بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 4 August 2008

Hüseyin Turhallı

Tarih: 3 Ağustos 2008 Pazar

Son görüşme notlarında “Diyarbakır'a özel selamlarımı söylüyorum. Diyarbakır halkı 1925'te bir komployu boşa çıkardı. Bu günde bana bağlı kalarak bir komployu boşa çıkardı“ cümlesini okuyunca çocukluk yıllarıma gidip orada dondum. Yine son görüşme notlarında Notlarda, Kulp-Lice-Genç üçgeninden de söz ediliyordu. Sözü edilen üçgende yaşayanların çocuğuyum ben ve o üçgen de bugünkü Amed'tir.

1925'te Amed'te neler olmuştu ve üçgende kimler yaşıyordu?

Her çizgi noktalar toplamından, canlıların yaşamı da anlara sığdırılan ardışık hareketlerin sıralanmasından oluşur. Toplumların yaşamı da böyledir. Toplumların hafızası, tarih bilincidir. Delilerin hafızası yoktur. Tarihini bilmeyen toplumlar da delidir.....!

Küçücüktü ellerimiz daha. Oysa ki onlar, küçücük ellerimize bakıp aldırmadan anlatıyor, anlatıyorlardı. Dinledikçe soru işaretlerimiz büyüyor kocaman birer kaya gibi üstümüze devriliyordu.

Elleri derman o yaşlı kadından dinlerdik hikâyelerin çoğunu. O tarihti ve biz de o tarihin daha çevrilmemiş sayfaları. Savaşta yenilgiyi, yenilgide katliamı, yıkımı, talanı, göç ve yoksulluğu görmüştü. Karnımız her sancı tuttuğunda ona giderdik. O da şifa dağıtan elleriyle sırtımıza masaj yapar “ Min dî sey goştê sey xwar destê min dermanê dıla“ (İtin it etini yediğini gördüm. Ellerim yüreklerin dermanı!) sözlerini bir dua gibi tekrarlardı. Çok sonraları öğrendim ki itin, it etini yediği dönemleri anmak meğer tarihi hatırlamakmış.....!

Yavuz Sultan Selim 1514 yılında Safevi hükümdarlığına son verdiğinde Kürdistan'ı beylikler biçiminde yönetmeye başladı. Ancak Amed bu statüye dahil edilmedi. Zaten Amed o dönemlerde Akkoyunlu denetiminde bulunuyordu. (1401-1407). 1507 yılından sonra kısa bir süre için Safevilerin denetimine geçen Amed, 1515 yılında Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına dahil edilir ve böylece Safevi hakimiyeti de son bulur.

İlhaktan sonra Amed, doğrudan merkezi otoriteye bağlı “Sancak Beyliğine“ dönüştürülür. O tarihten 19.yy. sonuna kadar miri arazi adı altında sultanlıkça taltif (ödül) edilmiş “beyzade“ ve merkezden atanan “erkân“ ile idare edilir. Darahêni (Genç) de o tarihlerde Diyarbekir eyaletine bağlı bir vilayetti. Gençlilerin bu gün bile birkaç kilo şeker almak için 20 km ötedeki Bingöl'e değil de 140 km ötedeki Diyarbakır'a gidip dönmelerinin altında yatan psikolojik neden de bu tarihi bağdandır.......

Diyarbekir üzerine yürüyen Şeyh Sait isyanının düzenli silahlı gücü Mıstan-Botyan-Murtezan-Az aşireti konfederasyonundan oluşuyordu. Bu aşiretlerden ilk üçü Genç-Kulp-Lice üçgeni ile Haniye kadar uzanan alanda otonom bir biçimde yaşıyorken Az aşireti de Murat Nehrinin Bingöl yakasında kalıyordu. Konfederasyonun 350 kadar silahlı piyadesi ile 40 kadar süvari gücü vardı. Bu güç, isyanın ilk günlerinde Genç üzerine yürür, şehri ele geçirir. Ve Genç, isyan hükümetinin başkenti ilan edilir.

Genç, Lice, Hani, Piran ve Kulp'un ele geçirilmesinden sonra isyan güçleri Angul Çayı yakınlarında konumlanan topçu alayına dayanır. Şeyh Sait, Lice üzerinden Hezan'a geçip orada Karargah kurar. Komutanlarıyla Angul Topçu alayının ele geçirilmesi ile ilgili toplantı yapıyorken, Mıstan-Botyan aşiret güçlerinin topçu alayını ele geçirdiği haberi ulaşır.

Katılanlarla birlikte isyan ordusu 50 bine ulaşır. İsyan güçleri Tıralo da (Dicle üniversitesinin bulunduğu alan) toplanır. Şeyh Sait, ikmal yollarının kesilmesi amacıyla demiryolunun tahrip edilmesini, Mardin'in alınmasından sonra Diyarbekir'in kuşatılmasını ister. Ancak demiryolunu tahrip etmek için gönderilen 25 kişilik müfreze gücü pusuya düşürülerek imha edilince bu plan boşa çıkar. Komutanlar da isyan güçlerini daha uzun süre denetimde tutamayacaklarını söyleyerek derhal saldırıya geçilmesini önerir. Buna göre Ergani, Siverek, Çermik güçleri Urfakapı'dan; Lice, Kulp ve Hani güçleri Yenikapı'dan; Mıstan-Botyan-Murtezan ve Az aşiret güçleri de Mardinkapı'dan şehre gireceklerdi.

Taze güçlerle de takviye edilen Diyarbakır 7. Kolordu, 6.500 kadar askeri ağır makineli silahlarla donatarak surlara yerleştirir. Üç koldan şehre saldıran isyancı güçler Cumhuriyet ordusunun güçlü direnişi ile karşılaşır. Buna rağmen Mıstan-Botyan-Murtezan ve Azı aşiret güçlerinden 300 kadar silahlı isyancı surları delerek şehre girer ve askerlerle çatışmaya başlar.

İsyan güçlerinin şehre girmesinden sonra aynı tip elbiseleri giymiş olan 100 kadar özel görevli çete de dükkanları ve evleri yağmalamaya başlar. Paşazade/beyzadelerin isyana karşı tavırsızlığa ittiği halk, talan ve yağma olayları karşısında galeyana gelir isyancı güçlere saldırmaya başlar. Kızgın bir kitle ve 6.500 askerle çatışmak zorunda kalan 300 isyancı orada imha olur.

Aşiret konfederasyonu güçlerinin kırılmasından sonra isyancılarda panik başlar. Şeyh Sait isyancılara “Kaçmayın! Kaçarsak eziliriz. Direnirsek kazanma şansımız var!“ der demesine ama dinleyen kim? Patlak veren isyanı nasıl ki durdurmak mümkün değilse, isyanda paniği de durdurmak mümkün olamıyor. Bu kırılmaya rağmen isyan artıkları 1946 yılına kadar Kulp-Lice-Genç üçgeninde varlıklarını sürdürüyor.

Görüşme notlarında “Amed 1925'te bir komployu boşa çıkardı!“ sözlerinin anlattığı tarihi olay budur. Umarım Öcalan yada avukatları bu sözlere bir açıklık getirir......

Sermayeyi elinde bulunduran paşazadeler ve erkân, Cumhuriyet dönemindeki baskılar nedeniyle Diyarbakır'ı terk etmiştir. Bugün Diyarbakır şehir merkezinde yaşayanlar surların içinde ve etrafında can verenlerin ve Takriri Sükûn kılıç artıklarının torunlarıdır.

Amed!

Tarihin hafızasını kazı! Kendisine özel selam gönderilen şimdiki sen misin?

Hüseyin Turhallı
[email protected]

Yazı güzel, başlık olarak "Diyarbakır halkı 1925'te bir komployu boşa çıkardı" öne çıkarması yerinde, ama söylediklerini bir sonuca vardırmıyor.. Apo'ya karşı nasıl tavır alacağını bilmiyor. Böyle utangaç, böyle lafı dolandıran ve sonuç çıkarmaktan aciz insanlardan tanrı biz uzak durdursun.. Birileinin yüzüne tükürüluyor o yağmur diyor yada "Görüşme notlarında “Amed 1925'te bir komployu boşa çıkardı!“ sözlerinin anlattığı tarihi olay budur. Umarım Öcalan yada avukatları bu sözlere bir açıklık getirir......" Umarım yağmurdur.

Sevgili Aram, Apoculuk dergahında geçmiş olanlardan dobra dobra konuşmasını bekleme. Dün seroklarının kendilerine ve Kürd milletine etmediği küfür, hakaret ve iftira, dahası Kürd millet celatları hakkındaki binbir övücü sözlerine; "serok'un bir bildiği vardır" diyen bir kültür taşıyıcılarından eski seroklarına karşı devrimci bir tavır beklemen hiçte doğru değildir. Alışkanlıklar kötüdür. Ha demekle kurtulunamıyor. Dahası ortada işlenen bir suç var. Bu suça ortaklık var. Belgelenmiş ve Türk Genelkurmayına verilmiştir. Suç ortaklarının kafaları üzerinde musa'nın asası gibi salayıp durmaktadır. Hele biri bir laf ededursun. Akla karadan öte papazı bulurlar. Öyle açık konuşmayı kolay mı sanıyorsun? Herkesi kendin mi sanıyorsun? Yıllardır; "kara kutular konuşulsun" denildi. Kaç kişi ortaya çıkıp konuşabildi? Konuşamazlar sevgili Aram, konuşamazlar.

arkadaslar HT efendice yazmis herkes her seyi ayni bicimde ifade etmek zorunda degil boyle bir dunya da iyi olmaz. HT sistematik bicimde AO elestrisi yapmakta kullandigi tarz ile metodunun kendi secme hakki var illa bizim sevdigimiz metodu izleme zorunlugu yok hayat cesitlilik demektir her yontemin bir alani bir fonksiyon alani var oyle herseyi kestrip atmak olur mu? ustelik HB nin mekaninda yaziliyor bu yazi. HT yazdiginiz elestriler HB ye uygun HT ye degil. yazida AO nun yedigi haltin buyuklugu asikar adam kibarca bitirmis o da bal gibi bilyor ki yazinin sonuna koydugu cumlenin cevabi belli sizin-benim tarzimiz aramizda makbul olabililir ama etki alani dardir. dunya alem onunde bizim gibi derdini ifade edeni pek dinlemezler HT nin yazilari guzel tarzi munasip kesinlikle etki gucu de vardir herkese nefes alma alanlari taniyalim insan kendi hoslandigi dogru buldugu tarz ve metodu herkese dayatmamali filan fistik hurmetler ederim HeK

ergenekoncu ocalan gorusmesi sonunda en fazla kadinlara selam gonderirdi ole siradan selam degildi bu ocalan dunyayi bir guzel degerlendirdikten sonra kadinlari unutmaz onlara ozel selamlar gonerirdi kadinlarada ozel selamlar evet ergenekoncu ocalanin bu seferki ozel selam kurbani amed yani diyarbakir

KP ye bir daha baktim, benmi yanlis hatirliyorum diye, neyseki HT yazinin basligini "Amed´e özel selam" diye koymus. Yani üstad siz yazara haksizlik etmissiniz, cünkü Abdulla Diyarbakir derken sayin Turhalli özellikle Amed demistir. Buda benden size bir elestiri olsun üstad ve sakin Amed ile Diyarbakirin nüans farkini kücümsemeyin.

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.