بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Dilaver Demirağ her kimse 2. Dünya savaşının bittiğinden habersiz 40 yıl boyunca ormanlarda el de silah saklanan Japon askerini anımsatıyor. Birileri ona marksizm öldü yaşasın marksizm dedirtiyor olmalı.. Bu görüşler Mahir Kaynak ve Yalçın Küçük tarafından alenen dile getirilmiş ve hala getirilmekte olan görüşler. Emekli MİT müsteşarı Özdem Sanberk gazetelerde yer alan mülakatlarında aynı görüşleri işler. Sanberk'in bugün kontrol etmekte olduğu Turkish Economic and Social Studies Foundation (TESEV) tarafından düzenlenen panellerde de aynı görüşler kanıksatılmak istenir. Öcalan'ın bu mayadan beslendiği, "demokratik cumhuriyet kuracağız, milliyetçilik tu kakadır, kürtleri ingilizler kışkırttı, kürt devleti tehlikedir, Hitler haklıydı" mealindeki zırvalarının teorik kurgusunu içinde oldukça "mahir kürt dostlarının" bulunduğu TESEV'den aparttığı bir sır olmaktan çıkmıştır. Kısacası, Öcalan'a süryani anası için "anam türktür" dedirten bu kardeşlik ve barış martavalının arka planında MİT'in gizli-açık intellektüelleri vardır. Var olmasına vardır ama ayının 72 türküsünün hepsi boz armudun üstünedir. Kürtler milliyetçilikten yani milli devlet talebinden vazgeçmeli esasına dayalı bir yanıltmacadır kürtlere dayatılan. Putin'in Dağıstanlılara, İnguşlara, Çeçenlere, Gürcülere, Osetlere, Tatarlara, Azerilere, Ukraynalılara dayattığı türden Stalinvari bir kardeşlik türüdür dayatılan. Stalin'in heykelleri boynundan vinçlere asılmışken bu edilgen kardeşlik türünden türklerin umarı nedir sorusuna cevap bulmak için önce Putin'e, sonra Öcalan'a, daha sonra dönüp Özdem Sanberk, Yalçın Küçük, Mahir Kaynak, Doğu Perinçek gibi miadı dolmuş, deşifre olmuş istihbarat eskilerine bakmak gerekir. MİT'in ideolojik çökertme harekatının temel dayanağını "milliyetçilik kötüdür, ulus devletler miadını doldurmuştur" şeklinde dünya gerçekliğiyle uyuşmayan bir martaval oluşturuyor. Günümüzde etnik aidiyet bir yana din ve mezhep ayrılıkları bile ayrı devletler şeklinde örgütlenmenin gerekçesi olarak kabul görüyor. Kimse Bosna oluşumunu suçlamıyor. Hiç kimse Çeçenya'yı, İnguşya'yı, Dağıstan halklarını haksız görmüyor. Hiç kimse Filistin'in devlet talebini milliyetçilik kötüdür zırvasıyla ilkel bir talep olarak nitelemiyor. Lübnan ve Irak'ta mezhepler bazında ayrılıkların de facto otoriteler tesis etmesi sözkonusu, Bosna'daki dini ayrılığın devlete yolaçmasının gelecekte mezhep ayrılıklarının da aynı doğrultuda farklı otoritelerin oluşumuna yeşil ışık yaktığını anlamazlık etmiyor. Birileri hariç.. Sadece imparatorluklarını muhafaza hayaliyle tutuşan Ruslar, imparatorlukları göçertilen Sırplar, hala imparatorluk konumunda bulunan Türkiye ve İran gibi ülkeler anlamazlık ediyor. Oysa ulus devletler, modern çağın örgütlenme modeli olarak despotik yöntemlere dayanmak dışında ayakta kalma imkanı bulunmayan imparatorlukları biteviye tarihin mezarlığına gömmeye devam ediyor. MİT ve KGB eskilerine bakarsanız onlar tarihin tekerleğinin tersine döneceği varsayımına yaslanıyorlar, beklentileri ve umutları tarihin tekerleğinin tersine dönmesine bağlı olduğu için...

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.