Direkt zum Inhalt

Ararat kadar büyük bir aşk : İhsan ve Yaşar Aşkı(9)

Ararat kadar büyük bir aşk : İhsan ve Yaşar Aşkı(9)

Aso Zagrosi

Dr. Ali Haydar konuşmasında devamla “sen Türk olduğundan dolayı sana satmıyorum” gibi sözleri Kürdler anlamazdı ve söylemezdi. Devlet, İhsan Nuri’yi çok iyi tanıyor. İhsan Nuri’den korkmak devletin hakkıdır. Bura da baldırı çıplak Kürdler bizlere ve orduya yaşamı haram etmemişler mi? Kürdler tüm geliş ve gidişleri tehlikeye sokmuşlar.

Eğer yarın vicdansız biri devlete bir rapor verir ve İhsan Nuri’nin Kürdler aracılığıyla bizimle ilişki içinde olduğunu söylerse nasıl kendimizi kurtaracağız?” dedi.

İffet Hanım “Vay oğlum Haydar vay” dedi ve Yaşar Hanım’a dönerek “Kızım Yaşar sen kendi isteğinle bu işi yapmıyorsun. İhsan’ında bu gelişmelerden haberi yok. Dinimize göre talâk hakkı İhsan’a aittir, o da seni boşamıyor.
Devlet güçlü ve iktidar sahibidir. Senin elinden ne geliyorsa yap. Madem ki Ali Haydar tehlikedir, bu tehlikeyi atlatmak için gerekeni yap ve razı olsan senin için ne zararı var? Sen hep İhsan’ın eşi olarak kalacaksın. İhsan’ında sana hak vereceğine inanıyorum. Abin zor durumdadır ve eğer birileri ona hakaret yuvamız yıkılır. Sen bu işi gönüllü değil mecburi olarak yapmıyorsun. Kızım kalk, abinle beraber git ve bu felaketin önünü al!!! Kalk kızım!!! Kalk” diyor.

Yaşar Hanım: “Doğru sözün ne önemi var!!! Önemli olan insanın gönlü!!! Sözde de kabul etsem benim için çok zordur, fakat mecburum bunu yapmaya.....” dedi..

Yaşar Hanım abisine dönerek: “ Abi senin için sorun olmasın nasıl istiyorsan öyle yapalım” diyor.

Dr. Ali Haydar bacısını alnından öperek “bacı göz yaşlarını sil ve gidelim “ diyor.

Dr. Ali Haydar önde ve Yaşar Hanım arkasında devlet yetkililerin bulunduğu salona gittiler.

Yaşar Hanım kederli ve hüzünlü bir şekilde salona girdiği zaman ortalığı uzun bir süre bir sessizlik çöktü. Bir süre sonra Tabur’un İmamı sessizliği bozarak: “Kızım Yaşar, bildiğin gibi eşin İhsan kanunlara sırt çevirmiş ve devlete baş kaldırarak yurt dışına gitti. Nerede olduğu da bilinmiyor. Şeriata göre senin talakını istemenin önünde hiç bir engel yok. Devlet’te senden bunu istiyor.” diyor.

Yaşar Hanım hüzünlü ve ağlamaklı bir sesle: “mezhebimize göre talak erkeğin hakkıdır. Devlet benden talak vermemi istiyor. Siz nasıl münasip görüyorsanız öyle yapınız. Bundan daha fazla söyleyebileceğim bir şeyim yok” diyor ve ağlayarak solunu terk ediyor. Yaşar Hanım annesi ve gelini Yaşar Hanım’ı yatıştırmaya çalışıyorlar. Devlet açısından Yaşar Hanım’ın Talak olayı da böylelikle gerçekleşiyor.

Yaşar Hanım sürekli olarak çevresine İhsan Nuri ile evli olduğunu, devletin yaptığı dine aykırı olduğunu söylüyor. Zaman ile Yaşar Hanım’a gelen evlenme tekliflerine bu cevabı veriyor.

Bu arada devlet Yaşar Hanım’ı da Kürdistan’dan uzaklaştırmak için Dr. Ali Haydar’a “Batı Anadolu’da” görev verdi. Fakat belirli bir yer hala tespit edilmiş değildi.

Dr. Ali Haydar ve tüm ailesi Bazid’ten Qerekose’ye doğru askerler koruması altında yolla düştüler. Qerekose’ye varmadan önce AGIRÎ tüm muhteşemliğiyle görünmeye başladı.

Dr. Ali Haydar, Yaşar Hanım’a dönerek “Bu dağ hangi dağdır? diye sorar.

Yaşar Hanım: “Agirî Dağ” diyor.

Dr. Ali Haydar Agirî’ya dönerek bir şiir okumaya başlıyor:

“Ey sabah rüzgârı,
bir sesi ,

ya benden götür, ya ondan getir “ diyor.

Yaşar Hanım bu şiiri dinlediği zaman hüzünlendi ve Dr. Ali Haydar’a dönerek “abi bu şiirle ne demek istedin? Bu şiiri ne için okudun?” diyor.

Dr. Ali Haydar: “ Hiç bacım son bir defa Ağrı ile vedalaşmak istedim” diyor.

Yaşar Hanım ve ailesi Qerekose’den Tahir Kıriki’ye doğru yola çıktıkları zaman önden giden askerle hemen geri dönerek isyancıların yol üzerinde olduğunu ve hemen Qerekose’ye dönmek gerektiğini söylüyorlar.

Dr. Ali Haydar hemen öne atılıyor ve bakıyor ki askerler bir Kürd kadını ve erkeği sorguluyor ve “isyancıların nerede olduğunu?” soruyorlar.

Kürd kadın ve erkek “Kürd isyancılarını görmediklerine dair yemin ediyorlardı” ......

Askerler onlara “ siz silahlarınızı ne yaptınız?” diye soruyorlardı. Onlarda “silahları olmadığını” söylüyorlardı.

Yaşar Hanım ve annesi askerlerin kan içinde kalan bu Kürdleri öldürmelerinden korkuyorlardı. Dr. Ali Haydar ileri giderek iki Kürdü askerlerin elinden kurtardı ve askerlere : “ Bunları beraberimden götüreceğim” dedi.
Dr. Haydar araba içindeki yerini onlara bıraktı ve kendisi Yaşar Hanım’ın yanına geçti.
Bu arada askerlerin görev süreleri bitiyor. Yaşar Hanım abisine: “Bu fakirleri ne yapacaksın başlarına bir şey mi getireceksin?” diye soruyor.

Dr. Ali Haydar: “ Sen delirdin mi, ben onları askerlerin elinden kurtardım, biraz uzaklaşalım serbest bırakacağım. Kendilerini tanımıyorum. Eğer bunları orada bıraksaydım askerler onları orada öldürürlerdi. Biraz uzaklaşalım bunları bırakacağız evlerine gitsinler” diyor.

Belli bir süre yol aldıktan sonra doktor iki Kürdü serbest bıraktı. Doktorun annesi kendilerine yol parasını verdi.

Bu arada Dr. Ali Haydar, Yaşar Hanıma: “ Eğer şimdi İhsan savaşçılarıyla yolumuza çıkarsa onunla mı gidersin yoksa bizim ile gelirsin? Eğer onunla gidersen devlet bana inanmaz, bana diyecekler ki senin İhsan ile ilişkin vardı ve sen kendin bacını götürdün. Devlet beni tutuklar ve işkenceye tabi tutar. Senin annem, beni ve çocukları düşünmen lazım, eğer İhsan önümüze çıkarsa onunla gitme” diyor.

Yaşar Hanım abisinin bu söyledikleri karşısında şaşırıp kalmıştı. Abisine “ abi sen ne anlatıyorsun? İhsan nerede biz nerede? diye sorar..

Yaşar Hanım abisinin İhsan Nuri’nin Ararat bölgesinde olduğunu bildiğini ve kendisine hiç bir şey söylemediğini yazıyor. Kısacası Yaşar Hanım İhsan’ın bölgede olduğundan habersiz.

Yaşar Hanım abisine hak veriyordu, ama eğer İhsan ile karşılaşırsa nasıl onunla gitmezdi? Nasıl ondan ayrılırdı?

Devam edecek

Aso Zagrosi

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.