Gerçekliğimiz!
Kürd yurtsever hareketi örgütsüz. Kürd siyasetçisi ve aydını iradesiz. Kürdistan halkı çaresiz. Kabullensekte kabullenmesekte gerçekliğimiz budur.22 Temmuz 2007 tarihinde öngörülen Türkiye Genel seçimleri karşısında takınılan, dahası takınılmayan tavrımız bile bu gerçekliğimizi gözler önüne seriyor.Göz göre göre Kürd millet varlığı üzerine kurulmuş ve kendisini bu temel üzerine yaşatan ve yaşatmaya çalışan Türk parlementosu Kürd milletinin kurtuluş adresi gösteriliyor.“Bin Umut” adayları denilen ihanet şebekesi bu rolü üslenmiş bulunuyor.Bu ihanet şebekesi, kendilerini Kürdistan halkına onaylatılıp ihanetlerine meşrutiyet kazandırmaya çalışıyorlar.Bu, bir ihanet cephesidir. Türk Genelkurmayından onay alınmış İmralı listesidir.Türk Genelkurmay-İmralı cephesine karşıyım diyen birileri bu listeyi destekleyemez. Desteklerlerse söylediklerinden samimi olamazlar. Sorun Aysel Tuğluk meselesi değildir. Diğer adayların Aysel Tuğluk’tan farkı nedir?Aysel Tuğluk’a boykut, “bağımsız yurtsever” adayları desteklemek akıl karı işi değildir.Kimdir bu “bağımsız yurtseverler”? Yurtseverliğin kıstası nedir? Sorun bu kadar basite indirilmemeliydi. Soruna bu bakış açısı ihanete kan taşır. Bunu görmek çok mu zor?Kimi Kürd siyasetçileri ve aydınlarıda “Eh ne yapalım, başka alternatif mi var?” deyip bu ihanet odağının yedeğine düşmüş bulunmaktadır.İstensede istenmesede olan budur.İşin tuhaf tarafı ihanet odağının bu yedek ordusu kendini çok akıllı olarak pazarlamasıdır.Kendilerini gizlemenin argümanlarınıda bulmuşlar. Demokrasi, demokratik yol ve yöntemler bu çevrelerin sığındığı limanlar olmuştur.Sığınılan bu limanlar bu çevrelerin kendilerini yaşatmasına, pazarlamasına olanak sağlayabilir, ama bu çevrelerin oynadığı rol Kürd milletine çok pahalıya mal olacaktır.Bunun bilinmesinde fayda var.Varlığı yok sayılan ve kendisine imha dayatılan Kürd toplum yurtseveri, milliyetçisi. sosyalisti ve dincisisiniz. Bireyi olduğunuz Kürd milletin elinde alınmış temel haklarına kavuşmasını istiyorsunuz. Bunları förmüle ediyorsunuz. Peki ya sonrası?Şunu da unutmamanız gerekir. Mücadele ettiğiniz dünyada eşi benzeri olmayan barbar Türk egemenlik sistemi. Bu sistem zemininde kalınarak “demokratik yol ve yöntemler”le haklar alınacağını neye dayandırıyorsunuz? Bunun verileri ne ola ki? Kendini hiç bir insani ve hukuk ilkesiyle sınırlamayan Türk egemenlik sistemi gibi bir güçle karşı karşıya olduğunuzu nasıl unutabilirsiniz? Dahası dünyada demokratik yol ve yöntemlerle haklarını alan ezilen bir millet var mıdır? Tarihi tecrübelerden hiç ders alınmayacak mı? Dahası almak düşünüyor mu? Bence hayır! Eğer daha hala Kürd millet hakları sömürgecilerimizin demokratlaşmasına bağlanılıyorsa, Kürd millet inkarı üzeri kurulmuş Türk parlementosu kurtuluş adresi gösteriliyorsa daha çok işimiz var demektir. Kardeşlik, ortak yaşam, sınırlara saygı, Türkiye partisi, Atatürk övücülüğü, Kürdistan’ın Güneyini işgal davetiyeleri ve saymakla bittiremeyeceğimiz yaklaşımlarla Kürd millet hakları kazanılamaz. Çünkü bu zemin sömürgeci sistem zeminidir. Kürd milletinin kurtuluş zemini bu zemin değil, Kürd-Kürdistan program zeminidir. Bu zemin temiz ve arıdır. Kürd yurtsever güçleri, bu zeminde birleşmedikçe Kürd milleti kendi temel haklarına kavuşamaz.Hayal aleminde çıkmak gerekir. Türk egemenlik sistemi hakkında pembe hayaller beslemekten vazgeçmek gerekir. Siz Türkler hakında pembe hayal kurdukça onlar kadarlaşır, barbarlaşır. Bunu görüp anlamak gerekir. Samimi olabilirsiniz, ama samimiyetin Türk’ün nezdinde bir kiymeti harbiyesi yoktur. Onlar, bunu zaafiyet olarak algılıyor. Türk’e Kürd milleti hakkında uygulamak istediği esas planını uygulama fırsatı veriyor. Esas planıda Kürd’ü beyazlaştırmak, bu mümkün değilse imha etmek olduğunu kim inkar edebilir? Düşman hakkında pembe hayaller kurmak yerine, temel haklarınızı dayatığınızda ve onların anladığı dilde konuştuğunuzda Türk atacağı adımı on kere düşünmek zorunda kalacaktır.Türkiyeci Kürd çevreler -ki bunlar çoğunluktadır- bunun tersini yapıyorlar.Bu kesimlerin yaklaşımları düşmana sonsuz hizmetlerde bulunuyor. Kürd halk kitlelerinin isyan reflekslerini dumura uğratıyor. Düşmanın vereceği sadaka beklentisine sokuyor. Bu konu da müthiş bir yalan değirmeni dönderiliyor. Bu uğursuz çevreler, ne Türk egemenlik sistemini, ne de bu sisteme kan ve can veren Türk toplumunu tanımak istemiyorlar. Bu barbar sistem ve toplumdan demokrasi, insan haklarına saygı istiyorlar. Ortak yaşam ortamının yaratılmasını bekliyorlar. Bu uğursuz çevreler, Türk hakkında pembe hayaller yaya dursun onlar, Kürd’e inkar ve imhayı dayatıyorlar. Sistem ve toplum elele vererek sürekli Kürd avı partileri düzenliyor. Uğursuz Kürd çevreleri bu manzara karşısında dediği şu oluyor. “Kardeşlik yara alıyor.” Ne biçim kardeşlikse!Düşmana “yapmayın etmeyin” deyip yalvarıp yakarmakla hiç kimse bir hak alamaz. Dahası düşmana yalvarmakla onun uygulamak istediği planından vazgeçiremez. Kürd siyasal hareketin bilinçe çıkarması gereken ilk ders bu olmalıdır.Artık şunu görmek gerekir. Sokaktaki Kürd, Türk egemenlik sistemine karşı olduğu kadar, bu sistemi besleyen ve destekleyen Türk toplumuna karşıda kin ve nefretle doludur. Kimse bu duyguyu yok edemez. Etmekte gerekmiyor. Aslında bunu dahada derinleştirmek kurtuluşun olmasa olmaz ertelenmez şartıdır. Peki yapılan bu mudur? Hayır! Bir çok Kürd siyasal çevresi Kürd halk kitlelerini uysallaştırmak için, sistemin uysal vatandaşları haline getirmek için plan ve programlarını bunun üzerine inşa etmiştir. İşte ihanet dediğimiz budur. Bunun tersini kim iddia edebilir? Edenler, kendileriyle birlikte Kürd milletini Türk egemenlik sistem kapısına bağlamak isteyen bedbahlardır.“Demokratik yol ve yöntemler” bu çevrelerin vazgeçmediği politıkaları olmaktadır. Bu çevreler, savaşa ne kadar bedualar ederse etsin Türk egemenlik sistemin Kürdlere dayattığı savaştır. Türkler, bu konu da ikirciksizdir. Bunu kavramak için başka ne yapmaları gerekir. Türk’ün söylediği şudur: “Kürd-Kürdistan’ı tanımadığım gibi yok etme hakkım var. Ya dediğimi kabul edersiniz, ya da banimle savaşacaksınız.” Türk egemenlik sistemin yoruma yer vermeyen politıkası budur. Bu yalın ve çıplak gerçek karşısında üç maymunu oynamak Kürd milletine kaybetiren yaklaşımdır. Dahası kimi Kürd siyasal çevreleri, Türk’ün bu yalın politıkası karşısında aptallaşıyor, yalakalaşıyor, yalvarıyor. Onlar, yalvardıkça çukurlaşıyorlar. Bu da Türk’ün elini güçlendiriyor.Kürdler, kardeşlik, barış, ortak yaşam vs. dilerine pelezenk ettikçe Türk kuduruyor. Çünkü Türk’ün anlamadığı bu kavramlardır. Türk bildiğini ifşa ediyor. Beyazlaştırıyor, asıyor kesiyor. Peki Kürd çevreleri ne yapıyor? “Kardeşlik yara alıyor” ezberini konuşturuyor.Şimdi bu olacak iş midir yani? Buna ihanet dendiğinde kimi çevreler nasırlarına basılmış gibi niye cıyak cıyak bağırıyor? Ama yapılan ihanettir. Bu, dile getirildiğinde birilerinin zoruna gidecekse o zaman yapmaktan kaçınılsın. Türk’ün kapısında kendilerini bağlama sevdasından vazgeçilsin. Türkiyeleşmekten vazgeçilsin.Kürdistanileşilsin. Kürd’ün kucaklaşma zemini budur. Kurtuluş zeminide budur!16 Temmuz 2007