« Kurd Açilimi », Sonuçlar ve Bazi Yaklasimlar !
Aylardir Türkiye'de tartisilan « açilimlar », beyinlerde ve düsüncelerde bir yumusama yaratti, Kurd milletinde, açilim ve demokrasi isteyen bir takim Türk aydinlarinda ve toplumun belli kesimlerinde umutlar yesertti. Özellikle AK parti yöneticileri/tabani ve Türk ordu generallerinden bir biçimiyle kurtulmak isteyen çevreler « yeni » bir sürece girildigine gerçekten inanmaya basladilar. « Ergenekon » operasyonuyla umutlananlarin sayisi çogaldi ve bu sefer Türkiye'de açilimlarla bir degisim yasanacagina inanildi.
« Demokratik açilimlar » girisimlerine yol açan iç ve dis etkenler söz konusudur : Dis etkenler ; özetle, 1- Güney Kurdistan'da artik geriye dönülemeyecek bir sürece girilmistir, her seye ragmen Kurdistan kuruluyor. Türkiye'nin yani basinda yükselis içinde olan güney Kurdistan'in kuzey Kurdlerini önüne geçilmesi mümkün olmayan biçimlerde derinden etkileyecegi açiktir. Türk devleti simdiden bir takim tedbirlere basvurma geregini duymustur. 2- Enerji kaynaklarinin sevkiyati meselesinde Rusya ile ciddi bir problem yasayan Avrupa Birligi, enerji kaynaklarini ve sevkiyatini Avrupa'ya karsi jeo-politik bir silah olarak kullanan Rusya'nin baskilarini azaltmak için, Türkiye üzerinden yeni enerji kaynaklarinin sevkiyatina ihtiyaç duymustur. NABUCO boru hattini döseme projesi bundan dolayi olusturulmustur. Azerbeycan ve Turkmenistan gazlariyla Rusya'ya bagimlilik azaltilmak istenmektedir. Ancak bu projenin selameti ve kaliciligi için, Avrupa Türkiye'den siyasi ve ekonomik istikrar istemektedir. 3- Türkiye'nin Avrupa Birligiyle olan iliskilerinin yeniden boyutlanmasi ve « üyelik » sorununun yeniden ele alinmasi için bu açilimlara gerek duyulmaktadir. 4- Amerika Birlesik Devletleri'nin ve Avrupa Birligi'nin nükleer silahlara sahip olmak isteyen Iran'la çok ciddi problemleri vardir. Iran, Ortadogu'nun esas problemi haline gelmistir. Bu bakima, Bati'nin Türkiye'ye ihtiyaci sözkonusudur. Olasi bir çatisma ve savasta Türkiye'nin destegi gerekiyor. Basbakan T. Erdogan'in geçen gün ABD'ye gidisinin bir sebebi de bu mevzu içindi. Türkiye, önceden iç iliskilerde bir düzenleme saglamasi ve « Kürt sorunu»nda Iran ve diger bir takim bölge güçlerinin istifade edemeyecegi bir yumusama ortami olusturulmak istemektedir.
Bütün bu sorunlar Türkiye'yi öteden beridir dis baskilar altinda tutmaktadir. « Türkiye'nin önünü açmak » olarak tabir edilen esasinda budur.
Iç etkenler ; Türkiye'de çogu zaman kanla biten yüz yillik bir çatisma vardir. Bu çatisma irkçi-militarist Ittihat-i Terakki gelenegiyle liberal/muhafazakar gelenek arasindaki çatismadir. Kendisini bu gün AK parti çizgisiyle ifade eden karsit gelenek, bütün diger muhalif kesimleri de semsiyesi altina almistir. Artik, Ittihak-i Terakki'nin devami olan Kemalist ordudan kurtulmanin zamaninin geldigi düsünülüyor. Bati'nin destegini alan AK parti belli firsatlari degerlendirerek Türk ordusu generallerinin yetkilerini sinirlandirmaya çalismaktadir. Bunun önündeki en büyük engeli « Kürt sorunu » olarak görmektedir. « Kürt sorunu » generallere iktidarda kalma zeminini saglamaktadir.
Bunu bilen AK partisi, bu yüzden öncelikle « Kürt açilimi »ni gerçeklestirmek istemistir. Türkiye'nin demokratiklesmesinin yolunun buradan geçtigini görmektedirler. Önce ordunun kriminel-darbeci kesimi olan « Ergenekon » teshir edildi ve tutuklanmalara girisildi. Ardindan « Kürt açilimi » süreci baslatildi. Bu açilimin « Ergenekon » operasyonuyla bagi vardir. Cünkü, AK parti PKK'nin silahtan arindirilmasini « Ergenekon » operasyonunun basarisi için zorunlu görmektedir. PKK'nin silahsizlandirilmasi ise ancak « Kürt sorunu »nda atilacak bir takim adimlarin atilmasiyla mümkün oldugunu görmektedir o. Ordu generallerinin yetkilerinin sinirlandirilmasi bu meselede atilacak adimlarin basarisina baglidir.
Ordu generalleri, « Kürt sorunu »nun çatismali biçimde sürmesini, AK parti ise orduyu geriletmenin en etkili yolunun bu sorunun belli açilimlarla en azindan çatismali ortamdan çikarilmasini istemektedir. Hadise budur.
AK partisi, PKK'nin tasfiye edilmesinin Türk ordusu genegallerinin iç iliskilerde isinin zorlasacagini çok iyi bilmektedir. Generallerin siyasette geriletilmesini, iktidar üzerindeki monopolunun daraltilmasinin en etkili yolunun PKK'nin tasfiyesinde görmektedir. Siyasetten anlayan herkesin görebilecegi gibi, PKK bir subap görevini görmektedir.
Ordu generalleri, bu hareketin yöneticilerini öteden beridir kontrelleri altina almis bulunuyorlar ; ihtiyaç duyduklarinda PKK yeniden eyleme geçmektedir. O bakima, Türkiye'de ordunun büyük çikarlarina dokunan bir sukunet ve baris ortami yada bir « demokratik açilim » olanakli degildir. 147 bin subay kadrosuyla tam bir asalak zümre konumunda olan bu ordunun, sivil hükümetlerin sinirli bir takim « açilim » politikalariyla, yerini demokratik bir rejime birakmasini beklemek naiflik olur. 1982 anayasiyla askeri iktidarini hukuki temellere kavusturmus olan generaller gruhunun rejim degisikligi yada « demokratik açilimlar » için acalesi ve mecburiyeti yoktur. Sadece iç ve dis sartlarin zorlamasiyla ve bir kirilma yasanirsa ancak o zaman rejim degisebilir.
Kaldiki, söz kosunu olan ve gündemdeki sorun bir rejim degisikligi degildir; AK partinin, ordunun hukuki ve fiili iktidarini daraltilmasi girisimleridir. Ordunun siyasetteki belirleyi rolü sinirlandirilmak istenmektedir. Zaten AK parti hükümetinin bir rejim degisikligi yaratacak gücü yoktur ; istenen « demokratik açilimlar »dir. Tartisilan ve yapilmak istenen budur. Ordu ile AK partisinin çatismasi bu açilimlarin sinirlarina iliskindir. Hadise özetle bundan ibarettir.
Tokat'ta 7 askerin öldürülmesiyle « açilim » süreci ciddi bir darbe almistir. « Kürt açilimi » yada « demokratik açilim » böylece sabote edildi, ardindan DTP kapatildi ve parlamenter Kürt grubunun milletvekilligi tehlikeye sokuldu. Esasinda, herkes böyle bir provakasyon bekliyordu. Önce A. Öcalan'in « nefes alma sorunu » yada « burnunun akmasi sorunu » gibi son derece düzmece ve gülünç bahanelerle Kurd gençleri sokaklara dökülerek ordunun istedigi gerilim ortami olusturuldu. Cok geçmeden Tokat'ta 7 asker öldürüldü ve PKK'nin bu provakasyonu üstlenmesi saglandi.
Bu hadise, ordu generallerinin AK partisi ile hesaplasmasi olayidir. Bingöl'deki 33 askerin benzer sekilde öldürülmesi olayi ve ardindan Özal ve ekibine karsi gelistirilen fiili imha etme operasyonuna benzemektedir. Generaller, ayni operasyonu AK parti ve degisim isteyen bazi çevrelere karsi çekebilirler. Esasinda AK parti ve liderlerini ciddi bir tehlike beklemektedir. Eger bu aralar bu yönlü bir operasyon olmazsa bu, bölgede beklenilen bir takim gelismeler ve özellikle Iran sorunundan dolayi olmayacaktir.
Bütün bu olup bitenlere iliskin biz bagimsizlikçi vatanseverlerin yaklasimi ve durusu ne olmalidir? AK partisi ve ordu generallerinin çatismasinda hangi siyasi tutumlara sahip olmak gerekiyor? Herseyden önce, bu sorulara verilecek cevaplar öncelikle asil meselenin ne oldugunun tespitine baglidir. Türkiye'de esas sorun Türk generaller rejiminden kurtulma sorunudur. Kurdistan ulusal kurtulus hareketininde esas sorunu budur. Cunkü, ordu bütün yönleriyle sömürgeci sistemin merkezinde bulunmaktadir. Kürdistan'a yönelik bütün kötülüklerin ana kaynagi ve merkezi Türk ordusudur. Dolayisiyla önce Türk ordusundan kurtulmak gerekiyor. Bu, Kurdistan'in sömürge olma statüsünde bir takim degisiklikler yaratabilir.
O halde, Türk ordusuna karsi gelistirilen “açilimlar“ ve “demokratiklesmeler“, onun iktidarina yönelen siyasi girisimleri desteklemek yanlis degildir. Bu destek, karsiliksiz olamaz; bir takim minimum dogal haklar için, örnegin vahsi asimilasyonu durduracak okul hakki ve siyasi örgütlenme özgürlügü için destek sunmak mümkündür. Ne var ki; bu bir süreç meselesidir ve kosullara baglidir.
Bu baglamda, bazi arkadaslarin ve bazi vatanseverlerin özellikle AK parti ve onu destekleyen bir takim Türk aydinlarini elestiri topuna tutmalarini dogru görmüyorum. Orduya karsi olan kesimleri ayirt etmek gerekiyor. Asil elestiriler generallere yönelik yapilmalidir. Dikkat edilsin, PKK ve onun dümen suyunda yürüyenlerin Türk ordusunu elestirmelerine rastlayamazsiniz. Isler tersine çevrilmis. AK parti hükümet oldugu için elbette elestirilecektir, o sömürgeci sistemin bir parçasidir, ancak asil elestirileri Türk ordusuna yapmak en dogrusudur.
Bir baska esas meselemiz, PKK'ye iliskin durus sorunudur. Onunla iyice ayrismak gerekiyor; bizler açisindan sorun yok, fakat onunla hala dirsek temaslari arayanlar kafalari karistirmaya devam ediyorlar. PSK ve birtakim “aydinlar“ bu hareketle “ele ele vermeye“ hazirdirlar. Olup bitenlere karsin bu tutumlari hala sürdürmeye kalkismak tam anlamiyla tutarsizliktir.
„Kürtlerin Türkiye'den ayrilmalarini“n zararlarini ispat etme bönlügüne girisen köle ruhlu aydinlar ise, ordunun tasaronlugunu yapan PKK'ye dogru yontmaya devam etmektedirler. Siyasi körlük içinde olan bu baylar, ortaligi bulandirma çabalarini sürdürmektedirler. Bu dönemde dogru devrimci aydin durusuna sahip olmak son derece önemlidir. Belli bir alternativ yoklugundan dolayi vatansever aydinlar her türlü etkiye açik durumdadirlar. Vatansever suurla kendini yeniden üretmek önemlidir. 13. 12. 2009
Mehmet Mufit