Nereden geldikleri belli olanlar, kendi deyimleri ile Kurdistan ve Anatolia' yi kendilerine yurt edinen işgalçilerin, konumları doğru bir şekilde değerlendirilmeden, sorunun çözümüne ilişkin, sağlıklı çözüm yöntemleri de ortaya konulamaz. Vatanımız işgal ve ilhak ediliyor, insanlarımız çocuk-ihtiyar denilmeden tecavüze uğratılıyor, coğrafyamızın demograyası değiştiriliyor, kendimiz ve tarihimize ait ne varsa bir gecede yok ediliyor, yüzbinlerce insanımız yerinden yurdunda ediliyor, giden ve kalanlar jenosid tezgahlarına yatırılıyor ve bütün bunlar yaşanılmamış, hiç bir şey olmamış gibi riyakarca; BARIŞ - KARDEŞLİK ve AF çiğlıklarından geçilmiyor.
İyi güzelde, neyin barışı, kimin kardeşliği kim kimi af edecek! Neler yaşanıldı da Af, Barış ve kardeşlik gibi evrensel kelimeler ağızlardan düşülmüyor, Kürt halkı içersinde sürekli Barış ve Kardeşlikten dem vuruluyor. Beyin ve ufuklar, 3 kelime arasında karartılıyor. Barıştan dem vuruluyorsa, orta da bir sorun var. Aftan konuşuluyorsa suç işleyen hata yapan, başkalarına haksızlık eden bir taraf var.
Her yerde vurgusu yapılan, kanikan sakızı gibi 24 saat ağızlarda çiğnenilen BARIŞ-KARDEŞLİK ve AF' ın bu kadar Kürt halkı içersinde kullanılması, daha doğrusu empoze edilmesinin bir hedef ve amacı olmalıdır. 3 kelimenin bu denli, kimi Kürt örgüt ve aydınları tarafından dillendirilmesinin, sık sık gündemde tutulmasının amaç -niyetleri teşhis ve teşhir edilmeden, Kurdistan ulusal mücadele safları berraklaştırılamaz. Kurdistan ulusal mücadelesi kangrenleşip, sürekli bu sorun içersinde cebelleşecektir. O halde Kurdistan ulusal mücadelesi arenasinda yer alanlar, bu kangreni içlerinde söküp atmak zorundadırlar. Kim bunu, hangi şekilde değerlendiriyorsa değerlendirsin, burada esas alınması gereken, Kürt halkı ve Kurdistan ulusal davasının çıkarlarıdır. Sömürgeci sistemin bağlaşıkları sorunu çözülmeden, onlara karşı sağlıklı bir tavır alınmadan, onların Kürt halkı adına konuşma, Kürt halkı adına hareket etmelerinin önüne geçilemez.
Bu yüzden, BARIŞ-KARDEŞLİK ve AF kavramlarının içeriği doğru bir şekilde doldurulmalıdır. Doldurulmalı ki, Kürt halkı manüpüle edilmesin, ufuk ve inancı karartılmasın, fitine, tekrar sömürgeciliğin yeni variyantını kabullenmesin! Kürt halkı kime karşı suç işledi ki, af dilendiricisi konumuna getiriliyor. Barıştan söz ediliyorsa ortada çözülmeyen bir sorun, kardeşlikten bahsediliyorsa, bireysel haklardan toplumsal haklara kadar iki eşit tarafın olması, bir ortamın olması gerekir.
Bireysel, toplumsal ve uluslararası devletler arasında yaşanılan çatışma ve savaşların sona erdirilmesi için, sorunu doğuran nedenler masaya yatırılıp, sorunu çözmek için taraflar eşit bir şekilde birbirinin varlığını siyasal ve hukuksal alanda meşru taraflar olarak kabul ederek, müzakere görüşmelerine başlarlar. Sorunun çözümünde atılması gereken temel ön adım budur. Bütün uluslararası sorunlar, çatışmalar, savaşlar bu yol ve yöntemlerle çözülmüştür. Bizde de bu yol ve yöntem izlenilmelidir. Bunun dışında izlenilen yol-yöntem, var olan statünün, sömürgeci statünün varlığını koruyup pekiştirmedir.
Barışın olabilmesi için, bu yönde adım atabilmek için uluslararası arabulucular gözetiminde sorunun adını doğru bir şekilde masaya koyarak barış için görüşme müzakereleri başlatılmalıdır. Sorun açık ve nettir. Sorun Kurdistan denilen bir ülkenin işgal ve ilhakıdır. Sorun bu şekilde ortaya konulmadan yapılacak her çağrı, bu yönde atılacak her adım, sömürge statüsünün korunup devamından başka bir şey değildır. Sorunu, sömürge ve sömürgecilik statüsünde görmeden atılacak adımlar meşru değildır. Bu yönde çağrı yapanların hiç bir meşruluğu yoktur ve Kürt halkının meşru temsilcileri değiller, olsa olsa Sömürgecilerin Kurdistan' daki uzantılarıdırlar.
İki de bir Kurdistan halkına, Kurdistan evlatlarına yönelik bir ağızdan tekrar edilen AF çağrıları, realiteyi, Kurdistan ulusal mücadelesini kriminel pozisyona koymaktan öte bir anlam taşımıyor. Kim kimler için af talebinde bulunuyor yada bulunmasi gerekir. Kürt devleti, Kürt ordusu, Kurdistani kurum ve kuruluşları mı Türkiyeyi! İşgal etmiş, Türk halkına karşı suç işlemiş, Kürt devleti Türk halkını jenosid tezgahina mı yatırmış, Türk coğrafyasını kimyasal silahlar mı bombalamış, Kürt halkına af çağrıları yapılıyor. Suç işleyenler af kapsamında değerlendirilmeye alınırlar. Kürt halkının hiç kimseye karşı suç işlediği bir durum yoktur, Kurdistan' da öldürülen her türk askeri, polis jandarması, devlet görevlileri....vs meşru müdafaa çerçevesinde öldürülmüş ve bunun hiç bir cezai müediyesi yoktur.
Tam tersi işgalcilerin yaptığı ve yapacağı her eylem suç kapsamında ve ceza alma kapsamında olduğu gibi tazminat vermeye de mahkumdur.
Sömürgeci Türk devletinin siyasetçileri, propağandistleri, yazar-çizerleri, ideologlari, bilim adamları, dini misyonerleri....vs' leri sistemli olarak Kurdistan' daki uzantıları dönemsel, eş zamanlı ve sorunu gerçek adı ile dillendirmeden, koro şeklinde ’' BARIŞ-KARDEŞLİK ve AF çağrıları yaparak, Kürt halkının ulusal hafıza ve ulusal benliğini yok etme adımlarını atmaktadırlar. Kavramların içeriği doldur-boşaltmalarla, tarihsel gerçekler ters-yüz edilerek, sürec içersinde Kürt ve Kurdistan kavramlarının içi boşaltılarak yerini Türk ve Türkiyelikle doldurmak.
TC ve ard arda iktidara gelen Türk hükümetlerinin görevi budur, bilince çıkarılması gereken temel nokta budur. AKP' nin yaptığı çağrılar bu sürecin bir halkasıdır. Kürt açılımını bu çerçevede okumak gerekir, doldur-boşalt; ulusal benliği yok et! Hiç bir hukuksal çerçeye koymadan Kürt bireyselliğini öne çıkarmak..... Bunu bilince çıkarmayan her Kürt birey ve örgütü bilinçli yada bilinçsiz Düşman değirmenine su taşımaktadırlar.
Başka bir yol yok, ya Türk ve Türkiyelilik yada Kürt ve Kurdistanilik.........içi doldurulması gereken iki temel çizgi budur. Kurdistan ulusal bağımsızlık mücadelesi bu iki temel eksen üzerinde ayrışarak netleşmek zorundadır; Ya Kurdistanilik Ya Türkiyelilik diğer deyimle Ya Özgürlük ve Bağımsızlık yada Sömürgecilik ve Kölelik.
