Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi on 20 May 2011




Değerli Okuyucular,

Bugün yayınlayacağım rapor Sovyetler Birliği Ankara Büyükelçisinden Sovyetler Birliği Dışişler bakan yardımcısına gönderdiği rapordur. Bu rapor Sovyet Dışişler Bakanının talimatıyla gündeme geliyor. Raporda bazı yanlış bilgiler ve tarihler mevcuttur.. Bunlardan hiç birini düzeltme yoluna gitmedim.

Aslında Kürdistan Demokratik Cumhuriyeti(Mahabad) sırasında Türkiye'nin tavrı ve Kuzey Kürdlerinin Cumhuriyet'e karşı yaklaşımları konusunda bu güne kadar kendi başına bir araştırma yok. Türk devletinin Sovyetler Birliği, İngiltere, Irak ve İran devletleriyle yaptığı karşılıklı görüşmeler ve yazışmalar var. Amerika'yı ve daha başka devletleride buna katabilirsiniz.

Türkiye ve Kuzey Kürd basında Mahabad süreci mercek altına alınırsa çok ciddi veriler ortaya çıkar.

Sovyet Büyükelçisinin gözlemlerini ilginç ve ibret okuyacağınıza eminim... Türkiye'nin Kürdlere karşı insanlık dışı tavrını gördüğünüz zaman bugün kulaklarımzı sağır eden kardeşlik heziyanlarının ne kadar içi boş olduğunuda göreceksiniz.

Aso Zagrosi

Sovyetler Birliği Türkiye Büyükelçisinden Sovyetler Birliği Dışişler Bakan Yardımcısı Yoldaş Dikatrov V. G'ye..

Sizin talimatınıza bağlı olarak Türkiye Kürdlerinin durumuna ilişkin olarak çoğu resmi olmayan bilgileri sunuyorum.

Kürd ulusal devletinin İran Kürdistan'ında ilan edilmesi, Irak Kürdlerinin hareketliliği ve özellikle Molla Mustafa Barzani'nin Irak devletine karşı mücadelesi ve İran Kürdistan'ına gelişi Türkiye devletini Türkiye Kürdlerinin içinde Kürd hareketinin yayılmasını engellemek amacıyla bazı adımlara götürdü. Türk devlet yönetiminin en büyük korkusu Irak, İran, Türkiye ve Suriye Kürdlerinin birliğidir. Son dönemlerde Türk basını açık bir şekilde İran Kürdistan'ında Kürd devletinin oluşumu komşuları için yani Türkiye, Irak ve Suriye için tehlikeli olduğu korkusunu yaşıyor. Mela Barzani ve Qazi Muhamed gibi Kürd liderlerini talancı olarak adlandırıyorlar.

Türkiye Kürdistan'ında bir hareketin önünü kesmek amacıyla Türkiye Parlamentosu 1935 yılının Aralık ayında 2884 sayılı yasayı çıkardı. Daha sonra yine 31 Aralık 1945 tarihinde bu yasayi yeniden onayladı. Uzatılan bu yasa Tunceli (Tunceli Özel Kanunu)vilayetiyle ilgili yasaydı. 1925 Nisan'ında Şeyh Said önderliğinde Kürdler ayaklandıktan sonra acımasız bir şekilde Türkiye devleti tarafından bastırıldı. Bu ayaklanma ve 1931-1932 yıllarında Kiri bölgesinde ( Ararat'a yakın) Türkiye devlet güçleriyle Kürdler arasındaki çatışmalar sonucunda Kürd aşiretleri toplu bir şekilde batıya sürülüldü. 1935 yılında sayıları 5 binden fazla olan Kürd aşiretlerinin ayaklanması başladı. Türkiye devleti ayaklanmaya karşı koymak amacıyla bölgeye 25 bin asker gönderdi. Çok sert ve kanlı bir savaşa neden oldu. Bu ayaklanmanın bastırılmasından sonra Türkiye rejimi Kürdlere karşı 31 Aralık 1935 tarihli kanunu çıkardı. Bu kanuna göre Türk generalleri Kürdistan vilayetlerinde vali yapıldı. Bölgenin ve nahiye idarelerinin tümüne Türkiye ordusundan subaylar atandı. Valilere vezirlerin hak, yetki ve imtiyazlarını tanımışlardı. Bu yetkililer savunma bakanlığı tarafından onaylanmıştı. Bunların para ve maaşları sivil yetkililer gibi savunma bakanlığı tarafından ödeniyordu. Vilayetlerin yasasına göre onların askeri ve yargı yetkileri de vardı. Türkiye Anayasasına göre idam cezalarının yerine getirilmesi için Türkiye Meclisi'nin onayı gerekir. Fakat, Tunceli vilayetinin kanununa göre vali idam kararını uygulayabilir. Tunceli valisi aynı zamanda 4. Umumi Müfettişliği'nin de Başkandır. Bu Yasa yalnızca Tunceli vilayetini değil, Elaziz, Malatya, Sivas, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane ve Bingöl'ü de kapsıyor. Ayrıca, " 4. Umumi Müfettişliği'" her ne kadar doğrudan ve görünüşte Sirt, Hakari, Muş, Bitlis ve Van vilayetinin güney kesimlerini kapsamıyorsa, buralar Tunceli valisine bağlı değillerse, buralarıda kapsıyor. Fakat, buraları başkanı Tunceli Valisi olan 4. Umumi Müfettişliği'ne bağlamışlar. Böylelikle bu yasa Kürdlerin yaşadığı tüm vilayetleri kapsıyor. Sınır boylarındaki vilayetlerde özel bir uyguluyorlar. Kürd bölgelerine ilişkin olan bu yasa İngilizlerin sömürgelerinde uyguladıkları yasalara benziyor. Görünüşte farklı Kürd vilayetleri var. Fakat, tüm iktidar Tunceli valisinin elindedir.( Britanya Kral'ının Hindistan Temsilcisi gibi) Kürd bölgelerinde tek Kürdçe bir okul yok. Yalnızca büyük şehirlerde okullar var, onlarda Türk memurlarının çocukları içindir. Kürdlere devlet ve ordu yönetinde görev alma imkanını vermiyorlar. Hatta devlet fabrikalarında çalışmalarına dahi izin vermiyorlar. Kürdlere bazı şehirlerde çalışma imkanını vermişler. Bunlarda hamalcılık, temizcilik ve boyacılık gibi hafif ve pis işlerdir.

Türkiye devleti sürekli olarak Kürd vilayetlerinde yaşanan olayları gizliyor. Bu bölgeleri ziyaret etmek sınırlandırılmıştır. Anadolu'nun merkezine göç ve gidişler engelleniyor. Türkiye devleti, temel taleplerinden uzaklaştırmak için Kürdistan aşiretleri arasında iç savaşı kışkırtıyor. Türkiye'deki nüfus sayımı yasasına göre kimse Kürdlerin gerçek sayısını bilemez. Kürdlerin sayısını tespit etmek çok zahmettir. Çünkü, Türkiye'de ikamet edenlerin sayısını tespit etmek ulusal aidiyete göre değil, konuşma dili kriteri uygulanıyor.(Yani Türkçe bilen Türktür-Hawrami) Türkiye'deki nüfus sayımına göre Kürdçe konuşan Kürdlerin oranı Türkiye nüfusunun %10'unu oluşturuyor.

Türkiye'de yapılan nüfus sayımına göre bir milyon sekiz yüz bin Kürd Türkiye'de yaşıyor. Fakat bu doğru değil. Çünkü, Türkiye'deki nüfus sayımında ulusal kriterler kullanılmıyor. Konuşma dili kriter olarak alınıyor. Kürd nüfusunun sayısı az gösterilmiş. Türkçe konuşan Kürdlerin hepsi Türk sayılmış. Türkiye'deki Kürdler tam sayısı iki buçuk ve 3 milyon arasında değişiyor. Kısa bir süre önce Tunceli valiliğinine ve 4. Umumi Müfettişliği başkanlığına general Ekrem Baydur getirildi. Bu daha önce Türkiye'nin 10. Ordu komutanıydı. Ayrıca Türkiye İçişler Bakanlığı ve güvenlik yetkilileri tarafından başka bir adam daha gönderilmişti. Ekrem Baydur İstanbul'un İngilizler tarafından alınmasından sonra (1922?) 5 yıl boyunca İstanbul polisinin genel sorumluluğunu yaptı. Ekrem Baydur, acımasız ve kan dökücü bir adam olarak tanınıyor. Ekrem Baydur, Türkiye'nin 10. ordunun başında olduğu zaman hırsızlık ve talandan dolayı utanılacak durumda ve kimsenin yüzüne bakacak hali yoktu.

Bu birimin subayları binlerce insanın öldüğü Çirkis depreminde oradaydılar. Bunlar depremzedelere yardım edeceklerine, evlerdeki değerli eşyaları toplamakla meşgul idiler. Bu asker ve subaylar yaptıkları talanı götürüp Ekrem Baydur'a teslim ediyorlar.

Şimdi bu yolkesici ve hırsız takımına Kürd hareketinin gelişmesini engellemek ve Kürd toplu katletme izni verilmiştir.

Kürd meselesi şimdi sona eren Irak ve Türkiye görüşmelerinin en önemli maddesiydi. Bu görüşmeler sonucunda "suçluların iadesi" ile ilgili antlaşma, " asayiş ve güvenlik için ortak hareket etme" protokolu imzalandı. Bu görüşmelerde Kürdler "tehlikeli kimseler" diye adlandırılıyor, "kaçak Kürdleri karşılıklı teslimi" konusunda anlaşmışlar. Kürdler yapılan bu antlaşma karşısında gelecekleri açısından rahatsızlar. Türkiye'nin Bağdat Temsilciliği'ne yakın olan gazetelerin verdiği bilgilere göre Irak ve Türkiye arasında bu antlaşmanın imzalanmasından sonra Irak ordusuna karşı savaşa giren Kürd aşiretlerinden büyük bir kesim İran ve Suriye gibi komşu ülkelere geçtiler. Yani Kürdlerin yaşadıkları bölgelere gitmişler. Türk ordusu halkı silahsızlandırmak için harekete geçmiş, kadın ve çocuklar saldırılarına hedef oluyor ve eziyete maruz kalıyorlar. Güya silah sakladıkları gerekçesiyle halkın bir kesimi de yoğun bir şekilde Kürdistan'dan uzaklaştırılıyor yada askere alınıyor. Kürd gençleri Türk ordusunda askeri hizmet yapmak istemediklerinden dolayı, firar ediyorlar.

Ulus gazetesi hergün kayıplar(firar edenler) ilgili haberler yayınlıyor. Türk yetkilileri kasıtlı olarak yaşları askerlik çağına yaklaşan Kürd gençlerini askere alıyorlar. Daha önce sizleri bilgilendirdiğim gibi Türk demokratları, Sosyalist Parti'nin programını hazırlama ve oluşturma sürecinde karar vermiş ve Kürd Milli Meselesine ilişkin bir araştırma yapmışlardı. Demokratların çoğunluğu eğer ayaklanma Kürd bölgesinde başlarsa otonomiye varmaları için Kürdleri desteklemek gerektiğini düşünüyorlar. Bağımsız Kürdistan devletine ilişkin olarak da Türk demokratları, aktüel durumda böyle bir devlet İngiliz sömürgesi olur düşüncesindeler. Demokratlar, yurtdışı basının Kürd meselesine dair yazılar yayınlama düşüncesindeler. Bunun için demokratlar gerekli makaleleri hazırlamışlar.

Sovyetler Birliği Ankara Konsolosu, Vinogradov

05.04.1946

...Gernoz (not verified)

Sat, 05/21/2011 - 03:59

Degerli katkilarini,calismalarini okurken en cokta neye hayiflaniyorum biliyormusun? atim olmasina degil tabi ki,sana katki sunamadigima öylesine icerleniyorum ki, malumun o devirlerde daha konfeksiyon icat olmaz iken silah bulundu mertlik bozuldu diyen körogluda degildim. genclik yillarimda terzi dükkaninda calisan bir ciraktim. makina basina beni oturturmayan kalfalarima inat üsküksüz parmagimlan pantolun ,ceket dikmesini becerirken sonra militan oldum. gerisi mi? günahimiz sevabimiz her neyse esir,tutsak olurken at bizim avrat bizim diyecek degildik ya, silah dayaninca beyine, sen gibi bende bir basinaydim. ve bende sen gibi alni acik basi dik durmak bir erdemdir dedim. ve sen yarali yüreginle yararli ve katki sunarken buraya ben halen neden militanim demiyorum. demiyorum cünkü, kili kirk yaran cabanin,emeginin hamali olmak istiyorum. calismalarinin kalici ve tarihi olmasi acisindan üstüme ne düserse katki sunmaya hazirim. hürmetler.   

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.