Biz onu Şirket diye bildik. Burdaki Şirket bir ticari kuruluş falan değil. Şirek; Rıza Altun'un Tuzluçayır Çetesi içindeki isimidir. Daha sonra Antep, Urfa ve bir çok yerde görülecek. Öcalan'ın sağ kolu ve dokunlulmaz adamı olacak. Kayseri Sarızlı ve her fırsatta, dokuz canlı kedi gibi ayakları üstünde durmayı beşermiş biri... Bravo mu demek gerekir? Bakacağız... Nasname
Ali Yaver Kaya : Bunlar yakalanıyor. En son Kemal onlar geliyor. Haziranın sonu falan herhalde.
Gülmüş : Hangi Kemal?..
Ali Yaver Kaya : Kemal Pir... Geliyor, geldiği gibi beni soruyor. Diyor “Ali nerde?“ Diyorlar “Valla Ali kızmış, çekmiş gitmiş Mersin'e.“ “Nasıl olur?“ diyor, “Ali gibi bir adam nasıl devrimciliği falan bırakır, çeker gider?“
Haber gönderdi, gelmemi istedi. Bana haber geldi “Kemal seni istiyor,“ dediler. “İyi, tamam“ dedim. Çektim geldim, Kemal onlarla görüştüm. Kemalgil Siverek'te oturuyor. Geldim Siverek'te oturup konuştuk falan, Siverek'in kırsal kesiminde. Sevgat onlar da vardı.
Gülmüş : Onlar o zaman Lübnan'dan gelmişler?..
Ali Yaver Kaya : Tabi tabi, geri gelmişler. Hatta bana “Hilvan'a gitme“ demişti, “sana bir silah bulalım, gitme.“ Dedim “Bir şey olmaz. Ben daha yeni döndüm. Hilvan'a giderim, bir kaç gün kalır, tekrar buraya dönerim. Bir-iki işim var, onları bitirip gelirim.“
Gelirken yakalandım orada. Yakalandıktan sonra polisler bana “Falanı vurmuşsun, falan olayı yapmışsın, falan kararı almışsın, falan filan“ deyip ne varsa üzerime yıkmaya başladılar.
Ben dedim; “Ne kararı? Ben altı aydır burda değilim.“ Adam dinler mi? Ondan sonra işkenceler, gözaltılar... Bunları anlatmama gerek yok. kabul etmedim ama hepsini dosyama yazmışlar. Hepsi de başkalarının ifadeleri: “Bu böyle dedi, bu şöyle dedi...“ Geldik cezaevine, mahkeme çıktı... Altı aylık o direniş mirenişler bitti, mahkemeye çıktık. Bunların sorgusu yapılıyor...
Osman Gültekçe'nin sorgusu yapıldı. Hakim bana dedi ki “Sen bu adamı tanıyor musun?“ Ben “Valla ben tanımıyorum.“ dedim. “Ocak ayında Hilvan'ı terketiğim güne kadar bu adam yoktu, benden sonra gelmiş. Geldiğim zaman zaten yakalanmıştı. O sırada Osman itirafçı olmuş bile. İtirafçı olduğu zaman soruyorlar; “Peki Osman“ diyorlar, “sen Ali'yi tanıyor musun?“ “Yok“ diyor. “Peki bu adamın üstüne niye bu kadar ifade vermişsin?“ Diyor “Kemal Aktaş bizim sorumlumuzdu, kim çözülürse Ali'nin üzerine ifade versin, biz de onun üzerine ifade verdik.“
Gülmüş : Mahkemede diyor?
Ali Yaver Kaya : Mahkemede diyor. Bu bana karşı ifade veren ikinci kişi. Üçüncü kişi daha sonra polis ifadelerine dayanılarak bana karşı kullanılanlar. Üçüncü de Halil Öcüt var, o da itirafçı oldu. O da çocukluk arkadaşım, Hilvanlı o da. Deli bir adam, psikopat bir adam. Yetişme tarzı öyle. Herkesi sorgular oldu. Bir tek bana güveniyordu. Ben ne desem uyardı.
Yani Kemal Pir var, Hayri var... Onları dinlemezdi, beni dinlerdi. Şimdi onların hepsi şehit düştüler, ölüm orucuna gittiler. Artık 83 ün başı. Mütâla hazırlandı, artık bize idam istiyorlar. Son dönemlere yakın karar verecekler. Şurası açık ki herkese idam verecekler.
Bu da (Halil Öcüt) yanımda. Kimseyle idare edemeyince benim yanıma verdiler. deli ya!.. Her saatte bir çantasını alıp ayağa kalkıyor, diyor “Ben gidip itiraf edeceğim.“ Ya Halil otur, dur hele... Anlatıyorum o dönemki şartlara göre bir şeyler. Biraz cesaret veriyorum, vazgeçirmeye çalışıyorum, vazgeçiyor gibi oluyor.
Adam psikopat. sanıyor ki mahkemeye çıkınca idam verecekler, ertesi gün de idam edecekler. Hemen bizi asacaklar psikozuna girdi. Tabi inanç da yok; “İtiraf yapacağım“ diyor. “Otur yerine“ diyorum, oturuyor biraz ve vazgeçiyor. O bir-iki ay bütün işim bu oldu. Bir yandan savunma hazırlıyorum, bir yandan onunla uğraşıyorum, bir yandan devletin baskıları ve zorbalığı var.
Sonraları itirafçı olmasından vazgeçirdim bunu. Tabi Urfa gurubunun mahkemeleri başladı. O mahkemelerde gitti Kırbaşı eylemini açıkladı, “falan falan adam katıldı, ben de içindeydim“ dedi.
Hücreye geri dönünce “Bunu nasıl yaparsın“ diye kızdım, bağırdım. “İfadelerini geri alacaksın“ diye üstüne yürüdüm. Gitti geri aldı ama ok yaydan çıkmıştı bir defa. Kim dinler artık seni?
Neyse, duruşmalar bitti. Mahkeme hepimize idam bastı. İdam verdiler, bizi 35'in karşısında 36 var, dört katlı hücre cezaevi. Her katta dört hücre var. İşkence yeri olarak kullanılıyor. Her taraf pislik içinde, hepimizi direk oraya götürdüler. Elbise, yatak hiç bir şey vermediler. O gece sabaha kadar öyle kaldık. Benle Rıza (Altun) tesadüfen bir hücreye düştük.
Çıplak beton, yatamazsın ki!.. Sabaha kadar, otur, kalk gez. Rıza dedi “Bu Halil niye öyle şeyler açıkladı?“ Dedim “Rıza, siz hep sorumlusunuz, onun durumu şu; -sen hep sorumluluk yapıyorsun, haberin olsun-, bu Halil'in sonu yok. Günün birinde gidip mutlaka itirafını yapacak. Arkadaşların hepsini uyarın, bir ay veya üç ay içinde mutlaka gidecek. Arkadaşları uyaralım, kimse ona bir şey anlatmasın. Yarın öbürgün mahkemeye çıkar, şundan duydum, bundan duydum der mahkemeye anlatır. Hepimizin üzerine ifade verir. Arkadaşları uyarın, kimse bir şey söylemesin.“
Öbürgün, -iç güvenlik amiri Ali Osman var-, geldi düzenleme yaptı. Oraları yıkadı, tepeden tırnağa temizledi. Sonra bizim eşyaları verdiler. Kendisi bizi ikişer ikişer hücrelere dağıttı. Bu defa tesadüfen Halil ile Rıza'yı aynı hücreye verdiler. Biz başka hücreye düştük. Ondan sonra çıkıp yemek falan dağıtıyorlar.
Bir gün Rıza diyor ki; “Halil, Ali senin hakkında böyle söylüyor. Günün birinde nasıl olsa itirafçı olacak.“
Şok oluyor. Bana çok güveniyor ya?!.
Bir gün yemek dağıtıyorlardı. Hücremin önüne geldi: “Ali“ dedi, “senden bunu hiç beklemezdim.“ Dedim “Ne var Halil?“ Dedi “Sen Rıza'ya böyle böyle demişsin.“ Bu defa ben şok oldum.
Gülmüş : Yani mahsus Ali ile Halil'i birbirine bırakmak için yapıyor.
Ali Yaver Kaya : Bunun üzerine Rıza'ya bir not yazdım, ana-avrat ne varsa küfür ettim. Dedim “Sen şerefsiz olmasan Halil'e bunu demezsin.“ Kendisi inkâr etti: “Yok, öyle demedim, böyle demedim“ dedi ama iş işten geçmişti.
O olaydan sonra Halil Öcüt gitti koğuları gezdi, herkesin ağzını yokladı, şaka yollu soruyor; “hele şu olay nasıl olmuştu?“ diye soruyor. Ağzı gevşek olanlar da anlatıyor. Bilgileri topladı, en sonunda gitti itirafçı oldu.
Gülmüş : O da itirafçı oldu?
Ali Yaver Kaya : En fazla ifadeyi de benim üzerime verdi. Bu üç kişi üzerime ifade verdi.
Kamera : Bu Ferid meselesi de itirafların içindeydi?
Gülmüş : Şimdi oraya geleceğiz.
Ali Yaver Kaya : O konuda Hasan Hüseyin Karakuş'un direk bir bilgisi yok. Ama benim ismimi karıştırdı. Ben (Ali) yapmışım diye. O, kıyısından köşesinden duymuş, ama gerçekten bilseydi benim Ferid olayının içinde direk bir rolümün olmadığını da bilmesi lazımdı. Fakat bunu es geçiyor, “direk o yaptı“ diyor.
Ferid eylemine gelirsek durum şöyle...
Gülmüş : Yani o mahkemedeki ifadeyi tam biliyor musun? Seninle Emin'in yaptığını, o konuda karasungur'un emir verdiğini... Çünkü böyle bir iddia var. Deniyor ki Hasan Hüseyin Karakuş mahkemede açıklamış bunu. Demiş ki “Eylem emrini veren Karasungur'dur, yapan Emin Dal ve Ali'dir.
Ali Yaver Kaya : Mahkemeyi demeyelim, çünkü...
Gülmüş : Benim öğrendiğim şekil bu. Mahkemeye intikal eden hasan Hüseyin Karakuş'un ifadesi bu şekilde.
Ali Yaver Kaya : Mahkemede de öyle bir şey olmadı. Çünkü bizimle duruşmalar çıkıyordu. O ifadelerde öyle bir şey yoktu yani.
Gülmüş : Ne diyor? Ali mi yaptı diyor?
Ali Yaver Kaya : Sanırım gazete miydi?.. Cumhuriyet mi röportaj yapmıştı onunla? O zaman öyle bir şey kulağıma geldi.
Gülmüş : mahkemede değil yani?..
Ali Yaver Kaya : Mahkemede değil. gazeteler falan vermişti onun ifadelerini. Gazeteler gelip röportaj mı yapmıştı bilmiyorum. fakat mahkemede öyle bir şey çıkmadı.
Gülmüş : Çıkmadı?..
Ali Yaver Kaya : Tabi...
Gülmüş : Yani mahkeme değil, gazetede?..
Ali Yaver Kaya : Yani mahkeme o konuda ne bana bir soru sordu, ne de sorgulama yaptı. Ne de bir duruşması oldu. O konuda bir şey yok yani. Hiç açığa çıkmadı ki... Belki yazılı olarak mahkemeye vermişlerse onu bilemem. Fakat bir ara cumhuriyet gazetesinde öyle bir şey çıkmıştı.
Gülmüş : Mümkündür...