Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 22 August 2008

Tarihini tam olarak hatırlamıyorum. Çiller`in başbakan olduğu ve örtülü ödenekten ayırdığı paralarla Öcalan'ı öldürtme planları yaptığı dönemdi. Apocuların televizyonundaki programa telefonla katılan eski MIT mensubu Mahir Kaynak, şunları söylüyordu: " Dünyanın neresinde bu kadar insan öldürülseydi orada halklar birbirinden kopardı. Eğer Türkiye`de halen halklar arasında bir kopuşma söz konusu değilse bunu Öcalan'a borçluyuz. Öcalan birliğimizin garantisidir. Toplumsal patlamaları engellemenin sübobudur. Ancak Türkiye'de bazı devlet adamları bu durumu görebilecek yeteneğe sahip değiller ve dahası sorumsuzca bazı maceralara kalkışıyorlar."

Bu sözler, diğer bütün sözler ve olaylar gibi silah sesleri arasında kim vurduya gitti. Aradan yıllar geçti. Şimdilerde, her anı tecavüzle geçen Türklerle zoraki "evliliğimizin" garantisi olmak sadece devlet kadrosu Öcalan'ın işi değil artık. Birçok Kürt siyasal kadrosu Öcalan´in yükünü paylaşmak, tecavüzün garantörü olmak, ona meşruiyet kazandırmak için adeta yarıştırıyor.

Kuzey Kürdistan'daki Kürt siyasal kadrolarının büyükçe bir bölümü radikal Marksist bir gelenekten geliyorlar.Hemen hepsi -ister bir partiyle birlikte çalışsınlar, ister bağımsız olsunlar- sosyalizmin dünya ölçeğindeki kamplaşmasında taraftılar. Ya SBKPnin, ya CKPnin ya da AEPnin ateşli birer savunucularıydılar ve bu kamplaşmanın çatışmalarını Kürdistan'a taşımakta idiler. İlk vurgunu, çıkarları uğruna ölümlere gittikleri kıblelerinin yıkılan duvarları altında kalarak yediler. Sersemlediler. Değerlerinin büyükçe bir bölümünü yitirdiler.

İkinci vurgunu ise; yıllarca seyirci ve amigo olarak destekledikleri, iki tarafı da aynı merkezden, yani Özel Harp Dairesinden kumanda edilen Kürdistan'daki kontra savaşın ortaya çıkardığı sonuçlarla yediler. Kürdistan'da yıllardır "kurşun hedef tanımaz" sloganıyla sürdürülen anti-Kürt savaş, sadece Kürdistan'ın demografik, coğrafik ve sınıfsal yapısını alt-üst etmekle kalmadı aynı zamanda hukuki, ahlaki ve insani değerler bakımından büyük bir yıkım yarattı.Kuzey Kürdistan'daki anti-sömürgeci siyasal güçleri örgütsel, siyasal,programatik ve diplomatik alanlarda çıkmazlara sürükledi. Siyasal kadrolarımızı dumura uğrattı.

Kadrolarımız, yıllardır Kuzey Kürdistan'da sürdürülen ve bugün devlet programı olduğu bütünüyle açığa çıkmış kontra savaşın envanterine henüz sahip değiller. Savasin yarattığı maddi- manevi (özellikle de manevi) yıkımı tespit edememişler. Yıllardır silahların perdelediği karanlık alanda Kürt Hareketini var eden ve ayakta tutan değerlerin nasıl boğazlandığını görememişler. Bu nedenle rotası ve hedefi belli olmayan bir seyr-ü sefer halindeler. Kim neyi, niçin ve hangi araçlarla istediğini bilmiyor. Kavramların içi boş ve anlamsız. Oynanmadık tek kavram, tek değer bırakılmamış. Her isteyenin (katiller ve işkenceciler dahil), istediği zaman girip fink attığı, etik değerlerden yoksun, her türlü puştluğun "meşru" olduğu, "köpeklerin salınıp, taşların bağlandığı" politik zeminde hem Kürt kitlesi ile oynanıyor hem de kutsal değerlerimiz harac-mezat satılıyor.

Dahası hukuksuz ve kuralsız bir zeminde duruluyor. Herkes siyaseti kendi koyduğu kurallarla yapıyor. Toplumsal değerlerimiz eski bir masal. Ülkeye, ulusa, şehitlere karşı sorumluluklar, onur, namus, dostluk, sadakat gibi kavramlara fatiha okunalı yıllar oldu.

Yani her anlamıyla büyük bir kargaşa ve ahlaki çöküş.

Umudunu, ruhunu, yüreğini ve inancını bütünüyle yitirmiş siyasi kadrolarımız, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini kendi bezginliklerine ve değersizliklerine uyarlamaya çalışıyorlar.Türk Devletinin her tehdidine beyaz bayrak açarak ve programları daha da aşağılara çekerek, işi sefalet ve sadaka edebiyatına vardırarak cevap veriyorlar .

Kirlilik, hızlı ve tahammül edilmez kokular yayarak bünyelere yerleşiyor. Şimdilerde, ne Türk Devletinin Kürdistan'daki işgalinin ve zulmünün simgesi olan Türk Bayrağını öpüp başına koyanlar; ne felaket dönemlerinin çapulcu zihniyetiyle fırsat bu fırsat deyip kendini ve ailesini yüceltip fedakar Kürt Halkını aşağılayanlar; ne "Kürtlerin her şeyden önce Misak-milli ile ilgili Türk Devleti'ne teminat vermesi gerekir" diyenler ve ne de Derin Türk Devleti'nin çetelerini ve PKK'yi kullanarak yarattığı provokasyonları Kürtlerin ulusal haklarını savunan siyasal kadrolara fatura edenler zerre kadar utanmıyorlar. Ne işbirlikçilik ayıp, ne ajanlık ne provokatörlük, ne ihbarcılık. Fiyakası da cabası.

Bilinci karartılmış, hafızası tarumar edilmiş Kürt kadrolarının. Çoğu niçin yola çıktığımızı bile hatırlamıyor. Yaşanan zülüm, çekilen acılar, ölümler, işkenceler, cezaevleri, sürgünler, yakılıp-yıkılan bir coğrafyanın nedenini hatırlayan yok. Ne süngülenen hamile kadınlarımız, ne darağacına çekilen dedelerimiz ve ne kafası kesilen genç bedenlerimiz hiç bir çağrışım yapmıyor, bir görüntü oluşturmuyor artık. Bundandır ki, öldürüldükçe "Etle-tırnak" oluyoruz. Linç edildikçe "kardeş" oluyoruz.. Zülüm gördükçe zalime sevdalanıyoruz. Türk Devleti "devletimiz", Türk Bayrağı "bayrağımız", Türk Vatanı" vatanımız" oluyor.

Kısacası, önce sanal sosyalizmin dünya ölçeğindeki yenilgisi sonra Kürdistan'daki kirli savaş, zaten sığ ve öngörüsüz olan siyasal kadrolarımızın büyükçe bir bölümünü sömürgeci sisteme entegre etti, onları Tecavüzün Bekçileri yaptı .

Geldiğimiz yerde Öcalan yalnız değil artık. Kına yakılsın. "Ben bu savaşı yalnız başıma sürdürüyorum. Kimse beni anlamıyor." dediği günler geride kaldı. Bugün, bir yığın Öcalanımız var. Hepsi devlet kadrosu değiller elbet. İçlerinde çok iyi niyetliler de, Öcalan'a düşman olanlar da var. Ama bunun önemi yok. Önemli olan 20 yıllık savaş programıyla çekilmek istenilen yerde olmaları: Türk vatanının ve milletinin bölünmez bütünlüğünü savunmak!

Mazlum bir ulus için bu durumdan daha büyük ve daha yıkıcı bir felaket olabilir mi?
Simko SEVER

2 Ekim 2005

نەناسراو (not verified)

Fri, 08/22/2008 - 22:57

zman zaman burda ilginc konulara interaktif olmayi bir tek ben mi yapiyorum diye bir dusunce musallat oluyor. husnukuruntum deyip geceyim GG nin bu aktamrasinda bir iki noktayi tartismak isterim 1-ilk tartisacagim nokta slinda yazinin ana konusu degil kullanilan imzanin cagristirdigi mevzudur: simko bugun bize model lider olabilecek biri mi? simko ve ondan once farslarca tuzaga dusurulup oldurulen agabeyi-veya kardesi ikisi de kolay raslanmayacak CESARETe sahip dogaclama askeri yetenekleri olan iki kurd lokal lideriydi uzerilerine muhtesem bir filim veya roman yapilacak yazilacak trajik yasamlari vardir ve cesaret-yetenekleri her zaman hayirhahlikla anilmalidir. serko ve kardesindeki cesaret-atilganligin cok degil on binde biri korkaklik sampiyonu melanet uzmani abdo da olsaydi (bu imkasiz tabi o esyanin tabiati bu cesaretin on binde birini kaldiramaz) bugun kurdler cok farkli bir yerde olabilirdi. cunku zaman ruzgari ve kitlesel patlama kurdlerin yaninda idi. tabii boyle halamin biyiklari olsa tezleri ile toplumsal olayalara bakilmiyor o halde nasil bakilabiliyor birazcik acimasiz gelen bir bicimde simdi bu bicimle simko ya bakarsak ufuku bir kac vadinin otesine gecemeyen koylu lideri goruruz simdi bana hakli olarak kizacak koy sever kurdler sanki dizi dizi kentlerimiz mi vardi da kentli lider cikacakti derlerse yerden goge haklilar ve ortak noktamiz bu ulusun gecmiste bu derecede cesaret atakliga ragmen farslarin en basit tuzaklarina dusmelerinin nedeni de budur demek olacak yani bu mecburi bir yenilgi idi ama artik dunyanin yetmis cesit diyarinda ve kendi ulkesinde manhatanli bir amerikalinin ulasabildigi bilgi ve gorgu imkanina sahip dizi dizi kurdumuz var sayilari daha da cogalacak. bu yeni kurdlere simko bir model olabilir mi? hem evet hem hayir eveti bolumu farazi olacak eger bir lideri cimbizla kaliteli ogeler secerek yaratmak mumkun olsaydi simko dan cesaret ve atakligi alinabilirdi (ama isi baslatan suryaniler olsa dahi suryani kanina bulasmis hoyrat eli bu lider modeli olusturma isinden uzak tutulmaliydi-usta lider baskalari baslatsa bile bir problemi ona dayatilan tuzaklara dusmeden haletme yetenegi gsteren biri demektir) 2. ikinci tartisma konusu ise yazida isabetli bicimde konuldugunu dusundugum tahlil. turkiye de yasayan kurdlerin sadece apo dan esrik bicimde etkilenleri degil cok buyuk bolumu (bu grubun icine bazi anti apocular da dahil) TC nin gucunu kabul edip kurdlr icin daha low profil talepler uretenlerin sayisi epey yuksektir (eger yaziyi yanlis anlamadiysam) bu sadece curuk bir siyasi durusun urunu degil kuzey kurdistanin genel yapisinin icine evrildigi durumun kaba ortalama durumunun tezahurdur. bu nokta aslinda diaspora kurdlerinin hem goremedikleri veya gorupte bir turlu kabul edemedikleri bir durumdur kuzeyin bugunku kitlesele ortalamasini gercek haliyle gormeden kuzey uzerine diasporadan siyaset onerisi yapilamaz. diasporanin asli gorevi burda degil bambaska bir yerde duruyor bana gore boyle bu da baska bir yazinin mevzusu olacak genislikte. diasporadan kuzey kurdistan a bakanlarin kuzeyin bugunku halini ciplak haliyle gormeye ve gorduklerini sindirmeye davet edelim. apo ve en yakin murdilerinin haciyatmaz bicimde durmalarinin temel sebebi burda yatiyor galiba. HeK

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.