Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 17 May 2009

Berzan boti'nin,dedesinin oldurdugu suryanilerden aparttigi miras topragini, sembolik bir jestle tum dunyanin gozu onunde soykirim magdurlarinin torunlarina iade etmesi kurdlerin insaniyetine esasli bir katki daha sundu.

malum bizler, kurdu duzen ile duzenleri takdir edenleri( filistinli mesela) kardes ilan ederiz. demem odur ki, kurd aydinlari diye ortada fink atan ya da ilan edilenlerde ciddi bilgi ve akil arazilari var.

suryaniler, Turk ittihatcilarin siyasi karari sonucu, soykirima ugratildi;hepimiz biliyor, lanetliyor,mazlumlari kederle aniyoruz.turkler soykirimi sadece kolluk gucleri degil, gerek muhacir gerekse yerlesik halklari mal mulk-dini-etnik bulamaciyla kiskirtrak,yardimlarla gerceklestirdi.

soyle diyelim; eger turk ittihatcilar veya osmanli var olmasaydi, soykirim gerceklesirmiydi ?

suale cevap, zamanin sartlarinda sakli; bir daha hic bir zaman yasanmayacak olan bir duruma iliskin, ancak zamanin bolgesel ve dunya capinda sosyal-idari durumuna goz atmak lazim; buyukihtimalle soykirim olmazdi.veya olsa da, belkide farkli etnisiteleri hedef alabilirdi vs.

ama, eger bolgede kurd irki hic yasamamis-bulunmamis olsaydi, soykirim gene olabilirmiydi sorusuna cevap, kesinlikle evet olurdu.

zira turkler, ozellikle balkan savasinin sonucu devletlesmeleri muteakip iyot gibi acikta kalan ve kendi irklarina ihanetleriyle meshur slav muslumnlarla, asyali-kafkasyalilara ebedi bir vatan parcasi ayarlamaya calisiyorlardi; ve ellerinde anadoludan daha musait bir cografya yoktu.

demem odur ki, kurd halkindan soykirima diger muhacir yabancilar ve yerliler gibi katilan katillerin varligi, soykirimin plan ve isleyisini degistirebilecek bir faktor degildi.

ilaveten, kurdlerinde soykirim degil ama yogun bir katliama bizzat adi gecen soykirimin temsilcilerince maruz birakilmalari, tartismayi daha da didiklemek gerekliligine isaret ediyor.soykirimi tamamen taniyp, kabullenmek sartiyla.

berzan boti'nin topragini iade etmesi insani bir davranis; ama bu eylemi enternasyonal gozlerinde onunde, kurd halkini soykirimci ilan eden tavirlarla yapmasi yanlis degil mi ?

sormak lazim berzan boti'ye( anlasilsin diye yoksa emsal gostermiyorum); hristiyan soykirimini gerceklestiren turkler, devlet ve torunlari, berzan'in yaptigina benzer en ufak bir jesti gerceklestidilrmi simdiye kadar ?

daha da ileri gidelim; hangi turk-muhacir, kurdistan'da " kardesim burasi size ait ulke, size hemj zulum ediyor hem de varliginizi inkar ediyoruz; yetmiyor tarih ve mulkunuzude caliyoruz; alin size on donum kurdistan arazisi" dedimi, der mi ?

berzan ve benzeri guzergahtaki arkadaslarin dedeleri, hirsiz katil ve yagmaci olabilirler; her toplumda vardir boyleleri.

ama benim dedelerim ne ermeni, ne suryani ne de rum oldurmedi;cerkeslerin ,mesela yaptiklari gibi, degirmenlerine, karilarina el koymadi. tamtersine yuzlerce yildir yasadiklari toprklarini kemalciler, toroslardan indirdikleri yabani turkler ile ikinci dunya savasi sonrasi ithal ettikleri cerkes-tatar-bulgarlara bedava ikram ettiler. bir tane turkmen veya muhacir bu hirsizliga berzan'in tepkisini gostermedi henuz.

haa, su olabilir; bizim nesil kurd siyasilerde cok buyuk bir kardeslik aski var, bayagida gelismis ve kendini en yuksek duzyde imralida,kemal burkayin iki dudaginda falan gosteriyor.

buna da eyvallah; ama berzan boti ve benzerlerinin kurd halki adina, kurdleri demokratiklestirme safsatasi adi altinda soykririmci ilan etmeleye haklari yok.

kendi katil dedesini zikretsin, yeter !

simdi nereye geldik; demekki bu ozur islemi, soykirimin gerceklestirilmesindeki temel ideolojinin dayanagi, siyasi iktidara sahip olmakla mumkundur ancak.

eger berzan boti bu jesti, kurdistan isimli bir devlet vardi ve soykirimi gerceklestirdiyse, iste o zaman muthis anlamli olurdu, tyoplumsal olarak ta.

oysa bunlarin sergiledigi cehalet, soykirimi zaten taniyan, kabullenen ve her firsatta dile getiren cok buyuk bir kurd siyasi kesimi, haksizlik kaynakli bir sendroma itmekten baskaca bir iseyaramayack.

bir yigin kurd siyasi bu gunlerden itibaren, agizlarina hristiyan soykirimini almayacak hale getirilecek, benden soylemesi.

bir de cemil gundogan " yoldas" bayagi esasli kelamlar dokturmus vallahi; dusundum de, bu arkadas bir siyasi fraksiyonun en onemli ismiymis.

belli oluyor.

okuyun, ne demis cemil " yoldas":

" Birincisi, Türk devletinin ve onunla işbirliği içindeki Hamidiye Kürtlerinin zihniyetidir; ikincisi, yaşadığı toprakların insan malzemesi yönünden çeşitliliğinin ve bu çeşitliliğin çoğulcu bir bakış açısı gerektirdiğinin bilincinde olan modern insanların. Berzan, Sünni ve Şafi bir aileden gelen bir Kürt olarak ikinci adımın seçilebileceğini gösterdi. Bu açıdan bakıldığında Kürt hareketinin önünde iki yol vardır: ya Berzan'ın kahramanca tavrını bir susuş kumkumasına getirerek Hamidiyeci zihniyetin egemen olduğu geleneksel bir toplumu hedeflediğini gösterecektir; ya da kimden geldiğine bakmaksızın, tavrın içeriğine sahip çıkarak bu topraklarda kökü olan her çiçeğin varlığına saygı duyan demokratik bir toplumu hedeflediğini.

İki gündür Kürt sitelerini izliyorum; durum pek parlak görünmüyor. Henüz duymadılar mı? Duydular da Nasname'yle sorunları olduğu için duymazdan mı geliyorlar? Bilmiyorum. Kim bilir, belki de aslında, derinlerde bir yerlerde, bizler de güneyli Kürt “yoldaş“larımız gibi “dört karı“lı rejimler özlüyoruz. Demokrasiyi de sadece PKK'nin siyasi tekeliyle ilgili bir şey sanıyoruz.

Olabilir, bu da mümkündür.

Ancak o zaman “Türkler bize şunu yaptı, bunu yapıyor“ diye feveran edip başkalarının vicdanlarına oynamaya hakkımız olmaz. Değilse, vicdanı buharlaşmamış bir toplum olduğumuzu göstermemiz gerekir. En azından toplumun vicdanı olduğu söylenen aydınların bunu yapması gerekir. Bunun nasıl yapılacağını da Berzan ortaya koymuş bulunuyor. "

cemil yoldasin yukariya aldigim paragrafini okuyunca, bizim kurd siyasi ileri gelenlerinin bir cok konuda, turkler gibi kara cahil olduklarina iyice kanaat getirdim. turklerin aydin olmaya ihtiyaclari yok zaten; devletleri var ve muttefikleri onlara arada sirada " hoo" diyerek dirgen durtiyorlar, isleri yuruyor.
ama bizim isimiz, dirgenden de ote. bilmek, kavramak, tahlil etmek zorundayiz, her seyi; kurd-kurdistanla ilgili ve ilgisi olabilecek her bir siyasi-cografi-felsefi-ilmi, her olguyu birilerimiz kavramak zorunda. kimse bizi hoo diye durtulen okuz yerine bile koymiuyor, koymayacaklarda.

cemil berzan'a iltifat ederken, adamin sunni-safiiligine isaret ederek konusuyor.demekki kurdler arasi modernitenin temel sarti, sunni-safii olmamak, ama arada berzan gibileri de cikip, bu gelenegi bozarak, cemil yoldasin takdirlerine mazhar olabiliyor, netekim.

yukarida turklerle isbirligi yapan" hamidiye kurdleri " veya " hamidiyeci" ithamlariyla kurdlerin bir kesimini hedeflemis cemil gundogan.

bir kere hamidiye alaylari osmanliyla isbirligi yapan , osmanlidan idari olarak belirgin farkli konumu olan bir devletin, veya federasyonun veya muhtariyetin
kurumu degil.

hamidiye alayi,adi uzerinde sultan abdulhamit'in zamanin yasalari veya her ne zikkimsa olusturdugu bir kurum. aralarinda kurd olmayan- mesela yogun bicimde karapapak azeriler de var-. allah bilir ermeni bile vardi !

cemil yoldas takintili havsalasiyla hamidiye alaylari kurumunu, kurd halkiy;la ozdeslestiriyor, yahutta kurd'un ihanetine ornek veriyor.

nasname'nin bu muthis insanlik girisimine destek vermemekle itham ettigi kurd sitelerinin de, guneyli kurd yoldaslari gibi( tirnak icine almis) dort karili rejimler ozlediklerine dikat cekiypr; yani demokrasi bunun tersi oluyormus !

cevap verecek, bundan sonrasina dair belirleme yapabilir, benden bu kadar.

allah bize akil fikir vermez, biz bulacagiz akli fikri satilan yerde, biz !

saygilar

canbek

نەناسراو (not verified)

Sun, 05/17/2009 - 16:36

Hocam, Kürtlerin uğratıldığı Kerkuk kuşatmasının arkasında bildiğimiz arap ligi ve ikinci dereceden sömürgeci devletlere ilaveten belirleyici olarak Fransa-İngiltere-Almanya triosunun EU payanda edilerek yığdığı ağırlık var. Biz buna istemezlik yada sıkı muhalefet de diyebiliriz. Fransa ve İngiltere, Lozan ve Ankara antlaşmasının ruhuna uygun hareket ediyorlar. Lozan ve Ankara anlaşmaları sadece muahede olmaktan öteye, 1920'li yıllarda bölgeyi dizayn etmiş bu iki ülkenin oluşturduğu statükonun temel dayanağıdır. Almanya bu anlaşmanın dışında olmakla, hatta bu anlaşma Almanya'nın yenilgisi üzerine inşa olunmuş bir statükoyu resmileştirmekle birlikte, bugün aradaki ihtilafın EU oluşumuyla giderilmiş olması, ek olarak Almanya'nın kadim bağımlısı Türkiye, ayrıca İran rejimi ile en iyi denebilecek derecede siyasi-ekonomik-askeri ilişkileri, Lozan ve Ankara anlaşmalarının tüm EU ülkelerine sağlayacağı yararların dışında Almanya'ya extradan etkinlik ve çıkar sağlamanın imkanlarını sunar durumdadır. Musul ve Kerkuk Lozan'la kürtlerden alınmış, bölge o günün egemenleri tarafından paylaşılırken araplarla sağlanan konsensüs gereği arapların denetimine bırakılmıştır. Görünürde arap denetimi esasta batılı petrol konsorsiumlarının denetimi olarak işlemiştir. Taki 1958 yılında BAAS petrolleri "millileştirip", batı kosorsiumlarının imtiyazlarını iptal ederek Irak'tan kovuncaya kadar. Irak BAAS yönetiminin "millileştirme" adı altında batı konsorsiumlarını kovarak petrol yataklarıyla birlikte yöreyi sahiplenmesi kürtler adına ikinci bir gaspın oluşması demektir. Kürt toprakları, dolayısıyla kürtlerin gaspedilen zenginlikleri yerel gaspçılar tarfından hepimizin çok iyi bildiğimiz vahşet örnekleri sergilenerek bugüne kadar kontrol edilebilmiştir. Musul ve Kerkuk petrollerini ele geçirebilmek için 1919'dan 1924'e kadar kürtlerin ingilizler tarafından uğratıldığı soykırım hatırlardadır. Bu dönem içerisinde 7 bin kürt köyü ingilizler tarafından haritadan silinerek bölge adeta insansızlaştırılmıştır. Bölgeye arap nüfusun yerleştirilmesi o tarihlere kadar uzanır. BAAS darbesini müteakiben Kerkük ve Musul'un tamamen arap kontrolüne girmesiyle kürtlerden zorla koparılmak istenen bu yöreler için Barzani'nin başlattığı mücadelenin 1958 yılına isbet ediyor oluşu tesadüfi değildir. [i]'Kerkuk'te bir tek kürt kalmasa Kerkuk yine Kürdistandır'[/i] sözü, o günlerin sözüdür. Bir organın bedenden koparılmasına verilen tepki gibi derinden gelen doğal ve haklı bir isyanı temsil eder. Kerkuk ve Musul kürtlerin toprağıdır ve kürtlerden gaspedilmiştir. Geriye alınması, kürtlerin milli ve vazgeçilmez haklarının istirdadı kapsamında, kürt vatanının sahiplenilmesi olarak günümüz kürt siyasetinde hala baş sırayı işgal ediyor. Irak'taki Amerikan varlığı BAAS hegemonyasını yıkarken batı konsorsiumlarına yeniden yol ve imkan sundu, ancak eski aktörler yöredeki varlıkları için "müktesep hak" iddiasını öne çıkaramadılar. Bölgenin yeni siyasi biçimlenmesi hukuken esastan yoksun müktesep hak iddiasının ancak silahla yaşama geçirilmesini zorunlu kılıyordu. Avrupa devletleri bunu göze alamadılar. Konuyu dağıtmamak için bir cümleyle değineceğim, ABD-EU restleşmesinin, Türkiye'nin günaşırı sınırötesi hikayelerinin, İran'ın sınırda sürekli taciz harekatları düzenliyor olmasının, PKK serüvenlerinin altında yatan hikaye budur. Sonuçta, bölgede ekonomik ve siyasi anlamda yeni aktörler türemiş durumda. Kürdistan bölge yönetimi de yeni ve ağırlıklı aktörlerden biridir. Bölgeyi yeniden 1958 öncesi konumuyla elinde tutabilmenin imkanlarından yoksun bırakılan başta Almanya ve peykleri olmak üzere EU'nun hatırı sayılır devletlerinin bölgeye dair emellerinin sona erdiğini söylemek saflık olur. ABD'nin fiili kartlarına ilaveten EU'nun da Türkiye ve İran gibi bölgedeki tasarımlarını yaşama geçirmeye yarayan fiili güçleri var. Bir farklaki İran Musul oyununda EU ile karşıt poziyonda. Birçok konuda EU ile birlikte hareket eden Rusya da Musul konusunda EU ile farklı ama İran ile denk konumda. Dikkat edilirse buradan itibaren Musul ve Kerkuk'u birbirinden ayırıyorum. EU, Rusya ve İran'ın muhalefeti nedeniyle bölgede elini güçlendirecek yeni kartlar arıyor. Musul'da önemli bir süryani nüfus var. Lübnan'da da iktidar ortağı durumundalar. Eskiden İsrail yanlısı falanjistler içerisinde yer alıyorlardı. Hristiyan oluşları nedeniyle kiliseye ve Avrupa sağına cazip geliyorlar. Misyoner faaliyetleriyle "ehlileştirilmiş", sadakati sağlanmış bir grup. Musul'un, bir süryani devletçiği yada süryanilerin yönetimini ağırlıklı olarak ellerinde bulundurduğu federatif bir yapı olarak planlandığı, bölgede yeni bir İsrail'e zemin hazırlanmak istendiği 1958'den beri biliniyor. Aslında plan daha eski, kurulması planlanan ilk "İsrail" olarak süryani devletçiğini anmak hiçte yanlış olmaz. Simko bu hayali bitirdi. BAAS'ın girişimi önünde çaresiz kalan batı konsorsiumları Musul projesini B planı olarak hazırladılar. Kerkuk'ta hristiyan nüfusun olmayışı Musul'un tek başına hesaplanmasını beraberinde getirdi. Irak-İran savaşı döneminde batılı güçler açıkça taraf olmak konusunda uzunca bir zaman diplomasi yürüttüler. Dönemin İran lideri Humeyni'ye destek karşılığında yapılan gizli tekliflerden biri de Irak'ın işgal ederek dağıtılması sonucu Musul'da süryani ağırlıklı bir devlet kurulmasıydı. Bu teklif İran'ın bölgedeki çıkarlarına uzun vadede mahzur teşkil ettiği için Humeyni; [i]'Musul kürtlerindir'[/i] diyerek teklifi bütün dünyaya ilan edercesine reddetti. İran, yeni bir İsrail istemiyordu. İsrail'in hangi koşullarda ve hangi argümentler kullanılarak inşa edildiğini anımsayınız. Bir işgalin sonucunda, işgal edenler tarafından getirildiler. Zulme uğramış, dünyaya dağılmış halleri ve holokost.. Dönüp süryanilere bakınız.. Aradaki fark nedir? Arada fark var. Süryanilere kürtlerin gaspedilmiş topraklarında, kürtlere rağmen yer veriliyor. İngilizlerin, daha sonra arapların bu toprakları işgal ederek kürtleri tehcir ve soykırımla topraklarından etmeleri, bu toprakların daha düne kadar gerçek sahipleri olan kürtlere rağmen sanki sahipsizmiş ve isteyen istediğini yerleştirebilirmiş "hakkına" kavuşturuyor. Lübnan'da 500 bine yakın süryani var ve iktidar ortağıdırlar. Süryaniler için sun'i Lübnan, sun'i olduğu için bir türlü durulmayan Lübnan düşünülmüyor. Suriye'de 300 bin süryani var ve gerçek vatanları Suriye. Suriye'de ağırlıklı olarak yaşadıkları yöreler süryanilere vatan olarak düşünülmüyor. Neresi düşünülüyor? Musul. Niçin? Kürtler, vatanlarının peşkeş çekilmesinin nedenlerine eğilmek ve bu konuda yekvücut olmak zorundadırlar. Süryani soykırımının İsveç parlamentosunda görüşülüyor olmasını kürtlere yönelik bu planın eşliğinde değerlendirmek gerekiyor. Süryaniler bulundukları yöreleri çoğu da kiliselerin ve misyonerlerin telkinleriyle terkederek İsveç'te toplanmış durumdalar. İsveç'teki diğer göçmen gruplarıyla kıyaslandığında fazlaca bir önemi olmamasına rağmen süryanilere geçen hükümette bir bakanlık verilmişti. Bir önceki dönem bakan olan şahıs şimdi İsveç sosyal demokratlarının genel sekreteri. Süryani Seyfo'sunun kürtleri suçlar tarzda şeytan halkası olarak kürtlerin boynuna ilmiklenmek istenmesinin Almanya nezle olduğunda onun yerine hapşıran İsveç'ten güç alıyor oluşuna bu nedenle şaşırmamak gerekir. İsveç'in Türkiye'yi savunma, kürtlerin milli ve demokratik haklarını devlet olarak es geçme şampiyonu oluşunun da bu hesapta bir payı var. Almanya gibi İsveç'te kapitalistleşmesini geç tamamlamış ve paylaşımda herhangi bir ticari pazarı yada petrol bölgesini garantileyememiş ülkelerden biri. Kürtlere ve kürt varlığına rağmen bu hesap tutarmı? Ayrı bir meseledir. Ancak oynan oyunun altındaki niyet budur. Kürt aydını mahlasıyla sahnede gördüklerimize gelince.. Yarın arapların, türklerin, farsların işagalle tutunarak nüfus yerleştirdikleri bölgelerin asıl sahiplerine iadesi söz konusu olduğunda da aynı filmi yeniden izleyeceğiz. Asuri yada süryani densin, unutulmamlıdırki Musul'da işgalcilerin bakiyeleri olarak yerleştiler. Modern hukuk bir kez yerleşenin yerleştiği topraklardan kendi isteği dışında çıkarılmasını menediyor. İnsani tutum da budur ve sonuna kadar benimsiyorum. Ancak ülkenin kime ait olduğu, yerleşiklerin kimlerin ülkesinde yaşamakta oldukları sorunu da modern hukukun kapsamında açıklığa kavuşturulmuştur. Soykırıma uğratılmışlık şeklinde mazlum edebiyatı ve petrol şirketlerinin çıkarları kürtlerin ülkelerini ellerinden almaya cevaz vermiyor. Bugünkü lafzıyla bile cevaz vermiyor. Gelecekte de karşımıza çıkacak olan bu soruna siyasi ve hukuki boyutlarıyla bugünden hazırlıklı olmamız gerekiyor. Benzeri bir sorun Kürdistan'ın bir diğer parçasında, Kurdistan'a Sor'da aciliyet kesbederek yakıcı bir şekilde kendini ortaya koymuş durumda. Ermenilerin soykırıma uğratılmışlığı onlara işgal ve kürt topraklarını ilhak hakkını vermiyor. Orada oynanan oyun da petrolle ilgili olarak, petrol pazara ulaştırılacağı güzergahla ilgili olarak kürtlerin yaşamlarına ve topraklarına mal olmuş durumda. Yazımı konuyla ilgili yazan sizlere bir beğenimi ve şükranlarımı arzederek noktalamak istiyorum. Bağışlayacağınızı umarım. Sizler, kürt vicdanı olmayı seçen şahsiyetler, kürtlerin haklarını dile getirirken yurtsever olmaktan önce buram buram bir insancıllığı yükseltiyorsunuz. Avukatsız bir halkın tabii temsilcileri olmayı hakediyorsunuz. Nur olun.. Sevgi ve saygılarımla.

SN. Canbek ve K.Fani! Aydinlatici ve yerinde olan cevaplariniz icin beyninize ve elinize saglik. Simkonun Musuldaki rolu uzerine aydinlatici bilgi veya kaynak verebilirmisiniz? Humeyninin "Musul kurtlerindir" cevabi konusunda kaynaklar varsa okumak isterim. Benim gibi tarih bilgisi kit olan kisiler icin eminim cok ilginc olur. TESEKKURLER! Welatperwer selamlarimla

Kek Nurshinic, Simko'nun süryanilerle savaşı Musul dolaylarında değil Doğu Kürdistan'da cereyan etti. Süryanileri bulundukları Musul ve Bohtan mıntıkalarından Doğu Kürdistan'a göç etmeye ikna eden batılı devletlerin istihbari çalışmalar yürüten diplomat görünümlü elemanlarıydı. Süryaniler, Doğu Kürdistan topraklarına devlet vaadiyle göçettirilmişlerdi, batılı devletlerin, özellikle ingilizlerin vaadlerine kanarak Doğu Kürdistan'da hükümran davranmaya ve kürtlerin topraklarını gaspa yöneldiler. Gerekçeleri o günün Amerika'sı olan ingilizlerce bu toprakların kendilerine vadedildiğiydi. Kürtler ile oluşan silahlı ihtilaflarında yenik düşerek İsrail örneğini anımsatır tarzda yerleştirilmek istendiklei toprakları terketmek zorunda bırakıldılar. Simko dönemini anlatan her kitapta konuyla ilgili bilgiler vardır. Özellikle İngiliz ve Amerikan diplomatlarının süryanilerle İran merkezi yönetimi ve Simko arasında mekik dokuduğu oldukça hareketli bir döneme tanıklık eden belge ve yazışmalar gerek Simko'nun başkaldırısını aktaran kürtlerce yazılmış kitaplarda ve gerekse 1. Dünya savaşı döneminde İran coğrafyasındaki hareketliliğe değinen kitaplarda vardır. Humeyni'nin 'Musul kürtlerindir' demesi İran'ın Irak savaşındaki en önemli çıkışıdır. İran-Irak savaşının başladığı dönemde söylenmiştir. Irak'ın savaş süresince batılı devletler tarafından İran'a karşı bir şekilde desteklendiği bilinir. İlk etapta örtülü şekilde destek verilirken Humeyni'nin bu çıkışından sonra Irak açıktan desteklenmiştir. Bu aşamaya gelininceye kadar nötr durumda olan Almanya, Fransa gibi devletler Irak'ı desteklemeye koyulmuş yada desteklemek zorunda bırakılmışlardır. Dönemin gazetelerinde konuyla ilgili birçok bilgi yer almıştır. 'Musul kürtlerindir' denmesi kürtlerle ilgi olduğu için tarafımdan ilginç bulunmuş ve o gün için dikkatle incelenmiştir. Araya hicret girdi. O gün için biriktirdiklerime bugün sahip değilim. Gazete arşivim yok. Sadece dönemle ilgili günlük yayınları ve yayınlanmış kitapları önerebilirim. Selam ve saygılar.

نەناسراو (not verified)

Mon, 05/18/2009 - 14:18

In reply to by gozlemci (not verified)

Simko ile ilgili yüzlerce kaynak var. Aç herhangi birini oku süryanilerle ilgili kısmı. Öküzü de görürsün buzağıyı da.

hala kaynak yok hakarete meraklilarin buacagi bir sey var ama kaynak yok. kaynak net olur! simko ile ilgili kaynaklarda ne bulacagiz? musul kurdlerindir lafi gercek mi muhayell mi, kaynak nerde?

Simko ile ilgili kaynaklarda süryani ihtilafını, başlangıcını, gelişimini, sonuçlarını bulacaksın. 1980 yılına ait gazete arşivlerini tara. İran-Irak savaşının nedenlerini, gelişmesini, yapılan pazarlıkları, Humeyni'nin boy-boy fotograflarını ve "Musul kürtlerindir sözünü bulacaksın. Tara, bul ve öğren. Ukelalıktan iyidir.

kendini zorlama illa kaynak vermek zorunda degilsin sadece sunu ogren kaynak "git 1980 gazetlerini tara!" diye verilmez. kaynak veremedigin yazilarini da dilin imkanlarini kullanarak yaz, oyle ucar gozer tarzda allahin emriymis gibi ve bir kaynaa dayaniyormus gibi yazma, bazilari saf soyledigin seyleri bos yag tenekesi ibi alir icine ama herkes degil sansurcu olmazsa sana soyleceyeck baska seyler de olabilirdi ama nihayetinde seninle ugrasmak icin burda degiliz, saga sola sactigin mesnetsiz dusuncelerinle ilgileniyoruz, bunlarin iller tutar yani yok, kaynak bu sebeple veremiyorsun. musulun bugunku demografisi de senin mesnetsiz komplo teorini alt ust edecek durumda. dunyada hic bir deli arap nufusunun dominant oldugu ikinci sirada kurd nufusunun geldigi bir yere, suryani devleti gibi absurd bir seyi dusunmez. velevki dusunen ciksa bile bunun israil ile uzaktan yakindan hic bir benzerligi yoktur. isralinin tasiyici nufusu yahudi camiasinin taa 1800 lerde ulastigi gucle kiyaslandiginda suryani-asuri cematti eriyen bir dolu tanesi gibidir. kimse bu ata oynamaz, oyle bir niyet kafalardan gelip ecmis olsa bile. ee nasil olsa uc bes suslu cumle ve arameik ahali icin batli kaynaklarda bunlara axyz denirdi gibi sacma malumatlara kanacak adam bulyorsun. bu da senin varolma yolun. AD 500 ila 1000 yillarinda yasamis bir kavime hangi batili kaynak gerekiyor? komedi olur bu kadari da olmaz. batinin bu hususta ogrendigi dogru durust bilgiler Layard in asur kazilarindan sonraya denk duser ki, burda ana kaynak da gene dogunun tozlu tabletleridir. yazinin luzumsuz cakil taslari ile susleyip saflari avlayacagina dogru duzgun yazmayi dene ukale (akililar) camiasina duhul etme sansin artar.

TÜBİTAK bağımlılığına ilaveten konsolosluk yalakası biri üstüne bir de senin gibi paralı askerlik yapmış olursa söylenenleri türklerce kapatılmış algılama ve anlama organları yerine kıçıyla anlamayı yeğler ki bu son derece anlaşılır bir tutumdur. Irak-İran Savaşı'na dair bir yılın gazete arşivlerini taramak sana zor geliyorsa mayası bozuk birinin keyfi böyle istiyor diye kalkıp gazete arşivlerine nurcu olarak zıbarmış babanın hatırı için on gün emek verecek değilim. Sana lazımsa yolunu gösterdim, yerini gösterdim tara. 1980 yılı gazetelerini kaynak göstermek hem kaynak göstermektir hem de senin gibi salaparti türedileri öğrenmeye teşvik etmektir. Boş teneke, bak Evin Çiçek'in makalesi senin yırtınmalarını boşa çıkarırcasına Ermeni Soykırımı'ndaki Teşkilat-ı Mahsusa rolünü mertek gibi gözüne dayıyor. Simko bahsi her kürdün bildiği bahistir. Simko ile geçen kitaplarda istisnasız yer alan süryanilerle yaşanmış ihtilaflara değinilir. Kürtler bunun bilincinde olduğu için sadece zikredilmesi yeter ve artar. Kaldı ki Simko ile ilgili kitapların tümünü kaynak olarak göstermek oldukça iddialı bir tutumdur. Sen mahlas soytarılığına kalkışacağına eğer okumuşluğun varsa bu kitaplarda yer alan aksine bir bilgiyi aktar herkes görsün. Senin gibi senden sonraki nesebin de kürdüm diyemiyecek. Nesebini türklerle karıştırmış mayası bozuk paralı asker seni. Kaynakların ve tezlerin doğruluğu değilmiydi ki seni marka yapmış mahlasından da ederek burada hergün binbir kılığa zorluyor? Teşkilat-ı Mahsusa'nın devşirdiği senin gibi türk postalı giymekte beis görmeyenlerin işlediği suçlar sergilendikçe renkten renge giriyorsun. Hele önce senin bukalemun gibi renk değiştirmenin esbab-ı mucibesini bir dinleyelim. Ne dersin? Ne bilirsin sen amorri bahsini? Asur hakkında bugüne kadar ne okudun? Asur ve kurduğu başkentleriyle ilgili elinde hangi karşı bilgiler var, niçin sıralamıyorsun? Elini tutanmı var? Ankara fotografçılar derneğinin kurucusu başkent devşirmesi seni! Kürtlere çamur atmaktan, hakaret etmekten, bunu da kancıkca binbir mahlas arkasına saklanarak yapmak öte ne bilirsin sen? Konsolos tenekesi!

bak su edepsizlige, konuyu tartisacagi yerde hastalikli yalanlarini sacmayi tercih ediyor. bunun ne mal oldugu asikar ancak buna kredi verenlerin iyice ogrenmesi icin her yazdigin ve savunmaktan aciz dustugun zirva yuzune tutulacak. yalanci ihbarci aciz bir adamsin kaynak var mi kaynak? yok oyle iskemebyi kubradan tez sallamak!

İran-Irak savaşına dair haber içeren 1980 yılı gazetlerinin hepsi kaynak. Simko'nun direnmesine ve yaşam hikayesine dair kitapların hepsi kaynak. Simko bahsinde Cemil Gündoğan kürtleri sanık sandalyesine oturturken aklına kaynak gelmedi. Kürtlere ne yapılırsa yeridir değilmi? Türkleri aklamaya kaynak gerekmiyor, Teşkilat-ı Mahsusa'yı aklmaya kaynak gerekmiyor, kürtleri asılsız isnatlarla suçlamaya kaynak gerekmiyor. Kürtler lehine yapılan yorumlar gözüne batar, önüne serilen yüzlerce kitabın içerdiği bilgiler, bir yıllık gazete neşriyatı güme götürülmek istenir. Hastalık bahsine gelince.. Forumlarda keskin kürt edası yansıtmaya çalışanların soykırımcı ordudaki paralı askerliğini türklerin soykırımcılıktan beraat ettirilmesinin içgüdüsü haline getirmesi hastalık olmaz. Sanki türklerin askeri güçleri ve paramiliter uzantıları aklanınca senin paralı askerliğin olumlanacakmış? Türklere tork derken aynı torkların konsoloshanelerinde hem de askeri ataşelerle kürtleri aşağılayan ve bilgi sızdıran al takke ve küllah ilişkisi hastalık olmaz. Kürtlerin geçmişi hakkında bilgisi olmayan birinin her gün beş çeşit mahlasla forumda kürtlere hakaret etmesi hastalık olmaz. Bizler bu mayası bozukları deşifre edince hastalık olur öylemi? Sana hasta demeye gerek yok, forumda girdiğin kılıklar akli ve ruhsal dengene yeterince kanıt oluşturuyor. Kuyruğunu sallama bari, konsolos marka teneken fazla ses vermesin. Mayası bozuk devşirme.

1980 in gazeteleri ? hangileri(diyelim ki 10 gazete) 1980 365 gun eder, ortalama gazeteyi 20 sayfa say haydi alakasiz sayfalari cikar geride kaldi en az 5 sayfa 10 gazete eder 50 sayfa, carpi 365 etti mi sana 18250 sayfalik bir kaynak: ulan akli olan bu martavallarina guler. simko ile ilgili kitaplara yazilan bak demek kaynak gostermek olmaz, sen burda ona buna iftira atip konuyu tartismaktkan yirtacagini saniyorsan aldaniyorsun. hurafaye kendini inadirmissin delidir deyip geceilir, konudan kacma mevzuyu da yalanlarinla dagitma. cemil soyle yamis boyle yapmis benim adim cemil mi? cemili mi tartisyoruz? musul konsunda yazdigin sacma sapan seyleri de tartismiyoruz, ortaya kesin kaniti varmis gibi savurdugun uc bes temel konuda sana kaynak goster dedim, bana kutuphaneye git diyorsun. adami tefe koyarlar bu sekilde tez ileri surerse. buldun gariban ulusun ac bilac cocuklarini savur iskembeden! konu degildi ama gecerken alakasi oldu, asuriler-aramaik dili vs hakkinda yazdiklarin da palavra kulaktan dolma bilgilerden ibaret. bu uyduruk bilgilerin uzerine insa etmeye cabaladigin paranoyak komplo sacmaliklarinda ciddiyetten uzak. sana saf saf inanalar ileride dunya alem onunde kotu duruma dustuklerinde, bize bir sahip cikan bunlari uyaran cikmadi demesin diye kamu hizmeti icin arada sirada vakit buldukca ensendeyim. haberin olsun. haydi bakalim simdi sana benzerlerle ve saftriklerle paslasmaya devam. tek cephanen uyduruk yalanlarla manasiz carpitmalar bunu kendin sikisinca gosteriyorsun. eee haliyle eglendiriyorsun da.

Asuri-Arami bahsini etnik briliktelik bağlamında anlaman için önce bu konuda beş sene benden ders alman lazım. Aramice-Asurca-Eski Süryanice ilişkisi içinde bir beş sene daha gerekiyor. Ancak ondan sonra doğu süryanicesi ile batı süryanicesinin ne olup olmadığını anlayabilecek duruma gelirsin. Bir beş sene de bunun için gerekir. Tabii bunlar senin gibiler için değil. Sen türklere paralı askerlik hizmetini gizlemek için keskin anonim kimlikle kürtlük tasla. Seni bu forumda adama sayan senin gibi olsun. Konsolos tenekelerine bilgi ve belge yok. Kim senin gibi türk hizmetkarlarını adama sayarsa git onlardan bilgi ve belge iste. Asur bahsini askeri ataşen biliyorsa sana anlatsın. Eğer anlatamazsa ermeni asıllı şerikin Recep Maraşlı'ya sor yada senin gibi kürt düşmanlığına programlı İbrahim Seven'e sor. Biliyorlarsa açıklasınlar. Kürtleri ofsayta düşürme kampanyasını birlikte örgütlüyordunuz. Şükrü Gülmüş'le Özcan Soysal'ı da unutma. Sayende aramilerle asuru, aramice ile asur dilini ve süryaniceyi ayrı zanneden ve birbirinden ayırmaya kalkışan diplomalı bir eşşeği dünya tanımış oluyor. Yazmaya devam et. Kaşağıyı elimden bırakmaya niyetim yok. Nişadır yangının sönünceye seni kaşağılayacağım cahil soytarı. Ne yazıkki senin gibi türk üniversitelerinin bahçesinde otlamış zır cahil eşşeklere bir dönem bu forumda "hoca" dendi. Şimdi sana hoca diyenler ne menem bir eşşek olduğunu asurla ve kökeni ile alelusul birkaç kitap karıştırıp anlasınlar. Aslında eşşek sıfatı sana iltifat eşşeklere küçümsemedir. sen eşşek bile olmazsın. Olsan olsan tork olursun. İt itin yanında yatarsa ya huyundan ya tüyünden alırmış. Sen ikisini de almışsın et beyinli cahil.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.