Direkt zum Inhalt

Merhaba Ermeni soykırımı ve Kürdlerle ilişkilendirilmeye çalışılması bir süre önce burada tartışıldı, konuyla ilgili görüşlerimi o zaman bir iki yazıda belirtmiştim. Şimdi yeniden başlar gibi göründü konu, aynı şeyleri tekrar tekrar belirtmek istemediğim için, birkaç linki aşağıda vereyim, ilgi duyan okur, bu şekilde ilgi duymayanin da tekrarlarla kafası şişmemiş olur. Aslında bu konuda bir önerim de olacak, bence yönetim bu konuyla ilgili ya tek bir zincir ya da bölüm açsın, katkıda bulunan arkdaşlar, kendi yaklaşımlarını öz olarak ortaya koyan yazılarını sunsun (atışma - kapışma olanlar değil, doğru dürüst ben bu konuda böyle böyle düşünüyorum dedikleri; yoksa Ahmet şöyledir, Hasan böyledir, öyle-böyle dedi gibi şeyler şahsen benim pek ilgimi çekmez) ve hepsini bir arada az ve öz olarak tutalım, çıktıkça yenilerini ekleyelim. Bu şekilde yazanın kendisinin gereksiz gördükleri ayıklanmış olur ve enflasyonun önü kesilir, daha fazla okunmalarına, erişilmelerine yol açılır. Başlığınızla ilgili şunu söyleyebilirim, soykırım tartışmalarının gündemde tutulmasi bizim açımızdan bir tehdit degil, tersine bu tür konuların daha da tartışılması, tarihsel gelişmeleri netleştirecekse bizim, yani Kürd milletinin lehinedir. Zira biz kendimiz de bu soykırım ve etnik temizlik projelerinin mağduruyuz, faili değil. Bunu bir millet, Kürd milleti bağlamında söylüyorum. Kuşkusuz kim katılmış veya alet olmuş olursa olsun, her türlü canilik lanetlenmeli ve yeni kuşaklar ona göre eğitilmeli. Ancak hiçbir zaman da atı arabanın önüne koymamak gerekir. Aslında atın arabanın önüne konulması en fazla mağdura yönelik haksızlıktır, mağdurla dayanışmak demek, adıyla sanıyla, kapsamıyla, gerçek planlayıcı, mastermind'ıyla olayı bir bütün olarak ve bu konulardaki tarihsel temayüle uygun olarak ortaya koymak, bu doğrultudaki çabalara katkıda blunmak demektir. Ben buna yeminliyim, on yillardan beri. Mevcut aydın girişimlerine ben şahsen sadece Kürdler açısından değil, Türk aydınlarının yaptıklarına da ısınmadım, ters bir tarafı var; bu işin mastermind'ları, çekip çeviricilerinin mirasçıları dimdik ortalıkta, mirasçı olduklarını, devam ettirdiklerinin açıkça söylüyorlar. Üstelik de soykırım eylemlerini sürdürüyorlar. Şimdi bu durumda, varsa gücün, cesaretin, bu adamların yakasına yapışmak için, soykırım suçuyla yargılanmaları için kampanyalar açarsın; bunu yapamıyorsan onu da anlarım, ancak soykırım adını koymadan, başka terimlerle sulandırarak, aydınlar neden özür dilesin, onu anlayamıyorum. Ermeni soykırımı mağdurlarının anısı Ege'de kendine Türk denen (ne milletten olduğu muhtemelen belli olmayan veya herhangi başka bir yöreden belki de Ermenilikten, Rumluktan, vb. devşirme sözde ’Türk'lerden) tek tek bireylerin özür dilemesi olayı değildir. Bu bireyler üzüntü duymalıdır kuşkusuz, bunu da belirtmelidir, ancak bu ayrı bir konu. Aşağıda değineceğim. Biz Kürdler açısından ayrıca özür dilemek ile üzüntü duymak, üzüntü belirtmek gibi şeylerin farklı olduklarını, farklı durumlarda kullandıklarını net olarak bilmek gerekir. Serhed'deki bir aşiretin bazı mensupları bu soykırımcıların projesine (üstelik de kendi milletinin aleyhinde gelişmelere yol açarak) alet olmuşsa, o soykırımcının açıkça mirasçılığını sürdürenler ortalıkta tozuturken, benzer eylemleri sürdürürken, Mahabat'taki bir Kürd neden özür dilesin? O tektek veya bazı aşiret mensupları olarak bulaşmış şahıslar bunu Kürd milleti adına, onun bir projesinin unsuru olarak mı yaptı ki, aynı milletin mensubu olduğu için o özür dilesin? Ancak üzüntü duyabilir, duymalıdır bazı Kürdlerin buna alet edilmiş olmasına. Tıpkı şu anda koruculuk yapıp süregiden Kürd soykırımına alet olan Kürd aşiretleri veya bunların bazı mensupları, yine tıpkı Saddam döneminde ’müsteşar' olarak adlandırılan bazı Kürd ’cahş' aşiretlerinin alet olmaları gibi, şimdi bunlar için Kürd olarak ben özür dilemem; ancak üzüntü duyar, belirtirim; yaptıklarını da, bu ve benzeri her türlü Kürd işbirlikçiliğini de lanetler, işbirlikçiliği yenmiş bir Kürd millî hareketinin gelişmesine katkıda bulunmaya çalışırım; zira bu tür şeylerden nihaî olarak o zaman kurtuluruz. Bu perspektife hiçbir Kürd yurtseverinin karşı çıkacağını da zannetmiyorum. Gerek yazılarını okuduklarım, gerekse şahsen bu konuyu konuştuğum her Kürd buna uygun bir yaklaşımda, benim gözlemim bu. Ancak perspektifimizi netleştirmemiz gerekir. Devasa bir durum. Süreçler, halklar ve de zorba, soykırımcı yönetimler yumağı. Aşiretler konusunda daha önce yazdım, ek olarak Hamidiye Alayları, bunların lağvedilip yeni düzenlemelere gidilmesi, yeni düzenlemelerde muvazzaf subayların komutayı alması vb. konular, yine bu tür Osmanlı (daha sonra Jön Türkler)-aşiret alayları ilişkisi ile, Rus Çarlığı-Kazaklar ilişkisi kıyaslanmalı, Çarlık dağıldıktan sonra o Kazak birliklerine ne yapıldığı, torunlarının nelerden sorumlu tutulduğu falan gibi konular da irdelenmeli; zira Hamit, Hamidiye Alayları'nı kurdururken Çarlık Rusyası'ndaki Kazak Birliklerinden ilham almıştı. Hayran kalmışmış onların işleyişine. Tartışma gelişirse tekrar katılmak dileğiyle Selamlar Mancel Yazılarımla ilgili linkler (yeni bölüm veya zincir açılırsa aynı zamanda eklenmesini istediğim yazılarım şimdiki dahil bunlar): [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,18143,18160#msg-18160]Yapilan Jenosiddir[/url] [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,18143,18180#msg-18180]Soykirim Projesi[/url] [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,18459,18459#msg-18459]Jenosid Nedir[/url] [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,18466,18466#msg-18466]HAKİKATLER ÖZETİ: ERMENİ JENOSİDİ[/url] [url=http://www.newroz.com/forum/read.php?1,18600,18600#msg-18600]Hamidiye Alayları ile ilgili[/url]
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.