Direkt zum Inhalt

Ararat kadar büyük bir aşk : İhsan ve Yaşar Aşkı(1)

    Burada size sözünü edeceğim aşk hikayesi gerçek bir hikayedir. Her ne kadar Yaşar Hanım’ın abisi Dr. Ali Haydar bu aşkı “Leyla ile Mecnun” aşkı olarak ilan etse de bu aşk hikayesinin kahramanları gerçek.
    Bu aşkın kahramanlarından biri tüm dünya Kürdlerinin kalplerinde ve ruhlarında hak ettiği yeri bulan Agirî/Ararat Kürd Cumhuriyetinin ölümsüz önderi General İhsan Nuri Paşadır. Bu aşkın diğer kahramanı ise İhsan Nuri Paşa’nın eşi Yaşar Hanımdır.
    Bundan dolayı yazının başlığına “İhsan ve Yaşar Aşkı” ibaresini geçirdim.
    Genellikle erkekler ve özellikle Kürd erkekleri aşklarını anlatmayı pek sevmezler yada anlatmayı tercih etmezler.
    Biz bu aşk hikayesini Yaşar Hanım’dan dinleyeceğiz. Aslında Yaşar Hanım kendisini anlatıyor. Yaşar Hanım’ı dinlerken“İhsan ve Yaşar’ın Aşkı”nın Ararat kadar büyük olduğunu hemen fark edersiniz.
    Ben daha önce çeşitli makalelerimde Yaşar Hanım’dan söz etmiştim. Onun akrabalarıyla olan bazı görüşmelerimi okuyucularla paylaşmıştım.
    Bugün sözü tümden Yaşar Hanıma bırakıyor , onu ve aşkı olan İhsan Nuri’yi onun dilinden tanıyacağız.
    Yaşar Hanım’ım babasının ismi Haci Mustafa Efendidir ve aslen Gürcidir. Annesinin ismi ise İffet Hanımdır. İffetaslen Erzurum Kürdlerindendir.
    Aile olarak İstanbul’da kalıyorlar.
    Haci Mustafa ile İffet Hanım’ın 3 çocukları var:
    Ali Haydar, Yaşar ve Hayri.
    Yaşar Hanım 13 yaşındayken babası Haci Mustafa vefat ediyor ve İstanbul’da Karaca Ahmet’te toprağa veriliyor.
    Yaşar Hanım’ın abisi Ali Haydar Türk ordusunda askeri doktordur ve Kürdistan’da Iğdır’da görevlidir.
    Dr. Ali Kemal ailesine haber gönderiyor ve Iğdır’a gitmelerini istiyor.
    O dönem Yaşar Hanım 16 yaşlarındadır.
    İffet Hanım İstanbul’da var olan mal ve mülklerini satarak Yaşar ve Hayri ile birlikte Iğdır’a, büyük oğlu Ali Haydar’ın yanına gitmeye karar veriyor.
    İstanbul’da Subay ve ailelerini taşıyan Remo adlı bir İtalyan vapuruna binerek Samsun’a doğru yola çıkıyorlar.
    Aksilik Kürdlerin çok yakından tanıdığı ve Koçgiri Kürd Devrimi sırasında büyük katliamlarla nam salan Topal Osmanve adamları da vapurdalar.
    Vapurda Kars’ta subay olan oğlunu görmek için oğlu Murat ile yolculuk eden bir başka kadına yaklaşan İffet Hanım“Vapurda kadınlara sarkıntılık eden ve sürekli kadınları taciz eden Topal Osman adlı biri var ve korkuyorum”diye tespitte bulunuyor.
    Bu Topal Osman Mustafa Kemal’ın Karadeniz bölgesinde askeri komutanlarındandı, astığı astık kestiği bir adamdı. Hiç kimse cesaret edip kendisine karşı koyamıyordu.
    Bu arada birileri İffet Hanım’a yaklaşarak korkmamasını ve Vapurda başka subaylarında olduğunu söylüyor.
    Vapurun içinde Topal Osman’ın hançerli ve silahlı adamları sürekli olarak dolaşıyorlardı. İffet Hanım, kızı Yaşar ve küçük oğlu Hayri ile Topal Osman ile yüz yüze gelmemek için korkularında vapurun ambarına iniyorlar. O gece orada kalıyorlar. Sabah erken saatlerinde bir gürültü ile kalkıyorlar. Ne görsünler Topal Osman ambarın diğer tarafında adamlarından birini tekme ve tokatla dövüyor.
    İffet Hanım ve çocukları hemen ambarı terk ederek vapurun üst tarafına çıkıyorlar.
    Bu arada Topal Osman eşinin yanına gitmek isteyen bir bayana sarkıntılık yapıyor ve bayan bağırarak tüm vapur sakinlerini ayağa kaldırıyor.
    Bu olaydan sonra Topal Osman geri çekiliyor ve açık bir şekilde kimseyi taciz etmiyor. Vapur’da Samsun’u geçerek 7 gün içinde Trabzon’a varmıştı.
    Yaşar Hanım tüm yolculuk boyunca Topal Osman’ın korkusundan dolayı annesinin eski kapalı elbiselerini giymiş ve yüzünü hiç kimseye göstermiyordu.
    Trabzon’a vardıktan sonra vapurdan iniyorlar ve böylelikle Topal Osman belasından kurtuluyorlar.
    Bu sefer kara yoluyla Erzurum’a doğru yolla çıkıyorlar. Çünkü, Dr. Ali Haydar Iğdır’dan Erzurum’a gelecek ve onları orada bekleyecekti.
    Yaşar Hanım anılarında Bayburt’tan geçerken bu şehir de dünyaya geldiğini ve 3 yaşında olduğu zaman ailesi İstanbul’a göç ettiğini yazıyor. Fakat, Bayburt hakkında küçük olduğundan dolayı hiç bir anısı yok. Ama, Bayburt’ta dünyaya geldiğini biliyor.
    Yol da İffet Hanım hastalanıyor ve bin bir zorlukla Erzurum’a varıyorlar.
    Dr. Ali Haydar’da Erzurum’a geliyor ve görüşüyorlar. Aile 6 gün Erzurum’da treni bekliyor. Yaşar Hanım’ın anlatımlarına göre Ruslar işgal döneminde Erzurum-Sarıkamış- Kars ve Ermenistan arasındaki demiryolunu yapmışlardı.
    7. gün tren ile Sarıkamış’a doğru yola çıkıyorlar. Dr. Ali Haydar’ın nişanlısı Sarıkamış’taydı ve aile olarak oraya gidip tanışacaklardı.
    Hasankale’nin yakınından geçerlerken Dr. Ali Haydar ailesine bir suyu göstererek bu ARAS NEHRİ dir. Bingöl dağlarından çıkıp Xinis yakınların ve Iğdır yakın bir yerde İran topraklarına geçiyor, diyor. Ayrıca tren yolu Xorasan’da Aras Nehri’ni kesiyor ve Kağızman ovasında yeniden Aras Nehrine yaklaşıyor..
    Bu arada küçük Hayri abisi Dr. Ali Haydar’a “ acaba tren Iğdır’a gidiyor mu?” diye sorar.
    Dr. Haydar: “ Hayır, tren Sarıkamış’a ve oradan Kars’a gidiyor. Biz Sarıkamış’ta inip faytonla Iğdır’a gideceğiz”diyor.
    Yaşar Hanım’ın ailesi doğrudan Dr. Ali Haydar’ın nişanlısının evine gidiyor ve aile ile tanışıyorlar. Yaşar Hanım anılarında uzun Sarıkamış’ın o dönemler yıkıntı ve virane bir şehir olduğunu Askeri birimlerin ikametleri dışında doğru dürüst bir yapının olmadığını yazıyor.
    Dr. Ali Haydar’ın nişanlısını ve ailesini tanıdıktan sonra yeniden yola düşüyorlar. Bu arada İffet Hanım ile Yaşar Hanım’ın yıldızları pek Dr. Ali Haydar’ın nişanlısıyla barışmıyor..
    Sarıkamış ve Serhat’ta kar havalar soğumaya ve kar yağmaya başlamıştı.
    Dr. Ali Haydar ailesine : “ 4 gün sonra Iğdır’a varacağız. Şimdi Iğdır’da kar yağmıyor, bahar havası var” diyor.
    Bu arada Hayri atılıyor: “Eğer Iğdır’da kar yağarsa ben senin kulağını keseceğim, yağmıyorsa sen benim kulağımı kes” diyor.
    Dr. Haydar’da kardeşinin iddiasını kabul ediyor ve yollarına devam ediyorlar.
    İlk gece bir Kürd köyüne gidiyor ve orada konaklanıyorlar. Kürdler kendilerine her türlü hizmeti karşılıksız yapıyor ve hiç bir şey istemiyorlar. Yaşar Hanım ilk defa Kürdlerin misafirperverliği ile böyle tanışıyor ve hayretler içinde kalıyor.
    Ertesi gün misafirperver Kürdlerin köylerinden ayrılarak yola düşüyorlar ve akşam saatlerinde Pirnawid adlı bir Azeri köyüne varıyorlar. Azeriler Kürdlerin tam tersi bir konumdaydılar ve misafirlerin gelmemesi için bir dizi engel çıkarmışlardı. Kimsenin köye gelmemesi için su bırakmışlardı. Fakat, bölgede de başka bir yerleşim yeri olmadığından bin bir zorlukla köye gidiyorlar. O esnada Kağızman’a gitmek üzere olan Köyün/Nahiyenin sorumlusu bunları görüyor, köylülerin onları misafir edemeyeceğini bildiğinden dolayı evinin anahtarını kalmaları için Dr. Ali Haydar’a veriyor.
    Dr. Ali Haydar ve ailesi köyün içine girdikleri zaman onları fark eden köylüler ışıklarını söndürüyorlar. Bu arada kapıları çalarak köy yada nahiye sorumlunun evini soruyorlar. Köylülerde onun evini kendilerine gösteriyorlar.
    Köy/Nahiye sorumlusunun evine gittikleri zaman küçük hizmetçisi kapıyı açıyor ve onları içeri alıyor. Bu arada Dr. Ali Haydar’ın ailesi beraberlerinden getirdikleri yiyecekleri yiyorlar. Hizmetçi iki de bir geliyor ve yanan mumun çevresine tuz döküyor.
    İffet Hanım merakından hizmetçiye niye tuz döküyorsun diye soruyor.
    Hizmetçi “Mumun daha uzun yanması için” diyor.
    İffet Hanım: “bunların tecrübeleri var. Bizde yapalım” diyor.
    3. Gece Tuzluca’da kalıyorlar. Yaşar Hanım’ın anlatımlarına göre Tuzluca’nın eski ismi Qulb’tu. Türkler orada bir tuz kaynağı olduğundan dolayı ismini Tuzluca diye değiştirmişlerdi.
    Fakat o dönem Tuzluca tümden harabe olduğundan dolayı bizim yolcular Tuzluca harabelerinin alt kısmında tuz çıkaran işçilerin yanına gidiyorlar ve oranın sorumlusuna misafir oluyorlar.
    Ertesi günü Iğdır’a doğru yola çıkmadan önce yüksek bir yere kurulan Tuzluca’nın harabelerinden itibaren Yaşar Hanım iki büyük dağı görüyor. Birinin üzerinde kar var, diğer ise simsiyah. Yaşar Hanım Büyük Ağrı’yı “Gelin/Buk” olarak tanımlıyor.
    Bu arada abisi Dr. Ali Haydar’a “bu dağların ismi ne” diye soruyor.
    Dr. Ali Haydar: “bu dağların ismi Ağrıdır. Eskide ismi Girkan mış. Kürdlerin ataları bu dağa “Agirî” demişler. “Agirî” Kürdçe “Ateş”tir. Yani “Ateş Dağı”….”diyor.
    Devam edecek
    Aso Zagrosi

    Neuen Kommentar schreiben

    Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
    CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.