklı kanallarla Xalid Bey’in ailesinden olan Simko Sever ile, ve yine aynı aileden gelen Xalid Bey ve Azadi sürecine ilişkin değerli çalışmalar yapan Tahsin Sever ile ilişki kurdum ve bilgilerine başvurdum. Bu iki arkadaşa verdikleri bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum

Tahsin Sever’in bana bu konuya ilişkin gönderdiği mesaj bir hayli değerli bilgileri barındırıyor.
Bu bilgileri okuyucularlada paylaşmak istiyorum.

Tahsin Sever şöyle yazıyor:

“Benim öğrenebildiğim kadarıyla; Xalit Bey'in Palu'ya gelmesi ve kalması 1917 Ekim Devrimi ile beraber Rus ordusunun çekilmesine kadar devam ediyor. Rus ordusunun Varto bölgesinden geri çekilmesinden sonra Varto'ya dönüyor. Geri döndüklerinde Bütün köyleri yakılmış.Dolaysıyla Alevi-Kürt aşiretlerinin köylerine yerleşiyorlar. Xalit Bey, Varto'nun Kalçık Köyüne İsmalê Seyithan'ın yanına, kardeşleri Ahmet ve Selim beyler Kovik köyüne, amcası İsmail ağa zaçeğ köyüne yerleşir. Bu köyler Kürt- Alevi olup, Avdelan ve Kımsoran aşiretlerine mensupturlar. İlişkileri de son derece sıcaktır. Bilahare kendi köylerini inşa edip yerleşiyorlar.
Xalit Bey'in Dersim'e gidişi bir kezdir. Tarih 1919. Bu olayı Vet. Dr. M.Nuri Dersimi anlatıyor. O dönem Ovacık'ta olaylar çıkmış ve bunun bastırılması için Xalit Bey'in alayı görevlendirilir. Xalit Bey bunun bir tuzak olduğunun farkındadır. Ovacık'a gittiğinde bölgenin ileri gelenleriyle toplantılar yapar. Bunların başında Hıdır Bey(M.Ali Eren'in dedesi) gelmektedir. Taraflar , olayın Alevi-Sunni Kürtleri birbirine düşürmek için tezgahlandığı konusnda ortak kaanate varırlar ve çatışmaya fırsat vermenden kendi aralarında çözerler. Bu durum hükümetin dikkatinden kaçmaz ve derhal alay orduya katılmak için geri çekilir. Xalit Bey Varto'ya geri döner. Aynı tarz toplantıları Varto'daki Alevi-Kürt aşiretleri Hormek ve Lolanlarla yapar. Ünlü KÊRAJ toplantısı. Bu bardağı taşıran son toplantıdır ve Ankara hükümeti Xalit Bey'in derhal Erzurum'a gönderilmesine karar verir. Tarih 1920.

Burda dikkat edilmesi gereken bir başka husus var. Cıbranlılarda iki tane Miralay Xalit bey var. Bir tanesi Harbiye mezunu Azadi lideri Xalit bey. Diğeri yaşça biraz daha büyük, Kanireş'teki 3.Cıbran Alay komutanı Cıbranlı Xalit Begê Meksudi. Bu farklı birisidir. Birinci Dünya Savaşında Erzurum- Pasinlar cıvarında hayatını kaybetmiştir. Tarihi kesin olarak bilmiyorum. Bu ikisi bazen bilerek bazen bilgi yetersizliğinden karıştırılır. Cıbranlı Xalıt Begê Meksudi'nin Dersim-Erzincan mıntıkalarına gönderlip-gönderilmesiğini kesin olarak bilmiyorum.. Bunu araştırıyorum.Çünkü Kanireş'teki(Karlıova) 3.Cıbran alayı Dersim-Erzincan'a çok yakındır.

Mehmet Şerif Fırat, Doğu İlleri Varto Tarihi adlı kitabında 1919-1920'de Ermenilere karşı başalatılan hareketa Cıbranlı Xalit bey'in katılmadığı ve kendilerinin de katılmasını engelediği ve bu durumu Muş'taki hükümet yetkililerine ilettiklerini anlatır. Selam ve saygılarımla.“

Devam edecek

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.