Direkt zum Inhalt

Kürdler, Din, Politika ve Kawakibi(1)

Kürdler, farklı din ve mezheplere sahip, farklı devletler arasında bölünmüş ve sömürgeleştirilmiş bir ülke de yaşıyorlar.
Tarih boyunca Kürdlerin dinsel olarak bu çok sesliliği Kürdlerin Ulusal Kurtuluş mücadeleleri üzerine çok negatif etkide bulundu.
Farklı din ve mezhepler Kürdlerin genel bir ortak hareketliliğinin önünde engellerden biriydi.
Aslında Kürdlerin dinsel ve mezhepsel çeşitliği tarihsel bir zenginlik olmasına rağmen, sağlıklı bir şekilde ele alınmadığından dolayı bir handikap durumuna getirildi.
Kürd düşmanları Kürdlerin Ulusal bir istem temelinde harekete geçtikleri tarihsel momentlerde diğer farklılıklarının yanında bu dinsel ve mezhepsel çeşitliği kaşımaya başladılar.
21. yüzyıla girdiğimiz bu aşamada dahi bu handikap aşılmış değildir.
Sünni Kürdlerden bir kesiminin dinsel nedenlerden dolayı, kendi ulusal varlıklarını inkar ederek yada dinsel inançlarını önplana çıkararak Türk ve Arap ırkçılarının kuyruğuna takılmaları bunun açık bir örneğidir. AKP'nin Kürdistan'da ve Kürdler arasında sahip olduğu destek bu açıdan irdelenmeli..

Yine Alevi Kürdlerden bir kesiminin Kürd ulusal kimliğinin karşısına „Aleviliği“ çıkarmaları, Kemalizmi Kürdistan'a taşımaları da bu tarihsel handikapın bir başka örneğidir.

İnanç dilleri Kürdçe olmasına rağmen Êzîdî Kurdlerin bir kesimi kendilerini Kürd olarak değil „Arap“ yada ayrı bir millet olarak görüyorlar.
Şii Kürdlerin saflarında da aynı handikap yaşanıyor. Onlarında bir kesimi Farsların peşine takılmış.

Kürdistan'da asırlara yayılan sömürge-sömürgeci ilişkilerinin beraberinden getirdikleri tüm tahribatlar dinsel alanlara da ciddi bir şekilde yansımıştır.

Kuzey Kürdistan'da yaşıyan Alevi ve Êzîdî Kürdleri ulusal baskının yanında dinsel baskı altındalar.
Doğu Kürdistan'da Sünni Kürdler de hem ulusal ve hemde dinsel baskı altındalar.
Güney Kürdistan'da Şii, Yarsan ve Êzîdî Kürdlerde çifte baskı altındalar.

Güney Batı Kürdistan'da da durum farklı değildir.

Asırlara yayılan soykırımlar, baskılar, asimilasyon politikaları beraberinden sömürgeci sistemlerin istemleri doğrultusundan gelişmeleride sağladı. Yüzbinceler ve hatta milyonlarca Kürd süreçler içinde asimilasyona uğradılar ve ulusal kökenlerinden uzaklaştılar. Bugün bu kesimler kendilerini Türk, Arap ve Fars olarak ifade ediyorlar.

Sömürgecilerin Kürdistan'daki sömürgeci statülerini devam ettirmek için Kürdlerin sahip oldukları dinsel ve mezhepsel farklılıkları kullanma girişimlerinin önüne geçmek ve aşmak Kürd devrimci ve ulusal hareketinin önünde en önemli görev olarak duruyor.

Aktüel olarak geldiğimiz aşamada Alevilik, Sünnilik, Yarsanlık ve Êzîdîlik adları altında bilinen dinsel yapılanmalar Kürdlerin gerçeklikleridir. Kürdlerin sahip oldukları bu dinsel gerçekleri silmek, ortadan kaldırmak, dıştalamak, yadsımak veya inkaretmek beraberinden Kürdleri yada Kürdlerin bir parçasını yadsımayı getirir.
Kürdler bu dinsel farklılıklarıyla aynı ortak kaderi paylaşıyorlar.
Sömürgeci Türk devleti(aynı şey Kürdistan'ı sömürgeleştiren diğer devletler içinde geçerlidir) tüm devlet kurumlarını harekete geçirirerek ve bu kurumlara milyonlarca dolar sunarak Kürdler arasında mevcut olan dinsel farklılıkları dinsel düşmanlığa çevirmeye çalışıyor. Türk devleti bu girişimleriyle farklı dinsel gruplardan elde ettiği insanları Kürd davasından uzaklatırıyor ve hatta Kürdlere düşman konumuna sokuyor.
Eğer Kürdler tarihlerinde ders almış olsaydılar Türklerin bu eski oyunlarının farkına varır ve deşifre ederlerdi. Ne yazık ki, Kürdlerin bir kesimi hala bu oyunlara geliyor.

Alevi, Şafi, Êzîdî, Yarsan veya diğer Kürd dinsel yapılarını bir bütün olarak hedefleyen, karalayan ve
hakaret eden kesimler, Kürd toplumunun sahip olduğu bu kültürel zenginleri Kürdlerin ulusal birliğine karşı zehirli hancer haline getirmek istiyorlar.

Çünkü, bu dinsel yapıların hiç biri kendi içinde homojen değildir.
Kürdlerin tüm soykırımlara rağmen hala millet olarak tarih sahnesinde yer almaları Kürdlerin sahip oldukları bu dinsel yapılanmalarından gelen insanlarının direnişlerinin sayesindedir.
Burada din alimlerinin oynadıkları rol inkar edilemez.

Bu açıdan yüzyıllarca süren ve Kürdçe olan Yarsan yazılı edebiyatı, Soran yazılı edebiyatı, Dimili edebiyatı ve Kurmanci yazılı edebiyatı irdelenmelidir.
Yüzyıllarca Kürd din adamları Kürd dilini ve edebiyatını yaşatılar. Sultan Suhak, Nali Şarezori, Mela Qasi ve Ahmedê Xanî farklı Kürdçe lehçelerinden bir çok eser veren bir kaç Kürd din alimi olarak örnek olarak verilebilinir.
Hala da Güney ve Doğu Kürdistan'da Kürd din adamları dil ve edebiyat alanında ciddi bir rol oynuyorlar.

Aynı şey Kürdistan ulusal direnişlerinde de söz konusudur. Kürd din adamları önemli roller oynadılar. Şeyh Ubeydullah Nehri, Qazi Muhamed, Şeyh Abdulselam Barzani ve Şeyh Said örnek olarak verilebilinir.

Kürd din alimlerinin Kürd dili ve edebiyatı ve Kürd ulusal direnişlerinde oynadıkları roller Kürd Ulusal Kimliğinin birer parçaları haline gelmiş durumdadır.
Geçmişte Kürd din alimlerinin oynadıkları pozitif rol Kürd kimliğinin oluşumunda önemli bir tarihsel miras olarak yerini aldı.

Kürdistan'da var olan bu dinsel ve mezhepsel farklılıkları bir arada tutmak ve barış içinde birlikte yaşamlarını garantilemek için biricik yol din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak, düşünce ve dinsel özgürlükleri garanti altına almaktır.

Son dönemlerde Güney Kürdistan'da aydınların büyük bir tepkisini alan din ve devlet işleriyle doğrudan ilişkili bir olay yaşandı.

Kürd şairi Qubati Celizade'nin 8.diwanı olan „Sityani Befr Pire le Rişole“ 2011 yılının başında Aras Yayınları tarafından basıldı.
Kitap hala piyasa sürülmeden önce Aras Yayınlarında çalışan biri kitabın bir nushasını Mela Meshud Kani Kurdiye veriyor.(Aras Yayınları yaptığı açıklama kitabın bir çalışanları tarafından çalındığını ve Mela Mesud'a verildiğini söylüyor. Bundan dolayı da mahkemeye baş vurmuş.)
Mehemed Fewzi Camisinin imamı olan Mela Mesud Kani Kurdiye 7 Ocak 2011 tarihindeki Cuma hutbesinin Qubadi Celizade'nin kitabına ayırıyor. Mela Mesud yüzlerce insanın önünde minberde Celizade'nin „ Xuda deyewi pişû bedat“ adlı şiirine atıfta bulunarak, şaire saldırıyor ve „Allaha hakaret“ ettiğini söyliyerek Cuma namazına katılan kitleyi şaire karşı kışkırtıyor.
Mela Mesud'un bu konuşması Hewlêr basınına yansıyor.

11 Ocak 2011 tarihinde Kürdistan Parlementosunun Diyanet İşlerinden Sorumlu Komisyonu Başkanı Mela Beşir, Kürdistan Din Alimleri Birliği ile birlikte Qubadi Celizade'nin divanını yasaklama kararını çıkarıyor. Bazı Kürd kaynaklarına göre Mela Beşir Diyanet İşleri Komisyonun diğer üyeleriyle danışmadan bu kararı alıyor.

Bu gelişmelerden sonra Asayiş Güçleri Hewlêr'deki tüm kitap satıcılarında bulunan kitabı topluyorlar.

İşin ilginç yanı Kürdistan Parlementosunun Diyanet İşleri Komisyonun ve Kürdistan Din Alimlerinin bir kitabı yasaklama yetkileri yok. Yasal olarak bu yetki yargıya aittir.

Bu gelişmelerin ardından 1300 kişiden oluşan Kürdistanlı gazeteciler, parlamenterler, sanatçılar ve yazarlar ortak bir açıklama yaparak Celizade'nin divanına ilişkin yaşanan gelişmeler protesto edildi.

1300 kişinin imzadığı metinde „Cami, Sanat ve Kültür“ ilişki ve konumları konusunda bir yasa önerisinde bulunuyorlar.

Ortak açıklamada „ 1993 tarihinde çıkarılan 10. sayılı Kürdistan Bölgesi basın yayın yasasının ve 2007 yılında çıkarılan 35.nolu gazetecilik ilgili yasaların güncelleştirimesi“ isteniyor.
Ayrıca imzacılar bu yasalar güncelleştirilirken „ basın yayın suçlarında yalnızca Kürdistan Bölgesi yasası uygulanır“ maddesinin eklenmesini istiyorlar.

Ortak açıklamada basın, yayın sanat ve kültürel eser ve etkinlikleri için yapılan yargılamalar için özel mahkemelerin kurulması isteniyor. Bu mahkemlerde hukuk adamlarının dışında kültür, sanat ve estetik gibi alanlarda uzman kadroların yeralması ve onlara danışılması gerekiyor deniliyor.

Yine bu ortak açıklama

da „Cuma hutbelerinin bir kanuna tabii tutulması, mollaların camilerde yaptıkları konuşmalar, kutsal bir söylem olarak değil, bir görüş olarak değerlendirilmesi“ gerektiği söyleniyor.

Bu ortak açıklamada din adamlarının camilerde yaptıkları konuşmalar için bir yasanın çıkarılması gerektiğini ve din adamlarının camileri kullanarak sanat, edebiyat, yazar ve çizerlerin eserlerini değerlendirmemeleri gerektiğini vurguluyor.
Ortak açıklama din adamları sanat ve edebiyat uzmanı değiller. Onların ilgilenmesi gereken kendi özgül alanları vardır deniliyor.
Açıklmada din adamlarının özgül alanı hakkında da bir hayli bilgiler veriliyor.

1300 kişiden oluşan Kürdistanlı gazeteciler, parlamenterler, sanatçılar ve yazarların yaptığı açıklama bir hayli yankı yaptı.
Metine imza koyanlar Kürd toplumunun farklı kesimlerinden geliyorlar.

Din ve devlet ilişkileri konusu eskiden beri tartışılan bir olaydır. Avrupa'da yaşanan gelişmeler biliniyor.
İslam ve devlet konusunda da tartışmalar yeni değildir.
Yukarıda da sözünü ettiğim gibi tarihsel süreç içinde yüzbinlerce ve hatta milyonlarca Kürd asimile edildi.
Bunlardan biri de Kawakibidir.

Devam edecek

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.