بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Aso Zagrosi. on 15 Gul 2010

Kürdistan Forum'da M. Paloyé ve Hek arasında Cemilé Çeto'ya ilişkin bir tartışma oldu. Bu tartışma esnasında bir dizi husus gündeme geldi.
Tam da bu esnada ben de Osman Sebri ile ilgili yazı serisini yazıyordum.
Sözünü ettiğim yazı serisini takip eden arkadaşlar Osman Sebri, amcaları Şükri ve Nuri Diyarbekir İstiklal Mahkemesinde yargıladıkları sırada Cemilé Çeto'da yargılanıyor.. Daha doğrusu Cemilé Çeto'nun mahkemesi onlardan bir önceki mahkemedir.

Mirdesilerin mahkemesinde Şükri ve Nuri ağalar idama, Osman Sebri altı yıla mahkum oluyor.
Osman Sebri aynı dönem cezaevinde olduğu Cemilé Çeto'nun mahkemesi üzerine de duruyor.
Ben bugün Osman Sebri'nin ağzından Cemilé Çeto'nun mahkemesi üzerine duracağım..
Osman Sebri'nin Cemilé Çeto'ya ilişkin tespitleri bundan sonra yapılacak tartışmalar içinde iyi olacak.

Osman Sebri şöyle diyor:

„Cemilé Çeto, Türk hükümeti ile ittifak eden ağalardan biriydi. Bilemiyorum, hangi sebepten dolayı hükümet onu ve dört oğlunu, Evdé, Feremez, İzeddin ve Naifi tutuklamış İstiklal mahkemesine vermişti. Bu da yetmiyormuş gibi eşini ve çocuklarınıda getirip Diyarbekir askeri kışlasına tutuklu bulunduruyorlardı. Cemilé Çeto ile birlikte Qadiré Béndur adlı bir ağa ve 150 kişi vardı. Gerçi, Qadir değilde Cemilé Çeto Kuzey Kürdistan'da tanınan ve bilinen bir ağaydı. Bu iki ağayı gören ve akılları hakkından bilgi sahibi olan herkes Kürd ülkesinin ne tip insanların eline düştüğünü ve sonunun ne olacağını görürdü. Cemil gün boyunca elinde ayna cımbızla kılları çekiyordu. Bunun dışında ne bir yükü ve ne de bir düşüncesi vardı.“ Osman Sebri Qadir Ağa hakkında bazı değerlendirmeler yaptıktan sonra „ Xerzan ve Pencinaran bu kısa akıllarıyla ve dargörüşlükleriyle İstiklal Mahkemesinin eline düşmüşlerdi.
Mahkeminin yapıldığı yer sinema salonuydu.. Tüm sandalyeler numaralanmıştı. Onları mahkemeye götürdikleri zaman Cemilé Çeto'yu birinci kürsüye, Qadiré Bendus'u ikinci ve diğer tutukluların her biri de önlerine gelen saldalyelere oturuyor.
Bu tutukluların hiç biri Türkçe bilmiyordu. Bundan dolayı hepsinin tercüman ihtiyacı vardı. Yani sorulan her soru ve cevap iki defa tekrarlanacaktı. Biri Türkçe ve diğeri de Kurmanci..
Buna rağmen mahkeme iki celse sürdü. Her celse 5 saatten fazla sürmedi.
Bazı alışa gelen sorular vardır:
İsmin ne? Babanın ismi ne? Nerelisin? Hangi tarihte dünyaya geldin? Ne iş yapıyorsun? Sana isnat edilen suçlar doğru mu yanlışmı? Eğer doğru değilse delillerin varmı? Diye... Bu altı soru mahkemenin önüne çıkan her tutuluya sorulurdu. Değerli okuyucular bu altı soru ve cevapları iki dilden ve 150 kere sorulsa ve cevaplandırılırsa bir celse dahi yetmezdi...........

Sonuçta mahkeme iki celsede bitirildi. Mahkeme Başkanı'nın kürsilerini numarısını mahkum etme sırası geldi. Mahkeme başkanı : „ Birinci ve ikinci numara idam, 90'a kadar 15 yıl ve geri kalan serbest....“ diyor. Onlar hakkında verilen hüküm buydu. Şimdiye kadar hiç bir zalim mahkeme kürsilerin numaralarına göre ceza verdiğini sanmıyorum.
Cemilé Çeto'nun mahkemesinden bir gün sonra bizi mahkemeye götürdüler. Cemilé Çeto ile Qadiré Bendus'un cesetleri darağacından hala salanıyordu. Biz onların sehpalarının önünden geçtik. Acayip olan şey bizim bu iki adama acımadık. Tüm tutukluların içinde onlara iyi bir gözle bakan kimse yoktu. Hatırlıyorum. Cemilé Çeto'nun mahkemesinden bir kaç gün önce Emré Temir idama çarpılmıştı. Emré Temir mahkemeden döndüğü zaman Cemilé Çeto ağlayarak kendisini onun kucağına atı verdi.
Emré Temir çok sert bir şekilde Cemil'i geri itiverdi ve azarlayarak:

„Cemil!! ben üzerine ağlanacak adam değilim sen benim üzerime ağlıyorsun. Ben Türklere karşı gönlümü rahatlatım, elimden ne geldiyse yaptım ve geri durmadım. Fakat sen zavalı, sen düşmalara yardımcı oldun ve bugünde seni öldürmek istiyorlar. Ağlamanı kendine sakla!! Senin ağlaman lazım, ama kendi üzerine“ diye..
Cemilé Çeto donup kalıyor ve ne yapacağına şaşırıyor. O gün düşmanına hizmet eden birilerinin ne kadar acız kaldığını ve ezik olduklarını gördüm. Ayrıca yurtseverleri kendi başlarına getirmişlerdi... Fakat, Cemilé Çeto'yu eşi ve çocuklarıyla birlikte tutuklamışlardı. Öyle görünüyor ki Cemilé Çeto'ya bu tokatı atan gizli bir el vardı. Bu gizli el Kürd halkına yabancı değildi...“

Osman Sebri Cemilé Çeto hakkında bu bilgileri veriyor... Fakat, Osman Sebri Cemilé Çeto'nun 3 oğlu ile uzun bir cezaevi geçmişi var... Sonraki dönemde o süreç üzerine de duracağım...

Silav

Aso Zagrosi

Kek Aso merhaba Yazın için teşekürler.Seni zahmete soktuk hakkını helal edesin Bra aşağıda mesajının geç farkına vardım. Gösterdiğin ilgi ve vermek istediğin cesaret için çok sağolasın Lakin artık bana bu vermek istediğin cesaretin faydası olmayacak Yani öyle eskilerden yazmıyacağım Biraz caz Biraz saz Biraz tango çalar oynayıp keyfimize bakalım Bizde bir söz vardır ser riya Helebé nal u bızmalan dıgeri ? Benim o misaldir. Vurulan vuruldu Savrulan savruldu Dev jé berde bıla here... Sılav u réz

Kek Canbeg merhaba Seninde mesajınıda unutmuşum.Yalnız açıkcası mesajından tam olarak anlam çıkramadım.Sanki şifreli gibi geldi.Bu sıralar barometre bende tavana vuruyor.Haliyle şifre mifre resmen mahfiş !... Eğer açıklarsan sevinirim.Ortaokul, belde takıldığım mekan yani çözmeye çalıştım ama hayatım ordan oraya gezmekle geçti.Hangi belde çıkaramadım. Mesela bir ara harem garajının üstünde Kurtuluşçuların bir derneği vardı. Orda Konya Cihanbeyli benden yaklaşık 10 yaş büyük biri vardı.Acaba O musun ? Yalnız orda Kürtçe konuşan birini bulmam ve konuşmamı hala unutamıyorum. Artık Türkçe konuşmaktan ağzım damağım kurumuştu.Derken meğerse bizim okuldada çok Kürd varmış, édi ez ber dıdım ? Kürdçemi ? Kurmanicimi ? Bence önemli olan Kürdçedir.Fakat kurmanci ise benim konuştuğum şivedir. Rüyalarıma bile girer bu dil ! Lakin dikkatimi çekti.Eğer Kürd bile olsa onunla Türkçe konuşuyorsam onunla rüyadada türkçe konuşuyorum.Yok eğer kurmani konuştuklarım rüyama gelirse konuşma dilide haliyle kurmanci oluyor. Dilin ne önemi var acaba ? Şöyle bir baktığımda Tırko ile sınır ilimzide asimilasyon daha güçlü ve Kürdlükte bu nedenle çok cılızlaştı.Demek dil gidince millet olma aşkıda gidiyormuş ! Eğer güneyin soraniceyi Kurmancinin önüne almasına dikkat çekmek istiyorsan yaptıkları yanlıştır.Çünkü kurmanci dört parçada konuşulan bir lehçedir. Bilmiyorum kurmanci konuşulan bölge eğer dörtte üçdür dersem abartırmıyım ? Selamlar

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.