Sevgili Bavê Rabûn(7)
Sana yine Güney Kürdistan izlenimlerimi anlatmaya devam edebilirim.. Ben sana 1997 ve 2006 yillari arasinda korkunc degismelerin oldugunu anlatmaya calismistim.. Ben Güneyde kaldigim süre esnasinda Kürdistan bazarlarinda gecmiste yogun bir sekilde bulunan ve simdi yok olmayla karsi karsiya kalan bazi yerli mallara deginmek istiyorum..Seninde bildigin gibi ben yillardan beri tütünden baska sigara icmeyen Kürdlerden biriyim.. Ben Güneyde kaldigim zaman Güney Kürdistan caddelerinde tütün satici Kürdler vardi.. Hepsi sira halinde bir caddenin kenarinda oturur ve tütünlerini satarlardi.. O dönemler tütün saticilarinin ezici cogunlugu kendileri de tütün icicisi olan ihtiyar veya yasi ilerlemis Kürdlerdi.. Ben o dönem tütün almaya giderken cesit cesit ve rengareng Kürd tütünlerini görür ve zevkime göre bir tanesinden bir kilo alir uzun süre icerdim.. Güney Kürdistan’in Baziyandan Garê daglarina kadar yayilan genis secenekli tütün seceneklerimiz vardi..Bende o dönemler ekonomik imkanlarim el verdigi zaman hep Garê tütününü icerdim.. Garê tütünü diger tütünlere göre 3 yada 4 kat daha pahaliydi ve tadi harikaydi.. Bazen insan dayanamiyor ve kendi kendisine „ölüm Garê tütününde olsun“ diyordu..Sevgili Bavê Rabûn, sen Muslu bir tütün sarafi olarak Semzinan tütününü bilirsin... Garê tütünü Semzinan tütününün ikiz kardesidir.. Kürdler asirlar boyunca bu tütünleri icti.. Bin sekiz yüzlerin ortalarinda Fransizlar Semzinan’da tütün ekip kendi ülkelerine aktardiklarini ve o dönemler Fransiz „girêgir“lerinin Semzinan tütününü ictigini biliyorsun... Iste Garê tütünü Semzinan biraz kokulusu ve dünyanin harika tütünlerinden biridir.. Her ne kadar Türkler ve Arap ülkemizi parcalayip, sinirlari cizdilersede Garê ve Semzinan topraklari dünyanin bu esine ender rastlanan tütününü üretmeye devam ettiler.Ama bu sefer ben Güney Kürdistan’i ziyaret ettigim zaman carsiyi gezdigimde shoke oldum.. Cünkü, tütün bazari kalmamis.. Artik sokkaklarda sira halinde oturan tütün saticilari yok...Buna karsilik Kürdistan carsilarini dünyanin tüm sigara cesitleriyle donatilmis.. Her sigaraninda birinci sinifindan dört veya besinci sinifina kadar.. Yani kisacasi hepsi sahte.... Sahte olmayanlarda cok pahali ve ortalikta yoklar...Benim basimdan gecen bir olayi sana anlatayim... Ben tütün bulmayinca mecbur kalip „normal“ sigaralari icmeye basladim.. Zaten hepsi saman gibiydi.. Ben Rothmanns adli sigarinin 3.yada 4.kalitesinden bir kac paket aldim.. O kalitenin fiyati 2000 dinardi.. Ben aldigim sigaradan bir tane yaktim, ama kendimide yaktim!!! Cünkü atesi sigaraya götürdügüm an sigaram ates düsmüs bir bozkira döndü... Tüm dumani icime cektigimden dolayi öksürmeye basladim.. Ben hemen sigara saticisina gitim ve kendisine „sen bana yanlis sigara verdin“ dedim... O da özür diledi ve seyar arabasinin alt taraflarinda yine bir Rothmanns cikardi ve bana „ bu hakikidir“!!! dedi.. Ben de saf saf sigarami aldim ve geri döndüm.. Ama biraz sonra yine bir sigara yaktigim zaman Kürdistan „serbest bazarinin“ kurnaz kurtlarindan biri tarafindan kandirildigimi farkettim, ama is isten gecmisti... Tabii ki bu arada yanimda olan arkadasin esprili takilmalarindan da payimi aldim.. Ne de olsa biz Kuzeyliler hep kurnaz ve cok „bilmis“ geciniriz ya...Kürdistan tütününün böyle sessiz ve sedasiz Kürdistan bazarlarini terketmesi benim hic hosuma gitmedi ve bende korkunc bir burukluk birakti..Sadece tütün meselesi degil Kürdistan yerli mallarinin hepsi ayni akibeti yasiyor...Bir baska örnek: „Pirincê Kurdî“(Kürd pirinci)Daha önce insan Kürd pirincini pazarlarda yaygin bir sekilde buluyordu... Disardan getirilen pirinclerle rekabet eden bir ürün olarak Kürdistan pazarlarinda boy gösteriyordu..Ama bu sefer Kürdistana vardigim zaman bir baska gercekle karsi karsiya kaldim.. Kürd pirinci de elini ve kolunu pazardan cekmis durumda...Ben disardan gelen bazi arkadaslara Kürdistan’da üretilen ürünlerden bir yemek hazirlamak istiyordum... Onun icin carsida gezerken hep yerli mallara bakmaya calisiyordum... Büyük Baban sairi Salim’in ismini alan ve Suleymaniye’yi boydan boya kesen cadde de pek bir seye rastlamadim..... Mewlewi caddesi de öyle... O arada ben her gelen ve gidene „Nerede Kürd pirinci bulabilirim?“ diye soruyorum.. Herkes elbirligi yapmis gibi Babanli Ibrahim Pasa’nin Suleymaniye ortasinda dikilen görkemli heykelindeki jesti yapip bana „Mizgefti Gewre“nin alt tarafindaki Mewlewi caddesine inen sokkagi gösteriyorlardi... Sabunkerandan Baxtiyariya herkes Mizgefti Gewre’yi gösteriyordu... Oraya vardigimiz zaman dünyanin bir cok alanindan getirilen pirincler icinde „pirincî Kurdî“ kosesine cikilmis ve yetim, sahipsiz cocuklara benziyordu... Var olan pirincler icin de kayip olmamasi icin torbanin üstünde bulunan bir kartonun üzerine aramice harflerle „Pirincî Kurdî“(Bazîyan) ve „Pirincî Kurdî“(Akrê) yaziyordu.. Eger o isaretler de olmasaydi Kürd pirinci Kürdistan pazarinda sahipsiz ve kayip olmustu.. Eger bu durum devam ederse Kürdistan pirincide Kürdistan bazarlarini tümden terk eder.... Ben hemen o esnada bir kilo Baziyan ve bir kilo da Akrê pirincini aldim... Ben yillar öncesi Akrê pirincini cok yemistim tadi baskaydi ve damaklarimi hâlâ terketmis degildi.. Ben pirinci alirken yanimdan duran bir bayan arkadas „sen bu pirincten ancak sutlac yapabilirsin“!!! diye takiliyordu.. Arkadaslarin pirincin gercek tadina varmasi icin bu sefer „Runê Kurdî“yi aramaya koyuldum.. Ama, Kürd tereyagida piyasada kalmamis.... Neyse yine ayni sokakta bir dukanda bir naylonun icinde terkedilmis ve caresiz „runê Kurdî“yi buldum.. „Terkedilmis“ ve „caresiz“ derken Türkiye, Iran ve baska ülkelerde getirilen yaglarin paketlenmesi, piyasadaki yogunluklarini görünce insan sasiriyor ve baska bitimleme bulamiyor.Daha sonra kapali carsinin yakininda ve Mewlewi caddesinin sag yamacinda bulunan manav ve kasaplara ugradik.. Bol miktarda yesillik aldik... Ama kasaplarda et bulmak kendi basina bir sorundu.. Cünkü, Suleymaniyeliler ögleden önce kasaplara akin akin gidip, en iyi etleri aliyorlar... Biz ise aksam saat 17.00 civarinda saskin saskin kasaplar arasinda mekik dokuyordum... Herhalde bir kasabin bize acimasindan olacak ki, hastaneye götürmesi gereken etten bir iki kilo bize verdi..Daha sonra biz Akrê pirinciyle yapilan pilav, saatlerce kaynatmaya biraktigimiz haslanma, salata, yesilik ve Kürdistan’in o güzelim „kerenkleri“yle güzel bir masa donatik... Tabii ki A.B’nin Güney’e getirdigi ve daha sonra iflasa ugradigi „Nosh“ adli sarabini da yanina actik... Ama, arkadaslarin „sutlaclik“ dedikleri Akrê pirincinden harika bir pilav oldu, bir tencere pilav kisa süre de talana ugradi hic bir sey kalmadi.. Eger Akrê pirincine kullandigim Kürd tereyagini ay cicegi yagiyla kesmemis olsaydim, gece kesilen elektrik ortaminda „Abdestxane“nin yollunu bulmak cok zor olacakti. Ama Sevgili Bavê Rabûn, Kürd pirinci de piyasayi terketme durumuyla karsi karsiya kalmis....... Güney Kürdistan bazarlari kalitesiz yabanci mallarla dolmus durumda... Bunun basini ceken de Türkler...... Türk sirketleri büyük ihaleler elde ederken, en basit esyanin her cesiti de Türkiye’den Kürdistan’a aktariliyor..Kürdistan’da yerli mal can cekisiyor...Kürdistan serbest bazar... Baska güclerle rekabet edecek üretici ic dinamikler hâlâ harekete gecirilmis degil.. Kürdistan bir tarim ülkesi olmasina ragmen, Kürdistan bazarlari yabanci ürünlerin isgaline ugramis..Simdi bana Neo-liberalizm denilen olayin bu oldugunu söyleyeceksin.. Evet, genel olarak dogrudur. Ama, bir cok Avrupa ülkesi kendi ic pazarlarini güclendirmek ve tarim üreticilerini korumak icin bir dizi tedbirler aliyorlar ve tesvik fonlari var..Sevgili Bavê Rabûn,Ben Kürdistan’da tarim ve sebzecilik alanda yasanan bu duraganligi bazi cevrelere sordugum zaman aldigim cevap cok komikti.. Bana „bir kac yildir yagmur yeterince yagmiyor“ diye cevap veriyorlardi... Bu verilen cevap beni tahmin etmiyordu.. Kürdistan tatli su kaynaklariyla dolu... Avareshten Zaplara, Xaburdan Dukan ve Baziyan barajlarina sahip bir ülkede tarimin durumu bu olmamaliydi..Israilliler cöl ortaminda sebze ve meyve bag ve bahcelerini olusturduklari anlatmak istedim ama vaz gectim.... Tatli sularin varligi Kürdistan jeopolitiginde oynadigi rolü düsündükce, var olan gidisat hic hos degil...Artik korku günleri geride kalmis... Kürdistan’da yapilan yatirimlar ve dikilen büyük yapitlar bu basit gercegin ifadesidir. Kürdistan sahip oldugu tatli sulariyla, iklimiyle ortadogunun tümünü besleyecek tarimsal özelikler tasiyor.. Ama bugün her sey disardan geliyor.. Ben Mizgefti Gewre’nin önüne sabahtan aksama kadar yigilan ve is arayan Araplari görünce tarihin cilvesi diye düsündüm.. Ama Kürdlerin üretimden uzaklasmasi ve yapmasi gereken islerini yabanci iscilere havale etmesi beni kara kara düsündürdü..Sevgili Bavê Rabûn, Saddam döneminde yikilan köylerin yeniden yapilanmasi ve tarimin tesvik edilmesi gerekir.... Kürdler, var olan ekonomik potansiyelini kullanirlarsa Kürdistan’da ne yetismiyorki... Baxtiyar’in evlerin bahcelerindeki portakallari ve zeytinleri görünce bu ülkede her seyin yetisebilecegine kanaat getirdim..Sevgili Bavê Rabûn, Kürdistan tatli sularin diyari olmasina ragmen, yüzlerce dogal su kaynagina sahip olmasina ragmen, Kürdistan bazarlari yabanci ülkelerinin siseler icinde satilan sularinin isgali altindadir.. „Metin“ adli bir „Kürd suyu“ piyasaya sürülmüs, ama hâlâ kürdistan’in kücük bir bölgesinde büyük devlerle rekabet ediyor..Seni daha fazla yormadan yazimin bu bölümünü burada kesiyorum.Kendine iyi bakÖpüyorum..K. MelikendiDevam edecek...