بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 16 Gul 2011

bu hafta tarihe meyil var.
Aso nun yazdiklari uzerine ha bugun ha yarin yazayim derken gunler gecti.
aklimda kalanlar epridi
ancak ana mevzu sabit
spartakus kurd mu?
bana gene kizin ama wallahi kurd mu trak mi cok ilgilendigim bir konu degil
tabii Aso bu konuyla Spartakus kurddur baskasina vermem! diye ilgilenmiyor
bana oyle geldi
nicin ilgileniyor
her cephede her platformda kurdlere yapilan HAKSIZLIKlarin desifre edilmesi ile mesgul
birde bilgi niye yanlis dursun?
dogrusu neyse o bulunsun!
mana itibari ile boyle
konu tarih ama mana bu
benim algilamam boyle
is boyle olunca yemeyip icmeyip
adini verdigi o grek vakanuvisci yada kislerin hayatini yazan kisiyi aradim nette
malesef Aso nun ísmini verdigi eser online yok.
ancak bu eserin cevirlerine guvenilmemsi gerektigini yazdi
orjinali de Hellas da bulunuyor olmali
hellas da bir suru kurd var
donduk dolastik
bilgi ve ilgi yokluguna geri donduk.
dostum izdusum saggda solda kurdlerde arsiv yok, su yok bu yok diye yazinca
kirilgan bir kurd -birbirimizi kirmayalim, dusmani catlatacak seyler yazalim, bizde arsiv var vs yazmis.
benim anladigim kurd toplumu oz elestirye henuz tam uyum saglamamis
gerci bekka da apøo hazretleri herkese oz elestiri seanslari yaptirtiyordu
ahh bir de kendisine elestiri seanslarini becerebilse PKK liler
boylece
15 subattan sonra ortalik yanacak
12 ocak tan sonra bak ben karsimam cekilirim haaa
11 eylulden sonra isler sarpa sararsa ben sorumlu degilim.tutamam
21 aralikda ya olcakl ya olmayacak sonra ben bile durudurmam
turu seyler yazamaz
bizde bu kuyuya atilmis taslari cikartmaya ugrasmazdik
spartakus ile apo da pek yakisti birbirine.
hurmetler
HeK

12’ler için   Hasan Bildirici tarafından yazıldı. Pazartesi, 16 Mayıs 2011 15:33 Yazarlar - Hasan Bildirici Sömürgeci Türk güçleri Uludere sınır hattında 12 PKK gerillasını katletti. HPG’nin açıklamasına göre katliam, sınırı geçmek isteyen Türk birlikleriyle çıkan çatışmada yaşandı. Türk ordusunun açıklamasına göre ise çatışma, gerillalar içeri sızmak isterken çıkmış. Sivili, siyasetçisi ve gerillasıyla Kürt halkı, savaş teknolojisini yenileyen Türk silahlı güçlerinin atış poligonu haline geldi. Saldırılar en çok da, görüşme adı altında sürdürülen oyalama turları sırasında meydana geliyor. Türk egemenliği basını, çalışanı, siyasetçisi ve aydınlarıyla PKK’nin elini kolunu bağladı. PKK, kendini ve hatta dağlara sığınarak silahlanmış gerillalarını koruyamaz hale geldi. Son bir ay içinde 50 PKK gerillası öldürülmüşse, bu, 5 bin kişi olarak belirtilen gerilla güçlerinin bir ayda % 5’nin imhası anlamına gelir. Bu rakam 500 bin kişi olarak söylenenTürk ordusunun bir ayda PKK’ye karşı 500 elemanını kaybetmesiyle eş değerdir. Rakamlar kötüdür. Bu rakamlar, ölüm çağrısı yapmak için değil, Kürtlerin içinde bulundukları ölüm siyasetinin vahametini anlatmak için verilmiştir. Yoksa hiçbir güç, insan kanı üzerinde yüzen Türk devletiyle cinayet yarıştıramaz. Kürtlerin savaş ve barış konularını tartışacakları ulusal kongreleri ve ulusal karar organları yoktur. Bu sadece PKK’nin suçu değildir. Kürtler, Ulusal Kongre yoksunu bir halktır. Bu nedenle savaş ve barış kararları dar örgüt toplantılarda kolay alınır ve kolay da kaldırılır. Kürt halkının evlatlarının çıplak dağlarda teknolojinin namlularının ucunda ölüme yürütülmesinin sonuçlarını artık PKK’nin de düşünmesi gerekmektedir. Eskiden PKK’yi basit karakollarla karşılayan Türk devleti, şimdi termal kameralar, su dolu sınır barajları, F 16’lar, insanı vücut ısısından tespit eden silahlarla karşılıyor. PKK komutanları ise ya sürekli barış demeçleri veriyor ya da köşe yazarlığı yapıyor. Komutanlarının köşe yazarlığı yaptığı tek hareket galiba PKK’dir. PKK komutanlarının şu nedenle köşe yazıları yazmaması ve çok sık demeç vermemesi gerekiyor. Kişinin veya örgütün karakteri, gücü, savaş niyeti, zaafları, ne düşündükleri genellikle yazdıkları yazılar ve verdikleri demeçlerden anlaşılır. Onun için Türk generalleri siyasete bulaştıkları halde az konuşurlar. Açıklamaları da genellikle bir telgraf uzunluğunu geçmez. Fakat PKK sorumluları hep konuşur; çok konuşulduğu için konuşmalar kendi içinde giderek çelişir. Türk savaş uzmanları bu açıklamaları, konuşmaları ve her biri bir kitap kapasitesinde olan röportajları dikkatle incelerler. PKK’nin zayıf yanlarını ve ne düşündüğünü tespit ederler. PKK’de kimse Kürt mücadelesinin selameti için komutanlara az konuşmaları ve az demeç vermeleri gerektiğini söyleyemez. Aksine gazeteciler ve televizyondaki program yapımcısı aydınlar, sürekli PKK sorumlularını konuşturarak işlerini yürütürler. BDP’liler ve tanınmış Kürt siyasetçileri her gerilla katliamından AKP ve Erdoğan’ı sorumlu tutan demeçler veriyorlar. Demeçleri boştur. 12 gerilla için ağıt yakmayacağım. Ağıt yakmayı zaten beceremem. Bırakalım ağıtı Kürt kadınları yaksın. Ateşin düştüğü evler yaksın. Çaresizlik içeren ağıtlar ve ağlamalar bana ağır gelir. PKK, Kürt halkının çocuklarını dağlara özgür bir Kürdistan yaratmak için çekmiştir. Bunun gereklerini yerine getirmek zorundadır. Bu yolda ilerlerken kayıpları da olacaktır. Tanrı, sevdiği kuluna önce eşeğini kaybettirip sonra buldurtmakla sevinmesini sağlarmış. Türk devleti de ileri bir zamanda artık Kürt öldürmemeyi bir açılım ve çözüm olarak yutturmak isteyecektir. Hiç nedeni yok iken tutukladığı binlerce Kürdü serbest bırakmayı da Kürt sorunun çözümünde bir adım olarak Kürtlere giydirecektir. Türk devleti, devlettir. İsyan bastırma ve isyancıları zaman içinde eritmek gibi tecrübeleri vardır. Normalde Kürt isyanı karşısında alttan alması gerekenin, imha ve inkar rejiminin sahiplerinin olması gerekirken, baskı ve şiddet altında kıvranan PKK’nin taleplerini en alta indirmekle kalmayıp, sürekli ikna etmeye çalışan konumda olması Türk devleti tarafından aafedilmemesi gereken bir zaaf olarak algılanmıştır. Türk devleti PKK’ye karşı her alanda bunu gereklerini yerine getirmektedir. PKK de dahil Kürtlerin hepsi inanılmaz bir ıstırap içerisinde kıvranıp duruyor. Türk egemenliğinin sınır ufku, Kürtlerin de ufku haline gelmiş. Egemen siyasete çok yakın durmanın sonucudur bu. Ne kadar çok onun alanında oynarsan zaman içinde o kadar çok onun tarafından belirlenirsin. Bilmiyorum, başka ne yazılabilir? Umutsuz değiliz, fakat üzgün ve öfkeliyiz. Türk egemenlik sisteminin çizdiği ölüm ufku gözbebeklerimize sis perdesi olarak inmiş. Bu kanlı sis perdesi dağıtılmalıdır. Kürt halkı, bedeli çok ağır ödettirilen tek seçenekli mücadele biçimlerine mahkum edilmemelidir. PKK’nin, Kürt halkının ve şehit ailelerinin başı sağ olsun. Sürekli değişen ölüm rakamlarından bu kez payımıza 12 düştü… Kürdistan halkı 12’leri unutmayacak…

    Spartacus was the leader of an army of runaway slaves that shook Italy in 73-71 BCE but was ultimately defeated by the Roman general Crassus. There are two important sources about this revolt: the story is told in the Life of Crassus by Plutarch of Chaeronea, and in the Civil wars by Appian of Alexandria. Both authors lived in the second century CE, but used older accounts, such as the Histories of Sallust and Livy's History of Rome from the Foundation. Here, we find the story by Plutarch of Chaeronea (Life of Crassus, 8-11). The translation was made by Rex Warner. The rising of the gladiators and their devastation of Italy, which is generally known as the war of Spartacus, began as follows. A man called Lentulus Batiatus had an establishment for gladiators at Capua. Most of them were Gauls and Thracians. They had done nothing wrong, but, simply because of the cruelty of their owner, were kept in close confinement until the time came for them to engage in combat. Two hundred of them planned to escape, but their plan was betrayed and only seventy-eight, who realized this, managed to act in time and get away, armed with choppers and spits which they seized from some cookhouse. On the road they came across some wagons which were carrying arms for gladiators to another city, and they took these arms for their own use. They then occupied a strong position [1] and elected three leaders. The first of these was Spartacus [2]. He was a Thracian from the nomadic tribes and not only had a great spirit and great physical strength, but was, much more than one would expect from his condition, most intelligent and cultured, being more like a Greek than a Thracian [3]. They say that when he was first taken to Rome to be sold, a snake was seen coiled round his head while he was asleep and his wife, who came from the same tribe and was a prophetess subject to possession by the frenzy of [the god of ecstasy] Dionysus, declared that this sign meant that he would have a great and terrible power which would end in misfortune. This woman shared in his escape and was then living with him. First, then, the gladiators repulsed those who came out against them from Capua. In this engagement they got hold of proper arms and gladly took them in exchange for their own gladiatorial equipment which they threw away, as being barbarous and dishonorable weapons to use. Then the praetor Clodius [4], with 3,000 soldiers, was sent out against them from Rome. He laid siege to them in a position which they took up on a hill. There was only one way up this hill, and that was a narrow and difficult one, and was closely guarded by Clodius; in every other direction there was nothing but sheer precipitous cliffs. The top of the hill, however, was covered with wild vines and from these they cut off all the branches that they needed, and then twisted them into strong ladders which were long enough to reach from the top, where they were fastened, right down the cliff face to the plain below. They all got down safely by means of these ladders except for one man who stayed at the top to deal with their arms, and he, once the rest had got down, began to drop the arms down to them, and, when he had finished his task, descended last and reached the plain in safety. The Romans knew nothing of all this, and so the gladiators were able to get round behind them and to throw them into confusion by the unexpectedness of the attack, first routing them and then capturing their camp. And now they were joined by numbers of herdsmen and shepherds of those parts, all sturdy men and fast on their feet. Some of these they armed as regular infantrymen and made use of others as scouts and light troops. The second expedition against them was led by the praetor Publius Varinus [5]. First they engaged and routed a force of 2,000 men under his deputy commander, Furius by name, then came the turn of Cossinius, who had been sent out with a large force to advise Varinus and to share with him the responsibility of the command. Spartacus watched his movements closely and very nearly captured him as he was bathing near Salinae. He only just managed to escape, and Spartacus immediately seized all his baggage and then pressed on hard after, him and captured his camp. There was a great slaughter and Cossinius was among those who fell. Next Spartacus defeated the praetor himself in a number of engagements and finally captured his lictors and the very horse that he rode. By this time Spartacus had grown to be a great and formidable power, but he showed no signs of losing his head. He could not expect to prove superior to the whole power of Rome, and so he began to lead his army towards the Alps. His view was that they should cross the mountains and then disperse to their own homes, some to Thrace and some to Gaul. His men, however, would not listen to him. They were strong in numbers and full of confidence, and they went about Italy ravaging everything in their way. There was now more to disturb the Senate than just the shame and the disgrace of the revolt. The situation had become dangerous enough to inspire real fear, and as a result both consuls [6] were sent out to deal with what was considered a major war and a most difficult one to fight. One of the consuls, Gellius, fell suddenly upon and entirely destroyed the German contingent of Spartacus' troops, who in their insolent self-confidence had marched off on their own and lost contact with the rest; but when Lentulus, the other consul, had surrounded the enemy with large forces, Spartacus turned to the attack, joined battle, defeated the generals of Lentulus and captured all their equipment. He then pushed on towards the Alps and was confronted by Cassius, the governor of Cisalpine Gaul, with an army of 10,000 men. In the battle that followed Cassius was defeated and, after losing many of his men, only just managed to escape with his own life.   Crassus (Louvre; ©!!!) This news roused the Senate to anger. The consuls were told to return to civilian life, and Crassus [7] was appointed to the supreme command of the war. Because of his reputation or because of their friendship with him large numbers of the nobility volunteered to serve with him. Spartacus was now bearing down on Picenum, and Crassus himself took up a position on the borders of the district with the intention of meeting the attack there. He ordered one of his subordinate commanders, Mummius, with two legions to march round by another route and instructed him to follow the enemy, but not to join battle with them or even to do any skirmishing. Mummius, however, as soon as he saw what appeared to him a good opportunity, offered battle and was defeated. Many of his men were killed and many saved their lives by throwing away their arms and running for it. Crassus gave Mummius himself a very rough reception after this.     He re-armed his soldiers and made them give guarantees that in future they would preserve the arms in their possession. Then he took 500 of those who had been the first to fly and had shown themselves the greatest cowards, and, dividing them into fifty squads of ten men each, put to death one man, chosen by lot, from each squad. This was a traditional method of punishing soldiers, now revived by Crassus after having been out of use for many years [8]. Those who are punished in this way not only lose their lives but are also disgraced, since the whole army are there as spectators, and the actual circumstances of the execution are very savage and repulsive. After employing this method of conversion on his men, Crassus led them against the enemy. But Spartacus slipped away from him and marched through Lucania to the sea. At the Straits [9] he fell in with some pirate ships from Cilicia and formed the plan of landing 2,000 men in Sicily and seizing the island; he would be able, he thought, to start another revolt of the slaves there, since the previous slave war had recently died down and only needed a little fuel to make it blaze out again [10]. However, the Cilicians, after agreeing to his proposals and receiving gifts from him, failed to keep their promises and sailed off. So Spartacus marched back again from the sea and established his army in the peninsula of Rhegium. At this point Crassus came up. His observation of the place made him see what should be done, and he began to build fortifications right across the isthmus. In this way he was able at the same time to keep his own soldiers busy and to deprive the enemy of supplies. The task which he had set himself was neither easy nor inconsiderable, but he finished it and, contrary to all expectation, had it done in a very short time. A ditch, nearly sixty kilometers long and five meters wide, was carried across the neck of land from sea to sea; and above the ditch he constructed a wall which was astonishingly high and strong. At first Spartacus despised these fortifications and did not take them seriously; but soon he found himself short of plunder and, when he wanted to break out from the peninsula, he realized that he was walled in and could get no more supplies where he was. So he waited for a night when it was snowing and a wintry storm had got up, and then, after filling up a small section of the ditch with earth and timber and branches of trees, managed to get a third of his army across. Crassus was now alarmed, thinking that Spartacus might conceive the idea of marching directly on Rome. But he was relieved from his anxiety when he saw that, as the result of some disagreement, many of Spartacus' men had left him and were encamped as an independent force by themselves near a lake in Lucania [...]. Crassus fell upon this division of the enemy and dislodged them from their positions by the lake, but at this point Spartacus suddenly appeared and stopped their flight, so that he was prevented from following them up and slaughtering them. Crassus now regretted that he had previously written to the Senate to ask them to send for Lucullus from Thrace and Pompey from Hispania [11]. He made all the haste he could to finish the war before these generals arrived, knowing that the credit for the success would be likely to go not to himself but to the commander who appeared on the scene with reinforcements. In the first place, then, he decided to attack the enemy force under Gaius Canicius and Castus, who had separated themselves from the rest and were operating on their own. With this intention he sent out 6,000 men to occupy some high ground before the enemy could do so and he told them to try to do this without being observed. They, however, though they attempted to elude observation by covering up their helmets, were seen by two women who were sacrificing for the enemy, and they would have been in great danger if Crassus had not quickly brought up the rest of his forces and joined battle. This was the most stubbornly contested battle of all. In it Crassus' troops killed 12,300 men, but he only found two of them who were wounded in the back. All the rest died standing in the ranks and fighting back against the Romans. After this force had been defeated, Spartacus retired to the mountains of Petelia. One of Crassus' officers called Quintus, and the quaestor Scrophas [12] followed closely in his tracks. But when Spartacus turned on his pursuers, the Romans were entirely routed and they only just managed to drag the quaestor, who had been wounded, into safety. This success turned out to be the undoing of Spartacus, since it filled his slaves with over-confidence. They refused any longer to avoid battle and would not even obey their officers. Instead they surrounded them with arms in their hands as soon as they began to march and forced them to lead them back through Lucania against the Romans. This was precisely what Crassus most wanted them to do. It had already been reported that Pompey was on his way, and in fact a number of people were already loudly proclaiming that the victory in this war belonged to him; it only remained for him to come and fight a battle, they said, and the war would be over. Crassus, therefore, was very eager to fight the decisive engagement himself and he camped close by the enemy. Here, as his men were digging a trench, the slaves came out, jumped into the trench and began to fight with those who were digging. More men from both sides kept on coming up, and Spartacus, realizing that he had no alternative, drew up his whole army in order of battle.   Pompey the Great (Louvre) First, when his horse was brought to him, he drew his sword and killed it, saying that the enemy had plenty of good horses which would be his if he won, and, if he lost, he would not need a horse at all. Then he made straight for Crassus himself, charging forward through the press of weapons and wounded men, and, though he did not reach Crassus, he cut down two centurions who fell on him together. Finally, when his own men had taken to flight, he himself, surrounded by enemies, still stood his ground and died fighting to the last. Crassus had had good fortune, had shown excellent generalship, and had risked his own life in the fighting; nevertheless the success of Crassus served to increase the fame of Pompey. The fugitives from the battle fell in with Pompey's troops and were destroyed, so that Pompey, in his dispatch to the senate, was able to say that, while Crassus certainly had conquered the slaves in open battle, he himself had dug the war up by the roots. Pompey then celebrated a magnificent triumph for his victories against Sertorius and for the war in Hispania, [11] while Crassus, much as he may have wanted to do so, did not venture to ask for a proper triumph; indeed it was thought that he acted rather meanly and discreditably when he accepted, for a war fought against slaves, the minor honor of a procession on foot, called the 'ovation'.           Notes [1] According to Appian of Alexandria, the Vesuvius. [2] The others were Oenomaus and Crixus. [3] This last remark is a well-known cliché from ancient literature. Any non-Greek/Roman who had done something special, was said to be more intelligent than other barbarians. The same is said about Arminius (who destroyed three Roman legions in the battle in the Teutoburg Forest [September 9 CE]) and Julius Civilius (the leader of the Batavian revolt). [4] His full name was Gaius Claudius Glaber. [5] We are still in the year 73. [6] Lucius Gellius Publicola and Gnaeus Cornelius Lentulus Clodianus, consuls in 72. [7] Marcus Licinius Crassus was praetor in 72. [8] This type of punishment was known as decimation. [9] Near Messina. [10] In the second and first centuries, there were several slave wars on Sicily. Time and again, the slaves on Sicily had revolted, once crowning a king of their own. [11] Pompey had been fighting against Sertorius in Hispania and had recently finished the war. He was now on his way back home. [12] Their full names are Quintus Marcius Rufus and Gnaeus Tremellius Scrofa. 

Sana    var  olan  kaynakları  aktarmak  istiyordum..  Şimdilik imkanım yok..   Plutarch'ın  kitabının  orjinalını daha  önce elde etmiştim...  O bölümü   kopyalamıştım.  Fakat,  şimdi bulamıyorum,  yakında    yine  kopyalarım. İngilizcesi  aşağı  yukarı  " He was a Thracian from the nomadic tribes and not only had a great spirit and great physical strength, but was, much more than one would expect from his condition, most intelligent and cultured, being more like a Greek than a Thracian [3]." bu..    Trakyalı Nomad..... Ama  bu   Nomad  hikayesi   orjinalde  yok...  Orada  "Med  Prensi" diyor. Niye  Med  "Nomad" oldu,  onu çevirmene ve yayına sormak  lazım Hürmetle

bu kabile nomad, ve bazi kaynaklarda geciyor. yani Med ve Maedi ses benzerliklerine ragmen ayni sey olmayabilir. bunlarin Med lerle alakasi olabilir mi? olsa Med ler antik yunan da iyi bililen bir kavim, izi olurdu. hatta irani pers diye degil Med diye bilirler, Med savaslari diye isimlendirme bundan olmali vs vs.  benimki had safhada amator bir yaklasim nihayetinde.

Bende  daha önce  Trakya'da  Maedi   klanı gibi  şeyler  görmüştüm.   Şu linke de bakılabilinir.  http://en.wikipedia.org/wiki/Spartacus Ama  kitabın   orjinalında        yani parelel yaşamlarda      bir çok yerde   Med ve Perslerden de sözediyor.  Spartakus'da  sözederken     Medler  bazında   "Med Prensi"  diyor.  Kitapta   "Maide"  şekinde  geçiyor.  Zaten  Medlere de  "Maide"   yada  "Maides"  diyorlar..  Aslında  "ai"   dilde  Diphtongue  denilen   olaydır...  "ai"   e okunur..   Max Gallo'da    Plutarch'ın   o terimi  "Medes"  anlamında   kullanıyor.    Bu verilen alıntıda  yorum var...  "ae"  ingilizcete  ses  tonu yakalamak için  "i"  "e"leştirilmiş olabilir..    Kitabın  orjinalını olduğu  gibi aktaracağım.. Hürmetler Aso

Merhaba  Hek, Bu dönem  Molla  Mustafa Barzani'nin Rusya   sürecine  kafayı takmışım..  Bu belgeler  ilk defa yayınlanıyor.  Belki tarihsel kollektif hafızımıza    yardımcı olurlar,,,   Med  Savaşları  meselesi hakkında  bir  şeyler söyledin   aklıma takıldı...  Biraz  internete baktım, aiağıdaki  bilgiye denk geldim.  Doğrumu yanlışmı sana garanti vermem... Bir çok kaynağa   ve özellikle  eski  Yunan  tarihçilere bakmak lazım  Niçin  Med  savaşları   dediklerini  net bir şekilde  öğrenmek  için.....  Ama buradaki bilgi  göre  bu savaşların  isminin    Med   Savaşları olması   yine bizim Medlerde  kaynaklanıyor...  Yazida  denilmiyor ama,   M.Ö  492  yılı sözkonusudur...  Medler  yeni  iktidarlarını  kaybetmişler...   Bugün arkelojik    araştırmalardan biliyoruz ki,      Medler   iktidarını  yitirdikten sonra  dahi      iktidarı elegeçirenler  kendilerini  Med kralı  olarak görüyorlar...     Bu savaşların  Med isminden  kaynaklandığı  meselesinide  hala  net değilim,  ama bu bilgiden itibaren  bir sesli  düşünmeye  başadım..   Şimdi   yine  Rusyaya..................... Kendine  iyi bak  hocam Silav Aso MED SAVAŞLARI Med Savaşları Perslerin Atina ve Eretria'nın İyonlara yardım ettikleri gerekçesiyle kıta Yunanistan'a karşı harekete geçmesinin öyküsüdür. Birinci Med Savaşı Perslerin Yunanistan üzerine ilk seferi damat Mardonios başkanlığında 492 yılında başladı.Ancak bu sefer büyük bir trajedi ile noktalanacak Pers donanması fırtınaya yakalanarak yok olacaktı.Kara ordusu ise ağır kayıplar vererek geri çekilecekti. Damat Mardonios'un bu hüsranı imparator 1. dara'yı yıldırmadı. Tüm Yunan sitelerine birer elçi gönderdi ve ne kadar kararlı olduğunu bu elçiler aracılığı ile anlattı.Yalnız Atina ve Sparta kralları hariç hepsi Pers egemenliğini tanıdılar. Sparta ve Atina'ya giden elçiler ise olumsuz yanıt almalarının yanı sıra öldürüldüler. İlk seferden 18 ay sonra 1. Dara diğer Yunan siteleri ile problemi olmadığından donanmayı direk Orta Yunanistan üzerine yönlendirdi.Eretria kenti ilk gün ele geçirildi. Marathon ovasının hemen yakınlarında donanma askerleri çıkarma yaptılar.Hazırlıksız yakalanan Atinalılar panik yaptılar.İşin en kötü tarafı yardıma koşması gereken Spartalılar dolunayda yola çıkmanın uğursuzluğuna inandıklarından gelmediler.Atinalılar tüm erkekleri savunma için savaşa çağırdı.Miltiades komutasındaki bir avuç Atina askeri Pers ordusunu Marathon ovasında dağıtmayı başardı.Pers imparatoru Dara oldukça güç duruma düşmüştü artık. İkinci Med savaşı Pers İmparatoru 1. Dara'nın ölümü sonrası yerine geçen oğlu Kserkses için de öncelik Atina ve Sparta (Isparta) üzerine yürümekti.Ancak işinin ne denli güç olduğunu babasının acı deneyimlerinden bildiği için tedbirli davranarak bu kuşatma için öncelikle Karatacalılar ile bir anlaşma sağladı. Öte yanda Miltiades ise Atina savunması için çabalamaktaydı. Miltiades ilk savaşta kendilerine yardım etmeyen ada sitelerine çıktığı bir seferde hayatını kaybetti.Atina artık yola Temistokles ile devam edecekti. Temistokles kısa zamanda çok güçlü bir donanma kurmayı başardı.Atina 1. sınıf bir deniz gücüydü artık. Öte yandan Atina ve Sparta krallıkları yanlarına diğer bir kaç siteyi de alarak birleştiler ve Helen Birliği'ni kurdular.Birleşik ordunun kumandası ise tabii ki Sparta uygarlığı üstlendi. 480 yılı sonbaharında Pers ordusu tarihçi Heredotos a göre 5 milyon kişiyle (ki bu benim aklıma pek yatkın gelmiyor. makul olanı bence 2 milyon kişidir.) Savaşın başında bir ihanet sonucu Attika (Atina'yı da içine alır) yakılıp yıkıldı.Persler iyi başlamışlardı ancak güçlü atina donanması devreye bu noktada girdi ve Pers donanmasını Salamin Deniz Savaşı'nda bozguna uğrattı.1 yıl süren savaşlar sonucu Kartacalıları da bir başka tiran yenilgiye uğratınca Persler yalnız kaldılar. 479 yılında Yunan ordusu karşı saldırıya geçmişti bile. Aynı yıl Mykale'de Pers ordusu bir kez daha bozguna uğrayınca Persler dağınık bir biçimde kaçmaya başladılar. Tüm Yunanistan artık kurtarılmıştı.Helen Birliği büyük bir zafer kazanmıştı.

selam Aso bilyorsun cok dikkatsiz yazarim. notuma baktim yapayanlis anlasilacak bir sey yazmisim notta kasdetmek istedigim  sudur. Antik yunan Med leri (yani bizim atalarimizi) iyi bilir,  Persler Med leri iktidardan uzaklastirip (Mecus rahipler ile Med lerin ikddardaki ortaklik hainde devam eden gucunu saymazsak) imparatorluga kendi adlarini vermis olmalarina ragmen antik yunan dogudan onlara yonelen bu tehdidi hep Med olarak isimlendirmis. durum boyle olunca Med kavimi o donmde yaziya gecmis kaynaklarda net olmali.  eger Madia diye ufak bir Tarak kabilesi varsa bununla Med leri antik yunan yazarlarinin karsitirmis olma ihtimali zayif olabilir. tabi butun bunlari dediken sonra akilda sunu hep tutmak lazim. modern bilimin butun imkanlarina ragmen en unlu bilim adamlari biel oyle berbat hata yapar ki. yani Madia = Med olabilir, bir dikkatsiz de bunu trak kabilesi yapmis da olabilir. kurdlere yapilan haksizliklarin bir ucu bebelerin tahta besiginden baslar oteki ucu da bilgi dunyasina dayaniyor. Senin bu alanda yaptigin bana gore Kurdistan CSI  gibi-tarihin icinden bize layik gorulmeyen ama bize ait olanlari igne ucu ile kazip kazip geri aliyorsun. Barzani nin Rusya trajedisi calismana kolay gelsin diyorum. merak notu: Barzani hakkikatten okuma yazma bilmiyor olabilir mi? yani bu sorumla Ruslarin bir halkin organik liderine okuma yazma bilmemek gibi abuk sabuk bir kriter ile yaklasmasi baslibasina ne tur bir manyaklik icinde olduklarini gosterir. Barzani okuma yazma bilmiyor olmasi onun barzan-bedinan-mahabat-ve vahsi turk iran sinirlari UNIVERSITESINDEN seref derecesi ile meezin bir deha oldugunu ancak okuzler gormez. bir vahsi bir okuz tarafindan (stalin oluyor bu) yonetilen bir rejim de okuzden bol ne bulunabilir? 

Normal 0 21 false false false DE-AT X-NONE X-NONE /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normale Tabelle"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin-top:1.0pt; mso-para-margin-right:0cm; mso-para-margin-bottom:1.0pt; mso-para-margin-left:-1.0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-theme-font:minor-fareast; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin;} Braderên Delal!   Min sohpeta we înteresant dît, ji ber vê  dixwezim  destura we li vir tiştekî aşîkar bikim. Di Kurdîya kewnd da paraztin spartine. Dema yêkî qezayek an jî gîtekî taybet derbaz kir û tiştek nebu, tete gotin ku; “ew Xweda spart, an jî ez Xweda spartim”. Spartakus dijî  xulamtîye bona mafên xidam û xulaman raperînek darxistîye û rêvabirîyê.  Naha li vir dixwezim bipirsim(?) ew  nava  yên derdora wî weku parezker, Spart-akus dan wî? An jî vayan tenya rasteyetîyekê, pewîste li ser bete şîrovekirin, eger rasteyetîbe rasteyetî xwe  jî gelek balkeşe.   Slav û rêz.....   Bîşar Norşîn  

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.