[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6051]„Kürd açılımı“ ilgili Sayın Hasan H. Yıldırım ile söyleşi[/url].
Sayın Hasan H. Yıldırım,
Türkiye'de son dönemlerde bir çok çevre „Kürd açılımı“ üzerine tartışıyor. Türk hükümetinin bu konuda bir projesinden sözediliyor. Öcalan, „yol haritasını“ hazırlıyor. Biz bu konuda okuyucularımıza Kürd cephesinin kısmende olsa eğilimini sunmak amacıyla bazı soruları hazırladık ve uluşabildiğimiz Kürdistanlı aydınlara ve Kürd dostlarına gönderiyoruz.
Eğer bu sorularımıza yazılı olarak cevap verirseniz seviniriz.
Saygılarımla,
Aso Zagrosi
Newroz.Com ve Kürdistan Forum Editörü
Aso Zagrosi : Son aylarda Türkiye'de devletin bir kanatından “Kürd açılımından“, “Kürd sorunun barışçıl çözümümden“ ve “büyük bir projeden“ söz ediliyor. Kürdlerle Türklerin bu topraklarda buluşmasında bu yana yaklaşık olarak bin yıl geçti. Bazıları, “bin yıl kardeşçe bir arada yaşama“ diyor buna. Türk ırkçıların kendilerine sembol olarak aldıkları Alpaslan'ın Kürd Yusuf tarafından Malazgirt savaşından bir yıl sonra yani 1071 yılında öldürülmesi dahi (Urfalı Matieu'dan) bu buluşmanın kanlı bir zeminde yürüdüğünü gösteriyor. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri Kürdlere karşı hayatın tüm alanlarında jenosidler uygulandı, milyonlarca Kürd fiziki olarak imha edildi ve Kürdlere ait ne varsa inkar edildi. Şimdi Kürdleri muhatap almaksızın, “bizim sizin için iyi bir projemiz var“ diyorlar. Bu söylem ne kadar inandırıcı olabilir?
Hasan H. YILDIRIM : Herkes bir çözümden bahsediyor, ama sorunun sahibine soran yok. Birileri ortaya çıkıyor, millet adına muhatap olan benim diye yırtınıyor. Bu hak bana ait deyip dövünüyor.
Nedenmiş efendim?
Cevabları bile hazır.
Sakın aldanmayın.
Şu an anlatacaklarım, sadece bir taraf için değildir. Danışıklı döğüşen taraflar elbirliği ile yapmışlardır. Kimsenin günahına girmiyeyim. Bazen ayrı, bazen de, birlikte yapmışlardır. Neyi kimin yaptığını ancak onlar ayrıştırır. Çünkü yaşanan bu iki tarafın danışıklı döğüşünde olup bitmiştir.
Her ailenin bir bireyini ya öldürdüm, ya öldüttüm. 17 bin insanı devlet dairelerinde kalorifer kazanlarında asitle erittim. Bu yetmesi yakıp kül ettim. Diğeri diyor ki, valla bende 15 bin insanı bınkevır ettim. Hem de ne yöntemle. Anlatsam küçük dilinizi yutarsınız. Naylon eritip en hassas yerlerine damıta damıta öldürdüm alçak unsurları.
İşkenceden geçirmediğim Kürd bireyi bırakmadım. Bu konuda herkese eşit mesafede durdum. Her iki taraf.
Milyonun üzerinde insanı zindana sokturdum. 5 bin köy ve mezrasını boşaltırdım. 5 milyon insanı yerinden yurdundan kopararak, Türk metrepollerin varoşlarına sürdüm. Kimi kapkapçı, kimi tinerci, kimi sermaye oldu. Kimi de, çöplüklerde ekmek arayıp karın duyuruyor. Naylon çadırlarda çoluk çocuklarıyla yatırmaya mecbur bıraktım. Birlikte.
Kendilerinden ne örf, ne adet, ne ahlak bıraktım. Hewal edabiyatını dayatım. Yoz bir sürü oluşturdum. İhanet.
Kendilerine ne Kürd devleti, onu geçin dedim, demeye devam ediyorum. Üniter Türk devlet sınırları içinde Türk bayrağı altında, Türkçe eğitim yapmayı kabullendirmeye çalıştım. Kemalizmi sevdirmeye çalışıyorum. İhanet.
Yaptığım bu faaliyetlerime karşılık onların önderi oldum. Onlar, beni dinler. İhanet.
Eğer siz beni muhatap almasanız bakın şimdiden söylüyorum daha beterini yaparım diyor. İhanet.
Ötekilerde valla iyi olur diye cevap veriyor.
Türk egemenlik sisteminin yapamadığını İmralı endeksli ihanet odağı yapmıştır. Bundan sonra da, yapmaya devam edecektir. Sistem, ihanet odağının samimiyetinden kuşku duymuyor. Bu nedenle çözüm ihalesini onlara yükleyecektir. Kürdleri onlara mecbur bıraktıracaktır. Sokağa salındığından bu güne yaptığını yeni bir vizyonla birlikte sürdüreceklerdir.
İşte burada Türk egemenlik sistem sahipleri arasında bir anlaşmazlık vardır. Bir tarafı ihanet güçlerini dağdan indirelim, siyasal sürece katalım, bizim dolduramadığımız boşluğu onlara doldurtalım derken, diğer tarafın buna itirazı vardır. Anlaşmadıkları budur. Bu konu da, bir anlaşma sağlıyabilirlerse ihanet odağını dağdan indirmek sistem açısından pek zor olmayacaktır. Siz dörtlü, üçlü, ikili mekanızmaların çalıştırıldığı söylemine bakmayın. Sorun orda değil, sistemin kendi içindeki anlaşmazlıktan tıkanmıştır.
İhanet odağı, öngörüleni çoktan onayladığını deklere etmiştir.
İşin realitesi budur.
Fakat ne yapsalar, Kürd milletini kandıramıyorlar. Çizgilerine getirtemiyorlar. Dizginleyemiyorlar. Kürd, sokağa çıktı mı taşı elindedir. Gördüğü ilk polis ve jandarmaya fırlatmaktadır.
İşin bir başka realitesi de, budur.
Anlaşılan seçilmişlerin söylediğini millet takmıyor. Buna inanmıyan mı var?
Buyrun sandığa!
Buna referandum da, diyebilirsiniz.
Hem Kürd'e, hem Türk'e, 'Birlikte yaşamak istiyor musunuz?' diye tek bir soru sorun.
Cevabı 'evet' ve 'hayır'lı olsun.
Uluslar arası gözlemcileri çağırın. Sonuçu onlar açıklasın.
At izi ile it izi ayrıştırılsın.
Buna gelmiyorlar.
Fakat herkes birinin adına 'iyi şeyler yapıyorum' yarışında.
Eksik olsun. Gölge etmesinler, kendilerinden başka ihsan bekliyen yoktur.
Aso Zagrosi: Türk devletinin Kürdlere ve Kürdlerin haklarına ilişkin son dönemlerde kopardığı gürültünün asıl nedeni sizce ne olabilir?
Hasan H. YILDIRIM : Ortaasya, Kafkasya, Ortadoğu ve dolayısıyla Kürdistan petrol ve doğal gazı üzerinde büyük bir savaş yaşanıyor. Savaş ABD'nin başını çektiği batı ile Rusya arasında yaşanıyor. Ülkeler kendi enerji ihtiyacını karşılamanın çabasını veriyor. Bu çapa onların kimlerle yol almalarınıda belirliyor.
ABD, Rusya'nın enerji kaynakları, taşınması yolları üzerindeki tekelini kırmaya çalışıyor. Bu nedenle Türkiye'ye büyük ihtiyaç duyuyor. Çünkü Türkiye dışında hiçbir ülke coğrafi olarak buna müsait değildir. Bu nedenle ABD, Türkiye'ye büyük önem veriyor. Enerjiyi Türkiye üzerinde batıya aktarmanın savaşını veriyor.
Bu durum ABD'nin Kürdistan sorununa yaklaşımınıda büyük oranda etkiliyor.
Birincisi, istikrarlı bir Türkiye istiyor.
İkincisi, Türkiye ile Güney Kürd Hükümetinin arasındaki sorunların aşmasını dayatıyor.
Üçüncüsü, ihanet odağını kontrol edilebilir bir hale getirmek istiyor. Burada Türk ordusunu ya ikna, yada dize getirmesi gerekiyor.
Dördüncüsü, ordu iktidarını zayıflayıp, hükümetin rolünü artırmaya çalışıyor.
Bunların adımları perderpey atıldı. Önemli mesafelerde alındı.
Türkiye'de artık askeri darbeler dönemini kapattı. Darbe planlayıcı subayları yargı önüne çıkardı ve bunun ötesinde 12 Eylül 1980 askeri darbe Generallerinin yargılanması ciddi ciddi gündeme taşındı.
Faili meçhullerin katilleri birer birer tespit edilmeye ve yargı önüne çıkarılmaya başlanıldı.
Türkiye´deki Ergenekon operasyonlarıyla Nabucco projesi atbaşı gitti.
Bu arada Nabucco projesiyle Kürd petrol ve gazını batıya taşımanın verdiği yakınlaşma giderek Kürdistan'ın Güneyi ile Türkiye arasında bir balayı havasına büründürüldü.
Batı bunun sürdürülmesini her iki tarafa dayatacaktır. Bunu bozanın karşısında yer alacaktır. Onu anlaşma zeminine çekmek için yaptırım gücünü kullanacaktır.
20. yüzyılın projesi olarak nitelendirilen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesi'nin risksiz devreye sokulması ve devamının sağlanması istenmektedir.
Tüm bunlar için istikrarlı bir Türkiye'yi gerektirir.
Türkiye'nin istikrarını bozacak en büyük sorun Kürdistan sorunudur. Batı sorunun çözmesini istiyor. Bu konu da, Türkiye üzerinde yoğun bir baskısı vardır.
Kanımca Türk devletinin Kürdlere ve Kürdlerin haklarına ilişkin son dönemlerde kopardığı gürültünün asıl sıkıntısı budur. Bu sıkıntıyı iç dinamikleriyle anlaşarak, çatışarak aşmaya çalışıyor.
Aso Zagrosi: Bazılarına göre aslında bu açılım, “Kuzey Kürdlerine değil, çeşitli uluslararası güçlerin baskısı altında Güney Kürdlerine, petrol ve doğal gaz gibi zenginliklere yönelik yapılan bir açılımdır“ söylemine dair yaklaşımız nedir?
Hasan H. YILDIRIM : Doğru. Poje batıdan. Uygulayıcıları Türk egemenlik sistemi. Uygulanılmaya çalışılan 'Türk modeli'.
Türk egemenlik sistemin klasik normları vardır. Mevcut aktörlerle bunları değiştirmenin imkanı yoktur. O halde sorunu nasıl çöecekler? Kimsenin buna cevabı yok. 'Güzel şeyler olacak' demekle sorunlar çözülmüyor. Hele gündeme 'Türk modeli' klasiğide eklenince gel de, bu işin içinde çık. Çıkamazlar. Eski ezberlerini cilalayıp sunacaklar. Ancak bunu yapabilirler. Zaten yapmaya çalıştıklarıda budur. Mevcut algı ve yaklaşmla bunun daha ötesine geçemezler. Zaten geçme diye bir niyetleri de, yoktur.
Türk egemenlik sistem sahiplerinin algılamasıyla sorun çözülmeye çalışılıyor. Tanıdık, bildik 'Türk modeli' icatlarıyla çözeceklerini söylüyorlar. İşin içine 'Tütk modeli'ni koydunuz mu, işin başından sorunu çözümsüzlüğe terketmiş oluyorsunuz. Bu model bir yüzyıldır uygulamada.
Öngördükleri model, üniter, tekçi, katı Türk egemenlik sistemin kendisidir. İnkar ve imha yüklüdür. Farklılıklara tahamül ve toleransı yoktur. Bu günün koşullarında bu sistemi değiştireceğim diyen yalan söylüyordur. Birilerinin gönlünde geçse bile buna ne siyasi iradeleri, ne de güçleri yeter.
Bu nedenle düşünülen 'çözüm'ün Kuzey ile bir alakası yoktur. Kuzey'i zapt-ı ratp altına alma girişimidir. Ortalıkta alternatifte olmadığına göre bir süre işi böyle götürmeye çalışacaklar. Hesap Kuzey'de sorunsuz bir ortam yaratmak. Bunu da, ihanete havale ederek yapacaklar. Bakmayın muhatap almayız değişlerine. Kim kimi muhatap almıyor. Sanki Kürdleri temsil eden bir taraf varmışta muhatap almıyorlar gibi bir ortam yaratmaya çalışyorlar. Bunu kendileri ve bir de ihanet söyler. Başkasını ikna edemezler. Onlar, zaten birlikte çalışıyorlar. Muhatap almam söylemi ikiyüzlülüklerinden ileri geliyor.
Sorunuzun ikinci şıkınının cevabı bir önceki sorunun cevabında var.
Aso Zagrosi: Son dönemlerde yoğun bir şekilde Öcalan'ın 15 Ağustos'da sunacağı “Yol haritası“ndan söz ediliyor. Öcalan yakalandığından beri Kürdlere sayısız “yol haritaları“ sundu. Kürdlerin ulusal taleplerini “Bağımsız ,Birleşik Kürdistan“dan “kültürel haklar“ derekesine indirdi. Hatta “Anayasa'da Kürdlerden sözedilmesi dahi gerekmiyor“ diyor/diyorlar. İmralı'dan Kürdlere yol haritası olabilir mi?
Hasan H. YILDIRIM : Güldürmeyin insanı. Kimse merak etmesin. İmralı kimseyi yanıltmıyacaktır.
'Devlete hizmet etmeye muazam çalışıyorum' diyecektir.
Unutmayın ki, kimileri buna bile, 'Kürdlerin yol haritası' diyecektir. Bu çevrelerin derin bir ihaneti yaşadıkları ortadadır.
'Siyasi sınırları sorun yapmadan ve sınırları esas almadan' sorunu çözmeye çalışan ve 15 bin faili meçhulü unutabiliriz“ diyenlerin ajandasında Kürdlere yol haritası çıkmaz. İmralı ve ona endeksli ihanet odağın Kürd milletine vereceği olumlu bir şeyleri olamaz. Kürd millet tarafı olamazlar. Kürdleri temsil edemezler.
Aso Zagrosi: Kuzey Kürdistan'da tüm Kürd siyasal yapıları yıllar boyunca “Bağımsız, Birleşik ve hatta sosyalist Kürdistan'ı“ savundular. Şimdi hiç kimseden bir ses yok. Herkesin Kürdleri yeniden devlete entegre çalışmaları içine girdiği bu ortamda, neden Kürdistan'ın bağımsızlığını, özgürlüğünü ve hatta Türklerle eşit haklar temelinde birliği savunan örgütler, kurumlar ve bireyler bir Kürd Konferansını toplayamiyorlar? Var olan sorunlarını tartışmıyorlar?
Hasan H. YILDIRIM : Ben sorunu isterseniz geneleştireyim. Sorun iki boyutludur. Biri; Kürdistan geneline, diğeri; parçalara ilişkindir. Genel için çokça tartışıldı. Hatta yakın bir zaman da, sıcak sıcağına tartışıldı. Gündeme gelmesi gibi çıkmasıda acayipliklerle yüklüydü. Demmek ki, ortamı yoktur.
Bunun önderliğini yapacak olan adres bellidir. Fakat onların içinde olduğu koşullar böylesi bir projeyi gündeme getirmeyi engeliyor. Aslında bana kalırsa onların böyle bir düşünceside yoktur. Onlar, parçacıdır ve Kürdistan'ın genelini pek sorunları olarakta görmüyorlar. Bu nedenle bir bütün olarak Kürdistan genelindeki siyasal aktörleri ve diğer milli dinamikleri bir araya getirip bir Kürd Konferansı yapıp Kürd milli projesini ortaya çıkarmayı göğüsleyemiyorlar. Kurtardıkları parçayı korumakla meşkuller. Bu nedenle onları anlamak lazım.
Kürdistan'da milli iradeyi temsil eden bir organın oluşturulmasına elbette şiddetle ihtiyaç vardır. Buna karşı çıkan da yoktur. Fakat her ne hikmetse ölü bir temeni olarak herkesin çantasında bekler durur. Birebir tartışmalarda gönlümüzdeki amaçtır denilsede güçlü olan partilerin bunu pratik sahaya bir türlü aktarmadıkları bilinir. Bunun esas nedeninin bölge devletlerin hışmına uğramaktan korkmalarıdır.
Kuzey'e dönersek neyin yapılıp yapılmamasından önce, kimlerin yapacağını bilinçe çıkarmak lazım. Sahi saha da, kim/ler var?
Doğrudur!
Yıllar önce saha da, sayısız Kürd siyasal gücü vardı. Ama şimdi yok. Yok olanların önüne Kürd Konferansı gibi hayati bir meseleyi koymak akıl karı değildir.
Eski siyasal yapılar, eski kuşak tarafından unutulmuştur, yeni kuşak tarafından da, bilinmemektedir. İsimleri zaman zaman telefuz edilsede, ortalıkta cisimleri yoktur. Ciddiyetlerini yitirmiştir. Bunlar üzerine hesap yapmayı kendimce doğru bulmuyorum.
Ülke zemininde kopup mültecileşmeleri nereden bakarsanız bakın 30 seneyi buluyor. Bu süreç te, Kürd milleti ağır bir bedel ödedi. Türk egemenlik sistemi ve ihanetin danışıklı savaşında ağır bir darbe aldı. O dediğiniz Kürd siyasal yapıları ortalıkta yoktu. Olmadıkları içindir ki, her geçen gün kan kaybettiler ve tasviye olmaktan kurtulamadılar. Şu an isimleri olsa da, örgütsel, siyasal ve askeri olarak bir bir varlık gösterecek konumda değillerdir.İçinde oldukları ruh haliyle bunu aşacaklarınıda sanmıyorum. Deniyen oldu. Ama başarılamadı.
'O halde ne yapmak lazım?! sorusu masanıza gelir, oturur.
Kürdler, bir millettir. Millet olmadan doğan hakları vardır. Bunun için mücadele etmek gerekir diyenlerin eskiden içinde faaliyet sürdüğü siyasi yapılarına bakılmaksızın yanyana gelmeleri zaruriyet kazanmıştır. Bana göre buradan başlamak gerekir. Başka da yolu var mı, diye sorulursa hiçbir şey tek düzey değil, sayısız çareleri vardır.
Aso Zagrosi: Yüzyıllardan beri Kürdlerin bir özgürlük ve bağımsızlık savaşı var. Bu kadar savaş ve kandan sonra Kürdlerin millet olarak üzerinde anlaştıkları bir ulusal projeleri var mı? Eğer böyle bir projeleri yoksa ne yapabilirler? Sizin bu konuda bir öneriniz var mı?
Hasan H. YILDIRIM : Kürdlerin partileriyle, örgütleriyle, demokratik kitle kurum ve kuruluşlariyla, aydınlarıyla, sanatçılarıyla, akılısı-delisiyle üstünde muhatap oldukları milli bir projeleri yok.
Sorunun zorluğu zaten buradan kaynaklanıyor.
Kürdler, pölük pürçük. Ortada bir sorunları var, ama sayısını bilmediğim çözüm biçimleri vardır.
Bir kere bu konu da, tekleşmek gerekir. Kürdlerin millet olarak sahiplenecekleri bir projeleri olması gerekir. Muhatabına benim istemim budur diyebilmek gerekir. Bu yok. Olmayınca düşman bunu çok iyi kullanıyor. Haklılarda.
Bu koz düşmanın elinde alınmalıdır. Fakat ne yazık ki, şu an piyasa da olan Kürd siyasal aktörlerin bunu yapma niyetleri yok. Niyeti olanlar ne zaman sahaya iner bilemem, ama bunun kısa sürede olacağınıda beklemiyorum.
Bunu aşmak için önerime gelince bir önceki sorunuza verdiğim cevapta vardır.
Aso Zagrosi: Sizin konuya ilişkin özel olarak söylemek istediğiniz başka bir söyleyeceğiniz var mı?
Hasan H. YILDIRIM : Kürdler, boş hayallere kapılmasın derim. Millet olmadan doğan haklarının peşini bırakmamalarını ve buna ulaşmanın araçlarını yaratmalarını, kullanacak yöntemleri bir an önce belirlemelerini hayati sorun olduğunu söylemek isterim.
Aso Zagrosi: Bize zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
Hasan H. YILDIRIM : Ben teşekür ederim. Çalışmalarınızdan başarılar diliyorum.
Önemli Sözler