Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 10 January 2013

Dışarıdan gelip infazı gerçekleştiren kişi/kişiler söz konusuysa infaz edilenlerin bulunduğu büronun kapısını kim/kimler içerden kapatmış o zaman? 4- Sakine Cansız gibi PKK kurucusu ve halen en etkili isimlerinden biri ile KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan gibi bilinen aktif insanlardan 6-7 saat iletişim kurulmamış olması ve haber alınmaması olanaklı mıdır?

İmralı ile görüşmelerin başlaması ile birlikte karanlık eylemler de yürürlüğe konulmaya başlandı.

Silahların susma olasılığı belirdiğinde devreye giren karanlık güçler, görüşmeleri sabote etmek için bu defa dolaylı yollara başvurma gereği duymadan amaçlarını açıkça ortaya koydular…

Fransa’nın başkenti Paris’te üç PKK’linin şaibeli bir şekilde infaz edilmesi ve infaz edilenler arasında Sakine Cansız’ın da bulunması sabotecilerin büyük oynadığını gösteriyor.

Basına yansıyan bilgilere göre Sakine Cansız ile birlikte KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez da infaz edildi.

İnfaz, Gare du Nord’da bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda gerçekleşti.

Olayı şaibeli kılan noktalar:

1- PKK medyası, Gare du Nord’da bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosunun birinci katta ve işlek bir caddede olduğunu söylüyorlar. Oysa Paris'i iyi bilenler ise büronun işlek bir caddede olmadığını söylüyorlar. İnfaz’ın akşam 18-17 saatlerinde yapılmış olması ve gece 01 sularında “fark edilmesi” düşündürücüdür…

2- PKK çevresi,’bazı arkadaşlar kapının önünde kan izleri görmüş ve şüphelenerek kapıyı kırarak içeri girmişler; böylece olayı fark edebilmişler’ diyorlar…

İçerde gerçekleşen infazda kapının dışında kan izleri olması ciddi bir soru işareti oluşturuyor.

3- Dışarıdan gelip infazı gerçekleştiren kişi/kişiler söz konusuysa infaz edilenlerin bulunduğu büronun kapısını kim/kimler içerden kapatmış o zaman?

4- Sakine Cansız gibi PKK'nin ilk kadrolarından ve halen en etkili isimlerinden biri ile KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan gibi bilinen aktif insanlardan 6-7 saat iletişim kurulmamış olması ve haber alınmaması olanaklı mıdır?

Hem infaz edilenlerin konumu (özellikle Sakine Cansız), hem zamanlaması hem de infaz biçimi çok düşündürücüdür.

PKK/BDP ve türevlerinin son yıllarda dillendirdiği tek şey “Öcalan'ı muhatap alınsız”, “tek muhatap Öcalan’dır”…

Bu söylemde, gerçekleşme olasılığı olmadığını düşündükleri için ısrar ediyorlardı ve çözümsüzlükte kendilerinin bir sorumluluğu olmadığı algısını yaratmaya çalışıyorlardı…

Olanaksız sanılan gerçekleşti ve Devlet/Hükümet Öcalan’ı resmen muhatap alarak görüşmelere başladı. Düne kadar “tek muhatap Öcalan” diyen çevreler hemen söylem değişikliğine giderek, Öcalan ile birlikte diğer kesimlerin de görüşmelere dahil edilmesini dillendirdiler. Hatta bazı BDP Milletvekilleri, 'Öcalan ile görüşmek yetmez onu serbest bırakmaları gerekir’ gibi zamansız, anlamsız ve görüşmelerden sonuç almasını engelleyici beyanatlarda bulundular…

İradelerini Öcalan’a teslim edenler, bu iradenin devlet tarafından satın alınacağını hesaba katmadılar. Gelinen aşamada tüm inisiyatifi Öcalan vasıtasıyla eline alan devlet, görüşmelerin sonucu ne olurs olsun kazançlı çıkacaktır.

Öcalan’ın elle tutulur bir şey istemediği ve sadece kendi geleceğini düşündüğü anlaşılınca PKK içindeki değişik çevreler telaşlanmaya başladı ve “satılacak mıyız” endişesine kapıldılar…

Bu telaş ve “satılacak mıyız” endişesi farklı kesimleri harekete geçirdi…

Aynı şekilde, iç hesaplaşmada tek umudu PKK olan Kemalistler de, Öcalan’ın Hükümet/Gülen Cemaati ile yakınlaşmasında korktular ve bu görüşmelerin etkisizleşmesi için harekete geçtiler…

Gelişmeler doğru okunduğunda Paris’teki infazın arkasında kimler olduğu konusunda tahminlerde bulunmak olanaklıdır.

a- Öcalan ile anlaşan (anlaşabileceğini gören) devlet, varılan anlaşmayı sabote edebilecek aykırı sesleri ortadan kaldırmak için MİT veya diğer gizli örgütlerini devreye sokmuş olabilir…

b- PKK içinde Öcalan’a bağlı olan (aynı zamanda devlet politikalarının da gereği olarak) kesim, bu varılacak olası anlaşmadan sonra problem çıkarabilecek insanları ortadan kaldırmış olabilir…

c- PKK içindeki Kemalist kanat, çatışmaların sona erme olasılığından korktuğu için böyle bir eylem ile görüşmeleri sabote etmek istemiş olabilir…

Sonuç olarak;

Nerden bakılırsa bakılsın Sakine Cansız ve arkadaşlarının Paris’te infaz edilmeleri sıradan ve basit bir eylem değildir. Eylemin oluş biçimine bakıldığında PKK’nin direkt ya da dolaylı olarak bu eylemin bir parçası olduğuna dair ciddi kuşkular söz konusudur….

Düne kadar ısrarla, devletin elinde bulunan ve canı tatlı olan Öcalan’ın muhatap olarak gösterilmesi yanlıştır dedik ve PKK/BDP çevresinin 'tek muhatap Öcalan’ politikalarını en sert şekilde eleştirdik.

PKK/BDP ve onların kuyruğuna takılan diğer siyasi yapılar ise ısrarla ve sadece Öcalan’ı adres gösterdiler…

Öcalan’ı tek adres gösterenlerin isteği gerçekleşti artık itiraz etme hakları yoktur. İtiraz ettikçe kendilerini tüketeceklerdir ve devlet politikalarına daha çok meşruiyet kazandıracaklardır.

Özgür Bireyler Topluluğu olarak, düne kadar “muhatap Öcalan” söylemine sert tepki gösteriyorduk ve bunun olası tehlikeli sonuçlarına dikkat çekiyorduk.

Öcalan’ın talepleri, daha doğrusu kendi geleceği dışında bir talebinin olmaması bizi hiç şaşırtmadı. Çünkü kendisinden başka türlü bir tutum beklemiyorduk…

Israrla söylediğimizi bir kez daha tekrarlama gereği duyuyoruz: Silahların susması, çatışmaların bitmesi ve PKK-Devlet anlaşması konusunda tek muhatap Öcalan’dır ama Kürd/Kürdistan Sorunu'nun muhatabı ne Öcalan ne de PKK/BDP’dir. Çünkü bu anlayışın ulusal bir talebi yoktur ve tamamen entegrasyoncu bir yapılanmadır…

Yıllardır devam eden kirli, danışıklı savaş bitmelidir. Bu savaşı bitirecek olan devlet ve Öcalan’dır. Bu nedenle Öcalan ile başlayan görüşmeler olumludur ve çatışmaların sonlandırılması da ulusal talepli Kürdlerin lehinedir. Çünkü PKK/Öalan Kürdistan Ulusal Sorunu'nun önüne konulmuş ve mutlaka aşılması gereken bir engeldir. Bu engelin aşılması için PKK-Devlet arasındaki sorunların çözülmesi gerekiyor.

Dikkat edilecek tek şey, PKK-Devlet arasında varılacak hiçbir anlaşmanın Kürdleri bağlamadığı ve Kürdlerin devletleşme dışındaki hiçbir gelişmeyi “mutlak çözüm” olarak görmeyeceğidir.

Bu bilnçle soruna yaklaşıldığında, Devlet-Öcalan görüşmesi olumludur ve desteklenmelidir diyoruz. Bu sürecin sekteye uğraması sadece savaş tacirlerinin işine yarar. Bu amaçsız ve anlamsız savaş Kürdistan’daki dinamikleri yok etmeye devam edecek, gençleri boşu boşuna ölüme gönderme politikasını sürdürecek ve sonuçta gelinecek nokta yine bu günkünden farklı olmayacaktır. Çünkü PKK’nin misyonu başka türlü davranmasına olanak vermiyor…

Görüşmelerde hiçbir ulusal talebin olmamasından rahatsız olan PKK içindeki yurtseverler ve PKK'yi ulusal bir hareket gören kesimlerin yapacağı şey, savaşa PKK ile devam değil, PKK ile bağlarını koparıp Ulusal Güçler'le birlikte hareket etmeleridir.

Hem PKK içinde yer alıp hem de Ulusal Haklar noktasında bir şeyler yapabilmek olanaklı değildir…

Haber/Yorum

Anonymous (not verified)

Fri, 01/11/2013 - 00:07

PKK yine her zamanki gibi; bir tasla iki kus vurdu. 1- Sakine gibi Ocalan karsiti bir potansiyel isyanciyi/ayrilikciyi bertaraf etti. (Sakine Sener'le beraber ayrilmis ama tekrar PKK'ye dönmüstü ve nutlaka ilk firsatta ortadan kaldirilmaliydi. Bu günden daha iyi bir firsat yoktu!) 2- Sehit Sakine'nin cenazesini kullanarak PKKye bir müddet daha büyük kitle desteginin gelmesini sagladi. Özellikle bu son dönemlerde PKKnin oldukca zayiflamis kitle kaybinin giderilmesi sorunu canaliciydi. Bunu Imrali'da Ihanette Mütabakatlik Etme Görevini tamamlamak icin yapmak büyük bir gereksinim ve zorunluluktu. Sakine bu projenin bozulmasinda PKK icin büyük bir riskti. Öcalan Imrali'dan operasyonu bizzat BASLATARAK Sakineyi ortadan kaldirdi ve yine herzamanki gibi kendi öldürdügü bir kürdün cenazesini istismar ederek kitle destegini güclendirdi. Büyük bir ihtimalle Öcalan bu siparisi MIT'e ve MIT ise alt bir MIT taseronu'na yaptirmayi sagladi. Kesire Yildirim'in bir sözü var: "Öcalan kritik anlarda bagli oldugu gücleri harekete gecirir!" PKK'nin kürt önder kadrolarini bir-bir pesisira tasfiye etme zincirine yeni tasfiye edilmis bir kadro daha eklenmis oldu. Sakine, Mehmet Sener'le beraber PKK'dan ayrilmasina ragmen hala PKK'da kalmada ikircikli davranma hatasini hayatiyla ödedi. Sakine'den sonra PKK icindeki bütün kadrolar tÿrk imalati (MADE IN TURKEY)'dirlar. Sakine'den sonra kalanlarin hicbiri eski güvenilir kusaktan sayilmaz. Belki ismi o kada öne cikmamis Zeki Singali vb bir iki kisi daha kalmis olabilir ama genellikle simdi arta kalanlarin topyekünü ANKARA PKKsidir- Ocalan ve PKKsi kürtleri va anavatanlarini topyekün satma projesinde hicbir engel tanimadan dörtnala ilerlemektedirler. Bu ihanet serüvenlerinde her dört sömürgeci devlet ve bütün diger kürt düsmanlarindan destek ve yardim alarak bu lanetli misyonlarini yerine getirmektedirler. Kezebxwîn

Anonymous (not verified)

Fri, 01/11/2013 - 15:52

SAKİNE CANSIZ GİBİ DENEYİMLİ VE DİRENİŞÇİ BİR KADROYU VURMAK DEMEK KÜRDİSTAN KURTULUŞ VE BAĞIMSIZLIK DEVRİMİNİ TASFİYE PLANININ KAÇINILMAZ BİR PARÇASIDIR   Ve bu siyasî cinayeti de hiç şüphesiz PKK ve bağlı olduğu güçler işlemiştir. Çünkü PKK'nin kürt öldürmesi (özellikle de GELİŞKİN kürd kadrolarına gözünü kırpmadan kıyışı yeni bir olay değildir. PKK'nin bağlı olduğu yer belli: Türk Derin Devleti.   Sakine Cansız'ın PKK tarafindan vurulması için çokça neden sözkonusu:   1. PKK'de, genel sekreterlik dail en üst düzeyde görev yürütebilecek yöneticilik kabiliyetinin olması. Gelişkin ve tecrübeli bir kürt lideri olması.   2. PKK'dan Mehmet Şener ile ayrılması ve sonra geri gelmesi.   3. Öcalan'ın yüzüne karşı ona 'terbiyesiz' demesi. PKK ve bağlı olduğu güçler Sakine Cansız'ı bu günden daha uygun bir günde komplo ile ortadan kaldırmazdı. Bugün kadar uygun şartlar daha doğmamıştı. Bir sözkonusu siyasi anlaşma sürecinin hemen başlarında siyasi bir komplo düzenelemek kadar uygun bir şart yakalanamaz.   PKK hemen hemen bütün GELİŞKİN, ÖNCÜ VE İLERİ KÜRD KADROLARINI İMHA ETTİ. gerek PKK içinde ve gerekse de PKK dışında bunu çok aktif bir şekilde yaptı. Sakine Cansız'ın kahpece vurulmasından biz Öcalan ve onun şefi Türk Derin Devletini, Cemil Bayık'ı, Duran Kalkan'ı, Mustafa Karasu'yu en başta sorumlu tutuyoruz. Sonra da PKK'nin uzantıları BDP yönetimini ve en nihatinde de bu gibi cinayetlere karşı sesini yükseltmeyen diğer kürt parti ve liderlerini.   Dikkat ederseniz hala hiçbirinden çıt yok. Dün Haki Karerler, Ferit Uzunlar, Resul Altınoklar, Çetin Güngörler, Enver Atalar, Lamia Baksiler, Mehmet Şenerler, Kani Yılmazlar vurulduğunda sesinizi birazcık yükseltmiş olsaydınız, bugün Sakine Cansız'lar bu komployla katledilezdi. 'Suç'ları kürt halkına inandıkları ve özgürlüğe hizmet etmekten başka birşey olmayan, Fîdan Dogan ve Leyla Sonmez'ler bu hunhar şekilde katledilmezlerdi. TC Derin Devlet'ine bağlı PKK'nın hedefi belli: kürtleri TC'nin yedeğine almak. Bu proejyi Öcalan'ın efendileri ta 1970'lerde biçip onunla birlikte piyasaya sürmüşlerdir. Araştırılıp öğrenilmesinde yarar vardır. PKK Kürdistan bağımsızlık ve özgürlüğünün önündeki en büyük engeldir. Biz bu engeli aşmadan TC'den kurtulamayız. PKK ve TC'nin nasıl biribirinin bağlaşıkları olduğunu yavaş yavaş geniş toplum kesimleri görmeye başlıyor. Bu cinayetin arkasında PKK ve onun bağlaşığı TC'nin Derin Devleti'nin olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.  

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.