Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 8 January 2012

Aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, tarih hep avcıyı haklı gösterecektir.
Afrika özdeyişi

90lar Fransasında banliyö isyanlarının anlatıldığı La Haine (Nefret) filmi polisle göstericiler arasındaki çatışma görüntüleriyle başlar. Görüntüler bir basın kamerasından alınmıştır.

Görüntüleri çeken gazeteci olaylar boyunca -gazetecilerin çoğu zaman yaptığı gibi- güvenli olan tarafta, polislerin yanındadır. Bir nevi polisin gözünden anlatılır olaylar. Bu açıdan, göstericler yakıp yıkan, talan eden, huzur ve asayiş düşmanı, çocuk-yaşlı demeden rastgele saldıran, polisi linç etmek isteyen bir gruptur.

Derken bu basın kamerasından bir haber bültenine geçiş yapar film. Olayı toplumsal-sosyolojik boyutundan koparıp terörize etmektedir spiker. Yönetmen buraya kadar sadece kullandığı müzikle tuttuğu tarafı sezdirir. Bu noktadaysa haber bülteninin verildiği TV ekranı birden kararır. Yönetmen tarafını açıkça seçmiştir.

Sonraki sahnede kamera polisin safından ayrılır, sokağın karşı tarafında polise karşı tek başına durmakta olan bir göstericiye doğru yönelir. Göstericiye yaklaşır, etrafında döner, arkasına geçer ve polisi bu göstericinin başının üstünden gösterir. Manzara 180 derece farklıdır artık. Göstericinin polis aracının arkasına “Baise la Police” (Polisi s..m) yazdığı görülür bir sonraki sahnede.

###

Medya, basılan ilk gazeteden, yazılan ilk kitaptan, dikilen ilk kitabeden, ve dahi mağarada çizilen ilk resimden bu yana, tıpkı hukuk/yargı gibi iktidarın fahişesi rolünü oynadı. İktidarı her koşulda öven, muhalife her şartta söven, bunu kendisine yedirebilen kuruma medya diyorlar. (İstisnaların kaideyi bozmadığını varsayıyorum.)

Teknolojik gelişmelerin başımızı fırıldak gibi döndürdüğü 21. yyda ise medyada farklı bir alan patlak verdi: Sosyal Medya.

Klişe-klasik medya algısını altüst eden, medyanın hala alışamadığı, ayak uydurmaya çalıştığı ancak beceremediği, manipüle etmek, yönlendirmek, hatta ele geçirmek için uğraştığı fakat bunda da amacına kısmen ulaşabildiği bir mecra.

Ezberleri yıkan, haber algısını değiştiren, kullanıcıyı tüketici konumundan üretici konuma geçiren bir mantığı var sosyal medyanın.

Bu alanda en çok etkili olmaya çalışan yine medya olmasına rağmen, bu alanın mantığını hiç kavrayamayan, ayak uyduramayan, emanet duran da yine onlar.

Twitter’ın özellikle Türkçe dil seçeneğinin çıkmasından sonra yaygınlaştığı Türkiye’de gazeteciler, köşe yazarları ve sanatçılar daha fazla ilgi gösterir oldular. Köşe yazarları köşelerinde iletişim bilgisi olarak mail adreslerini değil, Twitter hesaplarını yazıyorlar artık.
Bunu en örgütlü ve sistematik şekilde yapan cemaat medyasının parlak çocuğu Taraf’ın orta yaş bunalımı yaşan tayfası Yıldıray Oğur, Mehmet Baransu, Emre Uslu ve Önder Aytaç manipülatif çizgileriyle Twitter’ın önemini iyi ve erken kavrayıp “buralar daha dutlukken” yerlerini alan sözüm ona “gazeteciler”den.

Bu alanı kullanmaya en çok ihtiyacı olan, örgütlenme ve bilinçlenme, toplumsallaşma aracı olarak görmeleri gereken kesimlerse bu durumun farkındalığından ne yazıkki çok uzaklar. Kullananlar dahi daha çok kişisel amaçlı bakıyor sosyal medyaya. Oysa kısa ve orta vadede toplumsal yapıyı en fazla etkileyecek alan olma özelliği var sosyal medyanın.

###

İnternet kullanıcı sayısı milenyumun başından bu yana G-20 ülkelerinin çoğunda en fazla 2 kat artarken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran 20 ila 40 kat arasında değişiyor. Afrika, Asya ve Ortadoğu ülkelerinde ise 100-200 katlık artışlar söz konusu. (Google’da kısa bir aramayla çok daha fazla istatistiğe ulaşılabilir.) Gelişmiş ülkelerde bir limite ulaşmış kullanıcı sayısı, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerdeyse hala büyük bir boşluk olan bir pazar sözkonusu. “Über product” ve yeni pazar arayışlarının da sosyal medyanın tetiklediği düşünülen-söylenen halk hareketleriyle mutualist bir ilişkisi olduğu sır değil.

Gelişmiş ülkelerde internet bilgi-eğlence odaklı ve hayatı kolaylaştırıcı amaçta kullanılmakta. Dünyanın geri kalanındaysa toplumsal alanda sesini duyuramayan kesimlerin kendilerini dünyaya gösterme ve örgütsüz çoğunluğun bir araya gelip tartıştığı, fikir alışverişinde bulunmak için kullandığı görülüyor.

###

Günümüzde genç nesil gazeteyi gazeteden, radyoyu radyodan, dergiyi dergiden, TVyi TVden takip etmiyor. Bunun yerine interneti kullanıyor.

Sabah kahvaltıya 2 ekmek – 3 yumurtadan okuduğu kitaba, telefonuna kontöründen ders notuna bütün ihtiyaçlarını internet aracılığıyla karşılayan, faturalarını, hatta kirasını dahi yerinden kalkmadan, bu şekilde ödeyen bir nesil yetişiyor.

Sadece hayatı değil, kendisini de basitleştiriyor internet artık. İhtiyaçlara birarada en fazla cevap verebilen platformlar ilgi çekiyor.

Sanal-reel diyalektiği tepetaklak oluyor bazı durumlarda.

İnsanlar intihar mektuplarını Facebook’tan yayınlıyor, çocuğunun doğumunu, babasının ameliyatını canlı yayında yakınlarına izletiyor. Doğum günü, bayram, yeni yıl vs. kutlamaları, geçmiş olsunlar, taziyeler Facebook üzerinden yapılıyor.

Facebook bir yandan dünyanın en büyük taziye evi, diğer yandan da dünyanın en büyük çöp çatanı.

###

Twitter ise Facebook’un da daha baside indirgenmiş bir türevi. Elbette mantığı-işlevi farklı. Ancak çektiği ilgide ana etken daha basit olması ve daha fazla içeriğe birarada ulaşma imkanı vermesi.

Herşeye eşzamanlı ve birinci elden ulaşmak Twitter’ın temel mantığı. Bütün aracıları ortadan kaldırıyor Twitter. Yazarla okuru, müzisyenle dinleyiciyi, üreticiyle tüketiciyi, haberin kaynağıyla (medya değil, haberin öznesi) muhatabını-ilgilisini aracı olmadan biraraya getiren, iletişime geçiren bir platform Twitter.

Üstelik bunu yapabilmek için Facebook’taki gibi “arkadaşlık onayı” da gerekmiyor. Bunun yanında Twitter kullanıcının kişisel haklarına saygıda Facebook’tan fersah fersah ileride. Zaten çok fazla kişisel bilgiye tanıtım kısmında müsaade etmiyor. Tanınmış biri değilseniz veya tweetleriinzde kimliğinizi ele vermiyorsanız kişilik haklarınızın ihlali ihtimali Facebook’a göre çok düşük.
###
Arap Baharı’nda ve özellikle Suriye’de mobil cihazlar iktidar için muhalefetin elindeki taş, sopa ya da molotoftan daha tehlikeli görülmüş olacak ki Esad rejimi Suriye’de Iphone’un lisansını iptal etti, çalışmaz hale getirdi.

Wall Street işgalinde eylemi Iphone sayesinde internette canlı yayınlayan eylemcinin çekimine aynı anda onlarca uluslararası yayın yapan haber kanalı bağlandı.

İnsanlar direkt eylemcilerin gözünden iktidarı, onun zulmünü, kibrini, vahşiliğini en sade haliyle, gayet açık bir şekilde görme şansı yakaladı.

###

İnternet kullanıcısı artık takip ettiği herneyse her dakika onun peşinden koşmak istemiyor. Her ne gelişme olduysa, ekstra çaba harcamadan önünde görmek istiyor. Bu nedenle ajansları, haber sitelerini veya diğer web sitelerini değil de bunların Twitter hesaplarını takip ediyor, öğrenmek istediği şey kişiye ulaşıyor.

###

Twitter pratik zekaya, hazır ve muzır cevaplığı, vurucu üsluba, 140 karakterle yazarken bir tarz sahibi olmaya prim veriyor. Bu nedenle tanınmış kişilerin isimlerini saklayarak Twitter’ı kullanmaları durumundan ulaşacakları takipçi sayısı da ayrı bir merak konusu.

###

Yukarıda tüm anlatılanlar ışığında, Kürtler sosyal medyayı daha etkin, işlevsel, zihin açıcı bir şekilde kullanmalı, ana akım medyayı takibi ve ondan medet ummayı bırakmalılar. Medyayı sansürle suçlamak sosyal medya gibi bir imkan varken komik ve de acizlik oluyor. Sosyal medya Kürtlere kendi yayınlarını birinci elden yapma fırsatı veriyorken neden araya gereksiz ve zararlı kurumlar girsinki?

###

Burada önemli bir nokta da Kürtlere karşı yürütülen topyekün operasyonlardan payını alan Özgür Basın’a sahip çıkmak. Ancak bu desteğin “gönüllü muhabirlik” temelinde yapılması vizyonu 90larda kalmış Kürt medyasının mesleki-refleksif bir tepkisi olmaktan öteye gidemiyor.

Kürtlerin ve dahi Kürt medyasının ihtiyacı olan şey “gönüllü muhabirlik” değil, toplumda “yurttaş haberciliği” bilincinin geliştirilmesi.

Küresel Değişim Hareketi’nin Wall Street işgalinden ilhamla dediği gibi “Occupy Journalism” (Gazeteciliği işgal et) olmalı slogan ve aksiyon. Kürtler, medyadan bir şey beklemek yerine, yapılmasını umdukları şeyi sosyal medyada kendileri yapmalı.

Yazının başındaki Afrika özdeyişinde denildiği gibi, Kürtler kendi tarihlerini yazmaz, sömürgecilerden doğruyu yazmalarını beklerlerse yazılan tarih hep sömürgecileri haklı gösterecek.
Tarih bir anlatıdan ibarettir. Aynı hikaye birçok şekilde anlatılabilir.

Kürtler kamerayı La Haine filminde olduğu gibi sömürgecilerin safından kendi saflarına çekmeli, hikayeyi kendi gözlerinden dünyaya anlatmalılar.

Kürtler medyayı değil, medya Kürtleri takip etmeli.

Rêwing Tîgrîs
A-Med News Agency
www.ajansamed.com

1990 larin basinda henuz internet sadece bir kac bilimcinin elinde bitnet halinde iken 1995 de internet henuz yeni yeni olusmusken kurdler ilk kez bu treni, hafif ciliz da olsa basinda yakaladilar ve ogun bugun giderek artan bicimde siki musterisi oldular kurd milyetcilginin internet kullanimindaki isteklilgi tezlere konu olmus vaziyette ancak cogu zaman internet kullanicilari kucumsendi ciddiye alinmadi o donem de geride klmak uzere ta basindan beri interneti mensubu bulunmaktan kivanc duydugum ayak takiminin eline muthis bir imkan verdigini savunan biri olarak diyarbekirden yazan bir kurdun bu derli toplu tahlili kimseyi olmadigi kadar beni sevidirdi bir iki hafta once buraya stanford da dinledigim bir bilimsel presensayonu aktarmayi dusunuyordum konu gazetecilgin, haber, bilgi ve interaksiyon trafiginin nasil muhteva ,hiz ve platform degistirdigini anlatan bir bilimse calismanin ozeti idi. biri suru doktora master calismasinin toplu ozeti... araya dersim katliami ve son katliam girdi katliam mevzularinin sikligi katliamin magdurulari olan bizleri ikinci kez bize ufkumuzu acacak yeni seyleri tartismamizi engelleyerek  darbe vurmamasi icin yukaridaki yaziyi yazan ve aktaran arkadaslara mutesekkir olmaliyiz kurdistanin asil sahipleri sirdan kurdler provaktif tabirili ile ayak takimi- ismleri yasamlari cektikleri sikintilar hep sisler icinde unutulup gitmeye mahkum ayak takimi bu kez sesini cikartacak bir platform buldu artik ayak takimi siradan bir insan olarak yasamyi tercih eden kurd bireyler bu imkani kullanmmazsa kimseyi suclayacak gerekcesi de kalmayacak artik makale yazarina ve aktariciya (aktaricilarin onemini hatirlatarak!) tekrar candan tesekkurler hep varolun

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.