Beşikci ile Sartre’a karşı Gökalp ile Metiner
Son dönemlerde Beşikçi ile ilgili olarak gündeme gelen tartışmalar üzerine bir kaç not düşme gereği gördüm. Yapılan tartışmaların esasını Beşikci’nin Gökalp’a benzetilmesi oluşturmaktadır. Burada esas alınan noktalar Sosyoloji, bilim ve aydın gibi kavramlar etrafında yapılmaktadır. Beşikci ve Gökalp’ın sosyoloji ile uğraşmaları ve sosyolog olmaları ile milli konularda çalışmaları benzetilmelerine esas oluşturmaktadır. Benzerlik bununla sınırlı olup farklılıklar çok daha fazladır. Bu düzeyde bir benzetmeyi insanla duvarın atomlardan oluştuğu ve bundan dolayıda atomlardan oluşan bu iki şeyin özdeş olmasına benzemektedir. Gökalp ise 1876’da Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde doğmuş, Diyarbakır’da eğitimini yaptıktan sonra 18 yaşında intihar teşebüsünde başarılı olmamış ve bir yıl sonra 1895’te İstanbul’a Baytar okulana eğitim yapmak üzere gönderilmiştir. Burada İttihad Terraki (İT) kurucularından Diyarbakırlı Abdullah Cevdet ve İshak Sukuti ile arnavut İbrahim Temo ile tanışarak İT’ye girmiştir. Cemiyetteki faaliyetlerinden dolayı 1898’de tutuklanarak bir yıl hapiste kaldıktan sonra Diyarbakır’a sürgün edilmiştir. Gökalp Diyarbakır’a geldikten sonra 2. Meşrutiyetin ilan edildiği 1908 yılına kadar memurluk yaparak hayatını idame ettirmiştir. Gökalp Meşrutiyetin ilanından sonra İT’nin Diyarbakır şubesini kurmuştur. Gökalp 1910’da İT’nin Selanik yapılan kongresinde merkez yönetim kuruluna seçildikten sonra İT’nin idadisinde sosyoloji dersleri verirken, Genç Kalemler dergisini çıkarmıştır. 1912’de yapılan seçimlerde Ergani milletvekili olarak seçilerek İstanbul’a yerleşmiştir. Bir taraftan merkez yönetim kurulu üyesi ve ideolog olarak İT yanlısı dergilerde yazılar yazarken, diğer taraftan İstanbul Üniversitesinde Sosyoloji dersleri vermiştir. 1913’te iktidarı direk olarak alan İT’nin politikalarına belirleyen kişilerin başında olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşını kaybedince Gökalp tüm görevlerinden alındıktan sonra Ermeni jenosidinden yargılanmıştır. Mahkeme sırasında jenosidi red ederek karşılıklı öldürme tezini savunarak TC’nin günümüzdeki Ermeni tezlerinin temellerini atmıştır. 1919 yılında İngiltere tarafından Malta’ya sürgün edilmiş ve 2 yıl sonra Diyarbakır’a geri dönmüş ve Küçük Mecmua’yı çıkarmıştır. 1923’te Mustafa Kemal yönetimi tarafından Milli Eğitim Bakanlığı Telif ve Tercüme Heyet Başkanlığına getirildikten sonra, Mustafa Kemal tarafından 2. TBMM’ye Diyarbakır milletvekili olarak atanmıştır. 1924’te kısa süreli bir hastalıktan sonra İstanbul’da ölmüştür. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde devleti kurtarma amacıyla darbe yaparak iktidara gelen İT’nin ulusal kimlik yaratma projesi çerçevesinde “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” tezini Durkheim’den etkilenerek geliştirmiştir. İktidara yakın duran Gökalp Mustafa Kemal’in savaşında başarılı olduğunu görünce bu tezi gözden geçirerek, tezini “Türkleşmek ve Batılaşmak” olarak revize etmiştir. Yani Gökalp bilim adamı olmadığından ödün vermeyeceği ilkelere sahip değildi. Netçcede, Gökalp’ın Türkçülüğü faşist Turancılığın ta kendisi olduğundan Gökalp Türk faşizminin babasıdır. Beşikçi Gökalp’in ölümünden 15 yıl sonra Türkiye’de parti-devlet iktidarı döneminde 1939’da Çorum’un İskilip ilçesinde doğmuş ve 27 mayıs darbesinden sonra gelen göreli bir açılım döneminde eğitimini Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde tamamlayarak 1965’te Erzurum’da Üniversitede sosyoloji asistanlığına başlamıştır. Kürt halkı üzerine yaptığı bilimsel araştırmalar yüzünden 1971’de Üniversiteden cezaevine yatay geçiş yapmıştır. Bilimsel çalışmalar olgulara dayanır ve olgular bilimsel kriterlere tabi tutularak tartışılarak sonuçlara ulaşılır. Beşikci Türkiye’de tabu olan konuları bilimsel yöntemlerle ele alarak TC’nin baskılarına direnerek bilim adamı kimliğinden ödün vermemiştir. Beşikci bilimsel çalışmaları yüzünden 1971’de tutukanmış ve 38 yılda sekiz defa hapse atılarak 17 yılını hapishanelerde geçirmiştir. 1999’da tahliye edilen Beşikci’ye Kürt sorunu ve Kürdistan üzerine olan çalışmalarından dolayı 100 yıl hapis cezası ile 10 milyar TL çarptırımıştır. Beşikçi’nin yazdığı 36 kitaptan 32 yasaklanmıştır. Bu süreçte hiç bir güce dayanmadan Orta-Doğu’nun en ceberut devletlerinden olan TC’le tek başına hesaplaşmıştır. Beşikci bilim adamı olduğundan ve bilim yöntemi ile ulaştığı sonuçları TC’nin resmi ideolojisyle çeliştiğinde devlete karşı geri adım atmayarak olgulardan ulaştığı sonuçları uzun yıllara mal olan hapislere rağmen savunmuştur. Eğer bir benzetme yapılacaksa Beşikci Sartre’a benzetilebilir. Zira, Sartre 2. Dünya Savaşı esnasında Fransız direniş hareketine aktif katılım sağlamış ve savaş sonrasında ABD’ye karşı sosyalizmi savunurken Stalin’in uygulamalarına da karşı çıkmıştır. Fransa’nın Hint Çinindeki savaşında Fransa’ya karşı çıkmış ve Vietnam direnişcilerini desteklemiştır. 1956’dan itibaren Fransa’ya karşı Cezayir halkının bağımsızlığını savunarak, 1960’da mahkemelerde Cezayir Kurtuluş Örgütü (CKÖ) adına valiz (CKÖ valizlerle taşıdığı bombalarla Fransa’da eylemler yapmıştı) taşıdığını açıklamıştır. Küba devrimini, 68’de öğrencileri, Fransa’da Mao’cu örgütlenmelerin gazetelerini desteklemiştir. 1970’li yıllarda Filistin sorununda İsrail devletinin varolma hakkını kabul ederken, Filistinlilere yapılan uygulamalara da karşı çıkmıştır. Ayrıca, Sartre 1964’te kendisine verilen Nobel ödülünü red edereken, 1968’de Russel ile beraber ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını yargılayan uluslararası halk mahkemesini kuran gerçek bir aydın ve bilim adamıdır. Bu kısa bilgiler Sartre ile Beşikci’nin engaje bilim adamları olduğunu göstermektedir. Devlet karşısında duruşu ve ezilen halklara ısrarlı destekleriyle Beşikci ile Sartre benzeşmektedir. Günümüzde Gökalp’a benzeyen şahsiyet ise bu günlerde her yerde AKP’nin politikalarını savunan ve sözcülüğünü yapan Mehmet Metiner’dir. Dikkat edilirse, Metiner kısa bir süre için HADEP’te Genel Başkan yardımcılığı yapmış iken, Gökalp’de Kürt dili ve alfabesi üzerine çalışmalar yapmıştır. Gökalp 1923’ten sonra Mustafa Kemal’a yaranmak ve yeni devletin ideologu olmak için TC’ye önerdiği politikalarda İslamlaşmayı çıkarmıştır. 80 yıl sonra zamanın ve koşulların olgunlaştığını düşünen iktidara yakın duran Metiner Gökalp’ın “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” tezini yeniden gündeme getirerek Türk İslam faşizminin ideolog ve sözcülüğünü yapmaktadır. Günümüzde bir Gökalp aranacaksa bu Beşikci değil Metiner’dir Ahmet ALİM France, 12 ocak 2009