Direkt zum Inhalt
Submitted by Aso Zagrosi.. on 20 April 2008

[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=5300]Kürdlerin başına bela olan ve kangren hale gelen "Derdekurd" üzerine sayın Aso Zagrosi'nin makalesini okumak için....[/url]

Sayin Zagrosi, bu güzel yaziniz icin size cok, cok tesekkür etmek istiyorum. Eger Kürdler hakaret, küfür, iftira yerine bilime dört elle sarilir objektif ve rasyonal düsünebilirlerse o zaman özgürlügümüz ve bagimsizligimiz kesindir. Selam ve saygilarimla

Merhaba Brayê Alan Merhaba Brayê Xalêseyid, "Derdekurd" e ilişkin özlü ve anlamlı kısa değerlendirmeleriz için teşekkürler. Biz Kürdlere yönelik olarak her şeyi tartışmalıyız... Hatta gerekirse en sert ve katı tartışmalardan kaçınmamalıyız.. Bugün Kürdlerin ve özellikle Kuzeyli Kürdler ciddi bir kısır döngü içine sokulmuş. Geçmişte yurtseverlik ve Kürdlük adına hiç kimsenin savunmaya cesaret edemediği ve Kürdlük adına ağza alınmayacak ve utanılacak "tezler", "teoriler" ve içi boşaltılmış "Kürdçü" konseptler bugün rövanşta.... Bağımsız ve özgür bir ülke talebinde bulunan kişiler "İlkel milliyetçi" ve "ikinci İsrailci" diye aşağılanıyor ve her türlü hakarete maruz kalabiliyorlar.. Böyle bir ortamda sert tartışmalar yapmak ne suç ve ne de günahtır.. Ama, biz bu tartışmaları yürütürken bizim örnek alınacak bir uslubumuz, bir ifade tarzımız ve kendimize ilişkin etik değerlerimiz olmalı... Yanlış bir uslup ve ifade tarzıyla haklı olan bir davayı kirletmiş olurur, işin ciddiyeti ortadan kalkar.. Biz kendi davamızı savunurken kendi tarihimizde bize miras kalan bir dizi "etik değerleri" sentezleştirerek kendimize baz olarak alabiliriz, dünya yaşanmış ve yaşanışılan "tartışma kültürlerinden" de alacağımız çok şey var.. Geçmişte Kürd şair ve edebiyatçıları arasında çok ciddi tartışmalar olmuş.. Ama, insanı hayrete düşüren nükteli, yumuşak, indirekt ve insanı düşündüren eleştirileri vardı... 1800'lerin sonlarında yaşamış büyük Kürd şairi Şêx Riza Talabani o dönem hem iktidar sahiplerinin ve hemde ulemanın korkulu rayasıydı... Şêx Riza'nın şiirlerinde nasibini almayan kimse kalmamıştı.. Şêx Riza birilerine bir eleştiri yöneltirken korkunç bir edebi dil ile yapardı.. Yapılan eleştiri yada taşlamayı çözmek için tüm ambalajları birer birer kaldırmak gerekiyordu.. Namık kemal ile olan tartışmalarıda öyle.. Bugün bizde birilerini "ajan", "hain", "satılmış" ve "muhbir" ilan etmek ayağa düşmüş.. Tartışmanın içinde birileri bir itirazda buluyor, hemen karşılığında "sende ... A" sın deniliyor.. Burada bir yanlışlık var... Bu bir ulusal yara olmuş... Bizim hem kendimize ve hemde ulusal yaramıza neşter atmamız lazım.. Tekrar size teşekkürler İyi tartışmalar Aso Zagrosi

[b]Rıza Talabani[/b] Kürt edebiyat tarihlerinin ve antolojilerinin tümünde yer alan Şeyh Rıza Talabani' den, belirleyebildiğimiz kadarıyla ilk söz eden Türk edebiyat tarihçisi İbnülemin Mahmud Kemal İnal olur. Yazar, Son Asrın Türk Şairleri adlı üç ciltlik antolojik çalışmasını hazırlarken, Süleyman Nazif aracılığıyla Rıza Talabani'nin oğlu Mülkiye Kaymakamı Halis Efendi ile görüşür. Vaadettiği halde babasının özgeçmişini ve şiirlerini yollamaz, daha sonra da vefat eder. Görüştüğü, Şeyh Rıza'nın damadı Mehmed Rasih Bey de yeterli bilgiyi veremez. Oysa, o da Kürtçe ve Farsça şiirler yazmış bir şairdir. Özellikle güzel Farsça şiirler yazan ve çok sayıda Farsça şiiri ezberden okuyan bu kişi de, 1936'da vefat eder. İbnülemin Mahmud Kemal İnal ise, daha çok ona, 1923'de yayımladığı Encümen-i Ediban-ı Kurd adlı Kürt Edebiyatçıları Antolojisi'nde geniş yer veren, yakın dostu Emekli Miralay Emin Feyzi Bey' den gerekli bilgileri alır. Bu iki eserdeki bilgiler, daha sonra diğer Kürtçe, Türkçe, Farsça ve Arapça eserlere de kaynaklık eder. Bu eserlerde verilen bilgilere göre; Şeyh Rıza, 1842 yılında Kerkük sancağına bağlı Çemçemal nahiyesinin Çirix köyünde doğdu. Talabani aşiretinin önde gelenlerinden Şeyh Abdurrahman Halis'in oğludur. [i](Prof. Dr. Qanatê Kurdo: Tarixa Edebyeta Kurdî, 2. bas. Özge yay. Ank. 1992, s.211)[/i] Kerkük'de eğitim gördükten sonra, hac ziyaretini yaparak İstanbul'a gider. Burada, başta Namık Kemal olmak üzere birçok edebiyatçının ve aydının meclislerine katılarak, onlardan iltifat görür. Özellikle Namık Kemal, Şeyh Rıza'nın zekasına ve siyasetine hayran kalır. Daha sonra Kerkük'e geri döner. Zaten yaşamının büyük bölümünü burada geçirir. Daha sonra Bağdat'a giderek, babasının kurduğu dergâhta kalır. Yaşı 80'e yakınken 1910'da burada vefat eder ve Abdülkadir Geylani Türbesi'nin yakınına gömülür. Mezar taşına yazılan dörtlüğün Türkçesi şöyledir: Ey Allah'ın elçisi, ne olur Eshabulkehf köpeği gibi Senin sehabelerinin cemaatinde cennete girsem O köpeğin cennete, benimse cehenneme gitmem caiz midir? O, Eshabıkehf'in köpeği, bense senin Eshab-köpeğinim. [b]Edebi Kişiliği ve Yaşamından İlginç Kesitler[/b] Kürtçe, Türkçe, Farsça ve Arapça gibi dört dilde şiir yazan Şeyh Rıza; güzel konuşmasıyla, hazırcevaplığıyla ve garip nükteleriyle renkli bir kişilik olduğu gibi; şiirsel eleştirilerinde çok şiddetli ve acımasız, övgülerinde ise şefkatlı ve ılımlı bir çizgi izliyordu. Bu özellikleriyle, Namık Kemal üstünde oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Emin Feyzi Bey, onun edebi kişiliğini şöyle yansıtıyor: „Kürtçe'nin yanında, Türk, Arap ve Fars dillerinde güzel şiir söylerdi. Büyük bir konuşmacı idi. Hiç bir bilimsel sohbette yenilmemiştir. Tarikat mensubu olmasına rağmen, son derece hoş-meşreb ve laübali bir kişiliğe sahipti. Hiç bir şeye önem vermizdi. Eserlerini toplama külfetine de katlanmamıştır. Onun latifeleri ve şiirleri İran'a ve Hindistan'a kadar yayılmıştır. Hele Musul ve çevresinde, edebiyat-sever olup onun şiirlerinden yararlanmayan ve kimini ezbere bilmeyen yok gibidir. Şiirlerini yeniden yazmak ve bozmak gibi birşey bilmezdi. Genellikle irticalen (doğaçlama) şiir söyler ve eğer orada bulunanlardan biri kaydederse, şiir kaybolmaktan kurtulurdu. Aksi takdirde unutulur giderdi. Bu yüzden çok sayıda eseri kaybolup gitmiştir. Türkçe ve Farsça kasideleri çoktur. Filizofik, tasavvufi ve öğretici sözleri de oldukça fazladır. Ömrü sıkıntılar içinde noktalandı. Hükümetçe kendisine bağlanan 500 kuruşluk maaşı bir gün gecikse, hemen valileri ve defterdarları hicvederdi. Onun yapısını ve güçlü yergilerini bilenler, ondan oldukça çekinirlerdi.“ [i](İ. M. K. İnal: Son Asrin Türk Şairleri, 3. bas. İst. 1988, 3. Cilt, s. 1500)[/i] Babası Şeyh Abdurrahman Talabani hakkında bir makale yazan eski Şeyhülislamlardan Haydarizade İbrahim Hakkı, kendisini, "...Osmanlı dilinde Nef'î ve Farsçada Firdevsi ve Kâni gibi seçkin şairlerin şiirsel güçlerini şiirlerinde layıkıyla yansıtan bir şairdir Şeyh Rıza" sözleriyle övmekte ve bir anısını aktarmaktadır: "Çoklukla eski Sadrazamlardan Yusuf Kâmil Paşa'nın konağında bulunan Şeyh Rıza'nın, konakta kavga etmediği kimse kalmamıştı. Birgün konakta ağalar ve uşaklarla herzaman olduğu gibi dövüşür. Onlar da birleşip kendisini sokağa atarlar. Bayezid Meydanına bakan bir kasap dükkanının üstündeki bir odaya taşınır. Bir gün mahallede meydana gelen bir yangına giden yarı-çıplak genç tulumbacıları görünce, kendisi de şevke gelir ve yangın yerine kadar arkalarından koşar. Ateşi söndürmeye çalışan delikanlıları seyrederken, kendisi de tutuşur, bu sırada elini cebine saldığında tek serveti olan üç liranın yerinde yeller estiğini anlayınca büsbütün yanar..." Şeyh Rıza Talabani, tıpkı Namık Kemal gibi, Osmanlı padişahları dahil kimseyi yermekten geri durmaz. Hoşuna gitmeyen bir Musul valisini yererken şöyle diyor: Babıâli'den çıkan valilere yoktur sözüm Böyle bombok vali ancak bab-ı safilden çıkar Kendisi de Kürt kökenli olup, Musul ve Kerkük'te insanlara zulmeden Süleyman Nazif'e ilişkin şu yergisi meşhurdur; Kerkük oldu vilayet, Süleyman ona vali, Veyl, size ahali!... 1908 Yılında Padişah Abdülhamid'e bombalı bir suikast girişiminde bulunulur. Ancak, bomba erken patladığı için Abdülhamid ölümden kılpayı kurtulur. Şeyh Rıza, bu kurtuluş karşısında tıpkı Tevfik Fikret gibi hayıflanarak; "Keşke maksadımızı hasıl edeydi dinamit" anlamına gelen bir şiir söyler. Dostlarının, Padişah işitirse kendisini sürgüne yollayabileceği yolunda şaka yapmaları üzerine derhal lafı değiştirerek, "Padişah zıll-ı Huda'dır ona neyler dinamit" şekline sokar ve gülüşürler. Yakın dostu, Kürt şairi Emin Feyzi Bey, 1904'te Hacca gideceğini söyleyince, kendisine "Sana Hac farz değildir, gitme" demiş. Emin Feyzi ise kendisine şu şiiri okumuş; Maksadın halık ise halka niyaza gitme Emelin aşk-ı hakikiyse mecaza gitme Şeyh Rıza ise, kendisine şu beyitle karşılık vermiş: Kâbe-i dil gibi bir Tur-u tecellin vardır Sendedir menzil-i maksud Hicaz'a gitme! Bugün olduğu gibi o tarihlerde de Musul vilayetinin her yanında cinayetler işlendiği halde, her hafta vilayet gazetesinde "Saye-i asayiş vaye-i Padişahide vilayetin her tarafında emn ü asayiş berkemaldır" ibaresi yazılmakta olduğu için, Şeyh Rıza kızarak şu beyti yazar: Katl ü nehb-i eşkıyadan millet oldu paymal Emn ü asayiş yine elhamdülillah berkemal. Maaşını vermeyi geciktiren defterdara şöyle seslenir: Namus arayan kimse hecadan hazer eyler Şairler ile hoş geçinen def-i şer eyler Bir faide vermez sana tehir-i maaşın Ey mâni-i rızkım, görelim kim zarar eyler Kendisi şiirde ve edebiyatta sivrilirken, dinde ve tarikatte öne çıkan ağabeyisi Şeyh Ali' yi de yermekten geri durmaz: Hazret-i Şeyh-i şerifin pek garib mutadı var Zulme meyli yoktur amma zâlime imdadı var.

guzel yazina keske asagidaki alintinin son cumlesini eklemeseydin. "Med imparatorlugu ....." "Tarihte Ardelan, Baban, Behdinan, Soran ve Botan gibi Kürd hükümetlerinin birbirleriyle yürütükleri savaşlar, her hükümetin kendi içindeki (Bedirxan-Êzdanşêr) kavgaların yaratığı sonuçlar bilinmektedir.. Med imparatorluğunun Farsların eline geçmesi dahi bu “derdekurd“ten oldu.." Medler durumu biraz farkli bir zemin ve perskpektif gerektirir. Zaman aspekti, yazili material azligi vs. Hem "derdekurd"u anlatmak icin fazladan sozlu ve yazili material, "Med imparatorlugu" faktoru derdekurd temasini guclendirmez, hata negatif etki yaratir

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.