Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 30 July 2012

Bütün demokratik toplumlarda, medya içinde yer alan gazeteciler, yazarlar, yorumcular demokrasiye olan inançları gereği her zaman savaşa karşı olmuşlardır. Demokratik değerler de, medya etiği de bunu gerektirir.
Bir gazeteci olarak da, insan olarak da savaşın insanlık dışı bir durum olduğunu bilirler ve savaşı ima edecek yaklaşımlardan bile uzak dururlar.

Ancak, Türk basınındaki bazı gazeteci ve yazarlar bu demokratik anlayışın dışındadırlar. Onlar görüntüde demokrattırlar ama savaş için üniformalarını da her an yanlarında taşırlar.

Mesela, sınırlarımıza dayanan Suriye krizi konusunda özellikle Ertuğrul Özkök ve Ahmet Altan’ın yazılarını dikkatle okuduğunuzda, içinizden “Türkiye neden hala bekliyor, Suriye’ye müdahale etmiyor” diyesiniz gelir.
Biliyorum bazıları, “canım o kadar da değil, bu yazarların savaş edelim diye bir cümlesi yok” diyerek itiraz edeceklerdir. Herhalde, açıktan savaş çığlıkları atacak halleri yok. O kadar da akıllarını peynir ekmekle yemiş olamazlar.

Ama yazılarınızda, komşularla barış içinde yaşamayı önceleyen, değişimi ve demokratikleşmeyi ilke edinen Türk dış politikasının bir işe yaramadığını söylerseniz, açıkça savaşmayı, vurup kırmayı istiyorsunuz demektir.
Mesela Ertuğrul Özkök açık açık, “Bundan bir hafta öncesine kadar 400 kilometrelik bir Kürt sınırımız vardı. Şimdi buna 800 kilometre daha eklendi. Arkadaşlar ‘stratejik derinliğimizin’ eline cetvel alıp çizdiği yeni jeopolitik gerçeğimiz budur” diyor.

Bunun anlamı,“Etrafımız Kürtlerle sarıldı, daha ne duruyorsunuz, bu işi silahla halledelim” demektir.
Yine Ahmet Altan da aynı şekilde, “Suriye’nin Türkiye sınırındaki geniş bir bölge Kürtlerin eline geçti” diyerek, Kürtleri bertaraf etmek için, açıkça “savaşı” işaret etmektedir.

İşin dramatik olan tarafı, aynı Ahmet Altan neredeyse bütün yazılarında Kürtlerin haklarını savunuyormuş gibi yapıyor ama “etrafımız Kürtlerle sarıldı” diye topluma korku salmaktan da çekinmiyor. Acaba Ahmet Altan, Kürtlerin haklarını savunurken mi yoksa “Kürtler geliyor” diyerek korkuturken mi samimi, doğrusu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Oysa Türkiye’nin politikası son derece açık; Suriye’de zulüm altında olan bütün kesimler özgür ve demokratik bir ortama kavuşmalıdır. Yıllardan beri Suriye’de nüfus kağıtları bile olmayan Kürtler de kimliklerine ve özgürlüklerine kavuşmalıdırlar.

Türkiye’nin bir tek hassasiyeti ve hedefi, terör örgütünün bu kaos ortamında mevzi kazanmasını önlemektir. Bu konuda, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmakta da kararlıdır.

Basının, Türkiye’nin çıkarları konusunda hassas olmasından daha doğal bir durum olamaz. Ancak bunun için, “Kürtler geliyor” diye savaş çığlığı atmak gerekmiyor.

Star

hacker (not verified)

Thu, 08/09/2012 - 00:12

kaşınmayın birazdan sitenize saldırıcam

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.