KISASA KISAS
2007 yılı Kürdler ile başta Türkler olmak üzere sömürgecilerimiz arasında mücadelenin her alanında kıyasıya hesaplaşma yılı olacaktır. Bu mücadele sadece Türkiye ve Kuzey Kürdistan sahasıyla sınırlı kalmayacaktır. Kürdistan’ın dört parçası dahil, dünya’da Kürd ve Türk, Fars, Arap’ın bulunduğu tüm alanları kapsayacaktır. Bu toptan savaşı başta Türkler olmak üzere sömürgecilerimiz gündeme taşımış ve Kürdlere dayatmışlar. Kürdler, bu savaştan kaçamazlar. Türkler, „dünyanın neresinde olursa olsun Kürd kazanımlarını engeleyeceklerini“ politıka edinmiş ve bunu deklere etmişlerdir. Onların problemi sadece Kuzey Kürdistan Kürdleriyle değil, dünyadaki tüm Kürdlerledir. Aslında bu kötü bir şeyde değildir. Bizim başaramadığımız dört parçadaki Kürd birliğini ezeli düşmanımız Türkler bunu önümüze koymuştur. İyide etmişler.Türkler ve diğerlerin Kürdlere karşı inkar ve imha politıkası bilinmeyen bir sır değildir. Son dönemde Türkiye’de devletin önderliğinde azılı Kürd düşmanlarına hergün bir konferans örgütlemesi Türk ve diğerlerinin Kürd’e karşı yaklaşımını ortaya koymaktadır. Amaçları açık ve nettir. Kürdleri imha etmek, bu mümkün değilse Kürd kazanımlarını yok etmektir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner'in "Irak'taki gelişmelere seyirci kalamayız" derken ve buna uygun konferanslar örgütlerlerken, sınıra 250 bin iti sürerken, tüm it kopuklarını değişik kılıflar altında Güney Kürdistan’a seferber ederken uygulamaya koymak istedikleri bu pollitıkadır. Tüm hesapları Güney Kürdistan’ı işgal etmek üzerine kuruludur. Bunu yapabilirler mi, yapamazlar mı ayrı bir mesele, ama bu düşüncenin başlı başlına Kürd milletine karşı bir soykırım politıkası olduğu ortadadır.Kürdler, bu politıkayı doğru okumalıdır. Eğer bu politıka doğru okunursa görevlerimizde kendiliğinden belirlenmiş olur. Bu görevinde Türk’e karşı Kürd’ün topyekün savaşı demek olduğu kendiliğinden anlaşılır. Kürdler, Türkler başta olmak üzere sömürgecilerimizin Kürd varlığına karşı başlatıkları soykırım girişimini boşa çıkarmak için Güney Kürdistan Hükümetin önderliğinden topyekün bir seferberlik başlatmalıdırlar. Zaman kaybetmeksizin Kürdistan’ın tüm siyasal örgütleri başta olmak üzere tüm dünyadaki Kürdleri temsilen sivil demokratik kuruluş ve aydınların katılacağı geniş kapsamlı bir konferans örgütlemelidir. Güney Kürd Hükümeti, buna öncülük etmelidir. Sömürgecilerimize karşı ortak bir milli politıkanın oluşumunu sağlamalıdır. Herkesin insiyatifini kabulleneceği bir mekanizma oluşturmalıdır. Hangi parçada ister tek başına, ister birlikte hangi gücün ne yapabileceğini netleştirmelidir. Dünyanın dört bir tarafından başta Türkler olmak üzere sömürgecilerimize karşı topyekün bir seferberlik başlatmalıdır.Bu işin şakası yoktur. Türkler, Kürdlere karşı soykırım politıkasını gündemleştirmişlerdir. Türklerin „Gelişmelere seyirci kalamayız. Son teröristi öldürünceye kadar savaşacağız. Güney Kürdistan’a girdik ha gireceğiz. Yakıp yıkacağız.“ politıkalarını ciddiye alıp buna uygun konumlanmanın zamanı gelip çatmıştır. Aslında bunun zamanı çoktan geçmiştir. Onlar, haksız olmasına karşın saldırıyı esas politıka edinmesine karşın, Kürdlerin haklı olmasına rağmen savunmada olmaları kaybetiren bir politıkadır. Aslında haklı taraf olarak Kürdlerin saldırıda olması gerekir. Bu Kürd’ün meşru müdaafa hakkıdır. Kürdler, başta Türkler olmak üzere sömürgecilerimize karşı kısasa kısas politıkasını devreye koymalıdır. Bu konu da birleşik Kürd siyasal gücün yapması gerekenler bir yana, sıradan her Kürd bireyin bile yapabileceği çok şey vardır. Musluk sularını açık bırakmaktan, turizm mevsiminde bir kaç bombanın patlatması gibi basit eylemlilikler bile Türkleri paniğe sokacak kadar iş görecektir. Türkler, başka dilden konuşmadan anlamazlar. Onlarla onların anladığı dilden konuşmak gerekir. Madem bu dili çok seviyorlar, Kürdler, bu dili niye konuşmasın? Türk dediğinizde yanınızda sopanızı eksik etmemeniz gerekir. Onların anladığı dil budur. Birde Amekanca dilinden anlıyorlar. Hani şu çuval meselesi.Kürd’e kazandıracak bu politıkadır. Türk’ün hoşuna gidecek laflar etmek Türk’ü kuduttur. İrsidir, hani it soyundan geldikleriyle böbürlenirler ya. İşte o mesele. İt soyundan oldukları ile övünenlere „kardeş“ diyen Kürd, Kürd’e en büyük hakareti yapan Kürd’ür. „Türkiye’de tatilimi geçiriyorum. Şiilerin hamisi İransa, bizimde Türkiyemiz var.“ Veya Ankara’nın bilmem hangi otelinde „Kürt Konferansı“ adı altında bir araya gelerek, „uniter devlete, sınırlara, bayrağa saygılıyız“ demekle Türklerin adam olacağı düşünülüyorsa çok büyük bir yanılgıya düşülüyor demektir. Kürd yurtsever hareketi, Kürd’ün ezeli düşmanı Türklerle „dostluk“, „kardeşlik“, „ortak yaşam kurma“ gibi kurt kapanı politıkasından vazgeçmelidir. Türklerle varolan tüm köprüleri uçurmalıdır. Türk’e yaranma, onu hoş tutma, onu islah ederim derken kendini onun kapısına bağlama politıkasından kurtarmalıdır. Kendilerini geri istemlerle sınırlandırmamalıdır. Kürd-Kürdistan’ın Bağımsızlığı ve birliği gündemleştirmelidir. Bunun politıka ve mücadelesini vermelidir. Kürd’e kazandıracak politıka budur. Şu artık kavranılmalıdır. Türk ile hiç bir ortak çıkar noktamız yoktur. Türk’ün yararına olan her şey Kürd’ün zararınadır. Bunun terside doğrudur. Her kim ki, bu gerçeği görmez bunun tersi politıka üretirse bilinsin ki, bu Türk’e hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bugüne kadar yaramadığı gibi.Türk’ü iyi tanımak ve tanımlamak gerekir. Kürdler, ne kadar iyi niyet sahibi olursa olsun Türkler, Kürdleri inkar ve imha politıkasından vazgeçmeyecekler. Çünkü varlıklarını bizim yokluğumuz üzerine inşa etmişler. Bu düşünce doğru mu, yanlış mı bir yana, ama Türk’ün değişmeyen düşüncesi budur. O halde Kürd’ün yapması gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Türkten kurtulmak. Bu öyle eyvellah demekle olmayacağına göre Türk’ün Kürd’e dayatığı savaşın kuralına uygun davranmaktır. Bu da Türk’e ait tüm hedeflere karşı mücadelenin tüm yol ve yöntemlerine başvurmaktır. Bu, Kürd’ün meşru müdaafa hakkıdır.12 Ocak 2007