بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Rojgar Merdoxi on 29 October 2009

[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6206]Son günlerde Kürd dünyasında ve Türkiye'de geniş bir şekilde “Geriye Dönüşler“ üzerine tartışılmaktadır. Her ne kadar geriye dönüşlere sıcak bakmama rağmen tartışmaları önemsiyorum.

En azından Kürdlerin millet olarak var olan sorunlarının tartışılması önemlidir.

Bilindiği gibi Türk devleti, daha önce “Kürd Açılımı“ ve akabinden “Milli Birlik Projesine“ çevirdiği somut hiç bir veriye dayanmayan bir tartışma sürecine önayak oldu.

AKP aracılığı ile başlatılan bu tartışma süreci Kürdlerin reel durumunu da büyük bir oranda ortaya serdi.

Ocalan İmrali'den itibaren PKK'den Avrupa'dan, Qendil ve Mexmur'dan 3 grubun Türkiye'ye göndermesini talep ett.

PKK'liler hemen Apo'nun bu talimatını harekete geçirerek Qendil ve Mexmur'dan 34 kişiyi “Barış Grubu“ olarak Türkiye'ye gönderdi.

Fakat Qendil ve Mexmur grubunun gelişini karnaval havasına çeviren DTP'lilerin tutumu Türklerin “ulusal gururuna“ dokunduğundan dolayı Türk Başbakanı bu yaşananlara karşı “yeniden sıfırdan başlarız“ tehditinden bulundu. Türk Genelkurmay başkanı yaşanan sevinç gösterilerine sert tepki gösterdi.

Akabinden “Avrupa Grubunun“ gelişi ertelendi.

Zaten gelenler sonuçta bir “Pişmanlık Yasası“ çerçevesinde muamaleye tabii tutuldular !!! ve serbest kaldılar.

Bu süreçte Avrupa'da da bir çok Kürd çevresi Türkiye'ye geri dönmek için açıklamalar bulundular, mesajlar verdiler, arabulucuları kullandılar ve hatta çeşitli “Türk arabulucularıyla“ görüşmeler yaptılar.

Kürd Meselesinde hangi değişmeler oldu ki Kürdler böyle bir sürece balıklama atladılar?

Türk devletinin kurulmasından bu yana Kürdlere karşı hayatın her alanında jenosidler uygulandı, milyonlarca Kürd kıyımdan geçirildi. Kürd'e ait ne varsa her şey inkar edildi ve yasağa tabi tutuldu.

Sonuç olarak Kürdler millet olarak yok sayıldı.

Türk devletinin bu vahşetine karşı Kürd halkı bağımsız ve özgür bir ülke için isyanlarla ve direnişler cevap verdi.

Türk devleti Kürdlere ilişkin temel politikalarını hâlâ koruyor. Bu konuda anayasal olarak dahi tek olumlu bir adım atmış değil.

Kürdlerin tüm ulusal talebleride hâlâ ortada duruyor.

Fakat Türk devleti Türk devlet yapısını bozmaksızın kontrol dışına çıkmış ve ulusal bilinci olan Kürd kesimlerini yeniden devlet yapılanmasına entegre etmek için bir çaba içine girmiş bulunmaktadır. Onların ev hesabı ne kadar çarşıya uyar sorunu ise başka bir mesele..

Ama Türk devletinin Osmanlıdan beri bu yönde bir siyaseti vardır. Bu konuda Osmanlılar döneminde Kürd Mirlerinin direnişleri ve yenilgilerinin ardından İstanbul maceraları çok öğreticidir. Baban Mirleri, Botan Mirleri, Soran Mirleri ve Canpolatların akibetleri bilinmektedir. Bugün dahi bu ailelerden gelen kesimlerin Türk devleti olan ilişkileri yaşanan tahribatların boyutları hakkında bazı ip ucları verebilmektedir.

Türk Cumhuriyeti Osmanlı'dan farklı olarak ele geçirdiği Kürd ulusal hareketinin önderlerini fiziki olarak yok etti. Şêx Said, Seyid Rizo, Cibranli Xalid ve arkadaşlarının örneklerinde olduğu gibi......

Ama buna rağmen Türk devleti Kürdlerin ulusal talepleri için ayaklanmalara katılan bir çok Kürd ileri gelenleri yeniden sistemine entegre etmek ve absorve etme polikasından vazgeçmedi.

Bu konuda en çok bilinen örneklerden biri Dr. Mehmet Şükrü Sekbandır.

Dr. Mehmet Şükrü Sekban öyle yabana atılacak bir kişilik değildir. Dr. Sekban 20 yüzyılda “Geriye dönüşünü“ teorik ve akademik bazda şekillendiren “Kürt meselesi“ adlı eserin yazarı olarak bir ilki teşkil ediyor.

Dr. Sekban 1908 yılında kurulan Kürt “Teavün ve Terakki Cemiyetinin“ kurucularından, 1912'de kurulan “Hevi“ örgütünün finansmanı, 1918 yılında “Kürdistan Teali Cemiyeti“nin kurucularından ve oluşumun bölünmesinden sonra ortaya çıkan “Kürt Teşkilat-i İçtimaîye“nin kurucusu olan bir Kürd şahsiyetidir.

Dr. Sekban'nın faaliyetleri sadece bunlarla sınırlı değildir. O aynı zaman da 1927'de Lübnan'da kurulan “Xoybûn“ Partisinin kurucularından ve uzun yıllar Bağdat ve Güney Kürdistan'da temsilciliğini yapan ve aynı zamanda 1930'da Bağdat'ta Kürd ileri gelenleri tarafından kurulan “Yaney Serkeftini Kurd“ın kurucularından biridir. Zaten Dr. Sekban bir ara Irak'ta Sağlık Bakanı olarak görev yaptı.

Ama Dr. Sekban 1932 yılında çıktığı Almanya'da “Kürdlerin Medlerle ilişkileri olmadığını Türkler gibi Turani bir halk olduğunu“ ileri sürdüğü “Kürt Meselesi“ adlı kitabı yazıyor.

Ve daha sonra Dr. Sekban Türkiye'ye dönüyor.

Türk devleti aynı politikalarını 1925 Devrimi ve Ağrı Hareketleri sonrası yurtdışına çıkan kadrolara da uyguladı. Bu konuda ya bire bir ilişkiye geçerek yada 1932 yılında yaptıkları gibi uyduruk aflarla bir dizi Kürd'ü yeniden etkisiz hale getirebildi. Örneğin Şêx Said'ın oğlu Şêx Ali Riza'nın “Xoybûn“dan ayrılması ve 1932 afında Türkiye'ye dönmesi bu bağlamda ele alınabilir. Bazıları onun Xoybûn ile Ermeniler meselesinden dolayı çelişkiye düştüğünden dolayı ayrıldığını yazıyor, fakat belge getiremiyorlar. Ama tersi belgeler mevcut. Mesela Xoybûn ile Taşnak Partisinin yaptıkları ortak antlaşmanın altında Şêx Ali Rıza'nında imzası var. Aslında bazı Kürd çevreleri Osman Sebri'ye ait Anılarının ikinci bölümünü gizlemeseler Türk devletinin ilişkiye geçtiği Xoybûn liderleri hakkında ve geri dönüşlerine dair çok bilgi veriyor.(Aso Zagrosi'nin İhsan Nuri Paşa adlı yazı serisine bakınız)

Hatta Türk devleti İhsan Nuri Paşa'ya da el atıyor, aracılar gönderiyor ve onu “af“ ediyor.

Fakat, İhsan Nuri Paşa Türklere güvenmediğinden dolayı bu istemlerini reddediyor. İhsan Nuri Paşa'nın eşi Yaşar Hanım iki defa Türkiye'ye geliyor(Aso'nun yazısına bakınız).

Ben bu son “Geri Dönüşleri“ tartışırken Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Türkiye'den örnekler getirirken o dönemlerle bugünü karıştırmak istemiyorum. Eğer Türk devletinin elinden gelse Atatürk'ün politikasının bire bir uygular. Fakat, gelinen aşamada Kürd ulusal potansiyeli farklı bir konumdadır. Bundan dolayı Türk devleti sözde de olsa Kürd varlığını (millet değil, birey) kabul ediyor.

Fakat problemin esası Kürd siyasi ve aydın çevrelerinden kaynaklanıyor.

Bir halk topluluğu olarak “ulusal hafıza“ ları yok.

Kürdlerin kendi ulusal haklarını talep etmek için, “ulusal bir duruş“ları yok.

Eğer Kürdlerin bir “Ulusal Duruşu“ olsaydı, Türk işgalcilerine karşı ayrılıklarına rağmen ortak duruş sergiliyerek çok ciddi bir Kürd cephesini oluşturabilirlerdi.

Ne yapıldı?

Bir çok Kürd Türk devletinin “ suçlu“ ve “suçsuz“ dayatmalarını kabul ederek “suçsuzluklarını“ ispat edip Türkiye'ye döndüler.

Bu durum ulusal ve uluslararası arenada Türk devletinin elini güçlendirdi. Türk devletinin propaganda mekanizmasına yeni araçlar sundu.

Türk başbakanı “Sayın Burkay ve Yaşar Kaya'yı bu gruplardan önce bekliyorduk“ diyor.

Sayın Yaşar Kaya Ankara'da kendisine karşı yürütülen dava durdurulursa geriye döneceğini söylüyor.
Şivan'a yönelik her gün çağrılar var.

Aslında sorun çok basit. Türk devlet mekanizması şu veya bu oranda ön plana çıkan Kürdleri sembolik olarak sistemin içine çekmek istiyor.

Bununla milyonlarca Kürde işte Şivan'da geldi!!!! PSK'nin Başkanı'da Hep ve Kürdistan parlamentosu Başkanı'da geldi başka ne istiyorsunuz? Mesajını vermek istiyor.

Aslında TC, yukarıda sözünü ettiğim Kürd şahsiyetlerinin kaşına ve gözüne hayran değil.. TC'nin amacı onların dönüşünü kullanarak Kürd ulusal bilincine vurmak ve var olan bilinci tasfiye etmektir.

TC açısından Kürd sorunu gündeme geldiği zaman ne kanun, ne yasa ve ne de anayasa vardır. Bunların hepsi hükümsüzdür.

Yine bazı Kürd kadroları ömürlerinin sonuna gelmelerine rağmen TC'nin Kürdlere ilişkin “suç“ ve “suçsuzluk“ kriterlerini kavramış değiller.

Tahir Adıyaman 7 Türk askerini öldürdüğünden dolayı aranıyordu, “Koy Koruculuğunu“ kabul edildikten sonra “suçsuz“ oldu.

Dağdan PKK'den kaçan bir dizi eski PKK'li Türk Genelkurmayı gözde katilleri oldular.

Bugün Türk devleti Kürdistan askere taş atan çocukları zindana atıyor ve Qendil'den gelen ve yıllarca dağda savaşan PKK'lileri serbest bırakıyor!!! Yine aynı TC 50 yada 100 PKK yöneticisi hariç diğerleri gelebilirler.

Yani anlayacağınız TC'nin tek bir hukuku var: Kürdleri ulusal taleplerinden arındırarak yeniden sistemine entegre etmektir.

Hâlâ işin başında olduğumuz bir süreçte her Kürd'ün ciddi bir şekilde bu süreç üzerine, Türklerin yeni atraksiyonları üzerine ciddi bir şekilde düşünmesi gerekir.

Silav

Rojgar Merdoxi

29.10.2009[/url]

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.