Özerk Kürdistan…
Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK), Amed´de düzenlediği 4. Olağan Genel Kurulunda konuşan Ahmet Türk:"Kongremiz 80 yıllık katı merkeziyetçi yönetim anlayışıyla Türkiye'nin idare edilemeyeceğini vurgulamaktadır. Demokratik özerklik devletin demokratik yapıya duyarlı olmasını sağlayan ilişki ve örgütlenme biçimidir. Demokratik özerklik birbirinden faklı topluluk ve kültürlerin kendi yaşam ve geleceklerine karar vermeleri, kendilerine dair yönetim süreçlerine katılmalarıdır. 'Demokratik Türkiye, Özerk Kürdistan' önermesi Demokratik Toplum Kongresi'nin 3 yıldır savunduğu çözüm önermesidir. İspanya, Almanya, İtalya, ABD, İngiltere, Rusya, Çin, Hindistan gibi pek çok örneği ve deneyimi de bulunmaktadır. Bu deneyimlerden hareketle Demokratik Toplum Kongresi halklarımızın sosyokültürel ve ekonomik özelliklerini de dikkate alarak demokratik Türkiye'nin bütünü oluşturan özerk bölgelerin oluşumu ile merkezin kimi yetkilerinin yerellerde eşgüdümle yürütülmesinin birlik ve beraberliği pekiştireceği inancındadır.
Demokratik Türkiye, Özerk Bölgeler' iradi birlik ve beraberlik talebidir. Bu talep halklarımızın ortak çabası, mücadelesi, diyalog ve müzakere ile inşa edilecektir. Kongre olarak bugüne kadar savunduğumuz demokratik özerkliğin siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik çerçevesini oluşturma ve bu alanlarda kurumlaştırarak inşası meşru çabası içerisinde olacağız.” Diye konuşmuş.
Kongre´de “Demokratik özerklik” ise şöyle tanımlanmış: 'Ayrı bir devlet ve iktidar paylaşımını içermez, devlet artı demokrasi formülüne dayanır. Merkezi devletle yerel devlet ilişkisi gibi değildir. Devletin demokratik yapıya duyarlı olmasını sağlayan bir ilişki biçimidir. Demokratik özerklik, birbirinden farklı topluluk veya kültürlerin kendi haklarında kendilerinin karar vermeleri, kendilerini kendilerinin yönetmesi ve bundan sorumlu olmalarıdır.'
Sayın Ahmet Türk “Demokratik Türkiye'nin bütünü” içinde tanımladığı “özerk Kürdistan” isteminin “masumiyetini” göstermek için olsa gerek, İspanya, Almanya, İtalya, ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve Hindistan´ı “yaşayan “örnekler ve deneyler” olarak takdim etme ihtiyacı hissetmiş.
Cemil Bayık´ın kendi açıklamasıyla: “Devlet karşıtı olmayan ve iktidarı hedeflemeyen özerk örgütlenme” gerçekleşirse sanırım bu Kürdler ve dünya açısından “acayip bir ilk olacak!” …
Zira 20. ve 21 yüzyıl uluslar tarihi farklı bir etnisitenin –siz bunu ezilen, sömürge ulus olarak anlayın- kendi özgürlüğünü yok eden merkezi yönetimi güçlendirmek, onu uzun vadeli olarak yaşatmak için “Özerklik” isteminde bulunduğuna şimdiye dek tanık olmamıştır.
Sözgelimi Bask özerk yönetiminin “İspanya´nın Birliği ve bütünlüğünü” savunduğu duyulmamıştır. Katalanlar ise bir kaç ay önce referandum düzenleyerek, 2014’e kadar bağımsız AB üyesi ülke olmak istediklerini, Fransa ve İspanya’yı ise yakın komşuları olarak görmek istediklerini” duyurdular. İrlanda´da ETA vb örgütlenmelerin İngiltere hayranlığı yoktur. Korsika Ulusal Hürriyet Cephesi Fransa´dan bağımsızlık istemektedir.
Ha keza Sardunya Adası’´da İtalya’dan bağımsızlık talebinde bulunmaktadır. Quebec´liler de Kanada´dan ayrılıp bağımsızlık istemekteler. Bu örnekleri daha da uzatmak mümkün…
Merak ettiğim: “KCK/BDP tipi” bu “özerklik” örgütlenme, Türk devletinin sınırlarına, devletine, marşına, bayrağına karşı olmadığını, tam aksine “Demokratik Türkiye'nin bütünlüğünü ve birliğini korumayı amaçladığı” na vurgu yapmaktayken, “özerklik” in başına Kürdistan ismini neden eklediğidir…
Kürdistan tarihine reddi- mirasta bulunan Apocu hareket dışında, Kürdistan özerk yönetimi´ne Kürd ulusu aslında hiç de yabancı değildir!
Zira onu fiilen 400 yıl yaşamıştır.16 tane Kürd Beyliği gerçek anlamda özerkti. Ülkemiz Kürdistan´da 19.yüzyılın ortasına dek Kürdistan Eyaleti olarak Osmanlı resmi kayıtlarında yer alıyordu.
Kürdistan´ı yöneten bu Kürd Beylikleri´nin Osmanlı Merkezi yönetimiyle olan ilişkisi sadece savaşta asker verme ve vergi ödemeydi.
Osmanlı hükümdarı Yavuz Selim´in Kürd beylerinden İdris-i Bitlisi'ye mühürlü boş sayfalar gönderdiğinden söz etmeyen BDP´liler, ne hikmetse makyavelist ve Kürd düşmanı Mustafa Kemal´in bilmem nerede hangi tarihte, Kürdleri aldatmak ve oyalamak için “muhtariyet” vaat ettiğini yineleyip duruyorlar.
O Mustafa Kemal ki son nefesine dek Kürdistan´ın yakılıp yıkılmasında, Kürdlerin imha edilmesinde başrolü oynamıştı…
KCK/BDP´nin “Kürt muhtariyeti” ne Mustafa Kemal´i örnek göstermeleri, aslında –belki de farkında olmadan- kendi elini zayıflatmadır.
Zira herhangi bir Türk siyasetçisi şunu rahatlıkla söyleyebilir: “Mustafa Kemal´i niye kendinize kalkan yapıyorsunuz, Mustafa Kemal´in icraatları ve demeçleri ortada değil mi?
Onlarca “Kürd isyanı” bastırılırken devletin en etkili koltuğunda oturmuyor muydu? Manevi kızım dediği Sabiha Gökçen ilk Türk kadın pilot olarak Dersim´e bomba yağdırmadı mı?
Sonuç olarak:
KCK/BDP cephesi, Kürdlerin TC´nin bir uzvu gibi kalması için Kürd ve Kürdistan realitesiyle onun tarihi geçmişiyle ne kadar oynarsa oynasın, Kürd halkının taşıdığı yurtsever dinamik potansiye, bu dar, içi boşaltılmış kalıba sığmayacaktır.
Öcalan ve onu bayrak yapanların bugün taktik bir manevra olarak ortaya attıkları "Özerk Kürdistan"; Kürd halkı arasında Türk devletinden kopuşma bilinci ouşturmaya doğru evirilecektir.
Problemlerini kendi arasında tartışarak çözmeye başlayan Kürd halkı, kendi kendini yönetmeye başladıkça: özgüven kazanıp, kendisine tümüyle yabancı olan Türk egemenlik sisteminden tedricen kopma yoluna girecektir.
İnanıyorum ki: Mücadelenin gerçek yükünü çeken halk, KCK despotizmini ve buyrukçu yönetim tarzını aşmayı da başarırsa, o zaman onu kimse tutamayacaktır...
Sedat Günçekti
Rizgarî Online- 16 Ağustos 2010