Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 13 November 2010

Süleymaniye-Bağdat ve Ankara-Diyarbakır

CENGİZ ÇANDAR

13/11/2010

'Ankara'nın dışarıdaki ve içerideki Kürtlere bakış açısını, rötuş yapmak yerine temelden değiştirmesinin zamanı geldi.'


Süleymaniye’de ‘Nedi Komala’da oturuyoruz. Koca salon tıklım tıklım dolu, masaların üzerindeki yiyecek ve içecekler gibi. Sağıma eğilip davet sahibine bulunduğumuz mekânın özelliğini soruyorum. “Nasıl anlatayım” diyor, kısa bir tereddüt anından sonra “Marksist dille açıklamak gerekirse, Süleymaniye aristokrasisinin mekânı burası” karşılığını veriyor.
Solumda Irak Kürdistanı’nın ünü Irak’ın ötesine geçmiş büyük şairi Şerko Bekes oturuyor. Karşımda adaşı, Süleymaniye Edebiyatçılar Birliği Başkanı Dr. Şerko ve Aziz Nesin çevirmeni, tanınmış aydın Baqir. Edebiyat ve kültür sohbeti için bir aradayız. Orhan Pamuk’tan Milan Kundera’ya, Albert Camus’den Nabokov’a, Sartre’dan Borges’e, Adonis’ten Nizar Kabbani’ye daldan dala konuşuyoruz.
Orhan Pamuk’un ‘Benim Adım Kırmızı’sı ile ‘Kar’ Sorani Kürtçesine çevrilmiş, çevirmenlerinin biri, Çamçamallı, diğeri Kerküklü imiş. Bir ara Baqir, “Orhan Pamuk’un Nobel’i hak etmediği, Almanların etkisiyle Nobel aldığı söyleniyor, öyle mi? Ne dersiniz” diye soracak oluyor. “Öyle değil” diye lafa giriyorum. Belli ki, komplo teorileri Kürdistan’da da eksik değil. Hem de edebiyat konularında bile.

Bir merkez: Süleymaniye Süleymaniye, birkaç yüzyıldır Kürt kültürel kimliğinin tartışmasız merkezi ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin siyasi tabanı, üssü.
Edebiyat konuşurken, akıllar Bağdat’ta hükümet kurma çalışmalarında. Talabani, bir başka deyişle Kürtler, Irak cumhurbaşkanlığı postunu koruyabilecekler mi acaba? Salı günü Erbil’den Bağdat’a taşınan hükümet pazarlıklarında ilk gün İyad Allavi ve Tarık Haşimi, yani ‘Sünni bloku’ toplantıya katılmamışlardı. Talabani’nin koltuğu tehlikeye mi girmişti?
Dr. Şerko, ikide bir telefona sarılıp, ‘güvenilir kaynaklar’ından haber yetiştiriyor. “Amerika ve Suudiler, cumhurbaşkanlığı makamının Sünnilere verilmesi için Kürtleri baskı altına almışlar” diyor. “Kürtler bu tavizi verir mi” diye soracak oluyorum, yaşlı şair Şerko Berkes, gergin yüz hatlarıyla Arapça “Rubbama” (belki) diye cevaplıyor.
Az sonra Dr. Şerkes müjdeyi iletiyor: “El Irakiyye’nin üst düzey bir yetkilisi açıklama yapmış, meclis başkanlığı ve siyasi konsey başkanlığına razı olmuşlar.”
Masamızda herkes, Kürtçe “Zor baş” (çok iyi) diye tepki veriyor. Cumhurbaşkanlığı Celal Talabani yani Kürtlerde kalmış oldu!
Talabani’nin yakın geçmişe dek genel sekreterliğini yapmış olan Kamran Karadaghi’nin gönderdiği mesaja bakıyorum: “Amerika ve diğer dış güçlerin yanlış müdahalelerine bel bağlayan Sünniler, şimdi alabileceklerinin daha azıyla iktifa etmek zorunda kalacaklar.”
Bu dış güçlere Davutoğlu’nun temsil ettiği Türkiye de dahil mi?
Bilmiyorum. “Rubbama...”

Ankara’nın Kürtlere bakışına rötuş zamanı Bildiğim, daha doğrusu buralara gelince öğrendiğim bir şey var: Neçirvan Barzani ve birkaç gün önce Mesut Barzani’nin başkanlık divanı sorumlusu Fuad Hüseyin’in Türkiye ziyaretleri Talabani’nin isteği üzerine gerçekleşmiş. Talabani, Ankara’ya Kürtlerin arkasında sımsıkı durduğu mesajının bizzat Barzani tarafından iletilmesini istemiş.
Ahmet Davutoğlu bu mesajı Erbil’de Mesut Barzani’den de işitmiş olmalı.
Türkiye’nin Irak’ta ‘İran nüfuzu’nu dengelemek üzere ‘Sünni kartı’yla Amerikan-Suudi-Ürdün, hatta Suriye hattı üzerinden oyun kurmak istemesi anlaşılır bir şey olabilir ama bunu Kürtlerin sırtından yapmaması isabet olurdu.
Ankara’nın dışarıdaki ve daha da önemlisi içerdeki Kürtlere bakış açısına rötuş yapmak yerine temelden değiştirmesinin zamanı geldi.
Irak’a, Irak Kürdistanı’na ve en önemlisi Diyarbakır’a bakış, birbiriyle çok ilintili.
Hükümetin ne demek istediğimizi anlayacak zekâya sahip olduğunu umalım...

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.