Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 11 April 2012

Kol kırığı yen içinde kalmasın..


Son günlerde aşağıda belirttiğim konular çokca gündeme geldi.

17 bin 5 yüz infazın üstünü örten, cinayet şebekelerini cüretlendiren, teşvik eden hatta meşrulaştıran türk yargısı PKK cinayetlerini sorgulayacak ve açığa çıkaracak ve de birilerinin dediği gibi PKK'yi tasfiye edecek?

Devletin 30 yıldır bütün imkanlarıyla ve eşitsiz bir savaşla tasfiye edemediğini türk yargısı deşifre edecek, tasfiye edecek?

PKK, ergenekonun uzantısı olacak, türk mahkemeleri çeteci devletin şedit bir kanadı olarak hükümetle ihtilafa düşecek ve aynı yargı kendinden olanı tasfiye edecek? Diğer bir deyişle Ergenekon'la eşitlenen türk yargısı kendini suçlu ilan edip kendi kendisini tasfiye edecek?

Kanıksatılmaya çalışılan görüşler ağırlıklı olarak bu saydıklarımdan ibarettir. Aynı konuda yazmış olmama rağmen düşüncelerimi biraz daha açmayı gerekli gördüm.

Burkay'ın ifade vermesine katılmasam da düşünce yapısı nedeniyle ifade veriyor olmasını garipsemem. Yalan beyanda bulunmasına PKK çevreleri haklı tepki verdiler. Burkay'ı yalancılıkla itham etmeleri doğrudur ama tehdit yada fiziki yönelim kabul edilemez. Suçtur ve insanlıkdışıdır. Hiçbir vicdanda, hiçbir insani algıda yer bulmaz ve yer veremeyiz. Bu nedenle tehditler önünde Burkay'ı savunmak da gereklidir. Burkay'ın hiç değilse tehdide uğraması karşısında kendisinin söz ve yaşam hakkına saygı duyan insanlara pay bırakması gerekirdi.

Bu tür düşünmek orta yolculuk değil, zaten yazdıklarımın tabi olduğu hat itibarıyla taraflara yaranması yada şirin gözükmesi mümkün değil. Böyle bir kaygıyı kesinlike taşımıyorum. Yapmaya çalıştığım dürüstlükten, birlikten, tahammülden, yaşama hakkından ve ifade hürriyetinden yana olmaktır. Kürdistan yanlılığımı bu yanlılık türleriyle beslemek zorunda sayıyorum kendimi. Salt bir bayrak ve marştan yana olamayız. Kürdistan gibi çok dinli, birden fazla düşünce ekolünün köklü olarak yer bulduğu bir toplumda geleceğimizi tahammülsüzlük, tek renklilik üzerine temellendirmemeye özenli olmamız konusunda çokça nedenlerimiz var. Düşüncelerimiz aslında anlaşılıyor, ancak sonuçlarını görmek zaman alacaktır. Saldırıları, haksızlıkları, algı yetmezliklerini fazlaca önemsemeyip hak bildiğimiz yolda ilerliyoruz. Yapmakta olduğumuz bundan ibarettir.

***

Burkay'la manevraya girişen AKP'nin asıl yüzü açığa çıktı, hükümetin niyeti bir hafta içinde çorap söküğü gibi dökülmeye başladı. Önce Arınç "kürtlere ana dilde eğitim hakkı tanımayı düşünmediklerini" açıklayarak en asgari hakka bile karşı olduklarını ortaya koydu. Sonra faili meçhul cinayetlerin kovuşturulmasına dair yasa teklifi AKP oylarıyla reddedildi. Bu durumda bir çok cinayet "zamanaşımı" nedeniyle kovuşturulamayacak. Bunun adı açıkça "hasıraltı" etmektir.

Kürtler bunun yerine PKK'nin kovuşturulmasını isterken devletin beklentisi olan kürtlerarası çatışmaya çanak tutar pozisyona düştüler. Roboski katliamı ve tutuklama furyası konuşulmaz oldu. Sitelere, tartışma forumlarına bakınız, Roboski katliamı gündemden kaldırıldı. En önemlisi, TC devleti Güney Kürdistan'da bağımsızlık ilanı için nabız tutulduğunu biliyordu. Irak'ın içişlerine birçoklarının farkına varmadığı şekilde açıktan ve tehditkar şekilde müdahil oluyordu. Roboski katliamı kürtlerin bağımsızlık isteklerine yöneltilmiş bir tehditti.

Gelinen nokta itibarıyla devletin kotarmak ihtiyacında olduğu üç önemli kazanım kürtler tarafından hükümete bağışlanıyor demek hiçte abartı olmayacaktır. Roboski katliamına tepkiler sürerken türk hükümetinin kürt cenahlarından hiç değilse biriyle ileri muhabbet görüntüsüne ihtiyacı vardı ve kotarıldı. Uluslararası mahkeme yerine türk iç yargısı kürtler tarafından öne çıkarıldı. Faili meçhuller ebediyete havale olundu..

PKK, Güney'e müdahaleye sürekli imkan sunan eylemlilik geliştirirken diğer yandan da konfederatif çözüm adı altında türk devletine merbutiyet beyan ediyor ve ayrıca devletin safını güçlendiriyordu. AKP ise PKK dışında kalanları da bünyesine katarak Güney'e en şedit şekilde yönelirken, içerde de çıkması muhtemel "badireleri" peşinen izale etmeye yönelik bir tutuklamayı planlı şekilde aylar öncesinden yürürlüğe koymuştu. Bu durumda devletle işbirliğine ve kürt karşıtlığına düşmeyen sınırlı sayıda kürt vardır. Burkay ve Öcalan'a yönelttiğim eleştiriler kişiliklerine garez saikiyle yazılmamıştır. Bu insanların politikacı olarak duruşlarına, siyasi çizgilerine yükseltilmiş bir istihzadır, aynı zamanda yergidir. Ayrıca kesinlikle hizipçi bir yaklaşımın itkisiyle sertlik göstermedim. Bulundukları safa ve tercihlerinin yaratacağı sonuçlara bakarak eleştiri yönelttim. Bugünkü gelişmeler karşısında kiminle fiili ittifak yaptıklarına bakarak objektif konumlarını irdelemek adına yazdım.

Burkay eleştirileri cevaplamaya başladı. Her zaman olduğu gibi burnundan kıl aldırmayarak bağımsızlıkçı çizgi karşısında türkiyeci pozisyonunu koruyacaktır. Öcalan'dan kendisine hiçbir tehlike vasıl olmayacaktır. Zira, Öcalan'ın çizgisine ve amacına en etkili desteği bugünkü flört pozisyonu ve türkiyecilik vazedişiyle Burkay vermektedir. Bağımsızlıkçı çizginin her gün biraz daha güçlenmesi, kitle içinde ise esas ve belirleyici kalbi eğilimin hatta talebin tartışılmaz şekilde bağımsız Kürdistan talebi olması karşısında bizzat kendi kişiliklerini ve siyasi çizgilerini tıkaç olarak kullanmayı sürdüreceklerdir.

Bizimkiler türklere oldukça kibar ve saygılı, en maksatlı türke bile son derece hoşgörülü oluyorlar, kürtlere gelince burunları büyüyor. Kürtlerden şefkati ve saygıyı esirgemeleri bir yana gözü kara bir şekilde devletin kucağına oturuyor, yetmezmiş gibi kürtleri de kendilerinin icabet ettiği mevkiye davet ediyorlar. Tam bir mari keklik tavrı.

Bazı internet siteleri Burkay'ı omuzlamaya kilitlendi, tehdit karşısında savunmalarını olumluyorum ama Öcalan'ın suretini bu denli yüceltmelerini anlayamıyorum. Bugün okuduğum kürtlere ait bir yazıda AKP'nin yaptıklarına "ilerleme" niteliği atfedilmişti, kürtler adına neyin ilerletildiğini ise hala anlayabilmiş değilim. Bir çok grubun PKK ile uzlaşmaz zıtlıklarının olması aşırılık değil. Ancak, sivil politikacıları ve BDP parti tabanını kıstırmaya çalışması karşısında AKP'yi bugünkü mevcut haliyle omuzlamaları kitleden tümüyle soyutlanmaları sonucunu doğrurur. Zıtlaşmalarını pekala muarızı oldukları partinin üst yönetimiyle sınırlı tutabilirlerdi ve böylesine bir tavır sonuç alıcı olurdu. Baskı her yandan kürtleri sarmalamışken bir cephe de kendilerinin açmaları ne ahlakidir ne rasyonel. Esas utangaç apoculuk, Apo'yu savunamazken daha beteri olan Kemal Burkay'a güzellemede bulunmaktır.

Bu "utangaç apoculuk" deyimini ilk kullanan benim. Rizgari Forum'daki tartışmalarda Öcalan'ı savunamayıp Burkay üzerinden türkiyecilik yapanlar için kullanmıştım. Deyim tuttu ve kanıksandı. Aradan on yıl geçti, Burkay on yıl sonra bile kırk sene önceki çizgisinde, yani hala türkiyeci. Dahası tük mahkemelerini ve parlamentosunu kürtler için şikayet kapısı olarak gösterecek bir naivlik sergiliyor. Kuşkusuz bu deyim için telif hakkı talebinde bulunmaya kalkışmak gibi bir gülünçlüğe düşmeyeceğim. İki stalinistten, iki tasfiyeciden, iki parti diktatöründen, iki türkiyeciden birini savunamayıp ötekini aynı niteliklerine rağmen savunmak utangaç apoculuktur. Bu anlamda kullandığım deyim hala popülaritesini koruyor. Kemal Burkay da öyle. Türkiyeciliği, tekbenciliği hala kırk yıl önceki sularda.

AKP, çok akıllı bir manevra ile faili meçhul cinayetlerin soruşturulmasına dair yasayı reddederek eğer bir soruşturma yapılacaksa kürtlere ve BDP'ye yönelik olacağını ortaya koydu.

PKK'nin işlediği cinayetlerin soruşturulması gereklidir, bunda beis yok. Bunu yaparken devletin işlediklerinin hasıraltı edileceğini bile bile, AKP tarafından çıkarılmış yasa gereği Hizbullah'ın bir tek yargıtay içtihadıyla salıverildiği gerçeğine rağmen Burkay'ın çizgisini olumlamak akıl karı değil. Çok extrem olanlar aslında herkesten daha kolay zıddına dönüşürler.

Dostlarımızın çoğu süreci bütün hatlarıyla izlemekte, hadiselerin hangi yönde gelişeceğini belirlemekte, dolayısıyla yaratacağı sonuçları kestirmekte zora düştüler. Bu onları despotizme bayrak açmışken bile stalinistin, türkiyecinin ve hepsinden önemlisi tasfiyecinin hasını savunur duruma soktu.

Öcalan'a karşı çıkarken Burkay'ı çizgisi bağlamında savunmanın mantıklı bir gerekçesi olamaz. Dolayısıyla, Burkay'ı savunurken Öcalan'a karşı çıkmanın izah edilebilir bir tarafı yoktur.

En demokratlarımız sivil politikacıların tutuklanması esnasında susarak devleti cüretlendiren bir tavır sergilemiş oluyorlar. Böylece demokratlıklarının altını kendileri oyuyorlar. Oysa hem kürt despotizmine karşı tavır almak hem de bunu yaparken sömürgeci despotizme karşıtlığı ihmal etmemek, diğer bir deyişle kürtler için esas olandan inhiraf etmemek hiçte zor değil. Sünnet farzın önüne geçebilir, ancak farzı boşa çıkarmamalıdır.

Bugünkü hükümetin 12 Eylül cuntasından farkı cuntacıların ceberrutluğundan kısmen imtina etmesidir. Türk yargısı hükümetin bu tavrını bile sindiremiyor, neredeyse siyasi muhalefet misyonuna soyunmuş vaziyette. Türk adliyesi bu denli cuntacı, şiddet yanlısı, kemalist ve katmerli ırkçı. İşlenen faili meçhul cinayetleri adeta teşvik eden, suçlularını bilerek salıveren türk yargısıdır. Türk yargısının kaç çocuk astığının, kaç masumu katlettiğinin, kaç milyon haksız karar verdiğinin çetelesi kitapları bırakınız arşivlere sığmaz.

Mahkeme salonlarında işkence gördüğünü söyleyen tutuklular için "bunları götürüp biraz daha ufalayın" diyen, hatta mahkeme salonlarında dayak ve işkenceye kayıtsızlık gösteren türk yargısı PKK infazlarını sorgulayacak ve karara bağlayacak?

Türk yargısını kürtlere fazlaca anlatmaya gerek yok. Türk yargı kurumunun, TC'de yargısız infaz timlerinin ve işkenceci güruhunun tamamlayıcısı olmaktan öte bir nitelik taşımadığını, kürtlerin medet umdukları yasaların çoğunun Hitler Almanya'sı ve Mussolini İtalya'sından apartıldığını, yürürlükte olan anayasanın 12 Eylül Anayasası olduğunu kürtler çok iyi biliyorlar. Hem de etlerinde ve kemiklerinde sızı hissederek..

Kürtler için işaret olunan müracaat mercii bundan ibaret ve biz bu tür bir yargıdan adalet bekliyoruz..

***

Tüm bunlar yaşanırken BDP ne yapıyor?

Son tutuklamaları, Roboski katliamını ve sair yargısız infazları Avrupa Birliği Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götürüyor.

Bu girişimler, katliam ve haksız tutuklamaları Türkiye'nin iç sorunu olmaktan çıkaracaktır. BDP, Meclisteki varlığıyla tam aksi bir konumda bulunmasına rağmen, kürtlerin uğratıldığı mezalim dünya uluslarının ve uluslararası hukuk kurumlarının ilgi alanına girecektir.

İç hukukunun yetmezliği gündeme geldiği andan itibaren zaten kürtler önünde bir meşruiyeti olmayan türk devletinin ve yargısının diğer devletler tarafından onaylanmış bulunan meşruiyeti de tartışılır hale gelecek bundan en yararlı çıkan kürtler olacaktır.

PKK ve Öcalan infazcılığını da aynı yolu izleyerek kovuşturmak ve mahkum etmek mümkündür. Türk devletinin Öcalan'ı aşikar bir şekilde kullandığı ve kullanmakta olduğu gerçeğine rağmen, birçok cinayetin Öcalan-devlet işbirliği sonucu işlenmiş olduğunu bilmemize rağmen, türk devletinin Öcalan ve PKK tarafından işlenmiş cinayetleri kovuşturacağını beklemek saflıktır.

Kol kırılırsa yen içinde kalmasın deniyor. Yen türkiyeciliktir. Türkiye'den kaynaklı kol kırıkları malum türk devletine ve yargısına havale edildiği ölçüde kangrene dönüşür. Kırığın yen içinde kalmamasını sağlayacak tavır, içerde türk hükümetiyle konuşup koklaşmak yerine Kürdistan sorununu ve kürtlerin acılarını dünya arenasına taşımakta karşılığını bulur. Kürtlüğü, türk hükümeti ve yargısı tarafından denetlenen siyasi ve hukuki sınırlar içinde tutmaya çalışmanın açıklıkla, demokratlıkla, hak ve hukuk yanlılığıyla ilgisi yoktur. Aksi iddia ediliyorsa en iyisini Öcalan yapıyor. Abdullah Öcalan devletle hem koklaşıyor, hem paslaşıyor, hem devleti egemen sayıyor, hem de türk mahkemelerinin yargı yetkisini kabul ediyor. O zaman Öcalan'ı eleştirmek niye? Yada Öcalan'ın tıpkı basımı Burkay tarafından piyasaya sürüldüğünde bir yandan Öcalan'a veryansın edip öte yandan Burkay'ı yüceltmek neyin nesidir? Bu mantık ciddi şekilde çelişki içeriyor, tutarlılıktan yoksundur.

BDP'nin UCM'ne başvurularını desteklemek ve cüretlendirmek yerine Türkiye'nin meşruluğunu ve türk yargısının yetkilerini dayatmak, böylelikle BDP'yi daha fazla saptırmaya ve ehlileştirmeye çalışmak kürtlerin tümüne karşı geliştirilen bir haksızlık anlamı taşır. Gerçeğinde türk devletinin kürtleri yönetmeye ve türk mahkemelerinin kürtleri kovuşturmaya ve yargılamaya hakkı yoktur. BDP, bunun aksi bir siyasi hatta endekslenmiş olsa bile bu özel tavrı itibarıyla devlete aşırı yakınlaşmasının para etmeyeceğini sezinlemiş görüntüsü vermektedir. Bu eğilimi beslemek ve güçlendirmek yerine boğmaya çalışmanın kimseye yararı yoktur.

Kartal, kanatları yara aldığı aldığı zaman alçaktan uçabilir, ancak bu tekrar yükselemeyeceği anlamına gelmez

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.