Direkt zum Inhalt
Submitted by Hasan H. YILDIRIM on 24 April 2014

1960-1970 yılları dünya da devrim fırtınası esiyordu. Afrika, Asya, Latin Amerika kaynıyordu. Kimi millet sosyal devrimini, kimi milli kurtuluş mücadelesi veriyordu. Dünya da esen bu rüzgâr doğal olarak Kürdistan coğrafyasına da vuracaktı. Ki yüzyılların baskı ve sömürü cenderesinde varlık/yokluk mücadelesi veren Kürd millet bağrında diri, atak, güçlü milli bir potansiyel barındırıyordu. Bu potansiyel doğal olarak kendi kanalında örgütlenecek, politikleşecek ve düşmana karşı güçlü bir iradeye dönüşecekti. Bu da düşmanın ölümü demekti.

Düşman yani Türk egemenlik sistemi bu tehlikeyi baştan tespit etti ve önlem almaya girişti. En iyi önlem olarak: “Eğer bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz” resmi politikası gereği: “Kürd hareketi gelişecekse bizim denetimimizde gelişmeli” diyerek, “Kürd Kemalist Partisi“ (PKK) kuruldu.

Bu politika gereği Kürd/Kürdistan savaş alanı olacak, Kürdlük adı altında Kürdler çatıştırılacak, potansiyel tehlike arz eden Kürd şu veya bu şekilde öldürülecek, topluma korku salınacak, halk ikisi de aynı kapıya çıkan TC ve PKK tercihleriyle karşı karşıya bırakılacak, devlete sığınana kazanılmış gözüyle bakılacak, PKK destekleyenler de süreç içinde Türkçülük empoze edilerek Türk ulusu içinde eritilecekti. Bu plan gereği Kürd milleti tarihten silinmeye çalışılacaktı.

Kürt milliyetçiliği görüntüsü altında Kemalist Kürt Hareketini temsilen PKK'yi kurmak üzere ilk etapta 40 kişilik bir ekip memur edildi. Ekip Kürd ve Türklerden oluşuyordu. Şu an elimizde bazı isimler var ama listenin tamamı olmadığı için sadece bu isimleri açıklamayı doğru görmüyorum. PKK’in kuruluş belgeleri, hata Abdullah Öcalan’ın eline verilen ders notları ve de bu işle görevli 40 kişilik liste yakın bir zaman da sokağa dökülecek sanıyorum.

Abdullah Öcalan hareketin lideri olarak empoze edilmeye başlandı. Abdullah Öcalan’ın yükselişi incelenmeye değerdir. Namazında, niyazında, Necip Fazıl Kısakürek’in konferanslarında Türk-İslam sentezçisi, MİT'te “ofis boy” (çaycı) olarak çalışan Öcalan, görevi gereği solculuğa (Mahir Çayancılığa) terfi ettirilecek, akabinde Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği” (ADYÖD) Başkanlığına atanacak sonra ani bir dönüşle Kürd/Kürdistan sorunu konusunda görevlendirilecekti. Öcalan beli bir hazırlıktan sonra “Ulusal Kurtuluşçular” (UKO) veya “Apocular” ismi altında sahneye sürüleşecek, kısa bir süre sonra da, grup partileşerek PKK adını alacaktı.

Devlet tüm imkanlarını seferber ederek PKK'nin önünü açtı. Abdullah Öcalan’ın deyişiyle “Paraysa para, kadınsa kadın". Hatta devletin "entelektüel birikiminden faydalan”dı. Keskin bir söylem ve silah esas kılındı. Ona göre Kürd toplumunun gurur duyulacak bir geçmişi yoktu, Kürt tarihini PKK yeniden yazacaktı. PKK'nin hedefi, içinde ve dışındaki potansiyel tehlike arz eden Kürd milli dinamiği olacaktı. 40 yılla yakın süren TC-PKK danışıklı-dövüşlü "düşük yoğunlukta savaş" stratejisiyle Kürd millet bünyesinde tamiri zor yaralar açıldı.

Fakat bu plan her ne kadar Kürd milletine büyük zararlar verse de istenen sonuç alınamadı. Toplum mühendislerin hesabı bir bütün olarak tutmadı. Kürd halk kitlelerinde güçlü bir Türk düşmanlığı gelişti. Sokağa çıkan Kürd elindeki taş ve sopasını Türk işgal güçlerine fırlatarak: “Burası Kürdistandır Def Olun!” dedi. Bu nedenle son dönem de devreye koydukları HDP projesi de bu nedenle tutmadı.

Kürd cenahta bunlar yaşanırken, Türk cenahta da işler ters gitmeye başladı. Bilindiği gibi Türk egemenlik sistemi 72,5 -ki buçuk Türlerdir- milletin elit tabakasının koalisyonudur. Ki esas olarakta cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte 90 seneyi aşkındır Balkanlardan gelen muhacir, göçmenler egemen güçtü. Son yıllarda buna karşı Kafkas ve Anadolu kökenli etnik yapılar atak yaparak bu elitten aldılar. Devletin çok önemli merkezleri bunların eline geçti.

Fakat iktidarın bu yeni sahipleri, 90 seneye yakın onu elinde tutan Kemalist eliti bütünüyle tasfiye etmeye güç yetireremedi. Devlet aklı (arşiv) onların elindeydi. Her ne kadar kozmik odaları arayıp tarasalar da elleri boş çıktı. Arşiv alıp götürülmüştü. Götürenler bunu çok iyi kullandılar. Ellerindeki bu arşivle hükümeti beklemediği bir anda masaya oturtmayı başardılar.

Kemalist elit, iktidarın yeni sahiplerini Türk egemenlik sistemin Kürd milletini yok etme projesi olan PKK’nin kuruluş belgelerini yayınlamakla hükümeti tehdit ettiler. Bunun ciddiyetini anlayan hükümet bir gece içinde içeride olan Ergenekoncu/Kemalistleri serbest bıraktı.

PKK’nin kuruluş belgelerinin yayınlaması Türk egemenlik sistemine büyük darbe vuracaktır. En azından şu an Erdoğan'ın Kürd milletine karşı izlediği plan çöker. Erdoğan bunu göze alamadığı için Erdoğan'la uzlaştı. Ama şimdilik.

Hani ünlü bir söz var, iki kişinin bildiği bir şey sır olmaktan çıkar diye. Devlet katında PKK’nin kuruluş belgelerini bilmeyen yok. Yarın veya öbür gün birilerinin bunları kamuoyuna sızdırmayacağının garantisi yok. Bu da Türk egemenlik sisteminin Kürdlere yönelik yok etme projesinin iflası olacaktır.

Şunu her yurtsever Kürd aklının bir köşesine nakşetmelidir. PKK’nin kuruluş belgeleri eğer bugün kamuoyuna sunulmuyorsa bunun başta gelen nedeni Güney Kürdistan Hükümeti’nin Bağımsız Kürdistan’ı ilan etmesi ve bununla diğer Kürdistan parçalarının da önünün açılacağı korkusudur.

Kürt milliyetçiliğine karşı TC'nin elindeki en büyük koz PKK’dir. Burada yurtsever Kürdlere büyük bir sorumluluk düşmektedir. PKK'nin Türk egemenlik sistemi tarafından Kürd milli dinamiklerini yok etmek, yurtsever bir hareketin gelişmesini önemek, izlediği politika ve uyguladığı pratikle kitleler üstünde hakimiyet kurarak Türkleştirmek için kurduğu bir proje olduğunu yoğun bir şekilde işlemeleri gerekiyor.

Şunu bilmek gerekir ki şu an hem Türk egemenlik sistemi ve hem de onun bir taşeronu olan PKK sisteminin en zayıf olduğu dönemdir. Kürdler kendilerini Türk demokrasisini geliştirmeden uzak tutması ve millet olmadan doğan haklarının takipçisi olması halinde Türk egemenlik sistem kanatları arasındaki iktidar kavgası kızışacak ve bu süreçte PKK ihanet şebekesinin Kürd millet kökünü kazımakla görevlendirildiği kuruluş belgelerin sokağa düşmesine yol açacaktır. Bu vesileyle PKK ihanet odağı deşifre olacaktır. Bu az şey değildir. Gerisi yurtsever Kürd dinamiklerin izleyeceği politikaya bağlı olacaktır.

23 Nisan 2014

Partiya Kemalîstên Kurd - PKK ve lideri Xapo artik kitleler tarafindan cözüldü ve anlasildi. Bu konuda kürd medyasinin son on yilki yurtsever calismalari kayda deger faaliyetlerdir. Sorun bundan sonra NE YAPMALI? sorusunu kendimize sormamiz gerekiyor. Düsman bir taraftan PKK payandalarini diger bir taraftan da Hizbullah payandalarini Kürdistan toplumu icinde hertarafa yaymis durumdadir. Bu heriki olusum bir TC devlet uzantisi olusumudur ve yegane görevleri TC'nin yasatilmasidir. Bu heriki yikici ve körlestirici düsman akimina karsi tek dogru doktrin KÜRD DEVLETLESME VE ÖZGÜRLÜK HAREKETIDIR. BIRINCI ADIM: KÜRDISTAN CUMHURIYETINE DOGRU EL-ELE! (PKK ve Hizbullah'a kandirilmis kitleleri kazanma calismalari) IKINCI ADIM: ÜLKE BAZINDA ÖRGÜTLENME (daha gec olmadan) ÜCÜNCÜ ADIM: DEVRIM (firsatlar ve sartlar kapimizin esiginde HALA bizi beklemekteler) Daha fazla ne yazmaya ne de cizmeye vakit var.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.