Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 9 April 2009

KAYIPLARI UNUTMA!

Kalender ŞAHİN

17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası ve bu hafta egemenlerin bizlerden kopartıp aldığı kayiplarımızı aramak, onların akibetlerini aydınlatmak ve kayip edenlerde hesap sorulması noktasında ısrarcı olmak için mücadelemizi yükseltelim!
Gözaltında kayıplar, egemenlerin kendilerine karşı gelenleri sindirmek ve yok etmek için başvurdukları yöntemlerden biri olarak, onlarca ülkede yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir.
Bu gün itibarıyla ülkemizde kayıpların sayısı binlerle ifade edilmektedir ve halen akibetleri aydınlanmamış on binlerce failli meçhul (belli)ve kayip olayları vardır ve Kürdistanda her kentte her köyde ve her semtte kayiplar var ve bu kayipların akibetleri aydınlanmayı beklemektedir.
Sömürgeci işgalci Emperyalistler çıkarları uğruna yürütülen işgal ve talan savaşlarında her gün yüzlerce insan katledilmektedir.
Afganistan'dan Filistin'e, Irak´tan Sri Lanka´ya, Kolombiya ve Afrika´nın birçok ülkesine kadar halkların üzerine her gün bomba yağdırılmakta, evleri yerle bir edilmekte, çocuk-kadın, genç-yaşlı her yaştan insan katledilmekte veya gözaltında kaybedilmektedir. Her türlü saldırganlık ve katliamın yanı sıra, ABD tarafından insanlar dünyanın herhangi bir yerinde kaçırılmakta, CIA uçakları içinde işkenceli sorgulara tabii tutulmakta ve onlarca ülkedeki gizli cezaevlerinden birine götürülmektedir. ABD´nin CIA uçaklarıyla kaçırdığı ve akıbeti hala bilinmeyen 39 insanın durumunda olduğu gibi, sayısı belirsiz olarak gizli cezaevlerinde tutulan insanların sayısı ve akıbeti hala belli değildir.
Bu gün Irak işgalinde 1 milyonun üzerinde insan katledilmiş ve kayıp edilmiştir.
Filistinde yıllardır Siyonist İsrail işgali altındaki topraklarda onbinlerce insan katledildi ve halen katliamlar devam etmektedir.
İşgalci sömürgeci emperyalist haydutlar dünyamızı ezilenlere zindan etmek istemekteler, kendilerine her türlü insan hakları ve lüks yaşam isteyen bu haydutlar muhaliflerine işçi emekçilere dünyayı yaşanılmaz hale getirmek istemekteler işkenceler, katliamlar, kayıplar her gün artmaktadır.
Bu katliamların, kayıpların en belirgin göstergesi ABD, İngiltere ve diğer emperyalist işgalcilerin Irak`ta yarattığı Ebu Garip zindanlarından dünyaya saçılan ve insanlığı utandıran işkence resimlerinde görülmektedir.

Sömürgeci işgalci egemen güçler kendilerini yaşatmak için işçi emekçi cephesine acımasızca ve haydutça saldırmaktalar ve kendilerini yaşatmaları için bizlere her türlü ölümü hak görmekteler.
Bizlere her türlü zülümü ve ölümü reva gören bu haydutlara karşı direnmek ve kayıp edilen ulus ve sınıf kardeşlerimize sahip çıkmak her insanım diyenin vaz geçilmez görevidir, görevide olmalı!
Emperyalist saldırganlığa karşı direnmek insanlık onuruna sahip çıkmakla eş değerdir!
Emperyalist sömürgeci devletler bir taraftan canlarımızı kayıp ederken diğer taraftan halk adına hareket ettiğini idia edenlerinde insanlarımızı canlarımızı kayıp ettiği bilinen bir gerçektir en somut örneğiyse PKK içerisinde yaşanan kayıp olaylarıdır 11 yıldır kayıp edilen kardeşim Aydın ve arkadaşlarının akibeti halen karanlıkta ve aydınlanmıyor bu kayıpların akibetlerinin aydınlanmasını her defa istediğimizdende saldırılara maruz kalıyoruz tehdit ediliyoruz!
Sömürgeci devletlerin bize reva gördüğünü güya kürt halkının temsilcisi olduğunu idia eden PKK de yapmaktadır anlaşılan bu alandanda düşmanına benzeşme yaşanmaktadır!
Katledilen kayıp edilen kardeşlerimize sahip çıkmanın tek yolu emperyalist sömürgeci güçlere ve kayıp olaylarını yaşatan karanlık örgütlenmelere karşı onurlu bir duruşla mümkün olabilir ve bundan başka şansımızda yok sanırım!
Kayıpların çığlığını yükseltmek ve onların çığlığına sahip çıkmak kayip edenleri teşhir edip sorumlulardan hesap sormak noktasında ısrarcı olmamız insani bir görev ve kaçınılmaz bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır yarın sıranın kardeşlerimize, bacılarımıza, evlatlarımıza ve bizlere gelmesini istemiyorsak bu gün çığlıklarımızı yükseltmek, kayıplarımıza sahip çıkmak ve kayıp edenlerin suratına tükürmemiz gerekmektedir bu bizim onur borcumuzdur, bu bizim insan olma yolundaki çabamızla mümkündür!
İnsan olmanın biricik yoluda mezarsız kahramanlarımıza sahip çıkmakla mümkün olabilir!
Her insanın bir an durup kendi yakınlarının bir an kayıp edildiğini ve edilebilineceğini düşünmesi gerekiyor ve kendi insani muhasebesini yapması gerekmektedir!

Siz hiç kayıp yakını oldunuz mu?
Dünyanın birçok ülkesinde kayıp olayları yaşanıyor. Bu, bugün yaşanıyor ve yarın da yaşanacak. İnsanlık yaşadıkça, sınıflar mücadelesi varoldukça, ulusal mücadeleler sürdükçe gözaltında kayıplar da olacak...
Kayıplar hakkında birçok yazarın, aydının, insan hakları savunucularının, uluslararası kurum ve kuruluşların çalışmaları var kuşkusuz. Bunlar değerli ve kayda değerdir. Ama bir kayıp yakınının duygu ve düşünceleri çok daha farklıdır. Öyle bir fark var ki, bu kaybedilen insanların duygularından bile farklıdır. Kaybedilenler bir defa kayıp ediliyor, acıyı bir an, ya da bir gün, bir hafta çekiyor. Fakat yakınları o acıyı, o vahşeti her gün yaşıyor. Hüseyin Toraman kayıp edileli yaklaşık 18 yıl oldu, ama Hatice ana her gün onu yaşıyor, her gün ondan bir haber bekliyor. Acı ama ziyaret edeceği bir mezar taşını arıyor. Salih Bozışık yaklaşık 71 yıldır kayıp, ama onun yakınları halen ondan bir haber beklemekteler. bir mezar taşı dahi yok.
Ülkemizde bu tür kayıp olayları onbinlerle ifade ediliyor. Ya kayıp yakınları yüz binlercedir, her gün o acıyı yaşamaktalar. Onları anlamak için, aynı acıları birlikte paylaşmak için sizin oğlunuzun ya da kızınızın kayıp olması gerekmiyor... Kayıp olayları son bulsun, bu acılar yaşanmasın istiyoruz. Ama bunun için de insanların duyarlı olması gerekli, olmak zorundayız. Bunun kavgasını vermezsek yarın sıra bizim oğlumuza ya da kızımıza geldiğinde yanı başımızda kimseyi göremeyiz...
11 yıl önce kaybedilen dörtler neredeler?
Ey insanlar siz hiç kayıp yakını oldunuz mu? Ya da kısa bir an kendinizi Hatice ananın yerine koyun. Ya da Emine ananın... Hani ya oğlu 21 Mart'ta kaçırılan, uzunca bir süre aranan, 17 Mayıs'ta da cesedi kimsesizler mezarlığında bulunan ananın. Kısa bir süre kendinizi onların yerine koyun ve düşünün... Geçen yıllarda Hasan'ın yokluğuna daha fazla dayanamayıp yitirdiğimiz Baba Ocak olun. Sizin yüreğiniz ne kadar dayanabilirdi?
Rıdvan Karakoç, Ferhat Tepe, Hasan Can, Sibel Yalçın, Aydın Şahin, Sevim Adıbille,Levent Büker Avukat İhsan Durukal ve daha nice yitirilmiş canların yakınlarının yerine koyun kendinizi ve bir an düşünün ve onları kardeşleriniz bilin ve sahip çıkın, onlarında yakınlarının sarılıp ağlayacakları bir mezar taşları olsun istiyorsanız yankılanan kayıp yakınlarının ve kayıp edilenlerin çığlıklarınıza çığlığınızı katın.
Kayıp edenlerin yakalarına yapışın hesap sorun ve hesap soralım bu bizim insani borcumuzdur unutmayalım unutturmayalım!

SEN SUSTUN!

Bir insan kaybedildi pırıl pırıl bir şafak vakti, kalabalık sokakları adımlarken.
Ve yükseldi bedeninden kocaman bir çığlık,
sen hiç bu sese kulak vermedin.
Senin suskunluğundan cesaret alan karanlığın adamları, kanlı elleriyle bir körpe fidana daha uzandılar,
koparıp dalından dipsiz kuyulara attılar,
sen görmedin.
SEN SUSTUN!.
Sen görmezden geldikçe,
Kürdistan'da dağlar bombalandı, evler yakıldı,
ırzına geçildi gencecik kızların,
talan edildi sevdalar.
Sen hiç birini duymak istemedin.
SEN SUSTUN!.
Çocukları, eşleri, babaları,
kardeşleri karanlığın bekçileri tarafından kaybedilenler seslerini duyurmaya çalıştılar.
Sen evinde sıcacık yatağında uyurken,
yemeğini yiyip,
çocuklarını severken,
cezaevinde biri katledildi.
Bir diğeri sokak ortasında kurşuna dizildi.
Bodrum katta bir çığlık yükseldi.
Dönüp hiç arkana bakmadın.
Kulağını tıkadın o yükselen çığlığa.
"Bana değmeyen yılan bin yaşasın" dedin ve SUSTUN.
Oysa, kan sıçrıyor her taraftan.
Ellerindeki kan dört bir yanını sarmış.
İşkence ve zulümden yana ne varsa bulaşmışsın.
Ve sen bu kan deryasının dışında değilsin.
İnanmıyorsan ellerine bak, üstüne bak,
sokaktaki ayak izlerine bak.
Görüyorsun değil mi?
"Ama ben" diye başlayan tüm cümleleri dök eteğinden.
İyi bak o döktüğün yerdeki bataklığa boğulan sensin gittikçe batan hepimizin geleceği.
Mutluyum diyebiliyor musun bunca olandan sonra?
Bütün bunları bildiğin halde,
sabahları iç huzuruyla vicdan rahatlığıyla uyanıyor musun?
İnsan olmanın onurunu koruduğuna inanıyor musun?
Görmüyormusun tüm bu olup bitenleri?
Anlıyorsun değil mi?
İnsanları sokak ortasında kaçırıp kaybedenler,
insanları evlerinde en derin uykularında üzerine ölüm kusanlar ve seni binbir türlü yalanla kandırıp seyirci konumuna getirenler ortada değil mi?
Bütün yaşananları gördüğün, duyduğun ve sustuğun için
SEN SUÇLUSUN!.
Öyleyse daha ne duruyorsun?
Sende onuruna,
kaybolan değerine,
yitip giden insanlığa,
yok olan diline,
kültürüne,
yakılan köyüne ve tecavüze uğrayan oğluna,
kızına sahip çık.
Ve susma haykır avazın çıktığı kadar!
Susma susmak onaylamaktır.

Kayıp yakınları adına
Kalender Şahin

Jankurdıstan (not verified)

Thu, 04/09/2009 - 20:45

Merhaba Sayın Şahin, sizin kardeşinizin de içinde olduğu o dört Kürd gencini bende çok düşündüm [i]"ne oldular acaba"[/i] diye. O dönemlerden ben ve bir çok Kürd genci o Bulgaristan Yunanistan arazisinden geçti. Kimsenin başına bu dört gencin başına gelen bu olay gibi bir şey yaşanmadı. Dedim ya bende çok düşündüm. Bu kayıp olayının oradaki PKK'nin yerel kadrolarından kaynaklandığını pek sanmıyorum. Çünkü o karda kışta biz diğer insanları sağlam geçirdiler. O dört gence farklı davranmalarını gerektirecek bir neden göremiyorum. İşin kötü tarafı o dönem insanları şebekelere veriyorlar, her seferinde şebekedeki Bulgar adamlar değişiyordu ve bunlar bizi götürürlerken sürekli votka içerlerdi. Yani bizi koyun gibi o adamlara teslim ediyorlardı sonrası ise o gece karanlığında votkadan dolayı şarhoş olan bulgarın vicdanına kalmış. Götürdükleri hat ise genelde aynıdır o zaman arkadaşlarla konuşmamızdan bunu çıkarıyorum. Bazı arkadaşların kendilerin sınır geçme deneyimlerine göre bu şebekler şarhoşluğun etkisi ile gençlere kızıyor ve hatta bazılarını daha yunanistana varmadan Makedonya, Bulgaristan ve Yunanistan devlatlerinin tam üçgenindeki dağlarda terk etmişler. Bu durumdaki arkadaşların bazıları Bulgaristana geri gelebilmiş bazılarıda Yunanistana kör topal varmışlar. İşte ben o dört gencin başına geleni bu şekildeki sarhoş şebekenin pisliğinden korkuyorum. Eğer onları yarı yolda dağların başında tek başına terk etmişse ondan sonrasını Allah bilir. Büyük ihtimalle Bulgar ve Yunan değil Makedona geçmiş olabilirler. O olay o zaman örgütte bayağı panik yaratmıştı, hepimizden o yollardan nasıl geçildiği, hangi kişlere teslim edildiği... gibi raporlar aldılar. Yani objektif olarak örgütün insana değer ve meta biçme kültürü olarak bunlar bu kayıplarda sorumludur. Ama subjektif bir politika ve bağlantıdan dolayı orada çalışan yurtsever kadroların böyle bir şey yapacağının pek ihtimalini vermiyorum.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.