Güney Kurdistan’da Kisa Bir Gezinti ! -3- Mehmet Müfit
21. yüz yilin şafaginda her şey çok hizli gelişiyor. Kurdistan’da da son derece önemli degişim ve dönüşümler yaşaniyor. Herkesi ayni düzeyde, ayni yogunlukta ilgilendirmesede, Kurdistan’in gelecegini dogrudan kendisine baglamiş olan, tarihi çarkin bütün ülkemiz adina döndügü Güney Kurdistan hakkinda daha iyi bir fikir sahibi olabilmek için, orada gerçekleşen kuruluş ve inşa mantiginin pratik işleyiş biçimini anlamamiz gerekiyor.
Görünüşte, struktürü « rasyonalize » edilmiş olan Güney Kurdistan Federe Devleti oldukça ciddi iç sorunlar yaşamaktadir. Bir önceki yazimda, güneyin asil problematiginin tek merkezi otoritenin yaratilmamiş oldugunda yattigini belirtmistim. « Şerê Birakujî » olarak tanimlanan « iç çatişmalar » çeyrek asir sürdü ve kisa sürede hafizalardan silinemeyek derin izler birakti. Yaratilan tahribatlarin etkisi simdi daha iyi görülmektedir. Ciddi siyasi güvensizliklerin hakim sürdügü bir cografyada tek merkezi otorite kurup geliştirmek oldukça zordur. Kurdistan’da bin senedir « hasreti çekilen » gerçek bir devlet neden kurulamiyor ? Bu soruya açik ve net bir cevap verebilecek miyiz ?
Problematigimize temel teşkil eden bir dizi etken söz konusudur. Hadise şudur bence ; 1- Iç çatişmalarin sebep oldugu ciddi siyasi ve kişisel güvensizlikler, 2- Bölge devletlerinin ciddi etkileri, 3- Güçlü çikar çevrelerinin YNK ve PDK etrafinda kümelenmiş olmalari, 4- Demokrasinin gerçek manada içselleştirilmemesi, 5- Uzun vadeli ve büyük, birleştirici milli şuurun yön verdigi bir vizyona sahip olmama.
Zaman hem güneyin lehine hemde aleyhine işliyor. Sekiz senelik süreçte elde edilen imkanlarla Kurdistan’in kuruluşu ve inşasinda oldukça önemli mesafeler katedildi. Şüphesiz bu küçümsenmeyecek olumlu bir gelişme olarak kalmaktadir. Ne var ki ; bu zaman dilimi belliki çok daha büyük devasa bir inşa atilimina yol açabilirdi. Oysaki, ele geçen olanaklar ve büyük maddi imkanlar «talan edilerek» yeni zenginler zümresinin oluşumuna yol açti. Gorran siyasi hareketi, başka bir çok sebep yani sira ayni zamanda bu kötü gidişata tepki olarak dogdu. Zaman ayni vakit aleyhte işliyor çünkü, a) sunni Araplar bu gün siyasete entegre edildiler yarinda bütün siyasi ve dini bileşenler Arap milliyetçiligi etrafinda Kurdistan’a karsi muhtemelen birleşeceklerdir. Bu taktirde birleşik Arap milliyetçiligine karsi Güney’in işi dahada zorlaşacaktir ; b) söz konusu olan bu süreçte siyasi ve askeri birlik saglanamazsa, yani gerçek manada milli birlik gerçekleşmezse, siyasi ve askeri gücü iki cepheye bölünmüş bir Kurdistan’i zor günler bekleyecektir.
O bakilma, bu gidişatta benim iki büyük kaygim var ; birincisi, YNK ve PDK’nin dipten gelen güçlü bir muhalefetle önü alinmazsa birer oligarşik otoriteye dönüşecekleridir. PDK, zaten kelimenin en yalin haliyle tam manasiyla oligarşik bir iktidar kurmuş bulunuyor ve bunu simdi güneyin diger bölgelerinede taşimaya ve yerleştirmeye çalişiyor. Ikincisi, bir ve tek merkezi otorite yerine yani bir tek milli devlet yerine var olan iki basli otoriteye siyasi kiliflar bulunarak iki ayri « bölgesel » yönetime meşruluk kazandirmak.
Kaygilar var ama realitede gerçekleşende var ; Hewler ve Suleymaniye merkezli iki yönetim yerleşmiş, bütün bir devlet aygitiyla yürürlükte kalmaya devam ediyor. Iç işlerinde tamamiyla otonom iki pesmerge gücü, iki ayri istihbarat ve polis mekanizmasi ve iki ekonomik bakanlik birbirinden bagimsiz olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Kaldiki, kisa sürede ve çok olagan üstü yeni bir durum ortaya çikmadigi müddetçe bu iki başlilik devam ederek daha çok kökleşecektir.
Güneylilerin önünde üç yol ve üç çözüm biçimi bulunmaktadir : Birincisi ; askeri yöntemlerle Bismark Almanyasi örneginde oldugu gibi zor ve siddet kullanilarak ulusal birlik saglanabilir. Bu yöntemin seçilmesi nerede bitecegi belli olamayan iç savaşa neden olacaktir ve bu taktirde Kurdistan Federe Devleti kaçinilmaz olarak bu güne kadar elde ettigi kazanimlari kaybederek tarih olacaktir. Tek parti iktidarini isteyen, diktatörlük ve oligarşik rejimlerden rahatsiz olmayan, « iki horoz bir çöplükte ötmez » diyen bir dizi eski pro-sovyetik « aydinlarimizin » sayisi az degildir. Oysaki, akli selim Kurd tarih bilinci ve kollektiv hafizamiz bu yola ve yönteme geçit vememektedir. Ikincisi ; demokratik yol ve yöntemlerle, seçimler sonucu ortaya çikan siyasi tercihlerle hükümet olmak ve ülkeyi kendine uygun demokratik siyasi modelle yönetmek. Bu, istenen ve ideal olanidir. Üçüncüsü ; Güney’i iki farkli nufus alanina bölerek bu gün oldugu gibi iki ayri otonom yönetim tarzi olarak biçimlendirmek ve buna hukuki bir biçim vermek. Önümüzdeki dönemde, PDK sahip oldugu avantaji demokrasi ve milli birlik dogrultusunda kullanmaktan ziyade kendi hakimiyetini YNK’nin nufuz alanlarina yaymak dogrultusunda dayatmaya çalisirsa iki otonom yönetim kalicilaşacaktir. Böylesi bir durum dogal olarak yeni sorunlar ve bölünmelere yol açacaktir.
Bu noktadan itabaren beraber düsünmekte yarar vardir ; iki otonom bölge, iç savaştan ve diktatörlükten daha iyi degilmidir? Fakat bu taktirde, cevaplandirilmasi için bir dizi soru gündeme gelecektir : Kurdistan’in jeografik sinirlarinin çizilmesi ve Kerkuk sorunu ne olacaktir ? Bölünmüşlügü resmiyete kavuşturulmuş bir Kurdistan’in Arap milliyetçileri karşisinda agirligi nasil saglanacaktir ? Ülke ve millet olarak zaten bir bölünmüşlük söz konusuyken, Güney’in kendi içinde bir daha bölünmesinin bütün bir Kurdistan üzerindeki olumsuz etkileri ne olacaktir ? Bu taktirde, iki otonom yapiyla yarin muhtemel bir bagimsizliga nasil kavuşulacaktir ? Sorulari çogaltmak pekala mümkündür.
Dünyamizda, degisik nitelik ve biçimlerde tam 17 tane federal devlet mevcuttur. Bunlar tek-tek incelendiginde görülecektir ki, hiç birisi Kurdistan’a uygulanamaz. En yakin örnek Isviçre Konfederasyonu’dur. Ne var ki ; Kantonlar iç işlerinde bagimsiz olmalarina karşin, merkezde bir tek ordu ve istihbarat teşkilati, ve bir çok alanda Federal Hükümet’in dogrudan denetimi söz konusudur. Oysaki, ne PDK ve nede YNK kendi istihbarat teşkilatlarindan ve pesmerge güçlerinden vaz geçmezler çünkü bunlari var olmanin garantisi olarak görmektedirler. Ayrica, her iki partinin kendilerinin denetiminde olan iki mali bakanlik yada « daire » mevcuttur.
Peki ne olacak ? Durum ,o kadar karamsar degildir elbette. Gorran hareketinin varligi ve eldekini kaybetmeme « hesaplari » iki siyasi partiyi demokratik yollarla bir birine yakintastirabilir. Milli suur ve Kurdistani bilinç daha büyük düşünme yolunu açacaktir. Yeni yiliniz kutlu olsun. 30.12.2010
Mehmet Müfit