Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 16 September 2010

Kürdistan´da Boykot´un yüzdesi

12 Eylül´de Kürdistan ve Türkiye’de yapılan Anayasa değişiklik referandumu, daha önce yapılan referandumlardan farklı olarak oldukça hareketli ve çekişmeli geçti. Referandum, Türkiye cephesinde saflaşan Evet (“Yetmez ama Evet” diyenler hariç ) ve Hayır´cılar açısından neredeyse bir varlık yokluk sorununa dönüştürüldü. Statükocu ve vesayetçi partiler, hem ayaklarının altındaki toprağın kayacağı hem de “evet” denmesi durumunda AK parti´nin yerini ve iktidarını iyice sağlamlaştıracağı endişesiyle, referandumu genel seçim havasından da öte bir kampanya şeklinde sürdürdüler.

Bu durum karşısında AK Parti´de bütün ağırlığını ortaya koydu.

BBP, SP ve kısmen de MHP tabanının “Evet” oyu kullanması, Kürdistan´da sandık başına giden seçmenlerin yüksek orandaki “Evet” oyu kullanması sonucu, Erdoğan´ın bile ummadığı, beklemediği ölçüde “Evet” lerin fark atması, denilebilir ki 2011´de yapılacak genel seçimlerin kaderi üzerinde de etkisini gösterecektir.

Referandum, Türkiye cephesinde iktidar savaşı ve keskin saflaşma şeklinde geçerken, değişikliğe “Evet” diyen Kürd yurtsever çevreleri ise izleyebildiğim kadarıyla Kemalist Asker sivil Bürokrasinin vesayetin kırılmasına kilitlendiler. Bu Kemalist statükoculuğun değişmesini istemek tamamıyla meşru ve yerindeydi.

Söz konusu yurtsever güçler, Kemalist Statükonun değişim istemiyle birlikte AK parti´den yeni bir Anayasanın Kürdlerin görüşlerinin de alınarak yapılmasını istediler.

Kürdlerin AK Partiye payanda olmaması ve beklentilerini ilan etmiş olması yerinde bir tutumdu.

Kürdistan´da hatırı sayılır bir kitleye sahip olan KCK/BDP cephesi ise, Kemalist statükoculuğa tavır geliştirmek yerine, Abdullah Öcalan´ın talimatı doğrultusunda Boykot ilan etti. Referandum günü yaklaştıkça Boykot kararı, “Demokratik özerk Kürdistan” referandumuna ve “Aktif Boykot” a dönüştürüldü.

KCK/ BDP Kendi yurtsever kitlesine ve genel olarak Kürd halkına “Demokratik Özerk Kürdistan´ ı kabul edenler sandıklara gitmesin” çağrı yaparak, fiili olarak kendi ”Demokratik Özerk Kürdistan” referandumunu öne çıkardı.

“Evet” ve “Hayır” gibi, Boykot´da, sandığa gitmeme de sonuçta bir tercihtir. BDP ya da bir başka parti, birey, söz hakkını, iradesini bu şekilde kullanma hakkına ebetteki sahiptir. Bu noktada bir itirazım yok…

KCK ve BDP´nin siyasal açıdan yanlısı

Eleştiri noktalarım şunlardır: Çok ciddi bir istem olan “Demokratik Özerk Kürdistan” ve “aktif boykot” kararına, ne halkın destek vermeye hazır olup olmadığı hesaplanmıştır, ne de “Demokratik Özerk Kürdistan” a ilişkin ciddi bir hazırlık söz konusudur. Bunun kurumsal hazırlığı bir tarafa, bu “özerkliğin” ne programı, ne içeriği, ne de sınırı belirlenmiştir.

Zamanlaması da yanlıştır.

Bu görüşün mimari olarak öne çıkan Abdullah Öcalan´ın kendisi bile “Demokratik Özerk Kürdistan” ın “içeriğini, tartışarak saptayın” demiştir.

“Özerk Kürdistan” istemini basit, sıradan bir slogan olarak görmek, onu gelip geçici bir aksesuar olarak kullanmak sorumsuzluk ve ciddiyetsizlik örneğidir.

Öcalan neden Boykot dedi

Türk Kemalist vesayetçi yönetimin egemenliğinin devamından yana olduğu anlaşılan Abdullah Öcalan, 12 Eylül´de Kürdlerin bu statükoyu delen değişikliğe evet diyeceğini hesapladığı için Boykot kararı aldı. Kürdlerin isminin ve bazı talepleri değişiklik taleplerinin pakette yer almaması Boykot kararı için gerekçe olarak ileri sürülmesine karşın, ilerleyen zaman içinde, -herhalde bu açıklama tabanı ikna etmede yeterli olmadığı için- “Aktif Boykot”, “Demokratik Özerk Kürdistan” a bağlılık ajitasyonu ve propogandasına başvuruldu.

Ne yazık ki BDP yönetimi de buna kayıtsız koşulsuz uydu.

Peki “Demokratik Özerk Kürdistan” ın referandumu Kürd halkı arasında ne kadar ilgi gördü?

Kürd halkı Boykot çağrısına yüzde kaç uydu?

Geçmiş yıllardaki referandum ve seçimlerle son referandumdaki katılım oranını karşılaştırmak için belli bir veri sunsa da yakın dönemde yapılan–2007 ve 2009 yıllarına ait- kullanılan oy sayısını burada aktarma gereği duymuyorum. Seçimleri takip edenler bilirler ki hemen her seçimde ve referandumda seçmen kitlesinin asgari yüzde 20´si değişik sebeplerle oy kullanmamaktadır. Sadece bunu akılda tutmak yeterlidir.

Kürdistan´in kuzey parçasını oluşturan şehirlerde 12 Eylül 2010´da yapılan Referandum da kullanılan oy yüzdesine bakalım:

Amed:%35,23,

Bedlîs:%70,16,

Agirî:%54,43,

Colêmerg: % 7,12 ,

Çewlîk:%77,73,

Dîlok.%72,77,

Êlîh:%39,01,

Erzerom:%80,72,

Erzîngan:%77,31,

Gumgum:%90,67, (“Maraş”)

Îdir:%51,09,

Qers:%68,76

Meletî:%82,78,

Mûş: %54,03

Mêrdîn:%43,04,

Sêrt:%50,81,

Semsûr:%77,40,

Şirnex :%22,48

Wan:%43,37,

Riha:%69,31,

Sewas:%77,46,

Dersîm:%66,71,

Erdexan:%77,

Xarpêt:% 83,90

İşte KCK/BDP´nin Boykot çağırısına uyanların, sandığa gitmeyenlerin yüzdesi ortada.

Bu tablo sonucudur ki, bir önceki yazımda şunları belirtmiştim: KCK/BDP´nin Anayasa değişiklik referandumunu “Demokratik özerk Kürdistan referandumu” na çevirmiş olmasına karşın Boykot´un yüzdesi kaybetmek için yeterliydi.

TC devleti PKK/BDP´nin çağrısını kabul etmiş olsaydı, yani Kürdistan’da, 12 Eylül Anayasasını değiştirme referandumuyla birlikte “Demokratik özerk Kürdistan” istemi resmi olarak oylanmış olsaydı, Kürdistan´ın 23 ilinde sandıklara yansıyan oylar PKK ve BDP´yi fazlasıyla sandığa gömerdi…

KCK/BDP´nin nereleri Kürdistan illeri olarak gördüğünü doğrusu bilemiyorum. Kürdistan´da halkın Boykot´a yüksek oranda uyduğunu iddia ettiklerine göre, mümkündür ki onlar, nerede çok oy kullanılmamış ise, Kürdistan´ı ondan ibaret görmekteler…

Sonuç olarak, KCK/BDP yönetiminin niyet ve yanlışlarından bağımsız olarak altını çizmek isterim ki, “Demokratik Özerk Kürdistan için” Boykot kararına uyan Kürdler de, yüksek orandaki “Evet” oyları da başta Türk hükümetine olmak üzere, bütün politik çevrelere şu sarsıcı mesajları içermektedir:

—Kürdler kuvvetli bir şekilde özgürlük ve demokrasi istiyor,

—Kürdler mevcut durumlarını asla kabul etmiyor,

—Kürdler Türk ırkçılığını ister asker, ister sivil yönetimler dayatsın kabul etmiyor,

—Kürdler gasp edilmiş ulusal demokratik haklarının medenice kabul edilmesini, bunun Anayasada deklere edilmesini istiyor.

Erdoğan hükümeti bu mesajları duymazdan gelirse, emin olsun ki Kürd toplumu içindeki akıbeti MHP, CHP ve öteki ırkçı Türk partilerinden farklı olmayacaktır.

Dikkate alınır mı bilmem ama BDP yöneticilerinin dikkatini de şu noktalara çekmek istiyorum:

BDP Dilerim ki, artık dışarıdan yönlendirmelerle hareket etmekten çıkar, Kürd halkına yol aldırıcı, kazandırıcı isabetli politika yapma kulvarına girer.

Siyasi projelerini halka götürürken de tehdit ve baskı yerine demokratik yöntemleri işletir.

Kadro ve üyelerinin kalitesini yükseltmek için bir Hukuk ve Demokrasi akademisi açması da yerinde olur.

Sedat Günçekti

16 Eylül 2010

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.