Bülent Korucu* / "Referandum sürecinden kim kazançlı çıktı?" sorusuna BDP diye cevap verenler az değil. Parti yöneticileri de bu görüşte. Hatta biraz daha ileri giderek 'demokratik özerklik taleplerinin onaylandığı' sonucuna varıyorlar. Bense bunun bir Pirus zaferi olduğunu, BDP'nin kazandığını zannettiği anda kaybettiğini düşünüyorum. Öncelikle şunu söylemek lazım; Hakkari, Şırnak ve Diyarbakır'ın katılım oranına bakarak 'boykot tabandan destek gördü' değerlendirmesi gerçeği yansıtmıyor. Boykot sadece üç ili kapsamıyordu. Demokratik özerklik talebinin kapsamı da adı geçen illerle sınırlı değil. Kürt vatandaşların çoğunluğu oluşturduğu diğer illerde hem katılım yüksek oldu hem de baskın şekilde evet çıktı. O halde boykotun arzulanan ölçüde uygulanamadığını ve iddianın aksine demokratik özerklik talebinin hüsnü kabul bulmadığını ifade edebiliriz.
Matematik, BDP'nin kesin zaferini tescil etmiyor. Ama daha önemlisi, siyaset ve sosyoloji de kısmi başarının mağlubiyete dönüşebileceğini gösteriyor.
Evvela BDP, asil ile vekil arasındaki ilişki piramidini tersine çevirdi. Asilin görevlendirme ve yönlendirmesiyle onu temsil eden vekil ortadan kalkıyor. Asilin iradesine ipotek koyan, ona dayattığı tercihi siyasi olmayan araçlarla cebren uygulatmaya çalışan vekil var önümüzde. Böylesi ters ilişkinin demokrasilerde yeri olmadığını söylemek bile abes. Önceki olaylarda taban ile parti yönetimi arasında nüanslar dışında keskin ayrışma ve düşünce farklılığı yaşanmıyordu. İlk defa bu kadar kesin bir farklılık zuhur etti. Çelişki zamanla çatışmaya dönüşme potansiyeli taşıyor. Halk, iradesine cebir kullanılarak konulan ipoteğe anında karşılık vermiyor, ancak fırsatını ele geçirince affetmiyor. Parti yönetimi telafi edici adımlar atmaz ve çatlakları onarmazsa kırılmaya dönüşebilir, seçimlere yansıyabilir.
İkincisi, BDP demokratikleşme konusunda ilerleme sağlayacak anayasa paketine destek vermeyerek kendisiyle ve iddialarıyla ters düştü. Kurduğu bütün partilerin isminde 'demokrasi' kavramını kullanmaya özen gösteren bir siyasi hareket, tatmin edici gerekçeler gösteremeden anayasa değişikliğine destek vermekten kaçındı. Gerekçesinin tatmin edici olmadığını bizzat kendi kitlesi söylüyor. Diliyle söyleyenlerin dışında sandığa ulaşabilenler evet oylarıyla aynı gerçeği dile getirdi. BDP, demokrasi talepleri konusunda samimiyet sınavından kötü puan aldı. Onları gayri meşru sayan bürokratik damarın yanına halkı ekleme riskiyle burun buruna kalacaklar. Anayasa değişikliğine evet veren büyük kitlenin zihninde soru işaretleri oluşturmak isteyenlere malzeme verildi. BDP Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız, dün 12 Eylülcülerin yargılanması için suç duyurusu yapanlar arasındaydı. Batman Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçe ile darbecilerin yargılanmasını istedi. Yıldız, boykot kararını "Medya halkımızı çok etkiliyor. Hayır diyenler MHP ile Ergenekoncularla aynı safta gösteriliyor." sözleriyle gerekçelendirmeye çalışmıştı. Değişikliklerin destek vermeyenlere bile yaraması güzel. Yakında hayırcı memur sendikalarından da benzer yararlanma girişimleri bekleyebiliriz.
Boykotçu BDP'nin en büyük stratejik hatası ise kendisini etkisiz eleman konumuna getirmesi. Evet oylarının böyle yüksek çıkması, BDP'nin propaganda malzemesini elinden aldı. Hayır veya kıl payı evet çıksaydı, kilit parti havası atılacak ve "biz olmadan demokrasi gelmez" denilecekti. Yüzde 58'lik evet ve Güneydoğu'da üç il dışındaki katılım, BDP'ye bu fırsatı vermedi. AK Parti öncülüğündeki değişim taraftarlarının BDP'nin desteğine mahkumiyet ölçüsünde ihtiyacı bulunmadığı anlaşıldı.
*Zaman gazetesi/14.09.2010