Sayin Hasan H. Yıldırım Irak ve Güney Kürdistan Gelişmeleri Üzerine
Aso Zagrosi: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz “Ad-Davla Al Islāmiyya fi al-’Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u ele geçirerek tümden dünyanıngündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşikolduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu aniçıkışı ile ilgili birhayli komplo teorileri ortaya atıldı…Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.
Hasan H. YILDIRIM: Başkalarını bilmem ama bana göre bilinmeyen sayısız neden var. Olay tüm envanterleriyle bilinmese doğru bir tahlil yapmakta mümkün değildir. Bir bakıyorsunuz modern silahlarla tam teçhizatlı yüzbinlerce askeri bir güç hafif silahlı 1500-2000 sayıdaki bir güce direnmeden arkasına bakmadan kaçıyor. Hem de tüm silahlarını arkasında bırakarak. Burada bir hinlik var. Ama ne?
En ilginç olan şey dünyanın bu gelişmeler karşısında sessiz kalması. Gayet normal bir olaymış gibi en aşağı şimdilik seyretmesi.Birçok senaryonun ortada dolaştığı kesin. IŞID’ın Suudi Arabistan,Katar, Türkiye ve kimi Sünni mezhepli İslam ülkeleri tarafından desteklendiği biliniyor. Herkesin bir IŞID’ı var iddiaları var.
İngiliz istihbaratının etkisinden, bunun ötesinde IŞID üzerinde İsrail’in büyük bir ağırlığı olduğu iddiasında olanlar var. IŞID militanlarını ABD’nin eğittiği iddiaları var. Bunlar basında çıkan ve bize ulaşan bilgiler. Fakat işin daha derinlerinde ne olup bittiğini bizim bilmemiz mümkün değil.
Her kim arkasında varsa da, Musul işgaliyle bana BOP’nin sahiplerinin bu işte oyun kuran olduğu çağrışımını yapıyor. BOP’a göre Irak’ın üçe bölüneceği var sayımı var. IŞID’ın Musul işgali BOP’nin bilinen mecrada aktığını gösteriyor. İyi bir gelişme.Kürdlere devletleşme yolu açıyor. Eğer Kürdler bu doğan fırsatı değerlendirirlerse Güney’de devlet olmamak için hiçbir neden yoktur.
Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusundaIrak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerinidinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkelgibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da IŞID’in girişimlerinden habersiz oluyor?
HasanH. YILDIRIM: Haberimiz yoktu diyen yok ki zaten. Irak ile ilgilenenlerin hepsinin gelişmelerden haberleri var. Duruma bakılırsa gelişmelerin herkesin çıkarına uygun olduğu görülüyor.Dünyaya çeki düzen veren karar kılıcılar sessiz. Şii ve Sünni Araplar memnun. Kürdler memnun ama biraz da şaşkın. Bu da, bu işin sonucunu kestiremeyişlerinden olsa gerek.İzlediğim kadarıyla oyunu kuranların memnuniyeti şuradan geliyor.Gelişmeleryüzyılın politikası olarak servis edilen BOP’nin ruhuna uygun.
Irak’taki tarafların tutumuna bakıldığında da herkes memnun. Birlikte yaşam koşulları yaratılamadı. Zaten bunun ortamı yoktu. ABD’nin dayatması sonucu “Irak’ın toprak ve siyasi birliği” korunmalı teması üzeri inşa edilen “Irak Federasyonu”nu hiçbir taraf hazmedemedi. Hem Kürdlerin Araplarla ve hem de Sünni ve Şii Araplar kendi aralarında anlaşamadılar. Hiçbir konuda ortak bir zemin yakalayamadılar. Aralarındaki çelişkiler gelişerek bu sonuca vardı. Aslında IŞID’ın Musul’u işgal etmesi ve sonrasındaki gelişmeler bir yerde bu üç gücün birbirinden ayrılmanın koşullarını daha da olgunlaştırdı. Bugünden sonra artık birlikte yaşam olmaz. Bundan sonra olacak olan kim nerede hâkim güç olacak. Savaş bu temelde sürecek.
Aso Zagrosi: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyikendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarargören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenositlere uğrayanKürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı veSykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100. yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?
Hasan H. YILDIRIM: Eğer kiminin iddia ettiği gibi IŞID üzerinde İngiliz, ABD ve İsrail istihbaratı hâkimse gelişmelere şaşmamak gerekir. İkinci dünya savaşı sonrası Ortadoğu coğrafyası nasıl cetvel ile bölündüyse bugün de yine ABD dış politikası üzerinde etkili olan İngiliz politikasının BOP ruhuna uygun olarak IŞID eliyle Irak’ta sahnelenmesi gayet doğal. ABD yıllardır açıkça Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu haritasının değişeceğini dilendirmektedir. Ülkeler parçalanacak, yeni devletler doğacak, yeni sınırlar çizilecek denilmektedir. Bu iş Irak’ta başladı. Irak üçe bölünecek. Plan budur.
Kürdler ne yapıyor meselesi biraz karışık. Son Musul işgaliyle bir şaşkınlık içine girdiler. Ne yapacakları ve bir şeyler yaparlarsa ABD, AB ve komşu devlerin tepkisi ne olur diye düşündüler. Sanırım birileri kulaklarına fısıldadı. Fırsat bu fırsat daha ne duruyorsunuz diye. Bildiğiniz gibi fazla zorlanmadan Kerkük başta olmak üzere Arap işgali altındaki “tartışmalı bölge” dedikleri aslında Kürdistan topraklarının bir kısmı üzerinde hâkimiyet kurdular. Fakat Kürdistan’ın doğal sınırlarına dayanmayı göze alamadılar. Tutuk davranıyorlar. Kafalarında ne var bilemem ama umarım savaş biter, sular durulur ve tekrar Irak devletinin inşasına soyunmazlar. Kimi Kürd önderleri tüm bu olumlu gelişmelere karşın daha hala “federatif bir Irak’tan birlikte yaşamadan” dem vuruyor. Çok tehlikeli bir düşünce.
Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yılalanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve birçok Sünni ordu vedevlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, (Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç biriniuygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
Hasan H. YILDIRIM: IŞID ile Şii Arapların savaş içinde olmaları Kürdler açısından büyük bir avantaj. Gerçi bu avantaj Saddam iktidarına son verilmesinden bugüne süre geldi. Kürdler aralarındaki çelişkileri derinleştirip bundan faydalanmaları gerekirken tam bunun tersini yapıp birbirleriyle barıştırmak için arabulucu oldu. Hatta barışmaları için baskı kurdu. Paramparça olmuş Irak devlet inşasında tayin edici bir rol oynadılar. Fakat aynı hassasiyeti Kürd devlet inşasında göstermediler. Tuhaf tarafı Sünni ve Şii Arapları birleştirmeyi kendine görev bilen Güney Kürd önderlikleri ikibaşlı konumlarını giderek içinden çıkılmaz hale gelmesi için elinden geleni yaptılar. Fakat işin bir başka tuhaf tarafı Şii ve Sünni Araplar Kürdlerin anayasal haklarını budamak için ne gerekiyorsa onu yaptılar. Bunun ötesi eldeki kazanımlarını almak için askeri yolla başvurdular. Güçleri yetseydi Saddam Hüseyin’i aratmazlardı. Bunlar bilinmeyenler değil. Buna rağmen daha hala birlikte yaşamdan diretirlerse büyük bir hata yapmış olurlar. Güney Kürd önderleri kabullenilemez bu yönlü mesajlar veriyorlar. Ayağa gelen fırsattan millet olarak nasıl faydalanırız demekten öte federatif Irak deyip duruyorlar. Kürdler federatif Irak deyip dursun Araplar habire birbirini kesiyorlar. Sıra Kürdlere de gelecek.
IŞID Sünni Arap menşeilidir. Sünni Arapların hedefinde Kerkük başta olmak üzere “tartışmalı bölgeler” denilen Kürdistan toprakları da vardır. Bugün saldırmıyorsa güçsüzlüğündendir. IŞID sadece bir simgedir. IŞID gider bir başka Sünni grup gelir. Ama ister Sünni, ister Şii Araplar her halükarda Kerkük başta olmak üzere “tartışmalı bölgeler” denilen Kürdistan toprakları üstünde “hak” iddiasında bulunmaya devam edeceklerdir. Kendini güçlü hissettikleri an buralara saldıracaklardır.
IŞID’ın Musul’u işgal etmesiyle Kürdistan toprakları olan, ancak daha hala Arap işgali altındaki “tartışmalı bölgeler” denilen Kürdistan topraklarını kurtarma ortamı doğmuştur. Başka birneden sıralamadan bile sadece oradaki Kürd halkını koruma gerekçesine dayanarak bile bu alanlar özgürleştirilebilir. Ve hatta daha da ileri alanlara kayabilir. Şu an ki konjüktör de hiçkimsede Kürdlere haksızsınız diyemez. Fakat Kürdler temkinli ve tutuklu davrandığı ortada. Kendimce bazı nedenler sıralasam bile hiçbir neden Kürd önderliğin bu temkinli tutuklu durumunu haklı kılmaz. Çünkü Arapların en zayıf dönemidir ve zorlanmadan bu
alanları Kürdistan’a katabilir. Dünyaca da meşru ve kabullenebilir bir durumdur.
En büyük korkum Kürd önderliğin 2003 yılında düştüğü hataya bir kez daha düşme ihtimalidir. İzleyeceği politikalarla bağımsızlığı güncelleştirecekleri yerde yeniden Irak Devleti’ni kurtarma derdine düşerse bir tren daha kaçırmış olacaktır. Temenni edelim bu hataya düşmesinler. Kürdlerin geleceği; kanlı bıçaklı olan Sünni ve Şii Arapları barıştırmak uzlaştırmak ve sonuç olarak Irak Devleti’nin yeniden inşasından değildir. Görev bağımsız Kürdistan’ı ete kemiğe büründürmektir
Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünnimezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dâhil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir? Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek ”teröre karşı ortak mücadele“ ve ”Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler? Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından sözediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşalttığı Kerkük vb. yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistan’i bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler? Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler? İŞİD de-facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkân sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına ”Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da ”Kanton” ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz? Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse ya da Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
Hasan H. YILDIRIM: Aso kardeşim öyle bir soru sormuşsun ki oturun bir kitap yazın mahiyettedir. Fazla derine inmeden kısaca birkaç şey söylemek istiyorum. Her şeyden önce ABD istedi diye gelişmeler onların paşa gönlünden geçenler gibi gelişmiyor. ABD bu planı Irak işgaliyle birlikte taraflara dayattı. Üzerinde 14 yıl geçti. Kürdler ve Araplar, Arapların kendi aralarındaki hiçbir sorun çözülmeden ve her gün daha da ağırlaşarak derinleşti. Bugünden sonra çokça dilendirilen “Irak’ın toprak ve siyasi birliğini koruma” ABD istedi diye olmuyor. Olacağı da yok. Olacak olan şu: Irak üçe bölünecektir. Ve hatta şu an Irak diye bir devlet ortada yok. Üç farklı yönetim var ortada. Bundan sonrada bu üç yönetimi bağdaştırmak bana göre mümkün değildir. ABD baskısı sonucu taraflar böyle bir işe zorunlu kılınsa bile kısa bir süre sonar kılıçlar çekilecek.
IŞID’ın hedefi Anbar, Salahadin, Musul ve Bağdat daha genel bir tanımlama ile Sünni Arapların çoğunlukta olan alanlarda hâkimiyetini kurmaktır. Ki önemli mevzilere ulaştıkları da sır değildir. Eğer dışarı da Şii Arapları destekleyen uluslararası bir güç olmasa tek başlarına Sünni kesimin kendi alanlarında kendi
hâkimiyetlerini kurmayı engelleyemeyeceklerdir. İkinci aşama da olacak olan şudur. Dediğiniz gibi başta Kerkük olmak üzere şu an Pêşmerge denetimine girmiş “tartışmalı bölge” denilen Kürdistan topraklarını geri almaya çalışacaktır.
Bu nedenle Irak devleti diye bir devletten bahsetmek var olan realiteyi görmek istememektir. Bugüne kadar “Irak” denilen hata ülke fiilen üçe –Kürdistan, Sünni ve Şii Arabistan- bölünmüş olacaktır. Bu koşullarda da de fakto olarak bağımsız Kürdistan doğuracaktır. Kürd siyasi önderliği bu seçenek üzerinde yoğunlaşmalıdır. Yoksa ABD bunu istedi, İran şunu istedi, Türkiye bir başka şey istedi ve bunlara göre hareket ederse 2003 sonrası yaptığı hatanın tekrarını yapacaklardır.
Güney Kürd önderliğin direk olarak bağımsızlığı dile getirdiği iddiası doğru değildir. Söyledikleri bağımsız devlet Kürdlerin de hakkıdır. Bizim hedefimiz bağımsızlıktır diyeni işitmedim. Fakat federatif Irak’tan yanayız diyen çok. Sadece Mesud Barzani’nin bu yönlü doğru bir söylemi oldu. “Biz federatif Irak’tan yanaydık. Üzerimize düşeni de yaptık. Ama muhataplarımız olan Araplar bunun gereğini yapmadılar. Şu an Irak fiilen üçe bölünmüş. Bunu tekrar bir araya getirmek mümkün görünmüyor. Bunun yanı sıra karar kılıcı halkımızdır. Halkımız bağımsızlık derse buna karşı çıkmayız” diyor.
Şöyle düşünmek yanlış değildir. Güney Kürd önderliğinin bağımsızlık fikri olmadığı için Arap işgali altındaki Kürdistan topraklarını kurtarmaya çalışmıyorlar. Ne de olsa yarın federatif Irak devleti içinde kalacağız düşüncesi hâkim.
Bildiğim kadarıyla Kürdlerin askeri olarak bir sıkıntıları yok. Bilindiği gibi Irak’ta bir yönetim boşluğu var. Pêşmerge’ye ileri komutu verilmesi halinde Bağdat’ta kadar bile gidebilir. Savaşın dili de budur. Yarın sular durulup, görüşme masası kurulur, bu kozlarla eli güçlü olarak masaya oturabilir. Fakat izlediğim kadarıyla Kürd önderliği bundan çok uzak. Hala Irak devleti, anayasa, söz verdiler, Türkiye, İran, ABD ve bilmem kim ne diyor gibi saçma argümanlarla kendilerini kandırırlarsa Arap işgali altındaki Kürdistan topraklarını kurtaramazlar. Barış masasında kimse kimseye toprak vermez. Dünya da şimdiye kadar bunun emsali yok. Toprak silahla alınır ve şu an Kürdlerin bu gücü var.
Bu ve benzeri her girişimin hizmet edeceği tek bir hedef olmalı. Bu da bağımsız Kürdistan hedefidir. Bunun koşulları fazlasıyla mevcuttur. Bağımsızlık ilanı için toplumsal destek fazlasıyla var. Bunu 2005 resmi olmayan referandum sandığına yansıyan %98’lik Kürdistan halkının iradesidir. Sakat olan Güney Kürd önderliğinin politikasıdır.
Sorunun bir başka boyutu daha var. Dış güçlerin alacağı tutumdur. Şu an ki konjontöre bakıldığında Kürdlerin bağımsızlık ilanı karşısında kimi cılız seslerin dışında kimsenin bunu engelleyecek güçleri yoktur. Mevcut ortam da öyle bir kanı oluşmuş ki Kürdlerin bağımsızlık ilanı yaygın bir çevrede meşruluğu kabul görülüyor. Bu büyük avantajdır. Yine temenni edelim, Kürd önderliği ayağa gelen bu fırsatı kaçırmamasıdır.
Türkler elbette buna rıza göstermeyeceklerdir. Bunu engellemek için elinden geleni zaten yapıyorlar. Buna rağmen engelleyemezlerse emin olun ilk tanıyan onlar olacaktır. Çünkü aralarında korkunç rakamlarla ifade edilen ekonomik anlaşmalar var. Türkler bunu kaybetmeyi göze alamazlar.
PKK’ye gelirsek oynadığı ve oynayacağı rol açık ve nettir. TC Devlet’i politikasının taşeronu bir konumdadır. Bunu ben değil, önderleri söylemektedirler. PKK/PYD ve onlara endeksli yapılanmalar Kürd milli gücü değildir. Kürd millet haklarını boşa çıkarmak için kuruluşlarından bugüne uğraşıları olageldi. Bundan sonra değişecekleri mümkün değildir. PKK ve ona endeksli örgütlenmelere milli bir görev biçen kesimlere PKK önderlerinin en hafif tanımlamayla kendilerine bıyık altında güldükleridir. İmralı’dakinin ikide bir “beni anlamıyorsunuz” demesinin nedeni de zaten budur. PKK ve endeksli yapılar bırakın Bağımsız Kürdistan mücadelesi ve çabasını desteklesin, onu boşa çıkarmak için elinden geleni yapıyor ve yapacaktır.
Kürdistan’ın Güneyi’nin güçleri ister Araplarla savaşta, ister bağımsızlık ilan hazırlığında veya ilanında dünyanın neresinde olursa olsunlar tüm millici güçler bulundukları alanlarda ellerinde ne geliyorsa onu yapmalılar. Sıkıntı burada değil. Somut olarak şunu bunu yapabilirlerden öte Kürd önderliğinin bu konuda net bir plan-projesi olmalı ve Kürdlere şunu bunu yapın demeli ki insanlarımız kendilerini ona göre konumlandırmalı, pratikleştirmeli ve imkânlarını buna göre seferber etmelidirler. Böylesi bir plan-proje Kürd insanının önüne konulmuş değildir. İnsanlar bağımsız olarak propaganda –ki bunu her Kürdistani birey, çevre, kurum, örgüt zaten yapıyor- dışında yapabilecekleri bir şey olacağını da sanmıyorum.
Aso Zagrosi: Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Hasan H. YILDIRIM: Ben teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızdan
başarılar diliyorum.