Türkiye’de İstenmeyen Zoraki Misafir : Papa 16. Bennedict
Papa 16. Bennedict 28 Kasım–1 Aralık tarihleri arasında süren Türkiye seyahatı epeyce gerginlik yarattı. Papa'nın 12 Eylül 2006 tarihinde Almanya’nın Regensburg Üniversitesinde dile getirdiği „İslam dininin özünde şiddet içerdiği…Muhammed İslamiyeti kılıç zoruyla yaydı", 12 Ağustos 2005’te Le Figaro’ya verdiği demeçte, „Türkiye tarih boyunca Avrupa'ya zıt ve daima farklı bir başka kıtayı temsil etmiştir” diyerek AB üyeliğine karşı düşünceleri nedeniyle Türkler tarafından büyük bir tepkiyle karşılanan bir kişi olarak hedef tahtasına oturtuldu. 16. Bennedict, Türkler tarafından „Vatikan’ın Türk-İslâm düşmanı Papası” olarak lanse edildi. Avrupa ve Türkiye resimleri net olarak ortaya çıktı. Sunulan Türkiye resmini Avrupalılar, Avrupa resmini çeken Türkler oldu. Bizler açısında hangi resme bakarsan bak alıcı olmak mümkün değildir. Çünkü çekilen her iki resimde çirkini temsil etmektedir. İkiyüzlülük ve kirlilik damgasını vurmaktadır.Libération, "Papa arka kapıdan alınacak", Le Monde, "Papa düşman topraklarında.“ diye manşet attı. Bu nedenle olacak ki, İtalyan gazetesi korkuya gerek yok dercesine „Papayı Türkiye’de Mossad koruyacak“ dedi. Bu üç cümle bileTürkiye-Avrupa, Türkiye-Vatikan arasındaki güven-güvensizliği tanımlar niteliktedir. Papa’nın Türkiye seyahatinin esas amaçı Türkler tarafından çok farklı olarak yansıtıldı. Sanki Türkiye’ye resmi ziyaret yapıyormuş havası verildi. „Cumhurbaşkanımızın resmi konuğudur“ gibi komik iddialarla Papa’nın geliş nedeni hasıraltı edilmeye çalışıldı. Ne alakası var. Papa Türkleri ziyaret etmek için Türkiye’ye gitmiş değildir. Ziyaret etmek istediği Hiristiyanlar için önemli kutsal yerler ve Fener Rum Ortodoks Patriği 1. Bartholomeostur. Türkiye’ye geliş nedeni budur. Amaç dünyadaki 1 milyar Katolikle 250 milyon Ortodoks Hıristiyan'ı yakınlaştırmasını sağlamak. Türkiye’deki Gayrimüslimlerin sorunlarının çözümü için verdikleri mücadeleye destek vermeye yönelikti. Bu nedenlerden dolayı Türkler, Papa’nın Türkiye sayahatini içine sindiremedi. Papa sıcak karşılanmadı.Papa’nın Türkiye’ye yapacağı seyahat gündeme gelince devlet hemen bir „tehlike algılaması“ tespitinde bulundu. Kışla ve cami hemem „milli mtabakat“ çerçevesinde harekete geçti. Kışla ve cami mezunu kalemler işe koyuldu. Papa’nın ne kadar „Türk ve islam düşmanı“ olduğu şeklinde topluma bol bol servisi yapıldı. „Haçlı seferiyle karşı karşıyayız“ denilerek sürüleştirdikleri islami milliyetçi kalabalıkları sokaklara döktü. Papa istenmeyen misafir ilan edildi. Amaç Papa’nın Türkiye seyahatini engelemekti. Devlet, açıkça Papa’yı Türkiye’de istemiyoruz deyip yasal engeller önüne koyamazdı. Fakat yarattığı gergin ortamla gezinin iptalini Vatikan’a yaptırmaya çalıştı. Ama Papa gezisini iptal etmedi. Denilebilir ki, aslında Papa’nın Türkiye seyahati emrivaki bir seyahattır. Siz Türklerin „Papa Cumhurbaşkanımızın resmi davetlisidir“ palavrasına bakmayın.Papa seyahatini iptal etmeyince Türkler, bu sefer geriye çark edip, "Türkiye incinmiş olsa da Papa'yı ağırlayacak. Ayrıca, Papa'dan bir jest beklemek de hakkımız.“ diyerek Papa üstünde psikolojik baskı uygulamaya koyuldu. Bu, bir yerde Papa’nın söylediklerine pişman ettirmekti. Anlaşıldığı ve seyahatı boyunca uğradığı Türk duraklarında Papa’nın verdiği mesajlara bakınca daha evel söylediklerinin tam tersi sözler sarfettiği görüldü.Papa, kendisi hakkında yaratılan olumsuz havanın bilincinde olacak ki, bu havayı dağıtmak için Türklerin işitmek istediği sözleri arka arkaya söylemeyi ihmal etmedi. Seyahat duraklarında dile getirdikleri alt alta yazıldığında eski Papa’nın yerinde Türk rüzgarının estiğini görürüz.Daha önceleri Erdoğan’nın Papa ile görüşmeyeceği söylensede, diğer partilerin eleştirisine maruz kalsada Erdoğan, Papa’yı uçak kapısında karşılıyarak herkesi şaşırtan bir jest yaptı. Papa, bu jest karşısında "Türk kültürünü seviyorum" dedi. Erdoğan, „AB yolunda desteklerinizi rica ederim“ sözüne karşın Papa, „Biliyorsunuz. Biz siyasi değiliz ama bizler Türkiye'nin AB'ye girmesini arzu ederiz“ dedi. Bazı Avrupa gazetelerinin “Erdoğan, Papa’nın söylediklerini sakın çarpıtmasın?” desede Papa tarafından tekzip edilmedi. Tekzip edilmediği gibi bu görüşünü çetedevlet başıyla olan görüşmesinde de „Türkiye'nin yeri Avrupa'dır. AB'nin içinde yer alması gerekmektedir“ şeklinde sürdürdü.Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile görüşmesinde, „Türklerin nitelikli bir ulus olduğunun altını çizmeyi arzuluyorum” dedi.İstanbul’da Türk’ün biri saygısızlık edip Türk bayrağını eline tutuştursada bayrağı saladı. Ve ekledi. “Siz Türklerin doğal halini çok seviyorum” dedi. Şimdi bunları okuyunca Papa’nın kafasına bir şeyler mi düştü, bunları söyleyen Papa mı diye insan merak ediyor. Aynı kişi daha henüz Papa adayı bir kardinalken Joseph Ratziger adıyla, 12 Ağustos 2004'te Fransız gazetesi Le Figaro'ya verdiği demeçinde:"Biz, Avrupa'dan coğrafi değil, kültürel bir kıta olarak bahsettik hep. Bu anlamda Türkiye tarih boyunca Avrupa'ya zıt ve daima farklı bir başka kıtayı temsil etmiştir. Bizans İmparatorluğu ile savaşlar oldu. Ayrıca Konstantinopolis'in düşüşünü, Balkan Savaşları'nı, Viyana ve Avusturya'ya yönelik tehdidi anımsayınız. Ben şöyle düşünüyorum: İki kıtayı özdeşleştirmek bir hata olur. Ekonomik kazanç pahasına kültürel kayıp söz konusu olur. Kendisini laik bir devlet olarak gören, ama İslam esasına dayalı bir ülke olan Türkiye, komşu Arap ülkeleriyle kültürel bir kıta oluşturmaya çalışabilir. " Bu sözlerin söylendiği tarihten bugüne ne değiştide Papa 16 Bennedict, bu kadar değişti. Dün dündür, bugün bugündür politıkasıyla mı karşı karşıyayız? Papa, Gerçekten değişti mi? Değişti demek zor, ama söyledikleri ile Papa’nın inandırıcılığı tartışma konusu olur. Erdoğanla görüşmesinin ardında ayağının tozuyla ilk işi Anıtkabiri ziyaret etmek oldu. Deftere babası belli olmayan Türk’ün atasına ait, “Yurtta sulh, dünyada sulh." “sözlerini kendi sözlerim gibi söylemekten memnuniyet duyuyorum” diye yazdı. Bu jestlerle Türk’ün en hassas duygularına hitap ederek sempati toplamaya çalıştı. Türkler, bu beklentilerini daha önce zaten Papa’ya sipariş etmişlerdi. Papa’nın yaptığı bu jestler, Türkleri memnun etmesine yetmedi. Çetedevlet Başı, Papa’yı dostlar pazarda görsünler misali kabul etti. Soğuk karşıladı. Önem verdikleri misafirlerine uygun bir tören yapmayı Papa’ya çok gördü. Çetedevlet Başının Papa’ya duyduğu bu öfke miili sebeblerden miydi, yoksa dini sebeblerden mi olduğu pek anlaşılamadı. Kimi çevrelerce çetedevlet Başıyla özdeşleştirilen “Türkiye laiktir, laik kalacak” melesesiyle ilişkilendirildiğinde Papa’nın islam konusunda söylediklerinin buna yol açtığı söylenemez. Çetedevlet Başının Türkiye’nin AB üyeliğine karşı oluşuda bilindiğinde Papa’nın “Türkiye AB üyesi olamaz” değişide sebeb gösterilemez. Büyük olasalıkla çetedevlet Başını rahatsız eden gerçeklik Papa’nın dini kıyafetle kamusal sit alanı ilan ettiği Çankaya’ya çıkışı olabilir. Kendi Başbakan, Meclis Başkanı veya herhangi bir devlet büyüğünün başörtülü eşini gördüğünde cinleri tepesine çıkan bu zat-ı muhteremin dini kiyafet içindeki Papa’ya 30 dakika nasıl tahamül ettiğini sormak gerekir. Şaka bir yana peki çetedevlet Başı başta olmak üzere Türklerin Papa’ya duydukları bu kin ve nefretin sebebi ne olabilir? Sebebi açık. Papa’nın Türkiye seyahatının özeti.Vatikan'ın Türklerden haklı olarak bir çok talebi var. Bunların belli başlıları şunlardır. Fener Patriği Bartholomeos’un ekümenik Patrik olduğunun kabul edilmesi, -zaten görüştüklerinde de Papa, Bartholomeos’a “ekümenik Patrik” olarak hitap etti-, Bartholomeos’un ekümenik Patrik olarak Türk vatandaşlığına alınması. Heybeli Ada’daki Ruhban Okulu’nun açılmasına izin verilmesi. Katolik ruhanilerin üye oldukları tarikat kurumlarına tüzelkişilik verilmesi. Hazine ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce el konulan mülklerinin geri verilmesi. Eğer bu mümkün değilse hiç olmazsa kullanım hakkının geri verilmesi gibi taleplerin olduğu bilinir. Bu talepleri işiten Türkler kırmızı görmüş öküze dönerler. Bu konuda çok “hassas”tırlar. Türk devletinin bu talepleri yerine getirmesi bir yana bunları işitme tahamüleri bile yok. Taleplerin Papa tarafından dile getirilmemesi için kışla ve cami basınında çokça yazıldı çizildi. Hava alabildiğine gerildi. Seyahat öncesi ve boyunca yaratılan gergin ortamda Papa’nın bunları dile getirmesi çok zor olsada Vatıkanın Türklerden beklentisi bu sorunların çözülmesidir. Vatikan, bu sorunların çözümünü Türklerden isteye dursun Türkler’inde ezberi olmuş “Türk ve islam düşmanlığı” nakaratını tekrarlayıp duracakları kesindir.Bu “hassasiyetleri”nden dolayı Türklerin Papa’nın Türkiye seyahatinin içine sindirdikleri söylenemez. Bu konudaki tepkilerinide gizlemediler. Türkler, cümle cemaat nasırlarına basılmış gibi aynı telden çaldılar. Milli mutabakat çerçevesinde aynı tonda havladılar. İşte örnekleri:Papa, her ne kadar Erdoğan'a "Dinler arasında köprü olduğu için Türkiye'ye gerçekten gelmek istedim" ve Erdoğan „ziyaretin dünya barışına katkıda bulunacağı“nı desede Türklerin bunu böyle algıladığı söylenilemez. Türkler, Papa’nın Türkiye seyahatini TC’nin kuruluşundan bugüne „tehlike unsuru“ olarak gördükleri Gayrımüslimlerle dayanışma amaçlı olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu nedenle Papa, protestolarla karşılandı. Saadet Partinin İstanbul mitingleri, BBP’nin Ankara’daki eylemi, kışla ve cami mezunu kalemlerin döktürdükleri bunun birer kanıtlarıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın önünde yaptığı eylemde Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, "Bu Papa iyi niyetle gelmiyor, bu misafir saygıyı hak etmiyor" dedi.CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, " Ortada planlı bir organizasyon yoksa gelişinin zamanlaması yanlıştır." ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu, „Gelişine bakılırsa pek iyi niyetlerle gelmiş gibi görünmüyorsun. Bu ziyaretin sebebi Türkiye'yi değil Patrikhane'yi ziyarettir.“DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan, “Umalım ki, Papa, 'Din özgürlüğü, ekümeniklik' türünden söylemlerle AB ile yeni gerilime yol açmasın.”Bu tepkiler sadece bu kesimlerle sınırlı değil. İddialara göre Türklerin %80’lere varan kesimi Papa’yı Türkiye’de istemeyen zoraki misafir olarak gördüğüdür.Türkiye-Avrupa, Türkiye-Vatikan ilişkilerin resmi budur. İlişkiler, kirli ve ikiyüzlü. Onlar, daima düşman dostları oynadılar. Ama her halükarda karşılıklı çıkara dayalı bir noktada buluştular. Bu resim çirkin bir resim. Bu resimde Kürdlerde var. Kürdler, Avrupa-Türkiye arasında süren bu kirli ve ikiyüzlü politıkanın kurban nesnesi oldular. Onlar, kişnedi, Kürdler ayakaltında ezildiler. Bu insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Bu suç bugünde işlenmektedir. Kimi malum Kürd aydın ve siyasi çevreleri, “Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyoruz” diyorlar ve bunun gereğini yapıyorlar. Bu tutum ve çabalarıyla işlenen suçların ortakları oluyorlar...01 Aralık 2006