Aso Zagrosi: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer IŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da IŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?
Ahmet Zeki OKÇUOĞLU: Maliki’nin gelişmeleri görmesi neyi değiştirirdi ki? Başka yapacağı bir şey yok. Irak millet-devlet prensibine aykırı insa edilmiş bir devlet. Devletin üç bileşeni arasında ortak payda yok. En çok da şii ve sünni bilesenler arasında.
Abbasilerden beri bu coğrafyada hükümran olan sünniler, Amerikan müdahalesiyle iktidarlarını şii çoğunluğa kaptırdılar. İktidarı ele geçiren şiiler daha önce sünnilerin yaptığı gibi, tekelci bir siyaset izleyerek, onları ve Kürtleri yönetimden dışlamaya başladılar. Siilerin bu tutumu sünnileri ISİD, Kürtleri TC'nin kucağına itti.
ISİD’in öncülügünde sunni kesimde yaşanan gelişmelerden Amerika'nın haberdar olmadığı iddiası da akla uygun gelmiyor.
Sizin de belirttiğiniz gibi, başta yakın müttefikleri olmak üzere, dünyanın her tarafinda önde gelen siyaset adamlarını (yatak odaları dahil) ve siyasi gelişmeleri çok yakından izleyen Amerika'nın iki yıldan beridir Irak ve Suriye’yeyi kasıp kavuran, Elkaide’den türeme IŞİD karşısında ilgisiz kalması mümkün mü?
IŞİD’in Irak’ta tam gaz ilerledigi günlerde medyaya Baskan Obama’nin bir fotografi servis edildi. Obama, maroken koltuğuna boylu boyunca uzanmış şekerleme yapıyordu. Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner de "ISİD Irak’ı işgal ediyor, başkan şekerleme yapıyor" diye Obama'yı eleştirdi. Oysa Başkan Obama’nin şekerleme yaparken çekilen fotografını servis ederek Amerika iki mesaj veriyordu. Birinci mesaj dünyayaydı: Endişeye mahal yok, her zaman olduğu gibi herşey kontrolüm altında, diyordu. İkinci mesaj da islam dünyasınaydı: Moder demokrasiye karşı direncinizi sürdürürseniz bundan sonra karşınızda beni değil, radikal islamı bulursunuz. Teercih hakkı sizin. Başka bir ifadeyle Amerika islam dünyasını radikal islamla terbiye etmek istiyor.
Aso Zagrosi: Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkani yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
Sadece Obama’da değil, demokratların tamamında Vietnam sendromu var. Ancak ben yine de Amerikanın Irak’tan çekilmesini bu sendromla açıklamayı doğru bulmuyorum. Amerika Irak’tan askerini çekti ama Irak ve bölgeden elini çekmedi. Amerika’nin böyle bir şeyi aklının köşesinden bile geçirmesi mümkün değil. Irak operasyonu büyük planın ilk evresiydi. Bu evrede yapılması gereken her sey yapıldı. Arap baharı, sonra Suriye ve Mısır ve en son TC’de yaşananlar... Ben IŞİD’in sürecin son halkasını oluşturduğu kanaatindeyim. Büyük Ortadoğu Planı’yla öngörülen siyasi harita Irak ve Suriye'de IŞİD eliyle şekilleniyor.
Maliki’nin yönetim şekline gelince…
Yukarda da belirtmeye çalıştığım gibi ırak realitesinin bir kurbanı. Irak gibi üç benzemezin oluşturduğu uyduruk devlette yönetimde kim olursa olsun sonuçta Maliki'nin geldiği noktaya geliyor. Bir adım ötesi Saddam.
Sadece Irak değil, Ortadoğu’da bütün devletler yanlış kurulmustur. En başta da Irak, TC, Iran ve Suriye gelmektedir. Bu dört devlet de Kürdistan mülkü üzerinde kuruldu. Üstelik mülkün sahibi yok sayılarak. Oyunu İngiltere ve Fransanın oynadı. Türkleri, Arapları, Farsları Kürtlerin, Kürtlerin de onların başına bela ettiler. Suriye ve Irak'ta bir de sünni, sii benzemezleri var. Suriye'de Iktidarı sii, Irak’ta sünni azınlığın elinde olması da tesadüfi değil. Acımasız bir yönetme sanatıdır bu.
Tesadüfi olmayan bir baska şey de TC, İran, Irak ve Suriye’nin totaliter rejimlerle yönetilmesi. Bu devlet içinde demokrasi tecrüberi nispeten ileri olan TC’nin yaşadığı kriz gözler önünde. Demokrasiye geçmeyi bir türlü başaramıyor. Diğer üç devletin durumu daha da fecii. Tek çare bu devletleri parçalamak ve Ortadoğu'yu millet-devlet esasına göre yeniden şekillendirmektir. Bölgede radikal islamı engellemenin yolu da bundan geçiyor.
Maliki'nin Hewlêrle ihtilafına gelince... Bu konuda da genelden farklı düşünüyorum. Hewlêr Bağdat ilişkisinin geldiği durumdan Maliki kadar Barzani de sorumludur.
Güney Kürdistan yasal olarak Irak devletinin bir parcasıdır. Hangi nedenle olursa olsun sonuçta bu Kürt yönetiminin de onayıyla gerçekleşmiş bir durum. Kürtlerin onayıyla yürürlüğe giren Irak anayasası Kürtlere federe devlet statüsü tanırken Kürt yönetimi TC ve İran baskısına boyun egerek bu hakkından fiilen feragat etti ve statüsünü,, "bölge“ düzeyine indirgemeyi tercih etti. Kürt yönetimi yine Aynı nedenle Anayasadaki düzenlemeden sonra bugüne kadar Irak devleti bünyesinde statüsünü kuvvetlendirip güvence altına alacak hiçbir öaba göstermedi. Öyle ki, Güney Kürdistan yönetimi merkezle ilişkisini, merkezi bütçeden ödenmesi taahüt edilen payla sınırladı. Para verince iyi, vermeyince de tu kaka. Kürt yönetiminin bu tutumundan cesaret alan Maliki de Kürtlerin haklarını kısmaya başladı.
Anayasanın tanıdığı federal statüye bile sahip çıkmayarak kendisini "bölge" olarak adlandıran Güney Kürdistan yönetiminin bağımsız ve konfereral devletlere mahsus haklar kullanmaya kalkışması, onu yürürlükteki anayasayı ihlal konumuna düşürmüştür. Güney Kürdistan devletinin TC ile yaptığı enerji antlaşması yasa dışıdır.
Son gelişmelerden sonra Kürtlerin nasıl bir tutum benimsemeleri gerektiği konusunda da pek iyimser şeyler söyleyemiyeceğim...
Güney Kürdistan yönetimi son gelişmelere, Irak ve bölgedeki diğer yönetimler gibi hazırlıksız yakalanmıştır. Kürt yönetiminin sansı ISİD’in Kürdistan’a saldırmamış olmasıdır.
Kürtler aslında tarihlerinin en avantajlı dönemini yaşıyorlar. Buna rağmen onlar için bu dönemde herşeyden daha önemli olan milli birlik ruhundan ve pratiğinden yoksun bulunmaktadırlar. Kürt toplumu, Kürt aydınları ve siyaset sınıfı param parça ve biri birlerine düşman kamplara bölünmüs vaziyette. Güney Kürdistan kendi içinde üç ihtilaflı bölgeden oluşuyor. Hewlêr merkezli PDK bölgesi, Suleymaniya merkezli YNK bölgesi ve Qendîl merkezli PKK bölgesi. Sulêmaniya Hewlêr’e otonom bir statüyle bağlı. Qendîl ise tamamen bağımsız. Bu durumun sorumlusu, Kürtlerin kaderine el koyan bu üç partidir. Kürdistan üzerinde dolaşan kara bulutlara ragmen üç partinin biri birlerinyle savaşmaları için küçük bir kıvılcım yeterli. PDK ve PKK geçenlerde savaşın eşigine geldi. Ayrıca Güney Kürdistan yönetiminin izlediği adaletsiz politikalar ve yolsuzluklar toplumda milli birliği tehdit eden derin sosyal bir bölünmeye neden oldu. Bu nedenle de toplumun cok büyük kesimi dışardan yapılacak her türlü manipülasyona açık bir durumda.
IŞİD Şüphesiz bu örgüt Kürtler için yakın bir tehdit unsuru. Bu nedenle vakit geçirmeden ona karşı tedbir alınması gerektiyor. Ama IŞİD Kürtler için ayni zamanda bir sanstır da. Kürtlerin artık vazgeçmeye hazırlandıkları bir sırada Kerkük’ü tek kurşun atmadan atmadan almaları bu görüşümü kesin şekilde kanıtlamaktadır. Ayrıca yine bu savaş sayesinde Kürtlerin Bağdad üzerindeki etkisi bir anda büyük ölçüde arttı. Bu nedenle de Mesut Barzani'nin, IŞİD tehlikesi karşısında Maliki'yi uyardım sözüne Kürtlük adına anlam veremedim. Barzani'nin uyardım dediği Maliki, en geç bir yıl sonra Irak ordusunu Güney Kürdistana saldırtacaktı. Bunu çok iyi bilen Barzani IŞİD konusunda Maliki’yi uyarması akıl alır sey degil.
Kürtlerin yapması gereken düşmanlarını uzlaştırmak değil, arasındaki çatışmaları körüklemek olmalıdır. Irak'ta şartlar bunun için çok müsait. Dilerim Kürtler bu ihtilafin kendileri için yarattığı fırsattan azami ölçüde faydalanırlar.
Kürt yönetimi mevcut mantalitesiyle bölgede yaşanan krizden başarıyla çıkma kapasitesine sahip değil. Bu durumda geriye Kürtler için tek şans, milletlerarası gücler ve onların Ortadoğu’ya ilişkin planları kalıyor.
Aso Zagrosi: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?
Ahmet Zeki OKÇUOĞLU: Bölgedeki gelişmeler Kürtler gibi Amerika bakımından da ikili bir karektere sahip. Bu nedenle de Amerika’nın gelişmelere şii yönetiminin beklentisini karşılayacak bir yaklaşım içinde olacağı kanaatinde değilim. Aynı şekilde onun Baas partisinin yeniden iktidara gelmesine yardım etmesi de düşünülemez.
Amerika, ikisine eşit mesafede duracaktır. Bu nedenle de Irak'ta iki güç arasındaki çatışmanın galibi olmayacak. Suriye’deki durum sonuçlanınca da muhtemelen iki devleti kapsayan yeni bir düzenlemelere gidilecektir. Suriye ve Irak tam olarak kontrol altına alınınca Ortadoğu fiilen ikiye bölünmüş olur. Bu da Ortadoğu'da en çok sorun oluşturan TC ve İran nispeten bölgeden tecrit edilmiş olacak. Irak-Suriye eksenli yeni oluşumda Kürtlere büyük görev düşüyor.
Kürtler gelişmelerden azami ölçüde karlı çıkma gayreti içinde olmalıdırlar. Bu nedenle de gelişmeleri Kürdi bir bakış açısıyla izlemeli, Ortadogu’da yaprak kıpırdasa ondan haberdar olmalıdırlar. Kürtler sadece devlet değil, büyük devlet olmayı amaçlamalıdırlar. Sahip oldukları tarihi miras, kültür ve ekonomik zenginlikler bu böyle bir amacı ziyadesiyle karşılıyor.
Bu hedef uğruna Kürtler sadece IŞİD değil, herkesle boy ölçüşmeyi göze almalıdırlar. Ayrıca IŞİD kalıcı bir yapılanma değil. Günü geldiğinde kendiliğinde sahneden çekilecektir.
Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşaltığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?
Ahmet Zeki OKÇUOĞLU: Kerkük sadece Şii ve sünni araplara rağmen degil, Kürt yönetimine rağmen Kürdistana dahil oldu. Güney Kürdistan yönetimi, özellikle de Mesut Barzani zaman zaman bağımsızlıktan söz etse de onu ve yönetiminin gerçekte böyle bir hedefi olduğu kanaatine sahip değilim. Birilerinin bağımsız Kürdistanı kurup, güvenliği konusunda onlara tam garanti vermeleri ve onu kendilerine taslim etmeleri ihtimalini bu yargının dışında tutuyorum.
Mesut Barzani bağımsızlıktan zaman zaman iki nedenle sözediyor: merkezi hükümetin ödemeleri aksadığında; onların niyetleri konusunda Kürt milliyetçileri şüpheye düştüğünde.
Barzani bağımsızlık sözünü bugüne kadar o kadar uluorta kullandı ki, onun bu tehdidini artık kimse ciddiye almıyor. Bağımsızlıktan en son iki ay önce sözetmişti. Kendisinin beyanından aynı günlerde Maliki'yi IŞİD tehdidi karşısında uyardığını öğreniyoruz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye soran yok nasıl olsa.
Şu günler şartlar bağımsızlık için oldukça müsait. Barzani bağımsızlık konusunda samimiyse tam zamanı. Bağımsızlık Kürdün en kutsal amacıdır. Kürt liderleri onu ayağa düşürdü.
Güney Kürdistan yönetimi Kerkük’e, onu anavatana katmak için değil, merkezi hükümetin talebi üzerine emaneten girmiştir. Neçirvan Barzani’nin, Maliki Kerkük’e girmemizi istedi biz de girdik, dedi. Necirvan Barzani’nin bu sözü iki anlam ihtiva ediyor: Maliki talep etmeseydi Kerkük’e girmeyecektik; tehdit ortadan kalkar kalkmaz Kerkük eski statüsüne iade edeceğiz. Neçirvan Barzaninin bu sözü Kürdistani hislerle barındırmıyor. Güney Kürdistan yöneticilerinin konuşmalarında Kürdistani kaygılar aramak boş bir beklentidir.
Aso Zagrosi: Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?
Ahmet Zeki OKÇUOĞLU: Güney Kürdistan hukuken Irak devletine, fiilen İran ve TC’ye bağlıdır. Son zamanlarda tamamen TC’nin himayesi altına girdi. Amerika ve Irak yönetimiyle sorunlar yaşamasının başta gelen nedeni, onun hukuki ve fiili durumu arasındaki bu uyumsuzluktur.
Ancak son gelişmeler ister istemez TC-Güney Kürdistan ilişkisinde köklü değisikliklere yol açacaktır. Bilindiği gibi Amerika Kürdistan-TC ilişkisine karşı. Mevcut gelişmelerden sonra Amerika’nın Irak devleti üzerinde etkinliği artacak ve Kürtleri Irak’ın içine çekecek ve onlar sayesinde Irak üzerindeki etkisini arttıracaktır. Bunun doğuracağı ilk sonuç Tayip Erdogan’in neredeyse bedevaya kapattığı Kürdistan petrolünün vanasının kapanması olacaktır. Bunun Türk ekonomisi ve Erdogan yönetimi bakımından doğuracağı sonucu artık siz tahmin edin.
Yeni durumun bölgede yaratacağı bir sonuç da, PKK’ye Güney Kürdistan’da tanınan imtiyazın sona ermesi olacaktır.
Yeni bir Çaldıran Savaşı ihtimaline gelince...
İçinde bulunduğumuz tarihi şartlar, Çaldıran Savaşı'nın olduğu dönemden çok farklı. Çaldıran Savaşı'nın olduğu sırada Ortadoğu iki büyük imparatorluk (Osmanlı ve Safavi) tarafından yönetiliyordu. He ne kadar günümüzde Iran kendisini Safavi, TC Osmanlı yerine koyuyorsa da, gerçek durum cok farklı. Ortadogu’da onlardan önce kendisini bölgenin, hatta dünyanın sahibi gören Amerika var. Onun onayı olmadan bölgede kimse at oynatamaz
Gelişmelerin de gösterdiği gibi Ortadoğu’da çatışma şimdilik Irak ve Suriye’yle sınırlı kalacak. Bakmayın TC ve Iran'ın büyük konuştuğuna. Tüm azametine rağmen bu iki devlet bundan sonra da savaşın dışında kalamaya azami derecede gayret göstereceklerdir.
Aso Zagrosi: İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?
Ahmet Zeki OKÇUOĞLU: Kürtlerin kaderine el koyan üç parti (PDK-YNK-PKK) arasında geçmiste yaşanan gelişmeler ve PDK ve PKK/PYD arasında yaşanan son gelişmeler ve PDK’nin trajikomik hendek vakasını sadece Kürtler arasında yaşanan sorunlar olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu olay ve „brakujî“ olarak adlandırdığımız daha önce yaşanan tüm acı olayların arkasında sömürgeci devletler, özellikle de Iran ve TC var. Bu üç parti sömürgecilerin kendilerine verdiği rolleri oynuyorlar.
Suriye’de son iki yılda yaşanan gelişmeler üzerine TC ve Iran bu devletin parcalanması ya da Kürtlerin devlet içinde güçlü bir konum elde etmelerini engellemek için güdümleri altındaki PKK ve PDK'ye roller verdiler. PKK’nin rolü, PYD aracılığıyla bölgeyi kontrol altına alarak Kürtlerin bölgede bir oldu bittiye neden olmalarını engellemekti. PDK’nin rolü ise Suriye rejiminin Kürdistan’da çökmesi üzerine Güney’le Batı Kürdistan arasında oluşacak doğal bütünleşmeyi ve Batı Kürdistan’daki PKK muhaliflerin aralarında birlik kurarak alternatif bir güç olarak sahneye çıkmalarını engellemekti. Verilen rol gereği iki parti arasında gerilimli bir ortam oluştu. Daha önce de pekçok defa tanık olunduğu gibi geçici bir durumdur bu. Batı Kürdistan’da Kürt milliyetçiliği kontrol altına alınıp, tehdit unsuru olmaktan çıkarıldıktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi yeniden yan yana geleceklerinden, hatta yarım kalan MİLLİ KONGRE'yi bile yapacaklarından adım kadar eminim.
Aso Zagrosi: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
Ahmet Zeki OKÇUOĞLU: Güney Kürdistan yönetimi bağımsızlık ihtimalini aklının köşesinden bile geçirmiyor. Bu nedenle bu ihtimal üzerinde fikir yürütmeyi boş bir çaba olarak görüyorum.
Aso Zagrosi: Asıl ben teşekkür ederim.
24.07.2014
Ahmet Zeki Okçuoğlu