Direkt zum Inhalt

Bir Roman Okudum

Bir Roman okudum. Adı “Sırlar Çözülürken”. Yazarı Selim Çürükkaya. Roman eleştirmeni değilim. Bu boyutunu uzmanlara bırakıyorum. Benim açımdan yaşadığımız yakın sürecin aydınlanmasında kitabın oynayacağı rolün önemidir. Selim, daha evel düzenli şekilde makalelerle düşüncelerini kamuoyuyla paylaşıyordu. Bir ara yazmayınca nedenini kendisine sordum. Aldığım cevap, “Artık küçük silahlarla değil, büyük silahlarla mücadele edeceğim” deyince, ne demek istediğini anlamadığımdan; nasıl yani sorusunu sordun. “Kitap yazıyorum” dedi. Ve konusunu açıkladı. “Silahın kesin hedefini bulacağına inanıyorum” dedim.Gerçi Selim daha evelde “Apo’nun Ayetleri” ve “Güvercinide Vururlar” adlı büyük iki silah kullanmıştı.Bu silahlar Hirişima ve Halepçe’de kullanılan silahlar gibi anlık etki yapmasada süreç içinde onlar kadar tesirli olduğu görülmüş, düşman cephesinde onarılmaz gedikler açmıştı. Ama tüm sırların çözülmesine yetmemişti.Sırlar çözülmeliydi. Sırlar çözüldükçe düşman kamp çözülecekti.Bunun için topyekün bir saldırı gerekiyordu.Saldırı için “büyük bir silah”a ihtiyaç vardı.Bunu icat edecek olanda Selimden başkası değildi.Selim, karargahına çekildi.Telsizinin tüm frakanslarını açtı, pojektörünü dünyaya tuttu, gelen tüm sinyalleri aldı, depoladı, harmanladı, bir senteze ulaştı. Artık gizli saklı bir şey kalmamıştı. Sırlar çözülmüştü.“Sırlar Çözülürken” henüz yazım aşamasındayken haberim oldu. Zaman zaman Selim’le telefonlaşırken bazı bölümlerini anlatırdı. Ben hemen “hop hop” derdim. Niye diye sorardı. “Be birader bırak kitabın kendisini okuyalım, okumanın zevkini çıkaralım” derdim. O da haklısın derdi. Derken kitap çıktı ve sağolsun bir adedinide imzalarak bana yoladı. Kitabı alıcı bir gözle okudum. Kitabın kahramanları ve yaşadıkları olaylar zincirini süreci yaşayan bizim gibi insanlar açısında yabancı şeyler değildir. Süreci yaşayıpta kitabı okuyacakların oynanan oynun bir parçası oldukları düşüncesine kapılacaklarına eminim. Çünkü “Sırlar Çözülürken” kitabı bir dönemin derli toplu roman diliyle anlatımıın kendisidir. Bizim kuşağın tam merkezinde yer aldığı sürecin net bir fotoğrafıdır. Bu fotoğrafta herkes vardır. Kimi oynun senaristi, kimi rejisörü, kimi aktör ve aktristi.Kimi seyircisi. Kimi mağduru, kimi sanığı, kimi tutsağı, kimi tanığı, kimide bir bütünü.Kitabın yazarı bir fazlasıyla bunların bütünü.Fazlası yaşanan sürecin şu an yargılanmasının iddia makamı ve yargıcı olması.Kitap sürecin iddianamesi.Selim iddianamesini yazdı ve muhataplarına sundu.Muhatap tüm dünya.Tek bir heyet tüm dünyayı temsil edemeyeceğine göre hayal edemeyeceğimiz sayıda heyet oluşacak.Her heyet iddianameyi kendi cephesinde ele alacak, eski defterler yeniden açılacak, yeni suçlular aranacak, eski dostlar düşman, düşmanlar dost olacak, yeni cepheler oluşacak veya eskileri pekişecek, sonuçlar çıkarılmaya çalışılacak, tedbirler alınacak.Mesele bu işten kimin daha karlı çıkacağıdır.Bu da meselenin ciddiyetini kavramaya bağlıdır.Düşmanlarımızın meselenin ciddiyetini kavradıkları ve hatta bunun için özel bir gündem maddesi oluşturduklarını; sonuçlar çıkardıklarını; ilgili kurum ve kuruluşlarını uyardığına eminim. Generallerin alelacele Devletbaşıyla Köşk’te yemekli toplantısı hayra alamet değil.Meselenin bir yanı buysa, öbür yanıda bizim cephemizde sorunun nasıl algılanması meselesi? Biz, “Sırlar Çözülürken” Roman’ı ile verilen mesajı doğru kavrar ve gereğini yaparsak kazanan biz olacağız.Yok bu değilde okuyup “Eh İşte Bir Roman” deyip kütüphanemize ekleyecek bir kitap olarak bakarsak sürecin milletimize ödettiği bedelin nedenini anlamak, kavramak istemediğimiz gibi, ders çıkarma gibi bir refleksimizinde olmadığını teslim etmiş olacağız.Bu bir fırsat. Fırsatı doğru kullanabilecek miyiz?“Sırlar Çözülürken” Musa’nın Beni İsrail Oğullarına indirdiği “On Emir” niteliğindedir.Selim’in sunduğu iddianamede on emir yok. Sadece tek bir öneri var.“İhaneti algıla, bilinçe çıkar ve yargıla. Bir yargıçta sen ol. Kendi davanın mudahili ol. Gözünü aç. Hayal alemini zorla. Süreci yeniden bir süzgeçten geçir. Hakkikatı yüksek sesle haykır. Kral çıplak de.” Vermek istediği mesaj bu kadar basit.Bu basiti başarabilecek miyiz?Kürd milletini bağımsızlığa ve özgürlüğe kavuşturmak biraz da bu basiti başarmamıza bağlıdır.Kürd milleti kandırıldı.“Özgürlük savaşı” adı altında kendisine kirli bir savaş dayatıldı.Kendisine ağır bir bedel ödetildi.Şimdi bunun sırları çözüldü.Yanılsamalı ve bedeli ağır süreç, artık sorgulanmalı.Kurban, Kürd milleti.Katil, TC devleti ve “Kürdçüsü”.Şimdi yeniden düşünme ve hesap sorma zamanıdır.Kürdler, kolları sıvamalı.Suçu sadece bir karış özgür vatan olan “bin kevır” edilen onbinlerce cıvan gençimizin hesabını sormaya.Beka’nın, Zele’nin, Haftanin’in, Kandil’in vs. her karış toprağına gümülü kayıp özgürlük şahinlerinin akibetini sormaya.Dahası bir milletin geleceğiyle oynamanın hesabını sormaya.Kuşkusuz bu sadece Kürdlerin sorunu değildir.İnsanım diyen herkesin sorunu, tüm dünyanın sorunu.Haydi Birleşmiş Milletler.Haydi Tüm Devletlerin “Adalet Bakanları”.Haydi G. Wach.Haydi Amnesti. Haydi Dünyanın İrili Ufaklı İnsan Hakları Kuruluşları.Haydi Kürdler.Selim’in Sunduğu İddianamede Çözülen Sırları Maddi Bir Güce Dönüştürmeye. Haydi Hep Beraber Bu Karanlık Sayfayı Aydınlığa Çıkarmaya.02 Nisan 2007

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.