بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

AYRI DEVLET-ENTEGRASYON, AYRI ULUS TÜRKIYE ULUSU MENSUBIYETI, DEVŞIRMECILIK, vs

Aslinda yazinin başligi aşagidaki gibi olacakti, ancak başlik yeri sinirindan dolayi yukaridaki gibi yazildi:
KUZEY KÜRDISTAN: AYRI DEVLET, ENTEGRASYON, KÜRD HALKI/MILLETI TÜRKIYE/TÜRK ULUSU MESUBU IKILEMLERI, DEVŞIRMECILIK VE IÇINE DÜŞTÜGÜMÜZ ÇAPANOGLU DURUM

Mesela Türkiye`ye entegre olmaktan yana misin? Türk/Türkiye ulusu mensubiyetine razi misin? gibi sorular. Bu tür sorulari çok degil, daha bundan birkaç yil öncesine kadar yurtsever Kürd kamuoyunda gündeme getiren kişiye kuşkuyla yaklaşilacagi kesindi; yani ya aklindan, ya da niyetinden şüphe duyulurdu; ki birinci durumda gülüp geçilir, ikincisinde de dişler gicirdatilirdi.

Ne demek entegrasyon?

Tabii ki ayri devlet veya en azindan federasyon. Ne demek Türk/Türkiye ulusu mensubiyeti? Tabii ki Kürd ulusu. Tabii ki devşirmecilik Kürdistan`da sökmeyecektir, vs. Aslinda entegrasyonu da pek içini doldurarak tartişmamişsak da, yurtsever Kürdler olarak, bunun Kürd`ün Türk`lüge, TC`cilige devşirilmesi olduguna dair bir peşin kabulümüz vardi. Öyle ki TC`nin sistem partilerinde, sahsi veya çevresel yararlar için yer alan Kuzey Kürdleri bile, Kürdlerin sisteme entegrasyonunu savunmaz, ancak onun yerine sistemden yararlanmak türünden argümentler koyarak savunurlardi pozisyonlarini.

80 darbesi bile bütün azameti ve Kürdlerin tepesindeki balyoz gücüyle bu konuda Kuzey Kürdlerine ne geri adim attirabilde, ne de önemli bir zihinsel bulaniklik yaratabildi. Bunun bir nedeni kuskusuz, bütün daginikligi, örgütsüzlügü, statükoyla çelisikliginden kaynaklanandi destek yoksunluguna ragmen, Kürdistan`in Kuzeyi`ndeki köklü, tarihsel bagimsizlik ve özgürlük hareketlerinin biraktigi mirasti. Seyit Riza, Seyh Sait, vb ulusal kahramanlarin adlarinin anilmasi bile tüylerini diken diken ederdi Kuzey Kürdlerinin. S Demirel bile 29 kez ayaklanma oldugunu itiraf etmisti. Bunlarin her biri yenilgiyle sonuçlansa bile, bagimsizlik ve özgürlük tohumlarini kadim Kürdistan`in bereketli topraklarina birakarak mal oluyordu tarihe.

Bu noktayi geçerken, kisa bir deginmeyle bazilarinin darbenin agirligi ve Kürd siyasi hareketlerinin hazirsizlik ve daginikligindan dolayi savrulmasindan, bölgenin sessizlige bürünmesinden yola çikarak, bu dönemde Kürdlerin yok olus durumunda oldugu türü tespitlerde bulunmasina deginip, bunun gerçekle ilgisinden daha çok bir durum teorisi, onu izleyecek yoktan varedildi tezinin kabul ettirilmesi için önce, bir yok olmus olmasini subjektif olarak saptayip, izleyenlerinin zihinlerine yerlestirme amaçli oldugunu belirtmek gerek.

Bir halk nasil yok olur Herhalde su iki yoldan biri, ya da ikisinin kombinasyonuyla olsa gerek: fiziken ortadan kaldirma (Komsu ve kardes Ermeni halkina yapildigi gibi) veya ruhsal, bilinçsel, zihinsel, kültürel vb bir halki halk yapan unsurlarin imha, deforme edilmesi, çarpitilmasi, halüsinasyonlardan geçirilerek kendini baska türlü görmeye, ona göre hissetmeye, davranmaya baslamasi.

80 darbesiyle sonra Kuzey Kürdleri ne fiziken ortadan kaldirilmis, ne de ruhsal, bilinçsel, zihinsel, kültürel vb yönlerden Kürdlük disina itilebilmisti. Oradaydik, yasiyorduk ve görüyorduk. Asimilasyonun çok öncesinden azami etkide bulundugu bazi yörelerden genellestirmeye gitme darligina düsülmeyip, Kuzey Kürdistansin bel kemigi yörelerden yola çikilip, bakilirsa, halk olarak varligini yitirme gibi bir durum yoktu. Örgütsüz, desteksiz, ittifaksiz, siyaseten daginik, önderliksiz vb yönlerden durumu ayri bir saptama konusu kuskusuz. Ancak halk olarak varligini korudugu için, 80 darbesinin uyguladigi muazzam baski ve hakaretler, aslinda dipte için için isinan ayaklanma, isyan, kin ve öfke duygularini biriktirmiş ve ileride olmasi kuvvetle muhtemel bir isyanin tohumlarini atmişti.

Nitekim, darbeden birkaç yil sonra PKK önemli bir hazirlik, dis destek, kadro, planlama vb şeyler olmadan silahli eylemlere basladiginda, halktan karsligini almakta gecikmedi ve kisa sürede kitlesellesip Kürd halkinin önemli bir kesiminden destek aldigi gibi, asimilasyonun nihai amacina yaklastigi yörelerde bile sempati ve katilim buldu. Bu özelligiyle o zamana kadarki göreli entegrasyon ve Türkifikasyon süreçleri de, tersinden baslayan disintegrasyon ve de-Türkifikasyon süreçlerinin agirligi altinda kalmaya basladi. PKK önderi her ne kadar bu durumu yoktan varetme, yaratma şeklinde zihinlere yerlestirmeye çalistiysa da, olan fitilin ateşlenmesi veya degerli I Besikçi Hoca`nin tesbitiyle ilk kursunun atilmasi ve zincirlenme ateslenmelerin baslatilmasiydi.

Bu ara deginmelerden sonra tekrar basliktaki konumuza dönersek, aslinda ters, acayip bir durumla karsi karsiya oldugumuzu görürüz.

Ancak ona deginmeden, TC`ci Tirkocularin var olani yok, yok olani var gibi gösterip, tarih ve sosyolojinin irzina geçip, Dogu Trakya, Anadolu, Kürdistan, vb cografyalardan bir Türkiye ve bu cografyada yaşayan halklardan devsirme mozaigi bir Türk halki çikarmaya çabalarken, çogu bilimsel, akademik terimlerin de içine ettigini, çarpitip asil baglaminda degil de isine gelen baglamda kullandigindan dolayi, bir iki terimi ayaklari üstünde oturtmakta yarar var: entegrasyon? teriminden baslarsak, hemen sunu belirtmeliyiz.

Entegrasyon teriminin asil anlami ile, TC kalemsörlerinin Kürd sorunu tartisilirken agizlarindan sakiz gibi eksik etmedikleri uydurma? anlami ayni seyler degil. Matematik, mekanik, vb bilim dallarindaki anlam ve kullanimini geçip, konumuzla ilgili olan sosyal entegrasyonu direkt açarsak, olumlu, pozitif bir seydir aslinda entegrasyon. Ilginç olan da, mesela Güney Afrika`daki irkçi segregasyon(ayirma, izole etme) uygulamalarina son verip, alternatif olarak desegrasyon? anlaminda olumlanan bir terim ve uygulama olmasi. Zira bu durumda îzolasyona son verme islevi görmektedir. Yine çesitli Avrupa ülkelerinde uygulandigi anlamiyla integrasyon olumlu bir islev görmektedir. Dolayisiyla kisaca bir tarifini yaparsak, bütün irklara, halklara veya etnik gruplara açik olan, onlari esit üyelik temelinde kabul eden bir bütün olusturmak amaciyla, hem bütünde hem de parçalarda uyarlamalarda bulunmak? olsa gerek sosyal entegrasyon; Meriam Webster`dan daha kisa bir tanimlama aktarirsak, birey veya farkli gruplarin (irk/etnik) esit olarak bir topluma veya kuruma katilmasi?.

Peki TC ve TC kalemsörleri son yillarda entegrasyon diye diye Kuzey Kürdlerine yüklenirken, örnegin anti-Kürd Taha Akyol`un kastettigi veya yapmaya çalistigi bu mudur? Kuskusuz bu degildir, ve Taha Akyol ve benzerleri alçakça ve akademik dürüstlügü çigneyerek, \"devsirmecilige\" \"entegrasyon\" adini takmaktadir. Zira yukarida bahsedildigi gibi, entegrasyon bireysel olmak zorunda degil, halk veya gruplarin esitlik temelinde katilimini da kapsar. Peki hem Türkiye`de sadece tek tek bireyler olarak Kürd olabilirsin, grup olarak herkes yine Türk veya Türkiye ulusu mensubu olacak diye dayatacaksin, hem de buna entegrasyon diyecek ve anli sanli \"devsirme\" uygulamani entegrasyon olarak yutturacaksin.

Peki onlar öyle de Orhan Dogan gibi Kürd siyasetçileri \"Kürdlerin Türkiye`ye entegrasyonu\" sorun olmaz falan derken, zircahilliklerini mi, yoksa baska bir seyleri mi if`a etmektedirler. Türkiye`nin bir sosyal entegrasyon yakla`imi mi var ki böyle konusuyorsun? Onca yildir siyaset yapiyorsun, o kadar bedel ödedin, entegrasyon ile devsirmecilik arasindaki farki göremedin mi? Kendin mi zihinsel tuzaklara düstün, Kürd halkini mi düsürmeye çalisiyorsun?

\"Vulpes Vulpes Kurdistanica\" tilkisinin adini vulpes vulpes olarak kirpan bir zihniyet, modern anlamda sosyal entegrasyon uygulamaya muktedir veya niyetli olabilir mi? Kaldi ki modern ve olumlu anlamda entegrasyon bile, ayri bir ülkenin, ayri bir halkin parçasi olan Kürdistan`in Kuzeyinde sorunun çözümü için yeterli mi?

Bütün uluslararasi kriterlere göre ayri bir devlet kurmak dahil, kendi kaderini tayin etme hakki olan bir halka, ayrilmaktan daha yararli oldugunu ispat edecek bir sosyal entegrasyon formülü sunulmus mudur? Devşirmecilikten vazgeçilmis midir?

Tekrar yukarida \"ters, acayip bir durumla karsi karsiya oldugumuz\" seklinde degindigim konuya gelirsek, burada ters ve acayip durum, ilk kursunu sikarak deTurkifikasyon ve disintegrasyon yani Türklestirme ve (aslinda) devsirme süreçlerini tersine bir istikamete sokan gelismeleri tetikleyen siyasi hareketin gelip dayandigi noktadir. Gerek Leyla Zana ve arkadaslarinin, gerekse de Abdullah Öcalan`in meshur avukat görüsmelerinde verdigi direktif ya da yaptigi tespitlerin nerdeyse istisnasiz tümü, ilk kursunla tersine çevrilen Türklestirme, Devşirme süreçlerinin açik açik tekrar tersine çevrilmesinden baska bir sey degil. Öcalan`in Taha Akyol gibilerinin bilimselliginden, Mümtaz Sosyal gibilerinin hocaligindan, Mustafa Kemal gibilerinin özgürlükçülügünden dem vururken, Seyh Sait gibilerinin ajanligindan, ilkelliginden, Güney`deki kazanimlarin Israilliginden ve dolayisiyla Yahudilerin (ondan da dolayisiyla Kürdlerin) devletinin olmasinin zimnen ne kadar kötü bir sey olmasindan, Türkiye Ulusu mensubiyetinin nimetlerinden bahsetmesi, Leyla Zana`nin Türkleştigini ilan etmesi, Orhan Dogan`in entegrasyon (siz devsirme okuyun) aski ve bütün bunlarin kendi mali saydigi medya araçlarindan sürekli Kürd halkinin zihnine islenmesi, ve öyle ki bu ters ve acayip durumun azimsanmayacak sayida taraftara ters ve acayip gelmemesi, süreçlerin bir kez daha tersinden işlemeye zorlandigi, hem de bunun ilk kursununun, ilk kursunu sikanlarin \"önderlik`leri tarafindan atilip, \"gulebaran\" seklinde sürüp gitmesi, ters ve acayip degil de nedir?

Yukarida \"Bir halk nasil yok olur\"? sorusunun yaniti olarak, \"Herhalde su iki yoldan biri, ya da ikisinin kombinasyonuyla olsa gerek: fiziken ortadan kaldirma (Komsu ve kardes Ermeni halkina yapildigi gibi) veya ruhsal, bilinçsel, zihinsel, kültürel vb bir halki halk yapan unsurlarin imha, deforme edilmesi, çarpitilmasi, halüsinasyonlardan geçirilerek kendini baska türlü görmeye, ona göre hissetmeye, davranmaya baslamasi? demistim. Yakilip, yikilip, bosaltilan 4000 küsur köy ve bunlardan Türk metropollerine savrulan milyonlarca Kürd, felç edilmis Kürdistan ekonomisi, güvenlik mensubu adi verilen, yüz binlerce it, çakal, on binlerce korucu, vb durumlar ile yukaridaki ters ve acayip durumu beraber ele alirsak, iki yolun kombinasyonunun uygulandigini ve bunun etkili olmaya basladigini açik açik görürüz.

Peki bu Çapanoglu durumundan çikis yolu var mi?

Kuzey Kürdlerinin geride galan güç ve enerjileri buna yetecek mi?

Aslinda iki soruya da hemen \"Evet\" diye yanit vermek gerekir. Kadim Kuzey Kürdistan, tarihinin hemen hemen her döneminde bir sekilde basini kaldirabilme ve isgalci-ilhakçi, katliamcilarinin yüzüne tükürme iradesini gösterebilmistir. Birincisi bu, ikincisi de ABD nin müdahalesiyle bölgede statükonun çatirdamasi, Türkiye nin AB üyesi olmakta diretmesi ve basta Kürdistan`in Güneyindeki azimsanmaz tarihsel kazanim ve gelismeler olmak üzere, diger parçalarda hizla yükselen Kürd ulusal bilincidir. Bunlar bir anlamda denge unsuru olmaktadir. Ancak maalesef bu kez isin bir \"fakat\"i var, o da sudur: bu Çapanoglu durum yillardir bangir bangir bagirarak olusmaktadir, yeni bir sey degil. Buna karsin güya \"önderlik\"in nüfuz alani disinda olan siyasi kesimler, ve tek tek Kürd aydinlarinin durumu net olarak görebildikleri, ona karsi ortak bir Kürd iradesi gelistirebildikleri, net bir çikis yolu saptayabildiklerinin izine rastlanilmamakta, tek tek kisiler ve gruplar geleneksel kronik zaaflarini asip, ortak bir kanal açamamaktadir. Bunun olmamasi, gecikmesi, Çapanoglu durumun lehine islemektedir.

Normalde ulusal hareketlerin de, siyasal hareketlerin de kisa, orta ve uzun dönem hedefleri olur. Biz simdi Kuzey Kürdleri olarak, Öcalan ve TC`nin önümüze koydugu kisa, orta ve uzun dönem hedeflerine alternatif olarak, hangi hedeflere sahibiz. Haydi Orta ve Uzun dönemler bir yana, kisa dönemde bizim hedefimiz nedir, ulusal, siyasal çalismalarimiz nelere kilitlenmelidir? Bu soruya benzer yanitlar vermeye başladigimiz anda, su an kisir döngüye dönüsmüs bir sürü tartisma, çekismenin de kendiliginden asildigini görürüz diye düsünüyorum. Aslinda \"önderlik\" de, \"devsirmecilik\" de iflas edecek kadar geri bir konumdan saldirmaya çalismakta, ancak saldirilanlarin ne savunma ne de saldiri araç veya kurumlari vardir. Ve ol hikayet de budur.

Saygilar
Rojan (5 Mart 2005)

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.