Direkt zum Inhalt

Milliyetçilikler üzerine analiz 2 BIÇAÐIN UCU Ben Türkmen bir annenin çocuðu olarak dünyaya geldim. Ama Andoluda bir çok yerde görülebileceði gibi benim de soyum safkan deðil karýþýk. Çerkezlik, Kürd'lük soyumda varolan diðer soy izleri. Son yýllarda yapýlan genetik araþtýrmalar tüm insanlarýn Afrika kökenli bir adem ya da havva'dan geldiðini gösteriyor. Yani aslýnda hepimiz gen kardeþiyiz. Hepimiz ortak bir genden türedik. Bundan olacak kendimi Türk olarak görmekten, Türk olarak saymaktan hiç hoþlanmam-ki uygarlýk karþýtý anarþist çizginin cezbediciliðine ve ilk toplumlara eþitlikçiliðinden dolayý sempati duymama raðmen-kabilecilik kalýntýsý olarak gördüðüm bu etnik kimliði reddederim. Ben sol kültürle biçimlendiðimden beni dini ya da etnik kimlikten çok siyasi kimlik belirler. Ama Türk tanýmýna duyduðum kötü duygularýn tek nedeni bunlar deðil, bu kimliðin milliyetçi zalimliðin bir ifadesine dönüþümü. Kabile olgusu insanlýðýn yarattýðý ilk topluluk biçimiydi. Ve tüm kabillelerde ben merkezciydi. Evrensel hümanizma öðretisi ve ondan önce de tek tanrýlý dinlerin öðretisi insanlarý evrensellik içinde bütünleþmeye çaðýrmadan evvel, diðer kabiledekilerin insan yani “bizden” sayýlmadýðý antropologlarca sýkça dile getirilen bir olgu. Kabilceiliðin aþýlmasýnda ilk adým kentti. Ardýndan imparatorluklar kurulduktan sonra bu kabile merkezcilik de yavaþ yavaþ zayýflamaya baþladý. Ama daha çok yol vardý. Ýnsanlýðýn evrensel kardeþliðine bildiðimce ilk iþaret eden Ýsa oldu, ondan önce de Buda’nýn bu vurguyu yaptýðý söylenir. Bu öðretilerin bir sentezi olan manicilik insanlarýn göðün çocuklarý olduðunu söyleyerek bir eþitlik çaðrýsý yapmýþtý (bu mani meselesini not edin, ilerde bir baþka yazýda bu inanç biçiminin sol düþünce ile olan baðýna deðineceðim). Ancak, imparatorluklarýn yýkýlýp yerini ulus devletlerin almasý ile birlikte, tarihsel yolculuk içinde aþýlmaya geride býrakýlmaya çalýþýlan kabileciliðe geri dönüldü. Kabile ne kadar sahici ise, millet o kadar sahteydi, kabile ne kadar doðal üyelik temelinde yapýlanmýþsa milliyetçilik de o denli vurgulanarak varolabilen yapay tutkallar olmadan daðýlabilecek bir birlikti. Milliyetçilik dinin kutsallarýnýn, millet ve vatan kavramlarýnda hayat bulan bir baþka sahte kutsallýkla yer deðiþtirmesiydi. O yüzden milliyetçiliði modernliðin baþýmýza bela ettiði bir veba olarak görebiliriz. Millet denilen kan dökücü tanrý kendi çocuklarýndan sürekli kurban olmalarýný isteyerek, þehitlik denilen azizlik makamý ile insanlarý ölümün kucaðýna atarak varolur. Milliyetçilik söz konusu olunca içimi bir nefret, bir tiksinti duygusu kaplamasýnýn en büyük nedeni bu kan dökücü tanrýlýðýdýr. Milliyetçilik Dawkinsin ünlü bencil geni olarak varolur. Milliyetçilik daima kendi milletini merkeze koyan, milletini diðer milletlerden ayýrdederek deðeri de, kutsanmayý da ona adayan kötücül bir fikir yumaðýdýr. Milliyetçilik denen o hýyarcýklý vebanýn bu topraklarda arz-ý endam etmesi de batý denilen barbarlýk yurdu sayesinde oldu. Dünyanýn baþýna bu lanet olasý belayý batý saldý. Batý için milliyetçiliði oluþturmak bizim içinde yaþadýðýmýz coðrafyaya oranla bir nebze daha kolaydý. Ama orada da bu iþ öyle kolay olmadý elbette, çünkü bir sürü dili, lehçeyi tek bir dilin içinde eritmek, sýnýrlarý hayli belirsiz ve kaygan olan bir coðrafyayý vatan ilan ederek homojenize etmek gerekiyordu. Bu yüzden milliyetçilik daha doðuþunda totaliter olduðu gibi tarihin belli baþlý toplum mühendiliði biçimlerinden biriydi. Bu yüzden batýda milliyetçiliðin yerine yerleþip ulus devletlerin hükümranlýk sahasýný belirlemesi kanlý boðuþmalarla oldu. Ýlk kez Fransýz Devrimi ile ortaya çýkan sivil milliyetçilik temelde yurttaþlýk, haklar vb nosyonlar üzerine bina olsa da, özünde etnik bir temele vurgu yapmasý nedeni ile milliyetçiliðin en sivilinden en etnikçisine dek tümü ayný ortak ata tapýnýsýna dayanýr. Bu bakýmdan milliyetçilik bir yaný ile totemciliðin modern hali de sayýlabilir. Burada uzun uzadýya milliyetçilik ve bu olgunun geliþimini ele almayacaðým. Milliyetçilik olgusunu bizim yani Türklerin kendi cephesinden ele almak, daha doðrusu Türk ulus devletleþmesini ve Türk milliyetçiliðini analiz etmek ve Kürdlere yönelik lanet ýrkçlýðýný da bu eksende deðerlendirmek bu yazýnýn ana hedefi. Yani Türk milliyetçiliði denilen hýyarcýklý veba üstü vebayý ele alma çabasý. Çünkü bu coðrafyada millet oluþturmaya kalkmak bir yaný ile cinayet iþlemekle ayný iþti. Neden mi, bu denli içiçe girmiþ üstelik imparatorluk mirasý nedeni ile de millet diye bir þeye hiç tanýk olmamýþ bir halký millet yapmak ancak bu coðrafyadaki diðer haklarý, diðer etnileri yok sayýp, bir yerde daðdan gelip baðdakini kovmakla olacak bir þeydi. Çünkü milliyetçilik hiçbir zaman çoðulucu deðildir, hep tek millet, tek vatan, tek bayrak gibi aptalca soyutlamalara tapýnýr. Herþeyden önce Türkler bu coðrafayada dünkü çocuk sayýldýklarý gibi genelde en aþaðý sayýlan halklardan biriydi. Osmanlý nezdinde Türk barbar ile eþ deðerdi. Ýdraksiz, daðlý, yol yordam bilmeyen kaba saba, medeniyet yüzü nedir bilmeyen biri olarak görülüyordu. Bunun için Karagöz sahnesine ve orada Türk'ün nasýl yer aldýðýna bakmak yeterlidir. Karagöz perdesinde iki halk küçük görülür. Biri Türk'tür diðeri ise Kürd. Çünkü bu iki halkta aslýnda diðerlerine oranla daha köylü, daha az kentleþmiþ ve dolayýsýyla daha az incelmiþti. Diðerleri ise çeþitli þekillerde yerilse de asla medeniyetsiz, kaba saba olarak görülmemiþtir. Sanýrým bundan olsa gerek Türk milliyetçiliði amiyane tabir ile “osuruktan nem kapan” deyimini doðrularcasýna son derece paranoid, komploculuklara açýk bir milliyetçilik biçimi gösterir. Özgüven yoksunu, kompleksli, korkak, sadece ezebildiðine efelenen, bir baltaya sap olamayanlara bir þeymiþlik duygusu aþýladýðý içinde genellikle kaybedenlerin benimsedikleri saçma sapan bir ideolojidir. Türk milliyetçiliði Osmanlý'nýn ihtiþamý altýnda ezilen, elde kalaný muhafaza etmeyi esas gören bir özellik arzeder. Bunun en büyük nedeni geç uluslaþmanýn Türk'lüðün belirgin karekteri olmasýdýr. Tabi bu Türk'lük meselesi ayrýca ele alýnmayý gerektircek bir haldedir. Çünkü milliyetçiliðimizin kibirli dili aslýnda derin bir aþaðýlýk kompleksinden doðar. Türk Milliyetçiliðinin Hastalýklarý “Ziya Gökalp, bir mikrop var ki, yýllardýr Osmanlý’yý parçalýyor; adý milliyetçilik. Þimdi o mikrobu alýp Ýslam’ýn lehine kullanma sýrasý bize geldi" diyordu bir asýr önce. "Milliyetçiliðin iki fonksiyonu var, biri birleþtirir, biri ayrýþtýrýr. Osmanlý parçalanmadan önce çýkan hastalýk ayrýþtýrýcýlýktý.” Aslýnda bütün millyetçilikler parçalar, böler. Bu baðlamda bu topraklarda bölücülük türklerle baþlamamýþsa da bugün türkler vasýtasýyla devam etmektedir. Türk milliyetçiliði denen hýyarcýklý veba en büyük bölücülüktür. “Vatanýn ve Milletin Bölünmez Bütünlüðü” denen sahte kutsalý ciddiye alýrsak bugün milliyetçilik bölücülük faaaliyetini ýrkçýlýk aracýlýðý ile derinleþtirmekte, Anadolu halklarýný parçalamaktadýr. Her neyse Türk Milliyetçiliðinin hastalýklý karekteri üzerine uzun uzadýya yazarak sizleri sýkmak niyetinde deðilim. Sadece son zamanlarda yükselen anti-kürd hýnç olgusunu anlamak için gerekli bir hastalýklý zihin yapýsý. “Türkiye’yi Atay’ýn deyimiyle ‘som bir Müslüman Türklük vataný haline getiren süreç, Ömer Seyfettin, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp ve diðer Türkçü muharrirlerin açtýðý yolda baþlayýp 1922 nüfus mübadelesiyle sonuçlanan Anadolu’nun homojenleþtirilmesi sürecidir” Aslýnda bu süreç ardýndaki zor nedeni ile anadoluya akýn eden, çekirge sürüsü gibi talan ederek ilerleyen Türklerin anadoludaki serüveninde son halka sayýlabilir. Anadolu selçuklularý, Osmanlý gibi yerleþiklikle bir parça durulan, hatta tedavi olan ünlü Türk savaþçýlýðý-ki Türkleri diðer yerleþik, uygar devletler için cazip kýlanda bu savaþçý zalimlik di, sonraki dönemlerde yeniden tezahür edip “barbarlýða” dönüþerek Anadolu türkleþti. Þimdi bu son durakta tek bir engel kaldý gibi görünüyor, bu homojenleþtirmeye itiraz ederek “hayýr ben benim, kendim olarak kalmak, varolmak istiyorum” diyen Kürdler. Türk Milliyetçiliðinin psiþik alt bilincini deþen Zafer Yörük Türklerin diðer halklarýn eþit varoluþ hakkýný tanýmayý reddeden tavrýnýn altýnda tarvmatik bir duygu olduðunu, bunun kastrasyon (hadým edilme) kompleksine benzer bir kompleks olduðunu, kýz çocuklarda pipi olmadýðý gerçeðini kabullenemeyerek bunu inkar etme halini andýrdýðýný belirtir . Buna bölünme paranoyasý diyeceðimiz kadar çözülme paranoyasý da diyebiliriz. Sorunun kökleri, her ne kadar asla Türk'lüðü kendine yakýþtýrmasa da Türklerin Osmanlýyý sadece kendilerinden ibaret gibi sayýp, bir zamanlar Osmanlý egemenliði altýnda efendi iken sonradan alta düþmesine dayanýyor aslýnda. Þu anda Kürdlere dönük efeliðin ardýnda da bu kompleks yatýyor. Kürdleri kendi eþiti sayamama, bu topraklarýn kendileri kadar hatta kendilerinden daha eski sahibi olmasý gerçeðini inkar etme. Bütün kard kurd palavralarýnýn ardýnda bu aþaðýlýk kompleksi var. Ýþte bu saldýrgan bilinçaltý ile özellikle son 30 yýldýr kürdlerin yaþadýðý coðrafyada Kürdlere dönük inanýlmaz eza ve cefa uygulanýyor. Bunun ardýnda yatan tek nedense paranoya. Çözülme, bölünme ve Türklerin daha da sýkýþma korkusu. Ancak bu savaþ sadece Kürdleri ezmekle, onlara eza cefa uygulamakla kalmadý ayný zamanda Osmanlýnýn son dönemlerinde Türk milliyetçiliði ile yakýn zamanlarda oluþturulan Kürd milliyetçiliðinin de güçlenmesine neden oldu. Nasýl modernite herkesi ayný dili konuþmaya mecbur býrakarak bir anlamda dilsizleþtirdiyse, egemenin de karþýdakini muhatap almasýnýn yegane yolu onun dilini ödünç almaksa, ne yazýk ki halihazýrda geliþmekte olan kürd kemalizmi de türk milliyetçiliðinin bir yan ürünü olarak ortaya çýktý. Nasýl kentte bir köy göçmeni Ýstanbullullar tarafýndan küçümsendikçe, kendini Ýstanbullular ile kýyasladýkça o aidiyeti, kimliði hemþehrilik bilinci keskinleþerek kendini daha bir memleketli saymaktaysa, bir anlamda Kürd aydýnlarý da týpký jön Türkler gibi soldan ödünç alýnmýþ bir dil ile kendi milli kimliklerini pekiþtirme çabasýndalar. Türk milliyetçiliði belirginleþtikçe Kürd milliyetçiliði de koyulaþan bir renk alýyor, Kürd milliyetçiliði kuvvetlendikçe de ne yazýk ki Türk milliyetçiliði daha da güçlenip daha bir saldýrgan hal alýyor. Doðu Ergil’in dediði gibi “Türk ve Kürt milliyetçiliði birbirlerini bileyen býçak ve birbirlerine sürtündükçe keskinleþiyorlar. Ýki tarafý keskinleþmiþ bir býçaðý tutmak, elin kesilmesi demektir'' Hasýlý bindik milliyetçilik denen alamete gidiyoruz kýyamate. Ve bu kýyametin adý da iç savaþ. Evet Türk Milliyetçileri ve onlarýn silahlý gücü olarak TSK ile Kürd Milliyetçiliði ve onun silahlý gücü PKK hep birlikte kendilerinin karlý çýkmayý umduklarý iç savaþ olgusuna oynuyor. Ýç savaþ olmasý halinde yani kentlerde Kürd nüfusa karþý Türklerce saldýrýlar düzenlendiðinde bu ordunun uluslar arasý kamuoyuna da kabul ettireceði biçimde yegane hakim konuma gelmesi demek. Elbette bu hesabta gözden kaçan noktalar var ama Ergenokon denilen örgütlenmenin aslýnda ana hedefinde bunun olduðu çok açýk. Buna karþýn Kürd milliyetçilerinin istediði gibi iç savaþ süreci ve bunun yarattýðý kopuþ gerçekleþirse, PKK bu süreçte muhatap alýnan özne haline gelecek ve en azýndan özerkliði koparacak. Çünkü savaþýn kýzýþtýðý noktada uluslar arasý kamuoyu bu duruma müdahele edecek ve onlarýn ardýnda milliyetçi yumurta küfeleri deðil bölgesel hesaplar olduðundan, bu süreci seyretmeyip tüm bölgeyi içine çekecek bir kanlý hesaplaþmanýn önüne geçilecek. Ergenekonun bir diðer ucu da buna dönük çünkü bu operasyonlarýn ardýnda kemalistlerin daha da köþeye sýkýþýp tasfiye olmasý hesabý var. Hasýlý kelam iþin içinde bin türlü hesap dönerken olan Kürd ve Türk Memedlere olacak. Onlar kanlý kaderleinde kendilerine düþen þehit olma rolünü oynarken bu iþin ardýndaki ulusalcý aydýnlar bu ölümler üzerinden güç ve rant devþirmiþ olacaklar. Bu kanlý iktidar oyununu bozabilcek iki þey var. Biri bu ülkede tam anlamý ile liberal bir demokrasinin hayata geçmesi ve böylece cumhuriyetin ilanýndan beri yok sayýlan Kürd kardeþin eþit özne kabul edilerek sofraya dahil edilmesi söz konusu olacak (eðer söyleneneler doðru ve bölgede zengin petrol yataklarý varsa Kürdleri milliyetçi katillere yedirmezler.Türkiye eksen ülke olarak kendi baþýna býrakýlamayacaðýndan kemalizmin tasfiyesi ya da diþinin tamamý ile çekilmesiyle liberal demokrasi iyi ya da kötü hayata geçecek) ve milliyetçi hesaplarýn baðýmsýz Kürdistan ya da Kürdlerden temizlenmiþ ve iyice Türkleþtirilmiþ Andolu hayalleri en azýndan ertelenecek. Diðer seçenek ise zor ama umut kesilmez, solun silkinip kendine gelip, Kemalizm, pozitivizm gibi hastalýklardan kurtulup evrensel anlamda özgürlükçü bir sola dönüþüp bu ülkede hesaba katýlýr bir güç olmasý. Bu durumda da geniþ çaplý bir özerklik ile bölgedeki kanlý boðuþma sona erebilir. Ýþte asýl tartýþacaðým þey de bu olacak. Ama durun bu yemek daha çok su kaldýrýr. Önce konunun mikro milliyetçilik, sömürge sonrasý etnik kimlikleþme ve þiddet, tabi kurbanlaþma olgusu gibi boyutlarý da var. Ardýndan Türk'lük ve Kürd'lük olgularýnýn anlamlarý. Onlarý da dillendirelim ve sonra milliyetçi, uygarlýkçý olmayan bir sol çözüm nasýl olasý bunun üzerine kafa patlalatalým.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.